Bazı sergiler vardır, içine girdiğiniz anda sizi kendi dünyasına çeker. Cem Güventürk’ün “Ay, Güneş ve Ay” sergisi de tam olarak böyle bir deneyim sunuyor. Pazartesi günleri hariç 13 Nisan 2025’e kadar Müze Gazhane’nin tarihi atmosferinde sanatseverlerle buluşan bu sergi, insanın varoluşuna, anlam arayışına ve hayatla kurduğu ilişkiye dair düşündüren bir yolculuğa davet ediyor.

img_8211-5
Müze Gazhane | Fotoğraf: Merve Uludağ

Sanat tarihi boyunca en büyük sorulardan biri “Sanat nedir?” iken, insanın en temel sorusu ise “Ben kimim?” olmuş. Güventürk’ün yeni sergisi, bu iki sorunun etrafında şekilleniyor. Modern insanın anlam arayışına ortak olan, yer yer bu arayışı sorgulayan eserler, sanatçının kendine has ironik ve samimi anlatımıyla hayat buluyor. Ancak bu kez, alışılmış çizgilerinin ötesinde, zaman, bilinç ve içsel yolculuk üzerine daha derin bir katmanla izleyiciyi karşılıyor.

Serginin başlığı bile bu yolculuğun bir parçası. Ay ve güneş, insanın varoluşsal çelişkilerini, karanlık ve aydınlık yanlarını, uyum ve uyumsuzluk içindeki dengesini simgeliyor. Ancak başlıktaki beklenmedik “Ay, Güneş ve Ay” ifadesi, zamanın döngüselliğini ve gölgede kalanları da hatırlatıyor. Güventürk, eserlerinde çoğu zaman gündelik anları yücelten, sıradanı öven ve içimizde saklı kalan duyguları açığa çıkaran bir dil kullanıyor. Bu sergide ise figürler yüzlerini ay ve güneşle gizlerken aslında her şey ortada.

img_8204-2
Müze Gazhane | Fotoğraf: Merve Uludağ

Sanatçı, eserlerinin yaratım sürecini bir keşif yolculuğu olarak tanımlıyor. Fikirler arasında gezinmek, onları birleştirmek ve bazen de akışa bırakmak… Ama izleyicinin esere yaklaşımı da onun için en az yaratım süreci kadar önemli. Birinin bir esere uzun uzun bakması, bağ kurması, onda kendinden bir şeyler bulması, sanatçının yolculuğunun bir parçası haline geliyor.

Cem Güventürk, çağdaş sanat sahnesinde kendine özgü üslubuyla tanınan bir sanatçı. Çizgileri, mizahi ve ironik yaklaşımıyla dikkat çekerken insan doğasını ve gündelik hayatın içindeki küçük anları konu alıyor. Bu sergisinde ise bireyin iç dünyasına daha derinlemesine eğilerek izleyiciye düşündürücü bir deneyim sunuyor.

Müze Gazhane’nin atmosferi de serginin ruhuyla mükemmel bir uyum içinde. Eski bir gaz fabrikasının modern bir sanat alanına dönüşmesi, tıpkı Güventürk’ün eserlerinde olduğu gibi geçmişle geleceği, gerçeklikle hayali, sıradan olanla sıra dışı olanı buluşturan bir his yaratıyor.

img_8191-3
Müze Gazhane | Fotoğraf: Merve Uludağ

Bu sergiyi gezdiğimde, eserlerin yalnızca görsellikten ibaret olmadığını, her birinin içimde bir düşünceyi, bir duyguyu tetiklediğini fark ettim. Özellikle figürlerin yüzlerini gizleyerek aslında her şeyi açığa çıkarıyor olması, sanatçının ironi anlayışının ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor. Bir yandan gülümserken diğer yandan içsel yolculuğuma dair yeni sorular sormama neden oldu. Müze Gazhane’nin loş ışıkları ve endüstriyel dokusu, eserlerin etkisini daha da artırıyordu. Sergiden ayrıldığımda, içimde hem bir hafiflik hem de bir merak duygusu vardı. Sanki soruların tüm cevapları verilmemiş ama ipuçları bırakılmıştı.

img_8197-2
Müze Gazhane | Fotoğraf: Merve Uludağ

Eğer insanın varoluşuna, hayata ve kendisine dair yeni bir bakış açısı kazanmak, biraz gülümseyip biraz da düşünmek isterseniz, Ay, Güneş ve Ay sergisi tam size göre. Bu özel yolculuğa çıkmak için çok da geç kalmayın derim!

Kapak Fotoğrafı: Merve Uludağ

İlginizi çekebilir: Artsy Magger’dan İstanbul’un Güncel Sanat Takvimi