"Farz Et Ki Sen Yoksun": Arter'de Özel Koleksiyon Sergisi
Geride bıraktığımız yılın en iyilerini, akılda kalanlarını ve ilham verenlerini hatırlamayı seviyoruz. 2024’e bu gözle bakıp, yıl boyunca ziyaret ettiğimiz sergileri düşündüğümüzde ise Arter’deki “Farz Et Ki Sen Yoksun” sergisi aklımıza ilk gelenlerden oluyor. Hâlâ ziyaret etme fırsatı bulamadıysanız siz de son şansınızı kaybetmiş değilsiniz – henüz yıl da sergi de sona ermiş değil: 19 Ocak’ta kapılarını açan ve Arter’in iki katına yayılan “Farz Et Ki Sen Yoksun” sergisi, 29 Aralık’a kadar sürüyor.
400’e yakın sanatçının yapıtlarının yanı sıra anonim eserlere, seri üretimlere ve muhtelif öğelere de yer veren “Farz Et Ki Sen Yoksun”, sergilenen eser ve nesnelerin çeşitliliği kadar, kapsadığı mecralar ve ilişki kurduğu temalar bakımından da geniş bir yelpazeye yayılıyor. Farklı dönemlerde üretilmiş 600’ün üzerinde sanat yapıtı, işlevsel nesne, nadide eser, mobilya ve kitaptan oluşan seçkisiyle sergi, bizleri bir koleksiyonun yan yana getirmeler aracılığıyla doğurabileceği bağları keşfetmeye davet ediyor. Şehirde düzenli aralıklarla ziyaret ettiğimiz, vazgeçilmez kültür ve sanat alanlarından biri olan Arter’in bu sergisi, kurumun ilk özel koleksiyon sergisi olduğu için de ayrıca önemli: Ömer Koç Koleksiyonu’ndan seçilen eserlerle oluşturulan “Farz Et Ki Sen Yoksun”, her şeyin düştüğü ve düşmeye devam ettiği dünyada yükselişi düşleyebilmek için, faniliğin hüküm sürdüğü canlılar evreninde dünyevilikten el alan yükseliş ve kaçış alanlarını bulmaya yöneliyor.
Sergi, Şair Ömer Hayyam’ın (1048–1131) kendi benliğimizin sınırlarını aşarak yaşamı özgürce kucaklamamızı anımsatan şu dizelerinden yola çıkıyor: “Boşuna o kadar keder çekme, şen şakrak yaşa. / Zulüm yolunda sen adaletle yaşa. / Mademki bu dünya işinin sonu yoktur. / Sen kendini şimdiden yoksun farz et ve hür yaşa.” Hayyam’ın dizelerinden hareketle, serginin ziyaretçileri de kronolojinin ve hiyerarşinin olmadığı bir mekânsal kurgu içerisinde bir araya getirilen nesnelere dair yeni anlam arayışlarına kapı açacak bir deneyime davet ediliyor.
“Farz Et Ki Sen Yoksun” sergisindeki bu deneyim, aklımıza biraz da on dokuzuncu yüzyıl koleksiyonculuğunu, dönemin harikalar diyarı da denilebilecek Wunderkammer‘lerini ya da Türkçe adıyla nadire kabinelerini getiriyor. Claudia Swan’ın “Cennet kuşlarının tüylerini, tuval, panel ve taşa yapılmış resimleri, kurulduğunda neşeli bir devinim kazanabilen incelikli otomatları, kristal ve taş çanakları, yabancı silahlarla zırhları ve sayısız malzemeden, envai ölçü, şekil ve biçimde üretilmiş bir sürü diğer nesneyi tek bir koleksiyonerin bir araya getirdiği bir mekân hayâl edin.” cümleleriyle açıkladığı nadire kabinelerinden hiçbiri günümüze eksiksiz ulaşamamış. Fakat sergide gördüğümüz Ömer Koç Kolekisyonu gibi çağdaş koleksiyonlar hem geçmişle günümüz arasında bir bağ kuruyor hem de sanat eserleri ile objeleri bir araya getirerek kendi harikalar diyarını yaratıyor ve nadire kabinelerinin günümüzdeki yansımalarına dönüşüyor bize kalırsa.
Özel alanda tekil bir yaşama eşlik etmek üzere düzenlenmişken bir sanat kurumunun aracılığı ve küratoryal bir bakışla kişisel bir koleksiyondan kamuya açılan seçki, tasnif mantığına meydan okuyan zamanlar ve formlar arası bir dünya yaratıyor. Koleksiyonerin eserlerle etkileşim içerisinde soyut bir kimlik kazanarak var olduğu bu dünya, şeylerin özel alandan ayrılıp kendi özgünlüklerini yeni bir bağlamda sürdürmesiyle hem gerçek hem de kurmaca bir deneyimin kapısını aralıyor. “Farz Et Ki Sen Yoksun”, koleksiyonu çok yönlü ve yaşayan bir beden olarak ele alarak, alelade olanın olağanüstü olanla yakınlıklarının yanı sıra toplama/koleksiyon yapma pratiği ve gündelik yaşamımızı çevreleyen nesneler üzerine de düşünmeye teşvik ediyor.
Koleksiyonerin oyuncul yorumunu yansıtan bir birikim yoluyla insanî zevkleri, arzuları, geçmiş hayatların heveslerini ve düşlerini bize taşıyan kitapları, koltukları, resimleri, heykelleri ve fotoğrafları buluşturan “Farz Et Ki Sen Yoksun”, insan olmanın iyisiyle kötüsüyle aktarılabilir bütün hâllerini koruma altına alma fikrine tutkuyla yaklaşmak ve nihayet en yücesinden en gündelik olanına, en kalıcısından en geçici olanına jestler, imalar, hareketler, ölmeden bırakılmış ve sonra yaşayanlarca bulunmuş ve korunmuş izler gibi temaların peşinden gidiyor. Sergide bir araya gelen, 400’e yakın sanatçıya ait 600’ü aşkın yapıt ve nesne, mekânda kurdukları yakınlıklar yoluyla yeni çağrışımlar için yaşama tutunan bir görüş alanı açıyorlar.
“Farz Et Ki Yoksun” sergisini 29 Aralık’a kadar, pazartesi hariç her gün 11:00-19:00, perşembe günleri ise ücretsiz olarak 11:00-20:00 saatleri arasında Arter‘de ziyaret edebilir; sergiyle ilgili detaylı bilgiye ve sergide eserleri yer alan sanatçının listesine buradan ulaşabilirsiniz.
Kapak Fotoğrafı: Farz Et Ki Sen Yoksun, Arter – Orhan Cem Çetin
İlk yorumu siz yazın!