Sözcüklerin peşinde. İlla edebiyat. Diğerleri sadece edebiyatı besleyen yazılar. Edebiyat deyince aklıma ilk önce öyküler ve tadı damağımda kalan türler arası metinler gelir. Sonra...
theMagger.com'a kayıt olduğunuzda,
• theMagger’a keşiflerinizle katkıda bulunarak, yazar olup dilediğiniz konuda yazılarınızı yayınlayabilir ve kendi blog sayfanızı oluşturabilirsiniz,
• Yazılarını kaçırmak istemediğiniz yazarları, sevdiğiniz kategorileri ve ilginizi çeken etiketleri takip edebilirsiniz,
• Takip ettiğiniz yazar, kategori, etiket ve okuduğunuz yazılara göre size özel ana sayfa akışınızı oluşturabilirsiniz,
• İlginizi çeken yazıları sonra okumak için kaydedebilirsiniz,
• Yakınımdakiler bölümünden çevrenizdeki mekanlarla ilgili theMagger.com'da yazılmış yazıları görebilirsiniz,
• Yazılara yorum yaparak merak ettiklerinizi yazara sorabilir; fikirlerinizi yazar ve okurlarla paylaşabilirsiniz,
Bizimle birlikte pek keyifli bir keşif yolculuğuna çıkacağınızdan emin olabilirsiniz. Şimdiden hoş geldiniz!
theMagger, sponsorluk ve reklamlarla gelişen bir platform.
AdBlock'unuzu kapatarak beraber büyüdüğümüz markaların yaratıcı reklamlarını görebilir; siz de bizlere dolaylı olarak katkıda bulunabilirsiniz.
Eline sağlık, çok sevdim yazını! Farklı bir anlatımın var, yeni yazını merakla bekliyorum.
Selam 🙂 COS'a ben de bayılırım. En son Ağustos ayında Hamburg'daki mağazasında kendimi kaybedip: "Ama bizde niye COS yok" şeklinde söylenirken kasiyerin "İstanbul'da Zorlu diye bir yere açacağız" demesi ile aldığım eşyaların büyük bir kısmını bırakarak tek bir bere ile çıkmıştım. Zorlu açılınca da gidip Hamburg mağazasıyla aynı şeyler var mı diye baktım tamamen aynıydı (hatta Zorlu mağazası daha bol çeşitli) ve ordan aldığım bere İstanbul'da da aynı fiyattı. Beğenip sonradan aldığım lacivert hırka ve beğenip burdan da almadığım lacivert palto için de aynısını söyleyebilirim 🙂
🙂 yok yahu, gayet güzel. tebrikler.
Hoşgeldin, seni burda görmek ne güzel, selamlar 🙂
Canan bayıldım buraya, ellerine sağlık! yarın o taraflarda olacağım gitmeyi planlıyorum! 🙂
Rica ederim, yazmak güzel şey 🙂 Görüşmek üzere
Banu'cuğum aramıza hoşgeldin, yazılarının devamını merakla bekliyor olacağım 🙂
Harika bir katkı oldu, ben de teşekkür ederim 🙂
Merhaba Onur,
Yazına bayıldım, kikirdeyerek okuduğumu söylemeliyim 🙂
+1: Ailenizle yaşıyorsanız ve anneniz kitap okumuyorsa, evde kitaplarınız evin boş olan tek odasını doldurmayı başardıysa, anneniz odanın kitaplarla kaplı olmaması hâlinde o odanın nelerle dolu olabileceğini düşünerek hayaller kuruyor. (Anne hayalleri: ekstra buzluk, hatta yeni bir buzdolabı, yepyeni bir ütü tezgahı, ayakkabı dolabı vs.) Not: Bizim evde babamın kitapları benden de fazla, annemi hayal edin.)
+2: Yakın arkadaşlarınız elinizdeki edebiyat dergilerine bakıp, "A, o ne dergisi?" diye sorabiliyor ve ummadığı cevabı alınca daha önce hiç görmediğini söylüyor. (Notos'u bile ilk defa gören var.) Ya da elinizde bir kitap var ve hatta öykü kitabı, OLAMAZ! İlk cümle hep aynı: "Ama ben öykü sevmiyorum." Peki.
+3: Okumayı seçtiğiniz kitapların çoğunluğu öykü kitapları ise ve popüler edebiyat değilse, üstüne bir de okuru da metne katmayı deneyen metinlerse, okuduğunuzu konuşacak bir çevreniz olmayabiliyor. Yalnızlaşıyorsunuz. Yazarlar, yazar olmanın büyük bir yalnızlık olmak söylerler. Okur olmak da bana göre yalnızlığın ilk aşaması.
+4: Okumayan arkadaşlarınızla sohbet ederken aklınıza sevdiğiniz yazarın bir cümlesi veya sevdiğiniz öyküde geçen bir durum gelirse eğer susmak zorunda kalıyorsunuz.
+5: Evinize gelen arkadaşlarınızın "Bu kadar kitabı okudun mu gerçekten?" veya okunacaklar kulenize bakanların "Bunları gerçekten okuyacak mısın?" sorularına cevap vermek zorunda kalıyorsunuz.
Henüz okumaya başlamadıysanız, bence başlamayın 🙂
Beğenmene çok sevindim, müzikle ilgilenmen de ne güzel, ilk görüşmemizde konuşalım bunları, hatta ilk görüşmemizi beklemek istemezsen, sizi tanıştırabilirim 🙂