Antalya Altın Portakal Film Festivali’nden En İyi Kadın Oyuncu ve Jüri Özel ödülleriyle dönen ve İstanbul Film Festivali’nde Altın Lale için yarışan Ümit Ünal imzalı Aşk, Büyü vs., yirmi yıl sonra bir araya gelen iki kadının geçmişte yaşadıkları büyük aşkın kapılarını yeniden aralıyor. Yaşanamamış yılların ve kaçırılmış fırsatların kalp kırıklığıyla yoğrulan hikâye, bu iki kadın için bir fırsat daha yaratıyor ve ortaya aşkın doğaüstü güçlerinden beslenen büyülü bir film çıkıyor.

10-37
Aşk, Büyü vs. (2019, Ümit Ünal)

39. İstanbul Film Festivali‘nin Ulusal Yarışma seçkisinde izleme şansı bulduğum Aşk, Büyü vs., yaratıcılık krizi içerisindeki erkeklerin hükmettiği yarışma seçkisinde her şeyden önce iyi yazılmış ve iyi oynanmış iki güçlü kadın karakteriyle bir adım öne çıkıyor. Son dönem bağımsız sinemamızda sıkça rastladığımız edebi metin referanslarıyla ve aşırı doz sembolizmle iyice yorucu bir hâle gelen yavaş sinema örneklerinin aksine, dramı ve absürt komediyi aynı potada eritebilen metniyle ve el kamerası tekniğinden güç alan takipçi kurgusuyla özgün bir sinema dilinin mümkün olduğunu görüyoruz filmde. Bunun yanında Ümit Ünal, LGBTİ+ bireylere yönelik tartışmalarının ülkemizde sıkça gündeme geldiği bir dönemde iki kadının aşk hikâyesini resmederek sansüre karşı direnişine devam ediyor. Yönetmen, Yeşilçam’ın melodram geleneğinden uyarladığı zengin kız-fakir kız dinamiğiyle homofobinin sınıf fark etmeksizin var olduğunun fakat aşkın hiçbir sınıfı tanımadığının da altını çiziyor. 

16-15
Aşk, Büyü vs. (2019, Ümit Ünal)

Aşk, Büyü vs., Büyükada’da büyüyen ve gençlik yıllarında “yasak” bir aşk yaşayan Reyhan (Selen Uçer) ve Eren’in (Ece Dizdar) gizli dünyasına davet ediyor bizi. Eren’in babası ada halkı tarafından saygı duyulan bir bakan iken Reyhan ise bekçinin kızı. Farklı sınıflara ait bu iki genç kadının ilişkisi, ailelerinin durumu öğrenmesiyle sona eriyor ve birbirlerinden uzaklaştırılıyorlar. Uğruna aşk büyüsü yaptırdığı Eren’den yirmi yıldır haber alamayan Reyhan kendi yağında kavrulduğu hayatına devam ederken, tıpkı büyücünün de dediği gibi, bir perşembe günü Eren geri dönüyor. İşte tam da bu noktada film, yıllar sonra yeniden kavuşulan aşkın burukluğuyla sarsıyor izleyiciyi. Artık ikisi de bıraktıkları gibi değiller; yaşlanmışlar, değişmişler ve farklı hayatlar yaşamışlar. Birbirlerini unutamamışlar belki ama o güzelim yıllar nasıl da geçmiş habersiz… Babasının psikolojik baskılarına maruz kalsa da iyi okullarda okuyan ve hayatına bir şekilde devam eden Eren’in aksine Reyhan, girdiği bütün işlerden mimli olduğu için atılmış, fakirlikle savaşmış ve hayatı tam anlamıyla tepetaklak olmuş. Edebiyata ilgili bir gençken artık kitap dahi okuyamaz hâle gelmiş ve kendi deyimiyle “deli gibi bir şeye dönüşmüş”. “Bu hâlime mi aşıksın?” diye soruyor Reyhan ve böylece çürümekte olan bedenlerimize ve solup giden zihinlerimize rağmen gençlikteki o aşkı yeniden yaşayabilmek gerçekten mümkün müdür diye de soruyor film.

18-14
Aşk, Büyü vs. (2019, Ümit Ünal)

Yaşanamamış güzel günlerin ve aşkların kalp kırıklığı üzerinden kurulan ilk yarının ardından, büyü bozumu bekliyor bizleri ikinci yarıda. Bu aşkın artık mümkün olmadığına inanan, daha doğrusu yaşadıklarından ötürü kırgınlıklarını tamir edemeyen Reyhan’ın, Eren’in beraber kaçıp gitme teklifini reddetmesi üzerine büyüyü bozmaya ve yollarını ayırmaya karar veriyorlar. Büyü vs. burada tabii ki işin esprisi ve Ünal‘ın hikâyeye kattığı güzel bir renk aslında. Aşkı büyüyle aynı düzleme koyarak aşkın tarif edilemezliğine doğaüstü bir nitelik kazandırıyor. Entelektüel birikimlerine baktığımız zaman hurafelere inanmalarını beklemediğimiz bu iki kadının bir aşk büyüsünü bozma uğruna gösterdikleri çaba ise aşkın bilinen doğruları yerle bir edebileceğini, kişilerde nasıl beklenmedik tepkilere yol açabileceğini gösteriyor. Aynı zamanda, büyü bozumu hikâyesi birbirleriyle daha fazla vakit geçirebilmek için uydurdukları bir bahane belki de. Tüm bu nükteli anlatıları başarılı bir kompozisyonda bir araya getiren Ümit Ünal‘ın kalemi kendini yine belli ediyor ve filmde ustalıkla yazılmış diyaloglara şahit oluyoruz. Ağdalı cümleler olmadan da şiirsel bir hikâye anlatılabileceğini, konuşmaktan çekinmeyen karakterlerin filmin sanat değerine zarar vermekten ziyade gerçekçiliğini artıracağını kanıtlıyor adeta. Selen Uçer ve Ece Dizdar ikilisinin yakaladıkları kimyanın ve doğallıktan beslenen olağanüstü performanslarının da bu gerçekçilikte büyük rol oynadıklarının altını çizmek gerek. 

14-22
Aşk, Büyü vs. (2019, Ümit Ünal)

Antalya Altın Portakal Film Festivali‘ndeki gösteriminden sonra teknik yetersizlikleri dile getirilse de el kamerası tekniğinin filmin aradığı o gerçek-doğaüstü arasında kalan atmosfere çok uygun olduğunu düşünüyorum. İzleyiciyi de bir noktadan sonra Büyükada’nın güzelliklerine davet eden, yokuşlar boyunca karakterlerle birlikte nefessiz bırakan bu takipçi kamera, Reyhan’ın sevgilisi Gökhan karakteriyle daha da anlam kazanıyor. Her şeyden bihaber Gökhan’ın hikâye ilerledikçe gizli gizli bu kadınları izlemesi, takip etmesi aslında toplumun gözünün hâlâ bu kadınların üzerinde olduğunu gösteriyor. En tenha tepelerde buluşsalar da, gözden ırak ağaçlıklarda öpüşseler de sürekli izleniyorlar. Peşlerini bırakmayan ve yatak odasında dahi rahat vermeyen bir baskının tasviri bu. Bu tasvirin daha iyi çalışabilmesi için Gökhan’ın anlatıda kendine daha fazla yer bulmasını bekliyordum; fakat final sahnesiyle bu beklentimi de çürütmüş oldu film. Hikâyedeki erkek karakterin, bu iki kadının aşkına müdahale etmeye çalışırken aslında büyü bozumuna engel olması ve büyünün devamını sağlaması, içerisinde bulunduğumuz yasakçı toplum hakkında da çok şey söylüyor. Toplum, herkesin aşkına karışmaya ve engel olmaya çalışsa da aşkın büyüsünü hiçbir zaman kaybetmeyeceğinin altını çizen umut dolu bir final yapıyor film.

17-13
Aşk, Büyü vs. (2019, Ümit Ünal)

Bundan sonra bu iki kadına neler olduğunu görmüyoruz. Başlarına neler gelecek, kaçıp kurtulabilecekler mi? Hayatlarına birlikte devam edecekler mi?  Eğer başarabilirlerse o büyülü aşk devam edecek mi bilinmez; fakat büyü bozulursa biliyoruz ki bu, iki kadının kendi isteğiyle olacak artık – ailelerin, toplumun baskısıyla veya yasaklamasıyla değil. Kimi sevip sevmeyeceğine yine kadınlar karar verecek, erkekler de camın ardından izlemeye devam edecek. 

youtube play youtube play

İlginizi çekebilir: Emre Eminoğlu’ndan Bilmemek incelemesi