Madem ki şu an gönlümüzce sokaklarda dolaşamıyoruz, o halde zaman varken bolca okuyup öğrenelim! Her şey yoluna girdiğinde, güneşli günlerde de etrafımızda gördüklerimizi tanıyarak gezeriz… Belki her gün yanından geçtiğiniz ama hikayesini bilmediğiniz muhteşem köşkleri, konakları anlatacağım bugün size… Artık yürürken, yanından geçerken kayıtsız kalamayacak, içinizden selam göndereceksiniz eski yeni tüm sakinlerine. Kalamış’tan Erenköy’e tarihi yapılarda gezeceğiz. Her birinin belki filmlere konu olabilecek hikayesini dinlemeye hazır mısınız?

youtube play youtube play

Bu yazıyı çok sevdiğim Birsen Tezer şarkısı eşliğinde okumanızı çok isterim. Şarkı, şehrin ve bir aşkın nasıl anlatılacağını nahif bir şekilde betimliyor…

Rezidans hayatından sonra bana aidiyet hissini, mahalle sıcaklığını veren yer Fenerbahçe oldu. Fener-Kalamış Caddesi’ni, Fenerbahçe Parkı’nı, kedileri, Romantika’yı, Kalamış Parkı konserlerini unutmak mümkün değil. İstanbul’da hala insanların birbirine güvendiği, gülümsediği, selam verdiği ve saygı duyduğu bir yer bulmak hazine keşfetmek değil de nedir?

Fenerbahçe’nin adı 16. yüzyılda yapılan deniz fenerinden geliyor. O nedenle ismi bazı eski eserlerde ‘Fenerbahçesi’ olarak geçer. Kimi yazlık niyetine yapılmış müstakil evleri, az katlı apartmanları ve bakımlı bahçeleri; Kalamış, Fenerbahçe, Çiftehavuzlar, Caddebostan hattından Bostancı’ya kadar bu karakteriyle uzanır. Tüm bu semtlerde geçmişi bugüne taşıyan güzel köşklere, konaklara da sıklıkla rastlayabilirsiniz. Hadi başlayalım!

Anadolu Yakası Köşkleri

Botter Köşkü | Fenerbahçe Konum

Botter Köşkü
Botter Köşkü | Fotoğraf: Pinterest

Jean Botter Köşkü, Fenerbahçe’deki Kalamış Caddesi’ne cepheli olarak dört köşk olarak inşa edilmiş aslında. Ancak köşklerden sadece iki tanesi günümüze kadar ulaşabilmiş, ne acı ki hiç şaşırmıyorum kıymet bilmezliğe… Çünkü önce yanıp sonra yıkılan köşklerin yerinde apartmanlar yer alıyor şimdilerde. Köşklerin inşa tarihi bilinmese de mimarı Raimondo D’Arranco olarak biliniyor. Sultan II. Abdülhamit’in terziliğini yapan Jean Botter, İstiklal Caddesi’ndeki kışlık evinin yanında kendisi ve kızları için dört adet yazlık köşk inşa ettirmiş. Biri kagir ve diğerleri ahşap olan köşkler sayfiye köşkü olarak düşünülmüş. Bugüne ulaşan köşkler Jean Botter’in ve kızı Louisa’nın köşkleri. Marie ve Josephine için yapılanlar ise büyük apartmanların altında kalmış. ☹

Köşklerin en büyüğü ve ilki Jean Botter’in kendi köşkü. Beyaz rengin hakim olduğu köşkün bahçesindeyse mitolojik tanrılara mahsus insan boyunda heykeller bulunuyor. Hemen yanındaki köşk kızı Louisa’nın köşkü. Botter köşkü gibi Louisa’nın evinin de kaloriferli olduğu biliniyor. Ayrıca yapının sekizgen bir kulesi bulunuyor.

Jean Botter Köşkü şu an Fenerbahçe Buselik Meyhane olarak hizmet veriyor. Bence köşkün merdivenlerinde adımlamak ve bir kadeh içki içmek için ziyaret etmelisiniz. İç mekana hayran kalacağınıza eminim.

Cavit Paşa Konağı | Çatalçeşme – Suadiye Konum

Cavit Paşa Konağı
Cavit Paşa Konağı | Fotoğraf: eczacibasi.com.tr

Diğer bir tarihi mirassa, tümgeneral rütbesiyle II. Abdülhamit’in paşası olan ünlü Cavit Paşa’nın konağı. Çatalçeşme ile Suadiye arasında bulunan Cavit Paşa Konağı’nı Atatürk’ün de ziyaret ettiği söyleniyor. Sonraki sahipleri önce Atatürk’ün Çiftlik Müdürü ve sonra da Tarım Bakanı olan Tahsin Coşkan olan köşkün bahçesine, sonradan yüksek katlı üç bloktan oluşan bir site yapılmış ve adına Tahsin Coşkan Sitesi koyulmuş.

Köşkün sonraki sahibi Ankaralı hukukçu Nurettin Daş olmuş. Şimdilerdeyse Cavit Paşa Konağı, son sahipleri Doç. Dr. Ceylan Daş ve Hidayet Daş tarafından, bir protokolle 15 yıllığına Turing’e bedelsiz olarak devredilmiş. Birinci derece tarihi eser olan köşk, 18. yüzyıl sonu ve 19. yüzyıl başlarına ait bir eser ve İsviçre şalelerinden esinlenerek yapılan, kar tutması için inşa edilen dik çatısıyla dikkat çekiyor. 2010 yılında uzun ve kapsamlı bir restorasyon çalışmasından geçmiş olan konak, bugün Eczacıbaşı Vitra tarafından kullanılıyor. Kıymetinin bilinmesine, restore edilip güzelce korunmasına mutlu oluyorum. Keşke müze yada kütüphane olsaydı da her istediğimizde girebilseydik diye düşünmeden de duramıyorum.

Cemil Topuzlu Paşa Köşkü (İpar Köşkü) | Çiftehavuzlar Konum

İpar Köşkü
İpar Köşkü | Fotoğraf: Hürriyet

Cemil Topuzlu Paşa Köşkü veya diğer ismiyle İpar Köşkü, fikrimce en çarpıcı hikayeye sahip olan yapı. Köşk, Çiftehavuzlar deniz tarafında, 19.yy başlarında ve Art Nouveau tarzında inşa edilmiş. Cemil Topuzlu o dönemin en önemli doktorlarından biri. “Ömrüm boyunca burada oturmak istiyorum” diyen Cemil Topuzlu Paşa, köşküne çok özenmiş. Denize 165 metre cepheli, 30 dönümlük bir koru içerisinde bulunuyor köşk. Bazı kaynaklarda mimarının Alexandre Vallaury olduğu geçse de ünlü mimar Vedat Tek imzası taşıdığı da söyleniyor. Bir rivayete göre, dönemin Osmanlı sadrazamı Cemil Topuzlu Paşa Köşkü’nü görünce çok beğeniyor ve güzellik anlayışına hayran kaldığı Doktor Cemil Topuzlu Paşa’ya İstanbul Şehremini (Belediye Başkanı) görevini teklif ediyor.

İlginizi çekebilir: Umut Hanioğlu’dan İstanbul’daki Art Nouveau Tarzı Binalar

Köşkü yaptıran Cemil Paşa burada 30 yıl yaşadıktan sonra, yapıyı 1931’de sanayici Hayri İpar’a satıyor ve sonra köşk, İpar Köşkü olarak anılmaya başlıyor. İpar Ailesi köşkte çok renkli, gazetelere konu olan davetler veriyor, köşk adeta cemiyet hayatının bir simgesi oluyor. Ancak baba Hayri İpar’ın ölümünden sonra çocukları arasındaki problemli miras davaları sonucunda köşk, müteahhit Banker Kastelli olarak tanınan Cevher Özden’e 1980 yılında satılıyor. Hayri İpar ve ailesinin hikayesi şimdiye kadar nasıl dizi ve filmlere, kitaplara konu olmadı – çok şaşırıyorum buna. Israrla araştırıp okumanızı tavsiye ediyorum.

Köşkün hikayesine geri dönecek olursak, Banker Kastelli yani Cevher Özden, imar izni olmadığı için köşkü almaktaki amacının ailesi ile burada oturmak olduğunu bildirse de 1986 yılında belediyeden imar izni çıkartılıyor, bahçesindeki eşsiz ağaçlar kesilip bahçenin, havuz ve tenis kortunun olduğu araziye apartmanlar yapılıyor. Tarihi eser olduğu için yıktırılmayan köşk ve küçülen arazisini 1997’de Şadan Kalkavan satın alıyor. Şu an köşkün içinde yaşam olmasa da bahçesindeki Kastelli Blokları’nda hayat devam ediyor. Kastelli Blokları çok lüks ve pahalı yapılar ama bana sadece talanı anımsattığı için önünden yürüyüp geçerken bile içimi acıtıyor.

Ragıp Paşa Köşkü | Caddebostan Konum

Ragıp Paşa Köşkü
Ragıp Paşa Köşkü| Fotoğraf: Pinterest

Günümüzde, içinde yaşam olmayan bir diğer köşk ise halk arasında Perili Köşk olarak da bilinen Ragıp Paşa Köşkü. Ben Caddebostan sahilinde ne zaman yürüyüşe çıksam ona bakıp içinde nasıl hayatların olduğunu düşünmeden duramam. Hangi hüzünler, sevinçler, kutlamalar, sırlar yaşandı içinde kim bilir?

Köşkün hikayesi şöyle… Osmanlı Padişahı II. Abdülhamid’in mabeyincisi Ragıp (Sarıca) Paşa, şimdiki Cemil Topuzlu Caddesi üstündeki 27 dönümlük arazisinin içine Sirkeci Garı’nın da mimarı olan August Jasmund’a kendisi ve ailesi için bir köşk inşa ettiriyor. 1906 yılında uzun zaman alan inşa süreci nihayet tamamlanıyor. Toplam iki köşk bir de selamlık binası inşa ediliyor. Köşklerin tavanlarının gerçek altından eritilerek işlenen altın varaklarla bezeli olduğu biliniyor. Her iki köşkün de mermerleri İtalya’dan, döşeme parkeleri ise Viyana’dan getiriliyor.

Caddebostan sahil yolundan görebileceğiniz deniz tarafındaki saat kulesi oldukça göz alıcı. Görece daha sade olan köşk, Paşa’nın kızı Tevhide Hanım için inşa ediliyor. Ragıp Paşa 1920’de aniden bu köşkte hayata veda ettiğinde köşk farklı kişilerin mülkiyetine geçiyor. Kara tarafında bulunan tek katlı selamlık, son yıllarda zamana yenilerek yıkılıyor ve yerine apartmanlar yapılıyor. Neden şaşırmıyorum acaba… Bir dönem kat kat kiraya verilen köşkte Vehbi Koç ve Abidin Dino’nun da yaşadığı biliniyor.

En son okuduğum kadarıyla alacaklı bankalar köşkü icradan satışa çıkarmış ve kıymetli mülk olduğu için vergi değerlendirmeleriyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 234 milyon TL değer biçmiş. Yıllardır içinde kimsenin yaşamadığı ve metruk görünen bu görkemli yapının yeni alıcısıyla eski günlerine geri dönmesini diliyorum.

Mehmet Küçükdeveci Bey Köşkü | Suadiye Konum

Mehmet Küçükdeveci Bey Köşkü
Mehmet Küçükdeveci Bey Köşkü | Fotoğraf: Kadıköy Life

Suadiye Vakko Köşkü olarak da bildiğimiz Mehmet Küçükdeveci Bey Köşkü, yakından tanımanızı istediğim yapılardan bir diğeri. Dışarıdan kusursuz güzelliği ile tanıdığımız bu köşkün sahipleri Mehmet Küçükdeveci’nin varisleri. Köşk, 1996 yılından beri Vakko tarafından kullanılıyor. Çok geniş bir bahçesi olduğu ve bir zamanlar yanında bir üzüm bağının bulunduğu da söyleniyor. Hatta 1936 yılında Doktor İhsan Sami Garan’ın üzüm bağlarını satın alarak yerine kendisi için bir ev yaptırdığı biliniyor. Ancak o ev, bugüne kalamamış ne yazık ki…

Rukiye Sultan Köşkü | Göztepe Konum

Rukiye Sultan Köşkü
Rukiye Sultan Köşkü | Fotoğraf: Foursquare

Göztepe’de bulunan Rukiye Sultan Köşkü, Ali Refik Paşa için Apostol Kalfa tarafından yapılıyor. En kolay yol tarifiyle, tren yolu hattıyla Bağdat Caddesi arasında bulunuyor. Görkemli ahşap köşk, inşasından sonra Sultan V. Murat’ın torunu olan Mehmet Selahattin Efendi’nin kızı Rukiye Sultan tarafından satın alınıyor. Bu nedenle, o zamandan beri Rukiye Sultan ismiyle anılıyor. Rukiye Sultan’ın kardeşi olan Adile Sultan’ın da civara yakın gösterişli bir köşkü olduğu biliniyor ancak bu zarif yapı yıkılarak yerine site yapılmış. Şaşırmıyoruz…

Köşkü yaptıran Ali Refik Paşa’ya dönersek, hayatının bir bölümünde Sütlüce’de yaşamasına rağmen evlenip ailesi kalabalıklaşınca Göztepe’deki köşkü yaptırıp burada yaşamaya başlıyor. Köşk, şimdi bir holdingin genel merkezi olarak kullanılıyor.

Zülüflü İsmail Paşa Köşkü|Göztepe Konum

Zülüflü İsmail Paşa Köşkü
Zülüflü İsmail Paşa Köşkü | Fotoğraf: Youtube

Zülüflü İsmail Paşa Köşkü, Göztepe’deki Tütüncü Mehmet Efendi Caddesi ile İkinci Orta Sokak’ın birleştiği köşede bulunuyor. 1900-1905 yılları arasında inşa edilen ahşap köşk, dört katlı ve göz alıcı bir buz mavisi renginde. Her iki yanında bulunan sekizgen kuleler yapıya diğer köşklerden farklı bir görünüm sağlıyor. Zülüflü İsmail Paşa, Sultan Abdülaziz’in mabeyincisi, hatta daha sonra Sultan II. Abdülhamit’in yaverliğini yapıyor. Köşk bu sıra dışı ismini sahibinin gür saçlarından alıyor. Köşk, 1926 yılında büyük bir yangın geçirmiş olmasına rağmen bugün tüm güzelliği ile ayakta, özel bir poliklinik olarak hizmet veriyor.

Esat Toptani Paşa Köşkü | Kızıltoprak Konum

Esat Toptani Paşa Köşkü
Esat Toptani Paşa Köşkü | Fotoğraf: turanakinci.com

Esat Toptani Paşa Köşkü, Kızıltoprak’ta tren yoluna yakın bir noktada bulunuyor. Köşke adını veren ilk sahibi Esat Toptani Paşa, Sultan II. Abdülhamit’in 1909 tarihinde tahtan azledildiğini kendisine bildiren heyetin üyelerinden biri. Esat Toptani Paşa’nın bu köşkü çoğunlukla yazlık olarak kullandığı biliniyor.

Ayrıca, Toptani Paşa Paris’te 1925’te öldürüldükten sonra, bu köşkte eşi Fatma Hanım’ın kardeşi yaşamış. Ancak Fatma Hanım bir süre sonra Türkiye’ye gelip dönemin valisi Fahrettin Kerim Gökay’a köşkü öğretmenlerin dinlenmesi için bağışlamış. Köşk, günümüzde çok bilinmese de eğitimcilerin dinlenme mekanı olarak işlevini sürdürüyor.

Caddebostan Abdüllatif Suphi Paşa Köşkü | Caddebostan

Caddebostan Abdüllatif Suphi Paşa Köşkü
Caddebostan Abdüllatif Suphi Paşa Köşkü | Fotoğraf: Hürriyet

Caddebostan Abdüllatif Suphi Paşa Köşkü, Cemil Topuzlu Caddesi’nin görkemli köşklerinden biri. Mimarı ve dolayısıyla inşa tarihi bilinmiyor ve şu an bir et lokantası olarak faaliyet gösteriyor – ne yazık ki…

Suphi Paşa, Caddebostan’daki bu muhteşem köşkü yazlık olarak kullanıyor; kışlarıysa Fatih Horhor’da bulunan Taş Konak’ta (bugün Tıp Tarih Enstitüsü olarak kullanılan) geçiriyor. Abdüllatif Suphi Paşa, Sultan II. Abdülhamit döneminde maarif, maliye, ticaret bakanlıklarında görev yapan bir şahsiyet. Ayrıca önemli bir atılım olarak Ticaret Lisesi ve Sanayi Nefise Mektebi (güzel sanatlar okulu) kurulmasında öncülük yapmış. Arapça, Farsça, Fransızca, Rumca bilen Paşa; devletteki görevlerinin yanı sıra, bir yandan tarihle ilgilenmiş, değerli bir para koleksiyonuna sahipmiş. Ayrıca kendisi Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi’nin babası ve ilk Türk romanının yazarı Samipaşazade Sezai’nin de erkek kardeşi.

Theron Damon Köşkü | Caddebostan

Theron Damon Köşkü
Theron Damon Köşkü | Fotoğraf: Pinterest

Theron Damon Köşkü, Caddebostan sahil kesiminde bulunuyor. Köşkün ilk sahibi bilinmiyor ve ikinci sahibi Theron Damon ismiyle tanınıyor. Ahşap köşkün geniş saçakları, giyotin pencereleri, ahşap kepenkleri tam bir sayfiye köşkü olarak inşa edildiğini gösteriyor. Theron Damon Köşkü’nde yazları Üsküdar Amerikan Koleji öğrencileri kamp yaparmış. Köşkün büyük bahçesine sonradan bir ilkokul inşa edilmiş. Bugün bu köşk bir restoran olarak hizmet veriyor. 

Mihran Efendi Köşkü | Erenköy

Mihran Efendi Köşkü
Mihran Efendi Köşkü | Fotoğraf: Pinterest

Mihran Efendi Köşkü, Erenköy’de deniz kıyısına yakın bir noktada inşa edilmiş. İki katlı, kuleli ahşap köşk; verandalı, gölgelikli, kırma çatılı, veranda sütunları üzerinde açık balkonlu diğer köşklerden oldukça farklı bir yapı. Köşke adını veren ilk sahibi Kayserili matbaacı Mihran Efendi.

Köşkün hikayesiyse şöyle… II. Abdülhamit dönemi ve sonrasında etkili bir gazete olan Sabah Gazetesi, başarısından dolayı Sultan II. Abdülhamit’in ilgisini çekmiş. Gazete daha sonra İttihat ve Terakki yönetimine karşı katı bir tutum sergileyen Peyam gazetesiyle birleşmiş. İlerleyen yıllarda Kuvayı Milliye’ye karşı da sert bir mücadele yürütmüş. Bu muhalefet, Kurtuluş Savaşı süresince 1919-1923 yılları arasında da değişmemiş. Bir süre sonra Mihran Efendi, Sabah’ı kapatarak Avrupa’ya gitmiş. Köşk ise son dönemlerinde Doktor Neşet Osman Bey tarafından satın alınıp restore edilmiş ve şu an hala konut olarak kullanılıyor.

Tahsin Paşa Köşkü | Göztepe – Selamiçeşme Konum

Tahsin Paşa Köşkü
Tahsin Paşa Köşkü | Fotoğraf: Pinterest

Tahsin Paşa Köşkü, Göztepe ile Selamiçeşme arasında inşa edilmiş. Günümüzde Özgürlük Parkı olarak düzenlenmiş geniş alan içinde aslında 1894 yılında Haremlik ve Selamlık Köşkleri ile, müştemilat binaları, ahırları, hizmetli odaları, su kuyuları ve havuzlar, bostan, arabalıklar ve mutfağın yer aldığı büyük bir kompleks inşa edilmiş. Günümüze ise maalesef sadece Selamlık Köşkü ulaşabilmiş.

Şimdi yine hikayeden söz edelim. Tahsin Paşa, Sultan II. Abdülhamit döneminin vezirlerinden biri ve Mabeyn-i Hümayun Başkatibi olarak görev yapmış. Sultan II. Abdülhamid’in tahttan indirilip sürgüne gönderilmesinden sonra Tahsin Paşa da zor günler geçirmiş, herkesten borç isteyecek kadar yoksul kalmış. En son köşkteki antika ve değerli eşyaları satarak hayatta kalmaya çalışmış. Ancak daha sonra mecbur kalarak köşkü zengin Sivaslı Mühendis ve siyasetçi olan Abdurrahman Naci Bey’e satmak zorunda kalmış.

Hayırsever bir insan olan Abdurrahman Naci Bey, ekonomik sıkıntı içerisindeki Tahsin Paşa ve kızı Fahire Hanım’ın ömürleri boyunca Selamlık Köşkü’nde yaşamalarına izin vermiş. Abdurrahman Naci Bey Demirağ, birçok devlet kurumunda başmühendislik görevlerinde bulunmanın yanında, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne iki dönem Sivas Milletvekili olarak katılmış. Aynı zamanda kendisi, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları inşaatlarının ilk müteahhitlerinden, Türkiye’de ilk uçak fabrikasını kuran kişi. İlk sigara kağıdı ve paraşüt üretimini de o gerçekleştirmiş, İstanbul Boğazı üzerine köprü ve Keban’a büyük bir baraj yapılması gibi fikirleri ilk kez tartışmaya açmış ve projelendirmiş bir mühendis.

TCDD’deki görevlerinden dolayı kendisine bizzat Mustafa Kemal Atatürk tarafından, “Demirağ” soyadı verilmiş. Kardeşi Ahmet Nuri Demirağ ise ünlü sinema yönetmeni ve 1945’de kurulan And Film (Ahmet Nuri Demirağ isimlerinin baş harfleri) şirketinin de sahibi olan Ömer Turgut Demirağ’ın babası. Bu nedenle Ahmet Nuri Demirağ; Ali Koç ile evli olan Nevbahar Demirağ’ın da dedesi.

1938’de devlet tarafından satın alınan ve asma fidanlığı ve üzüm türleri üzerine araştırmalar yapmak üzere kullanılmaya başlayan köşk arazisi, 1983 yılında bu çalışmalara son verilmesiyle yukarıda söz ettiğim gibi Kadıköy Belediyesi Özgürlük Parkı olarak düzenlenmiş. Nefes almak istediğiniz her an Özgürlük Parkı sizin için bir kurtarıcı olacaktır, Selamlık Köşkü’ne selam vermeyi de artık unutmazsınız. 🙂

Çıngırlı’nın Bahçesi | Fenerbahçe Konum

Çıngırlı’nın Bahçesi
Çıngırlı’nın Bahçesi | meteersoz.blogspot.com

Fenerbahçe’ye dönmek ve turu burada sonlandırmak istiyorum. Fener-Kalamış Caddesi’ni kesen Münir Nurettin Selçuk Sokak’ın üstünde yükselen bu gösterişli yapı Çıngırlı’nın Bahçesi olarak biliyormuş. Ben de civarda yaşarken öğrendim hikayesini. Köşkün sahibi olan Levanten ailenin soyadları Cingria ancak konuşula konuşula Çıngırlı olarak anılır olmuş.

Köşkün içinde bulunduğu 40 dönümlük arazi Yavuz Sultan Selim Vakfı’na aitmiş ve 1873-74 tarihli senetler aracılığıyla Madam Anna Cingria’ya satılmış. 1986’da ise bu eşsiz köşkü Sakıp Sabancı almış. Köşkün yapısında herhangi bir değişiklik yapılmamış ama bahçesindeki asırlık ağaçlar kesilerek ağaçlardan açılan yere de Kalamış Koru Sitesi’ni yapılmış. 2001 yılında köşk yeniden el değiştirmiş. Bugün köşk oldukça bakımlı ve gösterişli. Demek ki restore edilmiş ve bu güzelliğine kavuşmuş diye düşünüyorum. Karşı çaprazındaki Gül Dondurma’dan dondurma alırken sık sık Madam Cingria’nın köşküne bakıyorum.

Satırlarıma son verirken size bir kitaptan bahsetmek istiyorum. Bu aralar sadece sahaflardan bulabileceğiniz, Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan ‘Kapalı Hayat Kutusu-Kadıköy Konakları’ adlı kitap. İncelemenizi tavsiye ederim. Yakın zamanda kaybettiğimiz, hayatını Kadıköy’e ve tarihe adamış, Haydarpaşa Hastanesi eski başhekimlerinden Dr. Müfid Ekdal çok güzel bir miras bırakmış biz gençlere… Umarım Yapı Kredi Yayınları da yeni baskısını yapar, kitap çok daha fazla okuyucuya ulaşır.

Oktay Rifat’ın Hatırlama ismi şiiriyle veda etmek istiyorum, içinde Erenköy var! Şiirle, şarkıyla, aşkla, umutla…

Her dakikasını ayrı hatırlarım

Erenköy’de geçen zamanın

Rüyama girer bir arada

İstanbul, bahar ve Türkan’ım.

Bir odamız vardı etrafı sarmaşık

Bostanlara bakan penceremiz

O güller kadar taze

Ben ona deli gibi aşık.

Aynı yatakta dinlenir başlarımız

Saçlarım saçlarına karışırdı

O ince bir kızdı, ince alımlı

Ne giyse yakışırdı.

Yeter ki gönüller şen olsun

Şarkılar söylerdik yolda

Hep karşıma otururdu ellerini tutardım

Akşamları eve dönerken Baraşol’da.

Ağaçlar çiçekteydi

Türkan sağ beraberimde

İstanbul bahar içindeydi

Kalbim sevda içinde.

Kapak fotoğrafı: Gramho

İlginizi çekebilir: İstanbul Flaneur’den İstanbul’un Tarihi Apartmanları