Assos - Behramkale: Zeytin Ağaçlarının Gölgesinde Bayram
Geçen yaz size Babakale ve Midilli gezilerimi anlatmıştım. Bu sene yine bayram tatili vesilesiyle yaz ve yazlık sezonu açıldığında, birkaç günlük ev-plaj tembelliğinden sonra yola çıkmak istedim. Biraz araba kullanıp, deniz kenarında bir balıkçıda sardalye yedikten sonra denize atlamak, kuruduktan sonra bir kahve içip yeniden denize koşmak gibi hayallerim var. Bu defa Assos’a gideceğim! Belki balbademli dondurma da yerim!
Anlatmaya başlamadan önce fona yolculuk müziğimizi alalım;
Biraz Assos Tarihi…
Assos’taki ilk yerleşimlere dair net bir bilgi yok ne yazık ki.Ancak uzun yıllar süren araştırmaların sonunda yaklaşık M.Ö. 3000 yıllarından beri yerleşim yeri olarak kullanıldığı ortaya çıkmış. İlk gelişim süreciyse Midilli Adası’ndan gelen Methymnalılar ve Aiol isimli kolonilerin yerleşim bölgesi olmasıyla başlamış. İlerleyen dönemlerde Lidya Krallığı’nın egemenliği altına giren Assos, sonra sırasıyla Persler, Galatlar, Pergamon Krallığı, Roma İmparatorluğu egemenliği altında varlık göstermiş. Özellikle Roma yönetimi altında olduğu dönemde verimli tarım alanları ve kullanışlı limanları ile bilinir olmuş.
Kuzey Ege’nin enfes lokasyonu Assos, ünlü filozof Aristo’yu ve onun felsefe okulunu bu topraklarda ağırlamış. Üstelik felsefenin derin sorunlarını çözerken Aristo’yu aşık edip burada evlenmesine neden olacak kadar güzellikte bir cennetle karşı karşıyayız.
MÖ 350 yıllarında Platon’un öğrencisi olan Hermias, Assos’un başına geçmiş. Aristotales, Assos’a burada bir felsefe okulu kurması için Assos Kralı Hermias tarafından davet edilmiş. Hermias, Atina’daki felsefe okulu Akademia’dan Aristo’nun sınıf arkadaşı. Kral Hermias’ın davetiyle Assos’a gelen mantık biliminin babası Aristo, kralın dünyalar güzeli kızkardeşi Pythias’a aşık olmuş ve kentten ayrılmasına rağmen aklından çıkaramamış. Bunu öğrenen Kral Hermias, Aristo’nun Assos’ta bir felsefe okulu kurması şartıyla kızkardeşiyle evlenmesine izin vermiş. Felsefe tarihinin en büyük filozoflarından Aristo, Assos’ta bir felsefe okulu kurmuş ve MÖ 348-345 arasında bu okulda üç yıl boyunca felsefe dersleri vermiş.Daha sonra Büyük İskender’e hocalık yapmak için buradan ayrılmış. Hemen akabinde Assos Perslere yenik düşmüş. Aristo’nun İskender’i teşvik etmesi üzerine, Büyük İskender Assos’a girmiş ve Persleri püskürterek şehri geri almış.
Assos’ta Gezelim Görelim Notları
Gülpınar’dan geçip Assos istikametine giderken ilk durağım sakin, mütevazi bir koy olan Sokakağzı.
Koyunevi Köyü’ne bağlı, köy merkezine 3.5 kilometre uzaklıktaki Sokakağzı Koyu’nun kumluk, oldukça geniş bir sahili var. Motel, pansiyon ve kamp alanları açısından oldukça zengin,ancak bir o kadar da salaş.Bayram yoğunluğunu da düşünürseniz oldukça kalabalık. Bu nedenle çok zaman kaybetmeden bir diğer koya yani Sivrice’ye doğru yol alıyorum. Yol üzerinde Bektaş Köyü tabelasından sapıp 3 kilometre denize doğru gidince Sivrice Koyu’nu buluyoruz.
Sivrice nispeten daha az kalabalık ve deniz pırıl pırıl görünüyor. Plaj taşlık ve denize girmek için çok güzel iskeleler yapılmış. Çevrede restoranlar ve moteller, pansiyonlar var. Her yeri rengarenk çiçeklerle sarılmış bahçe içindeki Okan Motel gözüme çarpan,bir sonraki seyahatimde uğramak için not ettiğim bir yer.
Sıradaki durağım ise Assos Antik Liman ve Behramkale Köyü oluyor. Aslında Antik Liman’ın bulunduğu alan Assos’un sahili, Behramkale de kartal yuvası konumundaki tepesi ve köy merkezi. Behramkale’de hala yerliler yaşıyor. Antik Liman’da ise çok az bina var, onlar da restoran ve otel olarak kullanılıyor.
Arabayla antik limana inmek oldukça zor. Büyük bir külah balbademli dondurmaya değer mi bilemiyorum ama arabayla antik limana kadar iniyorum.
Assos antik liman bölgesi de denize girmek için uygun. Daha çok denize sıfır butik otel ve işletmelerin önündeki ahşap iskelelerden denize girilebiliyor. Denizin dibinin taşlık olması nedeniyle pırıl pırıl görünüyor.
Tepedeki köy Behramkale ise Assos Antik Kenti surları içerisinde yer alan bir Osmanlı köyü. Antik şehir yüzünü güneye dönmüşken, köy tam tersi yöne bakar. 150 haneli olan köyde bugün yeni bina yapmak yasak olduğundan, o göz alıcı atmosferi korunabiliyor ve ziyaret edenler de oldukça keyif alıyor. Köy içindeki Osmanlı İmparatorluğu döneminden kalma tarihi Hüdavendigar Camii ve yine aynı tarihlerden günümüze ulaşmış olan tarihi köprü, burada en görülmeye değer yapılar. Bunların yanı sıra yöreye özgü kızıl andezit taşından yapılmış taş evler, Kuzey Ege’nin en büyüleyici noktası olarak niteleyebileceğimiz bu köyü benzersiz kılıyor.
Kadırga Koyu
Assos’tan sonra rotamız meşhur Kadırga Koyu. Çok eski zamanlarda Osmanlı donanmasının merkezi Midilli Adası’ymış. Midilli’den sefere çıkan kadırgalardan savaş dönüşü hasarlı olanlar Midilli’nin karşısına bulunan bu koya çekilip tamir edilirmiş. İşte Kadırga Koyu’nun ismi bu özelliğinden geliyor. Şimdilerde bu koy, tüm Assos ve çevresini mavi bayraklı, berrak denizi ve tertemiz, geniş ve taşlık sahil şeridiyle gözde denize girme noktası. Ancak bayram gibi kalabalık dönemlerde gezmeye bile gelinmesini tavsiye etmem.
Son durak olarak uzun zamandır görmeyi istediğim Kozlu Köyü’ne gidiyoruz. Kozlu Köyü, Kaz Dağları’nın Edremit Körfezine bakan yamaçlarında yer alan yaklaşık 2500 yıllık bir yerleşim merkezi.
Kozlu Köy, Assos
Assos’un hemen yukarısında kurulmuş olan Kozlu Köyü, olağanüstü bir coğrafyanın ortasında, taş evleri ve küçük meydanlarıyla sizi zaman ötesi bir ortama götürüyor. Bir ortaçağ kasabasıyla karşı karşıyayız sanki. Zamanı durduran bir dinginliği var köyün. Köy meydanında zaman geçirip kahvede çay içtikten sonra, köydeki Kozluhan adlı mekanın özel plajı Kozluyalı’ya iniyoruz. Kuzey Ege’nin zeytini ile masmavi denizin kucaklaştığı çok özel bir plaj Kozluyalı.
Hayatımda bu kadar sade ve huzur dolu bir yerde daha zaman geçirdiğimi hatırlamıyorum. Yol üstündeki durakların kalabalıklığından eser yok. Yüksek sesli müzik veya araba gürültüsü yok. Deniz, zeytin, şezlong, Midilli var.
Gelelim Kozluyalı Glamping’e. Glamping aslında iki ayrı kelime olan “Glamourous” ve “Camping” kelimelerinin bileştirilmesiyle ortaya çıkmış. Lüks ve konforlu bir otel odası imkanının kamp şartlarında sunulması olarak da betimleyebiliriz. Konforlu bir şekilde doğal ve ekolojik tatil yapmak isteyenler yani glamping hayranları, hem lüks ve konforu hem de doğal yaşamla iç içe olmayı birlikte deneyimliyorlar.
Kozluyalı Glamping de Kuzey Ege’nin masmavi denizi ile zeytin yeşili etkileyici bir birliktelik sunuyor. 13 m2 alana ve 3 metreye kadar ulaşan yüksekliğe sahip çadırlarda, yatağı, aydınlatması ve havalandırması ile adeta bir otel konforuna sahip. Kendilerinin de söylediği gibi zeytin ağaçlarının arasında, sincaplara komşu, keyifli konaklamalar için özel olarak üretilmiş bu çadırlar…
Çadırda kalmaya karşı önyargılarım olsa da Kozluyalı Glamping bu fikri kesinlikle değiştirdi. Çünkü çadırlar doğanın nefesini her an hissedeceğiniz büyüleyici bir yapıda. Sabahın erken saatlerinden itibaren güneş ışığı aldığı için uyku bandınızı yanınıza almanızı tavsiye ederim! 🙂
Deniz konusunda ek bir şey söylemeye gerek yok. Hafif serin, çok temiz ve taş olduğu için berrak bir denizle buluşuyorum. Plajdaki şezlong şemsiye sayısı gayet yeterli. Plajdaki gün batımı ise ömre bedel. Akşam yemeği için yürüme mesafesinde gidebileceğiniz salaş bir mekan olan Balıkçı İzzet’in Yeri’ni seçtik ve çok memnun kaldık. Sardalye ızgara, türlü türlü dolmalar, biberli mezeler, patates kızartması hepsi harikaydı.
Akşam saatleri için bir diğer aktivite ise Kozluyalı’da iskele üstüne iki minder çekip yıldızları seyretmek. Tam bu dönemde Perseid meteor yağmuru varken çok daha keyifli oldu!
Yapmadan dönmeyin.
Yunan mitolojisinde üretici zekanın ve adaletli savaşların tanrıçası olan Athena adına pek çok şehirde çok sayıda tapınak inşa edilmiş. Assos Athena Tapınağı ise MÖ 530’da Akropol’ün en yüksek yeri olan 236 metrede kurulmuş. İki basamaklı podyumun günümüze ulaştığı tapınak çevresinde yapılan kazılarda bulunan Helenistik dönem çakıl mozaik döşemeleri ile sunak daha sonra kaybolmuş. Tapınağın kabartmaları Boston, Paris ve İstanbul arkeoloji müzelerinde sergileniyor.
Aynı zamanda Athena Tapınağı Midilli Adası’na karşı müthiş bir manzaraya sahip. Güneş denizden batmasa bile 2500 yıllık tapınağın ayaktaki son sütunlarının yarattığı atmosferi ve manzarası ile burası çok etkileyici bir kalıntı. Siz akşamüstü Assos’a uğrarsanız mutlaka gün batımını izleyin.
Aklımda Meis’te çekilen Mediterraneo (1991) filminden bir replikle ayrılıyorum Assos’tan;
‘Hayat yeterli değil, tek bir hayat yeterli değil benim için. Yeterince gün yok yaşanacak. Her gün batımı bana hüzün getirir, çünkü bir gün daha geçip gitmiştir…’
Ömrünüzden geçen tüm günlerin Assos’ta bir yaz akşamı kadar ihtişamlı olması dileğiyle…
İlk yorumu siz yazın!