İlk yorumu siz yazın!
Sanat Yeni Siyah: ArtInternational İstanbul 2014
İstanbul önemli bir sanat merkezi olduğunu, ikincisi düzenlenen ArtInternational Istanbul 2014 ile kanıtlamış oldu. Öncelikli olarak koleksiyonerlerin ilgisini çeken fuara 24 ülkeden 80 galeri ve 400’ün üzerinde sanatçı katıldı. Son dönemde okuduğum en faydalı Louis Buck & Judith Greer kitaplarından biri olan “Owning Art” (Çağdaş Sanat Koleksiyoncusunun El Kitabı) sayesinde fuarı, küratör ve özel bir galeri direktörü Berçin Damgacı ile, başka bir gözle ve gözlemlerle gezme şansım oldu.
Birtakım sanatçılar ve galeriler tarafından “satın alma” işi eleştirilse de bu fuar sanat çarkının dönmesi için oldukça önemli bir oluşum. Önümüzdeki senelerde başlangıç seviyesi koleksiyonculara da hitap edecek galeriler ve çalışmaların standları olur mu bilmiyorum ama açılış öncesi gösterimden gözlemlerim sanatın doğru koleksiyonerlere ulaşabildiği ve bu koleksiyon sahiplerinin koleksiyonlarını bizlerle paylaşmak için büyük çabalar harcadığı. Sanat fuarlarının sergilerden en büyük farkı belirli bir konu çerçevesinde sergideki işlerin bütününden zevk aldığınız halde, o sergiye ait tek bir işi fuarda çok başka konuları işleyen çalışmalarla yan yana görünce etkilenme oranınız biraz azalıyor.
Türk sanatçıların işleri kesinlikle gurur duyulacak türden. Akım olarak her ne kadar yenilikçi olamasak da teknik olarak var olan akımların çok ötesine geçen işler görmek mümkün. 400’den fazla çalışmayı burada tek tek anlatamayacağımdan dolayı, bir koleksiyoner olsam nelere ve neden sahip olmak isterdim gibi bir sıralama yapacağım.
Paul Kasmin Gallery – Taner Ceylan geleneksel müze konseptinde, altın varaklı çerçevelerin ve mobilyaların eserlerini daha da güçlendirdiği harika bir alan oluşturmuş. Vogue Türkiye Kasım 2012 sayısından hatırladığımız Persephone isimli çalışması ve aylardır adım adım sosyal medya hesaplarında oluşumunu takip ettiğimiz heykeli ile karşımızda. Kesinlikle harika, umarız ülkemizdeki bir koleksiyonun parçası olur ve bol bol ziyaret etme şansımız olur
ArtInternational’ın terasına özel hazırlanmış sergi “By The Waterside” birçok heykeli bizlere sunuyor. Favorim Jaume Plensa’nın Triptych (2009) isimli çalışması. Bir diğer çalışma ise ışıklı, özellikle gece vakti milyonlarca olasılık yaratan Laurent Bolognini’ye ait X-360 isimli kinetik heykel çalışması.
Mısır Apartmanı Pi Artworks’te şu an 2 farklı çalışması daha sergilenen Mehmet Ali Uysal kesinlikle fuarın yıldızlarından. Onun eserleri benim için sorgunun ve sorunun rüya boyutu.
Konusu her daim ötekiler olan performans sanatçımız Şükran Moral, Galeri Zilberman’da yer alan ve yakında daha detaylı yazacağım “Welcome To Turkey” sergisi ile toplumsal acılarımıza ve sorunlarımıza parmak basmıştı. Fuarda farklı çalışmaları ile yine kadını, şiddeti sorgulamaya devam ediyor. İyi ki var!
ArtSümer’de Gözde İlkin’in insanda bağlılık ve aidiyet duygularını fazlası ile hissettiren eserlerinin hepsine sahip olmak isteyerek “dünya sanat açgözlüsü” ödülüne sahip olmaktan gurur duyarım! O sarkan ipler, tekniğin güzelliği, tamamlanmamışlık duygusu kesinlikle görülmeye değer.
Yine çalışmalarında malzeme olarak tekstil ürünleri kullanan Nilbar Güreş’in Rampa Galeride yer alan çalışması oldukça masalsı. Sanatçının İstanbul Modern’de sergilenen “undressing” çalışması kesinlikle övünmemiz gereken bir sanat eseri.
Ramazan Bayrakoğlu’nun eserindeki teknik, duygu, derinlik kesinlikle görülüp hissedilmeye değer. Fuarı kaçırsanız bile İstanbul Modern’deki diğer çalışmalarını görmenizi tavsiye ederim. Sanatçıları ve sanatı sınırlar, milliyetler ile sınırlamaktan hoşlanmasam da, sanatımız adına gurur kaynağı.
Tornabuoni Art ‘ın sergilediği Francesca Pasquali “Blue Straws” ve “White Straws” eserleri, pipet gibi ucuz ve plastik malzemeden yapılmış olmalarına rağmen organik, baş döndürücü, göz alıcı çalışmalardı, oldukça dikkat çektiğini gözlemledim.
Leila Heller Gallery fuarın en çok dikkat çeken galerilerinden biriydi.
Mario Mauroner Gallery sergilediği, favori sanatçılarımdan biri olan İnci Eviner eserleri ile beni benden aldı. Paolo Grassino heykel çalışması koleksiyonumda olsun isterdim.
Her bir karesi fotoğraf sanatı olan filmlerinden sevdiğimiz Nuri Bilge Ceylan Dirimart standındaydı.
Fuarın bağımsız bölümü “Alternatifler”de bir başkası için sandviç hazırlarsanız bedava sandviç yiyebileceğiniz bir masa, sanat eseri kırtasiyesi gibi etkinlik alanları mevcuttu.
Museum of Contemporary Cuts çalışmasında çerçeve içerisinde “özgürlük” gibi ifadelerin bulunduğu ama daktiloda bunu oluşturacak harflerin olmadığı göndermelerle dolu bir çalışma gördük.
Necla Rüzgar’dan Fauna görülmeye değer standlardan bir diğeri.
Lisson Gallery hareketli Julian Opie çalışması değişen ifadeleri ve istediğimiz karede durdurabilme şansımızdan dolayı varyasyonel, çizgisel ve az katmanlı olmasına rağmen derin ifadeli.
Galeria Javier Lopez’de Alex Katz çalışmaları…
400’den fazla sanatçının katıldığı bu fuarı bir yazıyla özetlemek imkansız. Fuar ile ilgili diğer izlenimlerim şunlar oldu;
– Hala katılmayan Türk Galeriler mevcut.
– Fuarda bilgilendirici bir basın bölümü mevcut.
– VIP etkinlikleri çok fazla (koleksiyonerlerin evlerinde özel sunumlar vs)
– Sanatçı konuşmaları, seminerler için web sayfasından bilgi almanız gerekiyor.
– Fuar dahilinde Moving Images sergisinde birbirinden farklı yaklaşımlarla videolar bulunuyor, bu videolardan favorim Nancy Atakan’ın benim sık sık oturduğum Sütlü Kahve’de filme aldığı 4 sandalyenin diyaloğundan oluşan “Backwards Migration” videosundaki “buralı olan başka buralı olana benzer” repliği hafızama çoktan kazındı.
– Uzakdoğu galerileri çok yaratıcı çalışmalara sahip.
– İran, Tahran’dan Assar Art bünyesindeki eserler ile oldukça dikkat çekti.
Yazılarınızı ilgiyle takip ediyoruz Sayın Are... Yalnız lütfen sergileri biraz yavaş gezelim, acemi bloggerlar evde ağlıyorlarmış sonra yetişemedikleri için! 🙂
ARE'nin yazısına diyecek yok, gezememiş olsam da gezmiş kadar oldum, o ayrı.
Fakat Irmak, senin bu yorumunu açıp açıp, okuyup okuyup güldüğüm de doğrudur.