Atina Rehberi: Tanıdık Hislerle Dolu Bir Kent
Bir şehir ne kadar kucaklayabilirse bir insanı, Atina da o kadar kucaklıyor sizi. Hatta sarıp sarmalıyor. Hiçbir sokağında kendinizi yabancı hissetmemeniz de bundan. Melodiler tanıdık, şarkı sözleri farklı. Yemeklerin tatları aynı, isimleri başka. Benzer duyguların sirayet ettiği meydanlarında, sokaklarında ve hatta mekanlarında “evde” gibisiniz. Gelecekte özleyeceğinizi bildiğiniz ve arada geri dönmek isteyeceğiniz sıcacık bir ev.
Kafenenion’lardan günün erken saatlerinde kahve, gün ortalarına doğru uzo kokuları yükseliyor. Serin pasajlarındaki bir dükkânda esnafla başladığınız anlık sohbette aniden İstanbul’un kulaklarını çınlatıyorsunuz. Tavernalar gecenin sonuna dek canlı, “belki de günün hiç sonu yoktur” dedirtiyor. Eski, yorgun binalar şehre has bir hüzünü barındırıyor; üzüntüyle değilse de uzaklara dalıp giderken buluyorsunuz kendinizi, ahşap panjurlu pencerelere bakarken. Mahalle barlarında şaraplar bakır kaplarda geliyor masanıza. Yanına konan birkaç adet yeşil zeytinle Sait Faik’in Kalinikhta öyküsü canlanıveriyor ruhunuzun derinliklerinde.
Günün her öğününde duyulan kadeh tokuşturma seslerini, sokakları mesken tutmuş guguk kuşlarının şarkıları bastırıyor. Buzuki tınılarıysa Akdeniz’i fısıldıyor umarsızca. Hem de her yerde! Bir müzik mağazasında, bir kafe veya restoranda, penceresi açık bir evde, saklı bir avlunun ortasında…
Gerektiğinde seslerini haykırmaktan çekinmeyen kent sakinlerinin dilek ve umutlarını buluyorsunuz afişleri solgun ve eskimeye yüz tutmuş duvarlarda. Kocaman yazılmış neon harflerle göze çarpıyorlar. Atina, hiç kimsenin kendi gibi olmaktan çekinmediği bir şehir. Bu yüzden herkes görünür, herkes kendi renkleriyle mutlu. Eğer o renkleri görmesini bilirseniz, sizi de hemen dostlarının arasına katıyor.
Semtlere Dair Notlar
Atina’nın her bölgesi ve semti ayrı bir karakter taşıyor. Bu yönüyle İstanbul gibi. Her semtin bir kimliği, giyindiği bir ruhu ve bu ruhun yansıdığı mekanları var.
Anafiotika
Şehrin otantik ruhuna dokunmadan önce ilk ziyaret için en uygun bulduğum bölgelerden biri. Gezinin ileriki günlerinde yaşayacağımız tempo öncesinde yavaş yavaş yapılan bir alıştırma gibi. Tarihini korumuş, estetik anlamda güzelliğinden bir şey kaybetmemiş Anafiotika, Plaka’nın da bir parçası. Tepelerine tırmandıkça göreceğiniz manzaralar arasında Akropolis heybetiyle hemen dikkat çekiyor.
Karakteri: Bakımlı, güzelliğine düşkün, fotoğraf çekilmeyi seven; haliyle fotojenik, sakin ama asla sıkıcı değil. Plaka’nın en yakın dostu. Defne kokulu bir parfüm kullanıyor.
Hikâyesi: Yunanistan’ın güneyindeki Kiklad Adaları’ndan Anafi Adası’nda yaşayanlar, Atina’ya çalışmak için göç ederler. Burada kendi adalarını yansıtan bir mimari kullanarak evlerini bu bölgeye inşa ederler. Böylelikle, adalarına olan özlemi gidermiş olurlar. Bu yüzden gezerken Atina’nın göbeğinde bir bölgede değil de bembeyaz evleri ile daha çok bir Yunan adasında gezer gibi hissediyorsunuz.
Müziği: Arleta – As Erhosoun Gia Ligo.
Aklımın Bir Köşesinde
- Şehrin en eski kiliselerinden; 9.Y.Y’dan Bizanslılardan kalma Saint Nicholas Rangavas Kilisesi’ni ziyaret etmek,
- Bembeyaz evlerinin bahçelerinde defne yaprağı kurutan teyzelerle Yunanca selamlaşmak,
- Gün batımına yakın saatlerde buradaysak, turuncu ışıkların vurduğu evleri ve tepedeki Akropolis’in fotoğrafını buradan çekmek.
Bir Not: Akropolis’in bu kadar yakınına kadar gelip yürüyüş yolundan tırmanarak ziyaret etmek isteyebilirsiniz. Bu durumda sabahın erken saatleri tercih edilmeli çünkü günün ilerleyen saatlerinde Akropolis hem kalabalık hem de güneş altında gezmesi biraz zorlu.
Plaka
Gece hayatının “club’lı, kopmalı” değil de tavernalı, aperitif’li ve bol müzikli yaşandığı, enerji dolu bölgesi. Adım başına birkaç mekan düştüğünden karar vermekte biraz zorlanabileceğiniz, insanlardan arınmış arka sokaklarına saptığınızda mor begonvilli evlerin arasında ada havası hissedeceğiniz, ana sokaklarında ise Yunanca’dan çok İngilizce kelimeler duyacağınız, kafelerinin dış masalarında yasemin kokuları eşliğinde zaman geçirmekten hoşlanacağınız bir bölge.
Karakteri: Gece kuşu, havalı, süslü, aperitif içkilerden hoşlanıyor. Floresandan nefret ediyor, loş ışığa bayılıyor. En sevdiği çiçekler begonvil ve yasemin. Herkes tarafından sevildiği için yer yer şımarık.
Müziği: Haris Alexiou – Oi Filoi.
Aklımın Bir Köşesinde
- 1909’dan beri hayatına devam eden Brettos Bar’da bir akşamüstü molası verip likörlerinden yudumlamak (özellikle rakomelo),
- Bu bölgenin en eski evi olan (16.Y.Y.), o zamanki sahibi Angelos Venizelos’ ait, 18.Yüzyıl’da yenilenerek iç avlulu ve yüksek tavanlarıyla Osmanlı mimarisini yansıtan Benizelos Evi’ni ziyaret etmek,
- İsmini ünlü Yunan oyuncudan alan Melina Mercouri Cafe’de kuş sesleri eşliğinde etrafı izlemek,
- Gün ortasında olur da bir düğüne denk gelirsek diye ayrı bir heyecanla Holy Church of Saint Catherine’nin yolunu tutmak, avlusunda bir nefes almak,
- Klepsydra’da öğlen yemeği, Yiasemi’de kahve-tatlı keyfi yapmak,
- 1836’dan beri açık olan ve kafeneio kültürünü devam ettiren To Kafeneio’da domates soslu köfte yemek,
- Bu civarda taverna arayışında olanlara gönül rahatlığıyla tavsiye edeceğim Platanos’un sarı ışıklı lambaları altındaki masalarında bir küçük şişe tsipuro ile bir kalamar dolması söyleyip avlusundaki müziğe teslim olmak, 1932’de bu mekana gelip yemek yiyen Henry Miller’ı anmak,
- Biraz daha salaş ve koutouki tarzında (yazının devamında bu konuya değinilecek) bir mekan olan Saita’nın ahşap masalarına kurulup Byzantine Metamorphosis Kilisesi’ni gören kısımda meze ve etli yemeklerinden yemek,
- Dioskouroi’nin küçük meze tabakları ve çıtır kalamarlarıyla bir akşam geçirmek.
Akropolis’e Dair…
- Plaka ve Anafiotika’dan en net, diğer semtlerden de bir silüet gibi görünebilen Akropolis, eğer Atina’da 2-3 günden fazla kalacaksanız birkaç saatinizi ayırmaya değer. Şehrin en tepe noktasındaki (Areopagus Tepesi) kayalıklar üzerine kurulmuş antik kentte Parthenon, Athena ve Erechtheion tapınakları bulunuyor. 1897’de keşfedilse de kökleri taş devrine kadar uzanıyor.
- Akro yüksek, polis ise şehir anlamına geldiğinden ‘yüksek şehir’ anlamındaki bu ismi almış.
- Tunç devrinde bu tepeye kral sarayı ve evler eklenmiş.
- Günümüze kadar gelebilmiş kalıntılar ise M.Ö 5.Y..Y’dan kalma.
Bir Not: Gün batımına doğru Areopagus Tepesi’nden şehri izlemek dışında bir diğer öneri de şehrin merkezindeki teras barlardan Akropolis manzarasını izlemek. Bunun için A for Athens Bar, Bios, Ciel veya Anglais barları notlarda yerini alsın.
Monastiraki ve Psirri
Monastiraki, her şeyin merkezinde; çevresine yayılmış antik yapılar ve agora sebebiyle en turistik bölgelerden biri. Dolayısıyla her zaman kalabalık ve canlı. Psirri ise gece hayatını, taverna kültürünü ve canlı müzik mekanlarının yükünü Plaka ile sırtlanmış durumda.
Karakterleri: Yalnız kalmaktan haz etmeyen, Akdeniz mutfağını seven, iş yemek hazırlamaya gelince biraz yavaş, müzikle içli dışlı, tarihe tutkun, antika meraklısı ve plak koleksiyonu var.
Müziği: Haris Alexiou – Teli Teli Teli.
Aklımın Bir Köşesinde
- Monastiraki Meydanı’nda kalabalığın azaldığı bir anda fotoğraflar çekmek,
- 1900’lerde bu bölgede yaşayan Yahudi tüccarlar Noah and Elias Yusurum’un ismini koyduğu Avissinias Bit Pazarı’nı sabahın erken saatlerinde ziyaret etmek,
- Tzistarakis Mosque; günümüzde Museum of Greek Folk Art olarak kullanılan 1759’da Osmanlılar tarafından yapılmış camiyi görmek,
- Evripidou Sokağı’ndaki baharat ve yerel tatlar satan dükkanlara uğramak,
- Mekanlarla dolu ve her saatte canlı olan Platia Iroon Caddesi’nden geçmek,
- Roma döneminden kalma (M.Ö 11.Y.Y) Agora’yı, döneminin filozof okuluna da ev sahipliği yapan Hadrian’ın Kütüphanesi’ni, 1847’de yapılan Saint Irene Kilisesi’ni ziyaret etmek,
- Günün neredeyse her saatinde canlı müzik yapılan Oraia Tenteli’de müzikler eşliğinde yemek yemek,
- Tekstil meraklıları için bir cennet olan ΑΦΟΙ ΕΛΜΑΛΟΓΛΟΥ Ο.Ε. (Elmaloglou) dükkanının kumaş tezgahları arasında kaybolmak,
- Stoa of Attolas’ın tarihi yapısında canlı bir konser dinlemenin peşine düşmek.
- Psirri’nin meşhur “balık pazarı” Hasapika Central Market’te balıkçı tezgahlarına göz atmak, canımız çekerse bir mekanında oturup hemen oradan seçtiğimiz taze balıklarla bir öğlen yemeği yemek,
Bir Not: Pazar kapalı // diğer günler 12:00-17:00/20:00-00:00.
- Esnaf lokantası Atina’da nasıl oluyor diye merak ederek bir başka günün öğlen yemeği için 1898’den beri açık olan Oinomageireio Epirus’a uğramak,
- Loukoumades denen lokma tatlılarını 1923 tarihli nostaljik mekan Krinos’ta tatmak,
- Avli’nin adından da anlaşılacağı üzere avlusunda, yüksek sesle konuşan kalabalık masaları arasına kurulup lokantanın top köftesinden, favasından, Grek salatasından ve şarabından söylemek,
- Bir akşam yemeğini canlı müzik eşliğinde yemek istersek Klimararia Tavern’den yer ayırtmak,
Bir Not: Önceden rezervasyon gerekli, ayrıca canlı müzik fiyatını güncelliyorlar; gitmeden sormak lazım.
- Koutouki tarzında, salaş ortamı ve günlük çıkan sulu yemeklerini 1950’lerden beri yapan huysuz ve tatlı sahibi sebebiyle çokça sevilen Diporto’nun reçine şarabı kokan o sıcacık ortamı,
- Sait Faik’in Kalinikhta öyküsünü okuyup, kendimizi Omonia Meydanı’nda bulmak,
- Bir akşamüstü aşırı lezzetli ve doyurucu deniz ürünlerinden yemek için RESTAURANT FISH ΓΙΩΤΗΣ ve sonrasında midemizde yer kalmışsa hemen yanı başındaki Loukoumades Ktistakis’in kızarmış tarçınlı lokmaları,
- Anadolu ve Yunan müziğine geniş yer veren plakçı Diskadiko Vinyl Record Store’a uğramak.
Thiseio
Atina’nın yüksek enerjisine bir sakinlik molası vermeye, yer yer bize Moda’yı anımsatan manzaralarında sesleri dinlemeye, bir kafenin köşesine ilişip akşamüstü ışıkları eşliğinde şarabımızı yudumlamaya, sonra tekrar sokaklara dönüp sergi ve kitapçı gezmeye koyuluyoruz Thiseio’da.
Bir Not: Özellikle pazar sabahları kahvaltı yapmaya gelinir Thiseio’ya. Sakinlerinin de bu saatlerde semtin kafelerini yavaş yavaş doldurduğunu, bir kahve, bir limonata eşliğinde saatlerce sohbet ettiklerini, ara sokaklarda köpekleriyle yürüyüş yaptıklarını göreceksiniz. Mekan önlerine konulan mama kaplarının başında bekleyen köpeklerle, çeşit çeşit kuş sesleriyle, bir kitabın sayfalarında dalıp giderken veya kahve kokularının yerini günün ilerleyen saatlerinde pizza kokuları almışken, mutlu, huzurlu ve acıkmış olarak bulacaksınız kendinizi.
Karakteri: Asil, sadeliğe ve doğal olana düşkün, bitki seven, günün belli saatlerinde ebabillerin gelmesini bekleyen. Sabah afyonu patlar patlamaz şen şakrak bir hale bürünüyor. Sonrasında gelsin hikâyeler…
Müziği: Marina Satti – Koupes.
Aklımın Bir Köşesinde
- Melina Mercouri Müzesi ve Kültür Merkezi’ndeki sergilere göz atmak,
- Lemoni Bookshop’ın kitapları arasında gezinmek ve sahibinden Atinalı yazarların kitaplarına dair bilgiler alarak tatlı bir sohbete girişmek,
- To steki tou Ilia’nın ağaçları altında bir akşam yemeği, ama öncesinde Loux’da aperitif veya kraft bira,
- Iraklidon Sokağı’nda bir yürüyüşün ardından Fakides’de pizza yemek,
- Το καφενείο του Ρίζου‘da kahve saati.
Gazi ve Kerameikos
Thiseio’nun kuzeyinde, ara sokakları Ayvalık’takileri andıran ahşap panjurlu iki katlı evlerin, araba parça atölyelerinin, “LGBTQI friendly” club ve barların, saklı avluları olan restoranların ve butik otellerin bir arada olduğu bir yer düşünün. Eski ile yeni, yaşlı ile genç, aynı kalmış ve dönüştürülmüş şeyler yan yana.
Karakteri: Olduğu gibi ve kimseye eyvallahı yok, sıradanlıktan uzak, gökkuşağı renklerine bürünmüş, müziği son ses, uzo ve bira kokan, gece hayatını seven, kusurlarıyla barışık.
Müziği: Σtella – Picking Words.
Aklımın Bir Köşesinde
- Avdi Square’in geceleri iyice artan ritmine ayak uydurmak; bir mekana oturmasak bile şöyle bir içinden geçip gitmek,
- Manu Athens’de canlı müzik veya Rebetiko var mı diye yoklayıp, bir akşam yemeği ayarlamak,
- Semt sakinleri tarafından çok sevilen ve son zamanlarda Atina’nın da 40 yaş altı kitlesi için oldukça popüler olan ‘modern kafeneio’ Cafe Louis’de küçük paylaşım tabaklarından alıp yüzlerce çeşit uzosu arasında bir şişeye karar verip, sokağının enerjini hissetmek,
- O Thessalos’un biberiyeli domuz sosislerinden, patates ve mantar yemeklerinden tatmak,
- Ραφίκι ve Laika Bar’ın olduğu sokaklarda saat 23:00’den sonra mekanları hınca hınç dolduran insanlar arasına karışmak, gözümüze kestirdiğimiz bir masaya oturup bakır kaplarda gelen şaraplarından içmek,
- Syntrimmi’de meze ve kokteyllerin tadına varmak.
Exarcheia
Atina’nın turistlerden bir nebze arınmış, bu yüzden de gezerken yerel ruhu sonuna kadar hissedebileceğiniz, eskimiş binalara bakarken anlık Beyoğlu’na, Cihangir’e ışınlanacağınız, kentin bilinen büyük eylem ve protestolarının sokaklarında gerçekleştiği, mekanları itibariyle sonsuz bir seçenek sunan Exarcheia. Eğer aradığınız steril, düzenli bir kent ruhu değilse, kesinlikle sokaklarını arşınlaşmaya değer.
Karakteri: Komünist ve protestoların daimi katılımcısı. Graffiti ve plak düşkünü. Salaş olsa da iyi bir ev sahibi, obur, hayatı seven, sesi gür ve yeri geldiğinde sivri dilli.
Müziği: Maria Faradouri – Bella Ciao.
Aklımın Bir Köşesinde
- Kallidromiou Farmer’s Market’in cumartesi sabahı kurulan tezgahlarına göz atmak, yorulunca Cafe Paraskino’da kahve molası vermek,
- Ippokratous Sokağı’nda dolaşmak ve vintage / ikinci el satan mağazalarına uğramak,
- Semt sakinlerinin kendi imkanlarıyla yaptığı (Kuzguncuk Bostanı gibi) Park Navarinou’yı ziyaret etmek,
- Warehouse Cafe’de yerlilerin arasına karışmak,
- Panellinion’da Frappe içip, yan masalarda dönen satranç turnuvalarını izlemek (sabah erken saatlerde amcalar, öğleden sonra gençler geliyor),
- Ouzeri Lesvos’da uzo-balık-meze üçlemesini deneyimlemek,
- *Aiora Press kitapçısına uğramak,
- Feidiou2 Bar’da genellikle her akşam düzenlenen canlı Rebetiko konserlerini izlemek,
Bir Not: Rezervasyon gerekiyor, ayrıca atıştırmalık meze ve ekmek üstleri lezzetli.
- Geleneksel kafenneio’lardan olan Kafeneiro Michalis’de taze çıtır balık ve bira keyfi yaparken sahibiyle sohbet etmek, mekanın isminin geldiği Michalis karakterine hayat veren yazar Kazancakis’i anmak,
- Saat 22:00’den sonra canlı müzik için yolumuzu Ο Αγγελος’a düşürmek.
Alternatif Önerilerle Atina
- Dexameni, Kolonaki bölgesine gitmek için tek başına yeterli bir bahane. Mekanın yol kenarlarına konmuş masalarında geç saatlere kadar deniz ürünleri ve meze yenilen; elbette uzo içilen, insanların enerjisi oldukça yüksek bir yer.
Zamanında, aynı noktada yer alan bir mekanda Kazancakis’in ve diğer yazarların takıldığı, bu yüzden de döneminin ünlü barlarından olduğu söyleniyor. İsmini ise hemen yanı başında bulunan ve su sarnıcı anlamına gelen kelimeden almış.
Bir Not: Dexameni’nin yanındaki açık hava sineması yaz aylarında film izlemek isteyenlerin aklında olsun.
- Stoa, Antik Yunan’dan bugüne gelen “pasaj, kemeraltı” olarak kullanılan yerler. Uzun sütunlu ve kemerli girişlerinden tanımak mümkün. Alt tarafları gölgelik, içlerinde ise genelde ofisler bulunuyor. Bir kısmında antika dükkanları, kafeler, eski tarz kahveciler, kırtasiye, koleksiyon mağazaları ve berberler de var. Bu yüzden girişinde STOA yazısı gördüğünüz her pasajın içine girip şöyle bir göz atmanızda fayda var.
-İçlerinde en etkileyici olanı Stoa Empioron (ΣΤΟΑ ΕΜΠΟΡΩΝ). Neon renkli tabelaların yer aldığı ve “passage of merchants” olarak da geçen pasaj. Geçmişte bu pasajda yer alan ve artık olmayan nostaljik dükkan isimleri neon tabelalarda sergileniyor. Fontlara ve grafik tasarıma ilgilililerin özellikle dikkatini çekecek bir yer. Ayrıca bu pasaj, Lekka’ya çıkan; gece hayatına ve barlara ev sahipliği yapan sokak.
Bir Not: Hemen yakınında acılıkılınca uğrayıp souvlaki yiyebileceğiniz Souvlaki Kostas var. // Voulis 4
-Hemen yanında ise fontu yine eski ve dikkat çekici olan tarihi Ariston Bakery var. Meşhur tadı tyropites’den (cheese pies) tatmayı unutmayın.
-Yakınlarda başka bir pasajda ise Galaxy Bar var. Eski tip barlardan, 1972’den beri açık. Barmeni sizi içki yanına getirdiği ikramlarla karşılıyor ve sohbeti seviyor.
-Galaxy Bar ile aynı pasajda ΤΑΡΑΣΟΥΛΕΑΣ Κ. & ΣΙΑ Ο.Ε. mühür, pul ve kartpostal satan eski bir kırtasiye dükkanı var. // Stoa Michael and Lemou Pasajı, 10 Stadiou
–Stoa Tristrato ise el yapımı oyuncakçı dükkanına sahip. Vitrindeki her şey sahibi tarafından elde ve sınırlı sayıda üretiliyor. (Dragatsaniou Sokağı’ndan girip, renkli vitrininden tanıyabilirsiniz.) // 6 Dragatsaniou
- Koutouki ve kafeneion, Atina denince akla gelen iki özel mekansal terim. Gelin, detaylara bakalım:
–Koutouki, Türkçe “kütük” kelimesinden geliyor. Biraz salaş, ahşap masa ve sandalyeleri olan, gün boyu uzo ve reçine şarabı içilen ve yemek yenen, bazen bu yemeklere müziklerin de eşlik ettiği mekanlar. Aynı zamanda Atinalıların sosyalleşmek için gittikleri yerler. 50’ler ve 60’larda sadece erkeklerin takıldığı mekanlar iken günümüzde karma bir müşteri yapısına sahip. Bir kısmı yer altı taverna olarak da kullanılıyor. Merdivenlerinden inip bambaşka bir ortama adım atmış oluyorsunuz.
-Atina’nın en sevilen “koutouki” tarzındaki mekanlarının başında Diporto, Marathonitis Tavern ve şehrin biraz dışında yer alan O Leloudas (Ο ΛΕΛΟΥΔΑΣ ) geliyor (18:00’e kadar açık).
- Kafenenion’lar ise kahve tüketilen, bunun yanında kart, satranç ve tavla gibi oyunlar oynanan, gazeteler okunan ve belli saatlerde içki (rakı, uzo, bira, şarap) ile yemeklerin servis edildiği mekanlar. 1830’lardan bu yana devam eden bu geleneksel mekanlar günümüzde modern kafelere de ilham vermiş. Her semtin bir kafeneion’u var!
–Kaptain Michalis, Panellinion, Mouria (Η Μουριά (απ’το 1915), Oraia Ellas (Καφενείον “Η Ωραία Ελλάς) ve Louis Cafe kafenenio kültürünü yaşatan sevilen mekanlardan.
- Paleo Faliro, es geçmemeniz gereken bölgelerden. Özellikle 6-7 Eylül Olayları ve 1964’teki zorunlu göçten sonra İstanbul’dan Atina’ya göç etmiş olan İstanbullu Rumların yaşadığı bu semte, merkezden kalkan tramvaylarla yarım saatte varıyorsunuz. İyot kokusunun sokaklarına sindiği ve kafe isimlerinde Türkçe kelimelerin gözünüze çarptığı; hatta bazı yerlerde tanıdık Türkçe kelimelerin kulağınıza geleceği bir yer. Burada yer alan kumlu plajlardan denize girebilir, kafelerinde vakit geçirebilir ve sahil hattında yürüyüş yapabilirsiniz.
Bir Not: Her Cuma bir masasında toplanan İstanbullu Rumlara rastlayabileceğiniz, sahibesi Anush hanımla sohbete koyulabileceğiniz bir kafe olan Sweet Melek’e mutlaka uğrayın.
- Canlı müzik için gidilecek onlarca mekan var. Bir kısmını semt yazıları içinde bulabilirsiniz. Onların dışında yemeksiz, sadece müzik dinleyebilceğiniz alanlardan biri Χαμάμ, eski bir hamamdan çevrilip müzik kulübü haline getirilmiş.
Bir Not: Detaylı programa buradan göz atabilirsiniz: http://xamam.gr/
-Pinoklis (Στέκι Πινόκλης) ise kalabalık, canlı, küçük paylaşımlık tabaklarda yemekler yenen bir yandan da müzik dinlenebilen bir yer.
- Müze severlerin gezi listesinde olması gereken müzeler ise arkeolojik bulguları çok detaylı ele alınmış Acropolis Museum, takılar üzerinden tarihi görebileceğiniz Ilias Lalaounis Jewellery Museum, the National Museum of Contemporary Art ve Benaki Museum of Greek Culture.
- Atina’nın sembolik fotoğraflarından birini yakalamak için yolunuzu haritada yer alan ismiyle; Monument of the Unknown Soldiers’a düşürün ve saat başı görev değiştiren askerleri izleyin.
- Agios Georgios, tırmanmayı göze alırsanız görmeniz gereken tepedeki beyaz kilise. Bizans döneminden kalma bu kilisede Paskalya gecesi ellerinde mum ve meşalelerle ayinlere katılanları izlemek büyüleyici.
- Sokaklara yayılmış kedi otu ağaçlarına yaklaşın ve koklayın. Atina’nın kokularından hatırınızda kalacak olanlardan biri de bu.
- Ayrıca, This is Athens websitesinden, günlük düzenlenen ücretsiz şehir turlarına katılabilir, ilgi alanınıza göre şehrin farklı yüzlerini keşfedebilirsiniz.
Kapak Fotoğrafı: Deniz Yılmaz Akman
İlginizi çekebilir: Ceren Muslu’dan Atina’nın Tanrı ve Tanrıçaları
İlk yorumu siz yazın!