İlk yorumu siz yazın!
Alara Civelek ve Duru Barbak İle: İklim Krizi Üzerine
Bilinçsizce yaptığımız her hareketin iklim krizini tetiklediği ve her zamankinden daha acil hale getirdiği bir gerçek. Bazen farkında olmadığımız alışkanlıklarımızla, bazen de “Bir kişiden ne olacak?” diyerek bencil düşünce ve davranışlarımızla çevremize ne kadar zarar verdiğimizin farkında değiliz. Fakat unutmamamız gereken bir gerçek var ki, o da gezegenimize iyi davranmanın bizim sorumluluğumuz altında olması. Bu yüzden de sorumluluk bilinci yüksek ve farkındalık yaratmaya çalışan iki genç iklim aktivisti ile tanıştırmak istiyorum sizleri: Alara Civelek ve Duru Barbak. Uzun bir süredir kendilerinin “1.5 Derece” adlı ilham veren blog sayfalarını merakla takip ediyorum ve birçok konuda bilinçleniyorum. İklim krizi, tüketim çılgınlığı, sıfır atık, plastik kirliliği, su kıtlığı gibi birçok konuda farkındalık yaratmayı amaçlayan ve Dünya’yı daha iyi bir yer haline getirmek isteyen bu iki genci bir de hep beraber tanıyalım istedim. Farkındalık yaratması ve harekete geçirmesi dileğiyle!
Öncelikle röportaj teklifimi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim! Uzun bir süredir paylaşımlarınız herkese farkındalık yaratarak ilham veriyor. Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?
Merhabalar! Biz Alara ve Duru. İstanbul Saint Joseph Fransız Lisesi’nde 11.sınıf öğrencisiyiz. Okulda Permakültür ve Çevre Kulübü’yle birlikte çalışmalar yapıyoruz. Birbirimizle lisenin hazırlık yılında tanıştık ve yakın iki arkadaş olduk. Aynı zamanda ikimizin de çevre koruma konusunda çok tutkulu olduğunu keşfettik. Onun dışında felsefe, sanat ve sinemadan da çok hoşlanıyoruz.
Bu yolculuğunuz ne zaman başladı? Blog hesabınızda ne kadar süredir iklim krizi ve çevre hakkında farkındalık yaratan içerikler üretiyorsunuz?
Bu yolculuk biz 9. sınıfın yaz tatilindeyken başladı. Çok değer verdiğimiz doğanın tehdit altında olduğunu fark edince bir şeyler yapmamız gerek diye düşündük. Gezegenimizdeki tüm canlıları etkileyecek iklim krizinin yeterince bilinmediğini, konuşulmadığını gördük ve acilen ülkemizde bu konuyla ilgili farkındalığı arttırmamız gerektiğine karar verdik. Çevre konularıyla ilgili ilgi çekici ve anlaşılabilir çok Türkçe kaynak yoktu. Biz de insanlara bu bilgileri sunabileceğimiz bir kaynak olmak istedik. Sosyal medyanın, toplumun büyük bir kısmı tarafından kullanıldığını bildiğimiz için sosyal medya üzerinden birçok insana ulaşabileceğimizi düşünüp Instagram’da bir blog açmaya karar verdik.
Türkiye’de genç bir iklim aktivisti olmanın zorlukları nedir, neler ile karşılaşıyorsunuz?
Tabii ki bir takım zorlukları var, fakat aslında Türkiye’de aktivist olmaktansa bir öğrenci veya insan olmak bile çok zor. Gündem her zaman o kadar yoğun ki çoğunlukla neye odaklanacağımızı, ne için grev yapacağımızı şaşırıyoruz. İklim aktivisti olmaya gelecek olursak, ülkemizde hali hazırda bir sürü sorun varken bazı insanlar, “Ya ne iklimi bizim ondan önce halledecek başka sorunlarımız var.” diyebiliyorlar. Evet başka önemli sorunların olduğu da çok doğru, fakat iklim krizinin ciddiyetinin bunlardan aşağı kalır bir yanı yok, hatta büyük resmi düşünecek olursak dünyadaki yaşamı bile tehdit eden bir durumdan bahsediyoruz. Halihazırda hem ekonomik hem de insan haklarıyla ilgili birçok sorunun olduğu ülkemizde iklim krizini gündemde tutmakta biraz zorlanabiliyoruz.
Bunun dışında, ülkemizde ifade özgürlüğü de yok maalesef bu yüzden bir aktivist olarak savunduğumuz değerleri (kadın hakları, hayvan hakları, iklim adaleti veya LGBT hakları…) çok açık bir şekilde önemsediğimizi gösterip gerekli değişimi talep ettiğimizde ülkemizde çok farklı bir şekilde ilan edilebiliyoruz… Bu sıkıntıdan dolayı grevlerimizi Avrupa’daki iklim aktivistleri kadar cesur ve yaratıcı yollarla gerçekleştiremiyoruz.
Fridays For Future hareketinden ve buradaki çalışmalarınızdan bahsedebilir misiniz?
Fridays For Future (Gelecek için cumalar), 2018 Ağustos ayında 16 yaşındaki Greta Thunberg’in İsveç Parlementosu önünde her cuma iklim grevi yapmasıyla başladı. Grevlerinin sebebi iklim krizi konusunda ülkesindeki karar alıcıların eylemsizliği ve umursamazlığıydı. Krizin yeterince önemsenmediğini, gerekenlerin yapılmadığını düşünerek, bu konunun eğitimden bile daha önemli olduğunu göstermek için okulu her cuma kırarak bu grevleri gerçekleştirdi. Zaman geçtikçe medyada sesi duyuldu ve yüzlerce ülkeden binlerce aktivist onunla birlikte gelecekleri için cuma grevlerine katıldı.
Şu an Fridays For Future Türkiye’de 120’den fazla, dünya genelinde 14 milyondan fazla aktivist dünyamızın en büyük sorunu olan iklim kriziyle mücadele için yeşil dönüşümü karar alıcılardan talep ediyor. Gün geçtikçe farkındalık artıyor ve daha fazla kişi bize bu yolda katılıyor. FFF’te iklim grevleri yapıyor ve bunları sosyal medya üzerinden paylaşıyoruz. Hem yerel çevre sorunlarımızla ilgili kampanyalara, hem de tüm dünyadan aktivistlerle belirlediğimiz küresel iklim grevlerine katılıyoruz.
Yakın bir zamanda İstanbul Kadın Müzesi’nde “Bana Bırakacağınız Gelecek-Kız Çocukları ve İklim Krizi” adı altında bir sergi gerçekleşti ve siz de burada yer aldınız. Bu süreç nasıl gerçekleşti ve nasıl bir etki bıraktı? Neyi amaçlamaya çalıştınız?
Süreç bizim için şaşırtıcıydı aslında. Böyle bir sergi olacağını ilk duyduğumuz ve katılmaya karar verdiğimizde bu kadar güzel bir proje olduğunun farkında değildik. Sergi için önce biz iklim aktivistleri olarak yazılar yazdık, ardından sanatçılar yazdıklarımızı okuduklarında akıllarında canlanan fikirlerle eserler verdiler. Sonrasında bunlar Karaköy’deki Schneider Tempel’de sergilendi. Ayrıca bu projenin bir internet sitesi de var, sergiye gidemeyenler oradan bakabilir. (Duru Barbak- Bana Bırakacağınız Gelecek/ İstanbul Kadın Müzesi )
Bu sergiyi gerçekleştirme amacımız, iklim kriziyle ilgili düşüncelerimizi sanatın ifade gücünü kullanarak birçok insana ulaştırmaktı. Aynı zamanda, kız çocukları günü için de anlamlı bir sergi oldu. Ortaya çıkan iş hepimizi çok mutlu etti.
Blog isminizde de yer alan “1.5 Derece” nedir? Bizim için önemini anlatabilir misiniz?
1.5 derece dünyamızın yaşanabilir kalabilmesi için küresel sıcaklık artışının erişebileceği en üst sınır. Küresel ısıtma nedeniyle gün geçtikçe gezegenimizin sıcaklık ortalaması artıyor. Sanayi Devrimi’nden beri zaten 1.2 derecelik bir sıcaklık artışı yaşandı, bilim insanlarının da dediği gibi bu artışı 1.5 derecede tutmamız çok kritik. Şimdi insanlar “1.5 derece neymiş ki ne değişir, 20 derece hava 22 olur anlamayız bile farkı!” diyebilirler, fakat durum bundan daha karışık.
Bizim şu anda karşılaştığımız aşırı hava olayları; yangınlar, seller, baskınlar, kuraklık, deniz seviyelerinin yükselmesi ve her sene yeni sıcaklık rekorlarının kırılması tamamen 1.2 derece artışın sonuçları. 1.2 derece bile bu kadar büyük yıkıma sebep olurken, daha fazlasını gezegen olarak kaldıramayız. Yaşanabilir bir gelecek için sıcaklık artışını 1.5 derecede tutmalıyız. Eğer onu geçersek geri dönüşü olmayan felaketlerle karşılaşacağız ve sonuçları hepimizi etkileyecek. Fakat iklim krizinin etkileri herkes için aynı seviyede olmayacak tabi ki, en az karbon salınımına neden olup aslında bu krize en az neden olan dezavantajlı kesimdeki insanlar sel ile tayfun gibi aşırı hava olaylarından dolayı evlerini kaybedecek, belki de iklim mültecisi olmak zorunda kalacaklar. Bu esnada, en çok karbon salınımına sahip olup bu krizin en büyük sorumlusu zengin kesim de bu krizin sonuçlarından kaçmak için çok daha fazla imkana sahip olacak. 1.5 derece hedefini yerine getiremezsek dünyamızda zaten var olan sosyal adaletsizlik çok daha artacak.
Blog hesabınızda bizi su kıtlığı, fast fashion, sıfır atık, tüketim çılgınlığı, iklim krizi gibi birçok konuda bilinçlendirmeye çalışıyorsunuz. Peki bu konuda takipçilerinizden gelen geri dönüşler nasıl?
Özellikle tüketimi azaltmamız gerektiğinden bahsettiğimiz paylaşımlarda bazen “Ben sadece indirim var diye bir kıyafet satın alsam veya bir plastik poşet almasam ne farkeder ki?” gibi cevaplarla karşılaşabiliyoruz. Fakat anlamamız lazım ki, bizim kolektif bir şekilde gerçekleştirdiğimiz küçük değişimler çok büyük bir fark yaratabilir. Ayrıca bu bireysel değişimin yanında karar alıcılardan da gerekli değişimi talep etmemiz de tabi ki gerekli, ama değişime giden bu sürecin iki yoldan da ilerlemesi gerekiyor. O yüzden biz, değişimi talep eden ve kendi de değişen bu kolektif bilinci oluşturmaya çalışıyoruz.
Ayrıca çok genç yaşta olmamız takipçilerimizin ilgisini çekiyor ve bu sebeple çok tebrik ve takdir mesajları alıyoruz. Aslında bu bizi şaşırtıyor, çünkü kendi gezegenimiz yani geleceğimiz için biz gençlerin harekete geçmesinin çok normal olduğunu düşünüyoruz. Sonuçta iklim krizini durduramazsak sonuçlarıyla baş başa kalacak olanlar bizleriz.
Beni çok etkileyen paylaşımlarınızdan birisi de “Bir Yerden Başla!” diyerek harekete geçirmeye çalıştığınız gönderiniz olmuştu. Atık miktarını azaltmak isteyen, bu konuda bir adım atmak isteyen fakat nasıl başlayacağını bilemeyen kişilere ne önerirsiniz?
Öncelikle söylemeliyiz ki biz de bu yolculuğa birden başlamadık, her şey bir süreç içinde gelişti. Önemli olan ilk adımı atabilmek. Atıklarınızı azaltmak istiyorsanız öncelikle tek kullanımlık plastikleri reddetmeyle başlayabilirsiniz. Pipet kullanmamak, kendi termos ve mataranızı taşımak, alışverişe giderken yanınızda bez çanta bulundurmak yapabileceğiniz şeylerden bazıları. Daha sonra satın aldıklarınıza dikkat edip mümkünse ambalajsız olanlarını tercih edebilirsiniz. Böyle başlayıp zaman içinde araştırarak kendinize uygun bir yol izleyip atıklarınızı azaltabilirsiniz.
Ve son olarak, okuyucularımıza iletmek istediğiniz bir mesaj var mı? 🙂
İklim krizine karşı verilen mücadele hepimizin ortak mücadelesi olmalı, çünkü tehlike altında olan hepimizin ortak evi yani gezegenimiz. Bu konu çok önemli olsa dahi okuldaki derslerde veya haberlerde hiç karşımıza çıkmıyor. Bu yüzden kendimiz araştırarak, bu krizin ciddiyetinin farkına varmamız lazım. 1.5 derece sayfamızı takip ederek bu konu hakkında daha çok şey öğrenip, belki zaten biliyorsanız da bilmeyen arkadaşlarınızla paylaşıp bu bilinci yaymamıza yardımcı olabilirsiniz. Çünkü ne kadar fazla insanın iklim krizinin farkına varmasını sağlarsak gerekli değişimin yaşanmasını da o kadar hızlandırabiliriz.
Alara ve Duru’ya farkındalık dolu sohbetleri için çok teşekkür ederim! Unutmayalım, bu yolculukta mücadelemiz ortak ve harekete geçmemek için bir bahanemiz olmamalı ! 🙂
Kapak Fotoğrafı: 1.5 Derece Blog
İlginizi çekebilir: Kübra Ketenci’den Sıfır Atık’ın 5R’si
Alara ve Duru gerçekten dünyanın en önemli sorunu olan iklim krizi konusunda müthiş bir farkındalık yaratıyorlar. Küçük de olsa bu konuda elimizden geleni yapmamızı ve bu mücadeleye katkıda bulunmamız gerektiğini hatırlatıyorlar bizlere. Bu güzel röportaj için ve onları daha yakından tanımamızı sağladığınız için çok teşekkürler 🙂
Kesinlikle öyle! Hepimizin ortak mücadelesi olması gerekirken maalesef küçük adımların önemini bile bazen unutur hale geldik, bazen de kusursuz bir şekilde başlamamız gerektiğini düşündük bu yola. Anne-Marie Bonneau’nun da dediği gibi ‘’Bir avuç insanın mükemmel şekilde sıfır atık yaşamasına değil, milyonlarca insanın bunu eksik de olsa yapmasına ihtiyacımız var. ‘’ Alara ve Duru bir yerden başlayıp harekete geçmenin önemini daha fazla derinden hissetmemi sağladılar. Tanıdıkça ben de daha fazla hayran oldum kendilerine 💚🌍