Onu keşfederken aynı zamanda kendimi de keşfetmeme neden olan canım Amorgos’u anlatmaya nereden başlasam bilmiyorum… Kendine has doğası, kasabaları, berrak suları, tüm olasılıklar içinde hayatı daha iyi kılacak olanların gerçekleşeceğine inandıran güzelliklteki gün batımı, yemekleri ve daha birçok özelliği ile aidiyet kurmama, sanki senelerdir özlemini çektiğim ama bir türlü  gidemediğim bir yere gitmişim hissi yaşamam neden olan Amorgos, hem  büyüleyici doğası, sokakları hem de birçok Yunan Adası’na kıyasla maddi açıdan daha uygun oluşu ile imkan dahilinde ise kesinlikle önereceğim bir rotadır. Ama tabii ki yazıma başlamadan önce Amorgos ile beni tanıştıran Yunan Tanrıçam Ilya’ya  teşekkür etmek istiyorum. Ve yazıyı her ne kadar ben yazsam da yazıda bahsedeceğim her mekan ve isim en sevdiğim lokal Ilya rehberliğinde deneyimlendiğinden bir bakıma tatilin mimarı olduğu kadar bu yazının da mimarı kendisidir… Hadi gelin Amorgos notlarına yakından bakalım:)

Dik ve heybetli tepeleri, sarp kayaları, berrak denizi ile buluşan kayalık kıyıları ile  bize özellikle şehir hayatında temas edemediğimiz doğanın kalbinde hissetme ve doğa ile bütünleşmenin hazzını deneyimleme imkanı sunan Amorgos, Girit’in doğusunda yer alan ve Ege Denizi’nde bulunan İyonya Adaları’nın bir parçasıdır.  Adanın tüm büyüleyici doğal güzelliklerini düşününce, Amorgos’un 70’li yıllarda özgürlük ve doğayla iç içe olma arzusu duyan hippilerin favori duraklarından biri olmasını çok daha iyi anlıyorum…

Doğal güzelliklerine ek olarak, geleneksel mimarisi, beyaz badanalı evleri, taş döşeli dar ve bir o kadar da romantik sokakları ile kişiyi sonu mutlu bitecek ve  birçok festivalden ödülle dönecek bir filmin setindeymiş gibi hissettiriyor… O sırada filmler, setler demişken Amorgos’un Luc Besson’un 1988 yılında çektiği Le Grand Bleu filmine ev sahipliği yaptığının detayını da vermek isterim. Film önerimi de yaptıysam, Le Grand Bleu filmi üzerine konuşma arzumu bastırıp, yazının içeriğini dağıtmamak adına Amorgos’a nasıl gidilir, nerede kalınır ve nerede yenir/içilir gibi konulara geçiyorum. 

Amargos Gezi Rehberi

Amorgos’a Ulaşım

Avrupa Birliği üyesi olan Yunanistan’a gitmek için pasaportunuzun rengi bordo ve başka bir Avrupa ülkesinde oturum izniniz, vatandaşlığınız yoksa ilk olarak Scehengen parkurunu geçmeniz gerekiyor (Bu süreçte herkese sabır, şans ve başarılar diliyorum…). Scehengen sonrası zaten kolay… Amorgos için ben ilk önce Atina’ya gittim ve Atina’nın Piraeus limanından Blue Star Vapuru’na binerek, Amorgos’a yaklaşık 6 saat içinde ulaştım. Tabii ki Amorgos’a gitmek için Atina’ya gitmeniz şart değil, Blue Star’ın websayfasına bakarsanız, Amorgos için diğer kalkış noktalarını da öğrenebilirsiniz. Dahası, Amorgos’ta plajlara, civardaki kasabalara gitmek için gün içinde otobüs kalksa da eğer imkanınız varsa araba ile gitmenizi tavsiye ederim. Ama araba ile gitme şansınız yoksa da hiç sorun değil çünkü otobüsler, servisler yardıma yetişiyor 🙂

Amorgos’ta Konaklama

Amorgos Adası’nda otel, hostel, pansiyon seçeneklerinden hangileri var ve fiyatı ne kadar bilmiyorum… O nedenle konaklama tercihinizin bunlardan biriyse maalesef yazının bu kısmı pek işinize yaramayabilir ama eğer kamp yapmayı seviyorsanız ya da kamp yapma fikrine açıksanız kesinlikle çok güzel bir öneri ile geldim:) Arkadaşlarımla beraber hem Amorgos tatilini daha hesaplı kılmak için hem de kamp yapma fikrini çok sevdiğimiz  için çadırımızı alıp, Kastanis Camping’ e doğru yola koyulduk. Çadırımız üç kişilik olduğundan iki kişi içinde çift kişilik TRB denilen çadır odadan tuttuk.

Katapola’nın tepelerinde yer alan bu kamp alanı, Katapola Limanı’na 15-20 dakikalık yürüme mesafesinde ve Chora’ya kamp alanının önündeki otobüs durağından kalkan otobüs ile 5 dakika uzaklıkta oldukça ideal bir konuma sahiptir. Dahası, güzel bir konuma sahip olmasına ek olarak ağaçlık bir alana ve  keyifli manzaraya sahip olan Kastanis, zaman geçirmesi oldukça keyifli bir yerdir yani en azından bence öyle:) Kendi yemeğimizi pişirmek, hazırlamak için alan olmasa da yiyeceklerimizi/içeçeklerimizi koyabileceğimiz bir buzdolabı vardı. Ayrıca, kampın restoranındaki fiyatlar da gayet uygun ve yeterli bir porsiyonda olduğundan, kamp alanında yemek yapamamak sorun olmadı.

Son olarak kamp alanının temizlik durumundan bahsetmem gerekise  kesinlike beklentimin üzerinde temizdi. Hani her yer bal dök yala denecek temizlik de değildi ama ben memnun kaldım 🙂 Ama tabii ki  her ne kadar ben ve arkadaşlarım memnun kalsak  da ya da  beklentimizi, ihtiyaçlarımızı karşılayan bir yer  olsa da herkesin tarzı, beklentisi farklı olduğundan siz gitmeyi tercih eder misiniz ya da giderseniz ne kadar memnun kalırsınız bilemiyorum,ben sadece öneriyorum:)

Amorgos’ta Yeme/İçme

Evet şimdi bahsetmekten en keyif aldığım konudayız:) Yemek yemeği aşırı seven bir grup olduğumuzdan dolayı tatilin her kısmı çok keyifli geçse de bu kısmı sanırım en sevdiğimiz noktasıydı. Öncelikle şunu demek isterim ki Yunan ve Türk Mutfağı’nın birçok noktada kesişmesi, zaman zaman ortak paydayı paylaşması, oldukça değerli bir kültürel gerçeklik olup, zengin ve çeşitli gastronomik sentezlerin oluşmasına büyük katkı sağlamaktadır. Bu nedenle bu konu hakkında ayrıştırıcı ve kırıcı dil kullanmak yerine bu kültürel etkileşimin yarattığı zenginliğin ve birleştirici gücünün değerini bilmek ve yemeklerin tadını çıkarmak gerekir diye düşünüyorum. Bu konu hakkında söylenecek oldukça şey olsa da bu konuyu bu yorumumla bitirip, Amorgos Adası’nda mekan önerisi yapmaya başlıyorum.

Bu yapacağım lokalden öneriler olarak ele alabilirsiniz çünkü her ne kadar lokal olmasam  tahmin edileceği gibi de gittiğimiz her bir mekan Greek Goddess’ım Ilya’nın rehberliğinde seçildiği. Bu nedenle ayrı bir özgüvenle mekan önerisi yapmaya başlıyorum. Ayrıca mekanların fiyatları hep paralel olduğundan her mekan önerisinin altına fiyat bilgisi yazamayacağım.

Nikos (Lagkada Kasabası)

Amorgos’un Cyclades bölgesindeki Lagkada kasabasında yer alan Nikos, bizim akşam yemeği için gittiğimiz ve yemekleri ile bedenimizi, manzarası ile ruhumuzu doyurduğumuz bir yer oldu (evet kulağa klişe bir söylem gibi geliyor ama gerçekten öyle !:) Biz meze bağımlısı olduğumuz için ortaya birkaç çeşit meze ve 1-2 adet ana yemek söyleyip paylaşmayı tercih ettik ve her ne kadar kişi başı ana yemek söylememiş olsak da gecenin sonunda tamamen doymuş olarak masadan ayrıldık çünkü porsiyonlar gerçekten büyüktü. Maalesef sipariş ettiğimiz şeyleri not almayı unuttuğum için size burada isim önerisi veremiyorum… Ama menüden sipariş edeceğiniz her şeyin iyi çıkacağına eminim:) O sırada gecenin sonunda Amorgos’un meşhur ballı rakısı Psimeni Raki ikramlarının da altını çizmek isterim.

Kath’odon (Chora)

Evet burası Amorgos’un oturmaktan en keyif aldığım tavernası Kath’odon… Her bir sokağı özenle çizilmiş gibi duran Chora’da yer alan Kath’odon, size Yunan mutfağını tadarken aynı zamanda geleneksel Yunan şarkıları ile deneyimleme fırsatı sunuyor. Fakat şunu söylemem gerekiyor ki fiyatlar her ne kadar diğer mekanlarla hemen hemen paralel olsa da porsiyon açısından diğer gittiğimiz yerlere kıyasla daha az olduğunu belirtmemde fayda var.

Arbaroriza (Chora)

Chora kasabasından bulunan Arbaroriza gerek konumu gerekse de lezzetli ve oldukça büyük porsiyona sahip yiyecekleri ile kesinlikle beni kazanan bir mekandır. Fiyatları yukarıda bahsettiğim fiyat aralığında değişmektedir. Mezelerinin oldukça başarılı olduğu Arbaroriza, aynı zamanda eritilmiş feta soslu makarnası ile Italya’da öğrenci olup, makarnadan bıkmış bir grubu (bizi) bile oldukça memnun etti ve permasana fazla mı anlam yükledik? Mutluluk fetada olabilir mi? diye de sorgulattı. Buna ek olarak eğer Amorgos’a gider, Arbaroriza’da akşam yemeği yiyelim derseniz, kesinlikle gün batımında gitmenizi ve gün batımı manzarasını kaçırmamanızı öneririm. 

Mouros  Tavern

Amorgos’un en sevdiğim plajlarından birinin girişinde olan Mouros Taver, plajın tam tepesinde duruyor. Mouros Tavern, yüzmeler, tırmanmalar, güneşin altında ton değiştirmelerden sonra  rahat bir ortamda, gölge altından karnını doyurmak ya da içeceğini içip, manzaranın tadını çıkarmak isteyenler için harika bir seçenek. Hoş zaten plaj bölgesinde Mouros tavern dışında başka bir tesis bulunmadığı için harika olmasının yanı sıra tek seçenek ama gerçekten övmenin altındaki sebep, rakipsiz olması değil, fiyat performans açısından oldukça başarılı olması:)

Callisto  (Chora)

Evet bu kadar yemeklerden bahsetmek yeterli, şimdi sıra tatlıda… Şunu söylebilirim ki kocaman porsiyonları ve oldukça lezzetli  Kadaif‘ı, portakallı şerbetli bir tatlı olan Portokalopita‘sı, Baklavas‘ı  ve tabii ki de Yunanistan’daki favori tatlım  Galaktoboueko‘su (muhallebeli olan baklava olarak tasvir edebileceğim) ile kesinlikle kendini bize hayran bıraktı diyebilirim… 

Amorgos’ta Ne Yapılır

Plajlar

Evet bu soruya vereceğim ilk cevap yüzülür olsa yeridir diye düşünüyorum. Denize derin bir aşk besleyen biri olarak, Amorgos’un denizi beni kendine hayran ve şu anımda hasret bıraktı… Denizi çevreleyen kayalıklar,  uzaklardan kendini gösteren dağlar, yeşilin maviye teması sadece büyülemekle kalmıyor aynı zamanda dahil edici bir tutumla sizin de bu muhteşem ahengin bir parçası olmanız için davetkar bir tutum sergiliyor. Peki beni bu denli hayran kaldığım sulara hangi plajlardan girebilirsiniz?

Şimdi bahsedeceğim tüm  plajların ücretsiz olsa da ulaşım açısından arabasız tatil yapan kişiler için ulaşımı biraz zor olabilir. Ama dediğim gibi birçok kişi kamp alandan düzenli kalkan servisler ve merkezdeki toplu taşıma sistemi ile birçok plaja ulaşım sağlayabiliyor.  Kayalık plaj sevenler için MorousAggi AnnaMaltezi; yumuşak kum tercih edip, beach bar’ı da olsun  isterseniz de Aegiali plajını tavsiye ederim. Ayrıca porttan kalkan teknelerle adanın  diğer diğer kısmındaki plajlara da ulaşabilirsiniz.

Günü birlik Gezi: Donoussa Adası

Günü birlik bir gezi olduğundan ve adada yaptığımız tek şey yüzmek olduğundan Donoussa Adasını uzun uzun anlatamayacağım. Ama eğer Amorgos’ta kalırken günü birlik bir gezi yapmak, yeni bir Yunan Adası görmek isterseniz Donoussa gidebilirsiniz. (Ayrıca yakın olan başka adalar da kesin vardı ama ben bilmiyorum sadece). Biz Donnoussa’ya sabahtan gidip, kahvaltımızı yapar yapmaz, iskeleye 5-10 dakikalık yürüme mesafesinde olan duraktan otobüse atlayıp, Kedros plajına gittik. Yemeğimizi de plajın orada olan Kedros Beach bar’da yedik.

Her ne kadar vejetaryen musakka yeme hayali ile gitsem de (Ayrıca Amorgos’ta gittiğimiz her mekan vejetaryen beslenen kişiler için de oldukça zengin ve lezzetli bir menuye sahip)  maalesef menu sürekli değiştiğinden musakkayı menüde bulamadım… Ama menüdeki diğer şeyler de çok lezzetli olduğundan musakka hayal kırıklığımı hızlı atlatıp, unuttum..

Hozoviotissa Manastırı

Amorgos’ta yapılacak bir diğer şey de Hozoviotissa Manastırı’nı ziyaret etmektir.  Fakat  şunu söylemeliyim ki arkadaşlarım manastırı ziyaret etse  de ben çok yorgun hissettiğimden ve sıcakta onca merdiven çıkmak biraz gözümü korktuğundan gitmedim… Ama eğer Amorgos’a bir daha gitme şansım olursa kesinlikle yapılacaklar listeme ekledim… Neyse bu itiraftan sonra manastırı anlatmaya devam ediyorum. Muhteşem konumu ve antik yapısıyla dikkat çeken Hozoviotissa Manastırı Amorgos adasında bulunan  tarihi bir manastırdır.  Oldukça görkemli ve ilgi çekici duran Manastır, 1017 yılında inşa edilmiştir. Tatilin direksiyonunu mavi sulardan kültürel deneyime kırmak isteyenler için listeye kesinlikle eklenmesi gereken bir yer. Daha önce dediğim gibi  1017’de inşa edilen ve 1088’de yenilenen, I. Aleksios Komnenus tarafından inşa edilen Yunanistan’daki en eski ikinci manastırdır. Kelimenin tam anlamıyla denizden 300 m yükseklikte  uçurumun kenarına inşa edilmiştir. Bu özel konumu nedeniyle manastır, hem dini hem de tarihi açıdan önemli bir mekan olarak kabul edilir. Ayrıca manastır’a ulaştıktan psimeni rakı (yerel bir likör) ve loukoumi ikram ediliyormuş (ben manastıra gitmemek gibi yanlış bir karar verdiğimden bu bilgiyi arkadaşlarımdan öğrendim). Bu da bence oldukça keyifli bir ayrıntı:)

Yazıyı bitirmeden önce şunu da eklemek istiyorum, Amorgos her ne kadar çok keyifli bir ada olsa da orada geçirdiğim her anı unutulmaz kılan ve geçirdiğim her dakikadan keyif almamın en büyük nedeni olan arkadaşlarım Paula, Emilia, Leigha ve Ilya’ya da ayrı ayrı çok teşekkür ediyorum ve onları çok seviyorum… 

Kapak Fotoğrafı: Ezgi Cenk

İlginizi çekebilir: Lütfiye Oktürk’ten Paxos