Art Nouveau akımının doğuşu ve gelişiminden bahsettikten ve Beyoğlu’ndan Büyükada’ya, İstanbul’daki Art Nouveau tarzı binalara göz attıktan sonra, serinin son yazısında sıra akımın Belle Epoque dönemiyle olan ilişkisini incelemeye geldi.

Art Nouveau ve Belle Epoque
Art Nouveau ve Belle Epoque | Fotoğraf: Focus On Belgium

19. yüzyıl sonu ile 20. yüzyılın başında Fransa’da ortaya çıkan “Belle Epoque (Güzel Dönem)” orta ve orta-üst sınıfların maddi zenginlik ve güvenlik algılarının arttığı; Endüstri Devrimi sayesinde gelişen demir, kimya, elektrik ve ulaşımın yeni boyutlar kazandığı, çalışan maaşlarının %30’a varan artışlar gördüğü bir dönemdi. Art Nouveau, Belle Epoque’un bir yansıması olarak kendisini gösterdi.

Moda, üst sınıflardan orta sınıflara yayılmış; su, doğalgaz, elektrik ve hijyen toplumun tüm kesimlerine yayılmıştı bu dönemde. Genel olarak tüketim ve boş zaman artış gösterirken Fransa’da anti-Semitizm de baş gösterdi. Sol-sağ çekişmelerinin şiddetlenmesi Birinci Dünya Savaşı’na gelinmesinde etkili oldu ve Belle Epoque (Güzel Dönem) böylece sonlandı. 

Art Nouveau Akımının Topluma Yansıması

Petit Champs Tiyatrosu
Petit Champs Tiyatrosu | Fotoğraf: Pinterest

Belle Epoque’un yansıması olarak Art Nouveau’nun İstanbul’a gelişi batılılaşma ile deniz ticaretinin arttığı liman kentlerinde görülen romantik, egzotik ve oryantalist bir nitelik gösterdi. Bon Marche, Au Lion, Bazar Allemand ve Louvre gibi Paris ve Brüksel’de açılan mağazaların benzerleri İstanbul ve İzmir’de açıldı. Londra ve Paris’te rastlanan özel kulüplerin benzerleri, hatta uzantıları olarak İstanbul’da Cercle D’Orient, Teutonia, Constantinople, Union Française gibi kulüpler ortaya çıktı. Teutonia ‘Alman Kültür ve Yardımlaşma Derneği’ olarak kurulurken, Constantinople kulübü Amerikan konsolosluğu satın almadan önce bugün Soho House olan binanın kanat bölümünde yer almaktaydı. Union Française ise 19. yüzyılda İstanbul toplumsal hayatında önemli bir rol oynayan Fransız kolonisi için kuruldu. Aynı dönemde açılan tiyatrolardan bazıları arasında ‘Concordia’, ‘Odeon’, ‘Cristal’, ‘Petit Champs’ı sayabiliriz. 

Art Nouveau İstanbul’da kapitalist güçlerin çıkarlarını temsil eden Avrupalılar için yaratılmış bir fenomen olarak görüldü. Hatta kültürel kolonizasyonun bir aracı olarak okunabildi. Diğer sanatsal ifade araçlarıyla iletişim kurmayan yapay ve yabancı bir akım olarak algılandı ve dolayısıyla Art Nouveau, Türkiye’de batıda olduğu gibi mimarlıkta bir arayış değil, sadece bir motif olarak ortaya çıktı. Bu dönemde İstanbul’da kültür ve sanat tartışmaları estetik ve etik üzerine değil, batılılaşmanın iyi veya kötü olması üzerine politik tartışmalar şeklindeydi.

Art Nouveau ve Servet-i Fünun

Servet-i Fünun Dergisi 337. Kapak
Servet-i Fünun Dergisi 337. Kapak | Fotoğraf: Servet-i Fünun Dergisi

Kısıtlı etkisine ve siyasi tartışmaların odağına girmesine rağmen Art Nouveau’nun İstanbul’da gelişen Edebiyat-ı Cedide (Yeni Edebiyat) akımıyla ortak noktaları olduğunu söylemek mümkün. Ünlü şair Tevfik Fikret’in (1867-1915) yönetiminde yayınlanan Servet-i Fünun, 1896 ile 1901 arasında faaliyet gösterdi. Resimli dergi Servet-i Fünun’da yurt içi ve yurt dışından yapı fotoğrafları, roman ve şiir illüstrasyonları, Art Nouveau logo ve vinyetler, desenler yer alıyordu. Dergiye katkıda bulunan şair ve yazarlar Sembolizm‘e yakınlardı. Sonuç olarak, İstanbul’da Art Nouveau akımının estetiği ve etkisine açık entelektüel bir çevrenin varlığından bahsedebiliriz.

Kapak fotoğrafı: ladepeche.fr/