Ayşe Jaber ile: Loft Art Üzerine
Loft Art Sanat Direktörü Ayşe Jaber ile Loft Art’ın misyonu, geçmiş ve güncel sergileri, hedefleri, bağımsız sanatçıları destekleme yaklaşımları ve Nazan Azeri’nin “İçimdeki Şarkılar” sergisi üzerine sohbet ettik. Sanatı daha geniş kitlelerle buluşturmak ve farklı perspektifleri bir araya getirmek amacıyla çeşitli sergiler düzenleyen Loft Art, bu sergilerle hem sanatçıların özgün anlatılarını hem de sanat dünyasının dinamiklerini yansıtmayı hedefliyor. Bağımsız sanatçılar için eserlerini sergileyebilecekleri bir platform oluşturmak amacıyla kurulan Loft Art’ın öncelikli hedeflerinden biri sanat piyasasında fırsat eşitliği yaratmak ve farklı medyumlarda üretim yapan bağımsız sanatçıları izleyicilerle buluşturarak onların görünürlüğünü artırmak.
Loft Art’tan biraz bahsedebilir misiniz? Ne zaman kuruldu, kuruluş amacı neydi ve misyonu nedir?
Loft Art, Kasım 2021’de “Humano” sergisiyle kapılarını açtı ve şu an içinde bulunduğumuz Nazan Azeri’nin “İçimdeki Şarkılar” sergisiyle birlikte 10. sergisine ev sahipliği yapıyor.
Loft Art, bağımsız sanatçılar için eserlerini sergileyebilecekleri bir platform oluşturmak amacıyla kurulmuştur. Misyonu, sanat piyasasında fırsat eşitliği yaratmak ve farklı medyumlarda üretim yapan bağımsız sanatçıları izleyicilerle buluşturarak onların görünürlüğünü artırmaktır.
Akfen Holding’in sürdürülebilirlik odaklı kurumsal değerlerinden ilham alan Loft Art, sanat alanında da bu yaklaşımı benimseyerek, bağımsız sanatçılara üretimlerini destekleyecek bir alan sunmayı hedefler.
Ayrıca, elde edilen geliri TİKAV’a bağışlayarak toplumsal faydayı artıran projelere katkıda bulunur. TİKAV projeleri, sürekli gelişen bilgi çağında yeniliklere uyum sağlayan, toplumsal ve evrensel değerlere saygılı, çevreye duyarlı ve sosyal sorumluluk bilincine sahip bireyler yetiştirmeyi amaçlar.
Loft Art, yıl boyunca düzenlediği sergilerle bağımsız sanatçıları sanat izleyicisiyle buluşturmanın yanı sıra, yılda bir kez düzenlediği Prestij Sergileri ile kariyerlerinde önemli bir aşama kaydetmiş sanatçılara ev sahipliği yaparak eserlerini daha geniş bir çevreyle paylaşmayı hedefler.
Bu zamana dek hangi sergilerle karşımıza çıktınız? Nasıl bir yol izlediniz?
Loft Art olarak, sanatı daha geniş kitlelerle buluşturmak ve farklı perspektifleri bir araya getirmek amacıyla çeşitli sergiler düzenledik. Her sergimiz, hem sanatçıların özgün anlatılarını hem de sanat dünyasının dinamiklerini yansıtmaya hedefledi.
İlk sergimiz Humano ile, insan olmanın kökenlerini ve bu süreçte taşıdığımız geçmiş deneyimleri, hayallerimizi ve seçimlerimizi ele aldık. Amacımız, izleyicilere “insan” olmanın anlamını yeniden sorgulatmak ve bu deneyim üzerinde düşünmeyi teşvik etmekti. Sergi, insan olmanın özüne odaklanarak, geçmiş deneyimlerden hayallere ve eylemlere kadar uzanan bir sorgulama sundu ve izleyicilere “insan” kavramını yeniden düşündürmeyi amaçladık.
İkinci sergimiz Symbio ise biyolojik bir terim olan simbiyoz kavramını, hızlı gelişen dijital çağda insan ve makine arasındaki ortak yaşam bağlamına taşıdı. Sergi, teknolojik çağda yeni bir simbiyoz kavramı ortaya koyarak, izleyicileri insan-makine birlikteliği üzerine düşünmeye davet etti. Biyolojik simbiyoz kavramından yola çıkarak hazırladığımız bu sergi, dijital çağın hızlı değişimlerini ele alan eserlerle teknolojik ve insani varoluş arasındaki ilişkiye odaklandı ve insan ile makinenin birlikte varoluşuna dair yeni bir perspektif sundu.
İlk Prestij Sergisi’ni, Türk sanatının önde gelen isimlerinden Muzaffer Akyol ve Gaye Su Akyol ile gerçekleştirdik. İtaatsiz Kökler / Ölmez Ağacı Direniyor sergisinde Gaye Su Akyol’un seramiklerinde, M.Ö. 6000’lere kadar uzanan tarihsel bir geleneği yansıtan kadın tanrıça figürleri yer aldı. Bu figürler, bereket, yaşamın devamlılığı ve doğum gibi temaları simgeliyordu. Aynı şekilde, Akyol’un kilimlerinde de Anadolu’nun geleneksel motifleri ve sembolleri, özellikle tanrıça ve güç figürleri ön plana çıktı. Muzaffer Akyol’un eserlerinde ise kainatın devinimi ve dönüşümü, nar formu üzerinden şekillendi ve sanatçının içsel dünyasını yansıtan bu yüzeyler, pozitif enerjiler ve felsefi derinlikler taşıyan bir kurguyu da içinde barındırıyordu.
Bu sergiyi takip eden Bir Kelebeğin Kasırgası sergisinde, kaos teorisinin en bilinen alt bileşenlerinden biri olan kelebek etkisini ele aldık. New Mexico’da kanat çırpan bir kelebeğin, Çin’de kasırga yaratma olasılığını bir metafor olarak kullanarak, küçük eylemlerin büyük sonuçlar doğurabileceği fikrini işledik.
Bir Başka Hikaye sergisinde ise, insan hayatının kişisel ve kendine özgü hikayelerle örülü olduğunu vurguladık. Bu sergide, her bireyin hikayesinin özel ve değerli olduğu, saygı ve hoşgörüyü hak ettiği fikrini ele aldık.
İkinci Prestij Sergisi’nde, maalesef geçtiğimiz aylarda kaybettiğimiz usta ressam Mehmet Güleryüz’ü ağırladık. Bu sergi, sanatçının uzun bir aradan sonra yaptığı tek sergi olma özelliği taşımasının yanı sıra, 2013-2023 yılları arasındaki güncel çalışmalarını da izleyiciyle buluşturması bakımından çok ayrı ve çok özel bir yere sahipti.
Kerimcan Güleryüz’ün küratörlüğünü üstlendiği ve katalog metni yazısını Evrim Altuğ’un kaleme aldığı sergiyi Altuğ şu şekilde anlatmıştı:
“Mehmet Güleryüz’ün Paris ağırlıklı son dönem yapıtları, farklı tekniklerle izlediğimiz görsel jargonunda ‘mürekkep’, birçok unsurun hammaddesi, sanatçının ‘göz yazısı’ ve desenidir. Sanat tarihindeki iktidar söylemleri ve optik cehaletin mağduru olan desen, yazı ile imge arasındaki hayat ve ölüm meselesiyle, esasen buruk, bulanık, buruşuk bir yerde durur. Hem hapis, hem havadis olan bu desen, 1938 doğumlu usta sanatçı tarafından, yaklaşık 60 yıldır süreksiz bir fedakârlıkla, özgürlüğüne doğru sevk edilir. Bu, bir seyisin atı ile yazgı, sevgi, hız ve ten ortaklığı kadar biricik bir güven duygusunun eyleme dönüşmesidir. Ressam, mürekkebin bittiği noktadan kalkarak, soluksuz ifadenin özgürlük hızına tutunur.”
Ardından düzenlediğimiz Evrende Bir İz sergisiyle, doğanın güzellikleri ve evrenin sonsuzluğu arasında bir köprü kurmayı amaçladık. Yaşamın evrendeki küçük bir nokta gibi görünmesine rağmen, her bireyin bıraktığı izlerle evrenin dokusunu şekillendirdiği fikri üzerine yoğunlaştık.
Simülakra sergisinde, gerçek ve illüzyon arasındaki sınırları zorladık. Yaşadığımız dünyanın gerçek mi yoksa bir simülasyondan mı ibaret olabileceği sorusu üzerinden, içinde bulunduğumuz gerçekliği sorguladık.
Son olarak, Özkan Arı Art Academy +18 Young sergimizde, aynı atölyeyi paylaşan 18 genç sanatçının çalışmalarına yer verdik. Bu sergi, Foucault’dan Baudrillard’a kadar uzanan birçok iktidar tanımı ve söylemini ele aldı.
Sergide, Baudrillard’ın iktidar çözümlemesi öne çıkmıştı. Baudrillard, iktidarın bir nesne-özne oyunu olduğunu ve kökeninde meydan okuma ve ayartma kavramlarının bulunduğunu ele alıyordu.
Ayrıca, Walter Benjamin’in “yeniden üretim” kavramı sergide önemli bir yer tutmuştu. Benjamin’e göre, teknikle yeniden üretim, sanat yapıtını aristokratik haz nesnesi olmaktan çıkarıp topluma paylaşılabilir hale getiriyor ve eseri güncelliyordu.
Şu an içinde bulunduğumuz 3. Prestij Sergisi’ni, Nazan Azeri’nin İçimdeki Şarkılar sergisiyle gerçekleştirdik. 1 Aralık’a kadar devam edecek olan serginin küratörlüğünü Nergis Abıyeva üstlendi ve katalog metnini Uras Kızıl yazdı.
Genç ve bağımsız sanatçıları desteklemek sizin için çok önemli. Bu konuda nasıl bir yol izliyorsunuz?
Loft Art olarak misyonumuz, bağımsız sanatçılarla iş birliğiiçinde olmak ve onların sanatsal üretimlerini görünür kılmak üzerine inşa edilmiştir. Sanatçı temsiliyeti modeline bağlı kalmak yerine, çok sayıda bağımsız sanatçıya ulaşmayı hedefliyoruz. Bu yaklaşım, sanat ortamında daha geniş bir ifade özgürlüğü ve çeşitlilik sağlama amacımızla örtüşmektedir.
Bağımsız sanatçılar için bir platform olmayı hedefliyoruz. Bu doğrultuda, sanatçılara çalışmalarını sergileyebilecekleri ve sanatsal ifade alanlarını genişletebilecekleri bir alan yaratıyoruz. Özellikle bağımsız sanatçıların içinde bulunduğu zorlu üretim süreçlerini kolaylaştırmak ve sürdürülebilir bir destek mekanizması oluşturmak, temel değerlerimiz arasında yer alıyor.
Ayrıca, Türkiye’nin dört bir yanından sanatçılara ulaşabilmek için açık çağrı sistemini aktif olarak kullanıyoruz. İnternet sitemizde yer alan açık çağrı platformumuz, bağımsız sanatçıların eser dosyalarını bizimle paylaşmalarına olanak tanıyor. Bu süreç, yeni yeteneklerin ortaya çıkması ve daha geniş bir sanatçı ağı kurulması açısından oldukça değerli.
Bunun yanı sıra, bağımsız sanatçıların üretimlerini ve atölyelerini ziyaret ederek çalışmalarını yakından takip ediyoruz. Bu doğrudan temas, onların ihtiyaçlarını daha iyi anlamamıza ve işbirliği süreçlerimizi güçlendirmemize olanak sağlıyor.
Sanatçı seçimleriniz, genç sanatçılara ulaşma yönteminizde nelere dikkat ediyorsunuz?
Sanatçı seçimlerimizi, kapsamlı bir sanatçı veritabanı üzerinden yapıyoruz. Bağımsız sanatçıları yakından takip ediyoruz ve aynı zamanda Loft Art’ı tanıyan sanatçılar, portföylerini bizimle paylaşmak için doğrudan başvuruyorlar. Bağımsız sanatçılara yönelik platformları da sürekli izliyoruz. Bunun yanı sıra, web sitemizde yer alan açık çağrı başvuru butonu aracılığıyla sanatçılar eser portföylerini iletebiliyor ve biz de bu başvuruları sanatçı veritabanımıza dahil ediyoruz. Sanatçı seçimlerinde en çok dikkat ettiğimiz iki ana kriter, özgün işler üretmeleri ve istikrarlı bir şekilde üretim süreçlerine devam etmeleridir. Gelen başvurularda veya takip ettiğimiz sanatçılarda bu unsurlara öncelik veriyoruz.
Loft Art, Akfen Holding’in sürdürülebilir olmaya verdiği değeri yol haritası olarak benimsiyor. Kurumsal bir destek ile yola çıkmak ve kâr amacı gütmemek arasında nasıl bir denge sağlıyorsunuz?
Loft Art, Akfen Holding’in sürdürülebilirlik ilkesini sanat alanında da etkin bir şekilde uygulamayı hedefliyor. Kurumsal bir destekle yola çıkmış olmamız, bize güçlü bir altyapı ve vizyon sağlamakla birlikte kâr amacı gütmeyen bir yaklaşım benimsememize de olanak tanıyor. Bu destek sayesinde, bağımsız sanatçılara alan sağlamak ve onları görünür kılmak için gerekli kaynakları yaratabiliyor, aynı zamanda elde ettiğimiz gelirleri toplumsal fayda sağlamak amacıyla TİKAV’a bağışlayarak toplumsal sorumluluğumuzu yerine getiriyoruz.
Kâr amacı gütmemek, Loft Art’ın sanatçılara ve topluma katkı sağlama hedefini ön planda tutmasına imkan veriyor. Kurumsal bir destek, sanatı sadece ticari bir bakış açısıyla ele almak yerine, kültürel ve toplumsal faydayı da gözeterek sanatı sürdürülebilir bir şekilde desteklememizi sağlıyor. Bu dengeyi, sanatın değerini artırarak ve bağımsız sanatçılara daha fazla görünürlük sunarak kuruyoruz.
Sanatın sürdürülebilirliği adına yakın zamanlı hedefleriniz neler?
Sanatın sürdürülebilirliği adına hedeflerimiz, hem bağımsız sanatçılar için alan sağlama misyonumuzla hem de toplumsal bir sanat bilinci oluşturma amacımızla doğrudan örtüşmektedir.
İlk olarak, sanatçıların üretimlerini sürdürülebilir kılmak için kaynak çeşitliliğini artırmayı ve bağımsız sanatçılarla daha fazla ortak proje geliştirmeyi hedefliyoruz. Bu, iki tarafın da birbirinden beslenerek sanatın dinamiklerini birlikte güçlendirdiği bir süreci ifade ediyor. Açık çağrı platformumuz bu anlamda kilit bir araç olarak öne çıkıyor. Türkiye’nin dört bir yanından gelen sanatçılarla bağlantı kurarak, üretimlerini geniş bir izleyici kitlesine ulaştırmayı ve bu süreçte sanatı daha geniş bir kitleyle buluşturmayı ve sanatçılara yeni fırsatlar sunmayı hedefliyoruz.
Yakın dönem hedeflerimizden biri, daha fazla atölye ziyareti gerçekleştirerek bağımsız sanatçıların ihtiyaçlarına daha doğrudan temas edebilmek ve onlara üretim süreçlerine katkı sağlayacak imkanlar sunmaktır. Ayrıca, düzenleyeceğimiz sergilerde daha fazla bağımsız sanatçının eserlerine yer vererek, onları sanat çevreleriyle buluşturmayı planlıyoruz.
Bunun yanında, sanat alanını genişleterek sanatın toplumla daha güçlü bir bağ kurmasını hedefliyoruz. Bu doğrultuda, izleyici ve koleksiyonerlerle sanatçıları bir araya getiren etkinlikler düzenlemeyi, eğitici içerikler sunmayı ve sanatsal üretim süreçlerini görünür kılacak projeler geliştirmeyi hedefliyoruz. Ayrıca, sanatçıların ve sanatla etkileşimde bulunanların katılımıyla sanat konuşmaları düzenlemeyi planlıyoruz. Bu konuşmalara üniversite öğrencilerinin katılımını sağlamak da önceliklerimiz arasında.
Loft Art olarak sanatın sadece bugün için değil, gelecek nesiller için de bir değer yaratmasını önemsiyoruz. Bu nedenle, hem yerel hem de uluslararası düzeyde işbirliklerini artırarak sanatın global bir dil olarak yayılmasını ve bağımsız sanatçıların dünya sahnesine çıkmasını desteklemek de öncelikli hedeflerimiz arasındadır.
Bu yılki prestij serginizde Nazan Azeri’yi ağırladınız. Sergiden biraz bahsedebilir misiniz?
Nazan Azeri’nin “İçimdeki Şarkılar” adlı prestij sergisi, hem geçmiş 30 yıllık sanat pratiğinin bir özeti hem de yeni anlatılarla izleyiciyi buluşturan bir sergi oldu. Loft Art olarak bu sergide Azeri’nin resim, fotoğraf ve video gibi çeşitli disiplinlerdeki üretimlerini bir araya getirirken, sanatçının sezgisel ve rastlantılara açık üretim pratiğini yansıtan bir kurgu sunmayı hedefledik.
Serginin küratörlüğünü üstlenen Nergis Abıyeva ile Nazan Azeri’nin son dönem işleri olan “Unutulmuş Zaman ve Şimdi” ile “Büyümek” serilerini birleştirirken sanatçının 2000’lerin başından itibaren ürettiği daha az bilinen çalışmalarına da yer verdik. Bu, hem izleyiciye geniş bir perspektif sunmamıza hem de Azeri’nin sanat pratiği ile akademik çalışmalarının güçlü bağlarını görünür kılmamıza olanak tanıdı.
Serginin temel izleklerinden biri, Azeri’nin feminist tavrını yansıtan temalara odaklanmaktı. Sanatçının işlerinde sıkça ele alınan ev içi emek, sanatçı/anne/eş olmanın yükümlülükleri ve karşılıklılık gibi meseleler, izleyiciye hem bireysel hem de toplumsal bir sorgulama alanı sundu. Ayrıca, Azeri’nin oyuncak bebeklerle yaptığı işlerde Dadaist bir tavrı sürdüren oyunbaz yaklaşımı, serginin dikkat çeken unsurlarından biriydi.
“İçimdeki Şarkılar” sergisi, yalnızca Nazan Azeri’nin sanatsal yolculuğunu değil, aynı zamanda çağdaş sanat ortamında akademi ile sanat pratiği arasındaki bağların ne denli güçlü olabileceğini gösteren bir örnek oldu.
Kapak Fotoğrafı: Loft Art
İlginizi çekebilir: Esra Çevik ve Çağatay Odabaş ile Işık. Gölge. Sahneler Üzerine Röportaj
İlk yorumu siz yazın!