Camın Eşsiz Hikayesi Üzerine: Ayşem Ötük ile Sohbet
2017 yılında hepinizin bildiği, belki de severek katıldığı Masterpiece derslerinden birine katıldım Galata’da. Hem stüdyonun yerini çok beğendim hem de güneş batıp akşam karanlığı çökerken Galata’da olmayı… Elimde en büyük boy kahve bardağımla çamurların içine karışırken, en güzelinin çıkacak sonuç değil bu akşamı daha önce hiç denemediğim bir uğraşı ile geçirmek olduğunu biliyordum. Sonuçta kendimden beklenmeyecek kadar güzel bir baykuş yaptım. İlk kez çamura dokunduğum için ancak çok yetenekli bir eğitmen eşliğinde baykuşu tamamlayabilmiştim. İşte bugün onunla tanıştırmak istedim sizi. Değerli öğretmenimiz; Ayşem Ötük!
Merhaba! Öncelikle röportaj teklifimi kabul etmenize çok sevindim. Sizi daha da yakından tanımak benim için de heyecan verici! Ben sizinle bir heykel atölyesinde tanıştım ama asıl cam sanatçısısınız ve atölyeniz var. Biraz bahseder misiniz bize cam üfleme sanatından, sizin hikayenizden?
Merhaba, heyecanınız beni çok mutlu etti, sanata yakın duranlar olmazsa sanatçının hiçbir kıymeti kalmaz, iyi ki varsınız. Nereden başlamak gerek diye şöyle bir düşündüğümde sanat algısından başlamalı diyorum. Benim sanat anlayışım malzemeyi ifade diline dönüştürmek. Sözünü söylemek için her şeyi kullanmalı sanatçı, her malzemeye hakim olmalı. Hangi malzemenin hangi duyguda vurucu olacağını zamanı gelince anlıyor insan.
Heykeltraş bir babanın kızı olmak mesleki kariyerimde avantajlar barındırıyordu, bir atölyeye doğmak bütün malzemeleri öğrenmek seçtiğim yolun hem belirleyicisi hem de şansı oldu. Lise ve lisans eğitimimi Güzel Sanatlar üzerine yaptım. 2004‘te Anadolu Üniversitesi’nde Cam Bölümü’ne başlayınca tanıştım camla, benim için yepyeni bir malzemeydi ve özelliklerinin derinliği beni kendisine bağladı. 2009 yılında mezun olduktan sonra ilk atölyemi açtım ve eğitim vermeye başladım. Eğitim vermek kendimi geliştirme yollarımdan biri oldu. Öğretme biçimlerini ararken öğrenme matematiği de yanında geliyordu. Öğrenmeyi hiç bırakmadım.On yıl boyunca çeşitli cam ustalarıyla çalıştım, teknik geliştirmek için uzun yıllar mesai yaptım denebilir.
Cam tarihini ve tarih boyunca camın kullanımını bize anlatabilir misiniz?
Camın tarihsel sürecine ucundan bir bakarsak şunları söyleyebiliriz; camın doğal hali olarak bilinen obsidyen taşı binlerce yıldır doğada bulunuyor, lavın ani soğumasıyla oluşan bu taş sert, keskin yapısından ötürü ilk çağlarda mızrak ve ok başı olarak avlanmak için kullanılmış.
Günümüzde kullandığımız insan yapımı cam ise M.Ö. 3500-3000 yılları arası bir tesadüf sonucu hayatımıza giriyor. Bu konuyla ilgili en çok kabul gören hikaye Pliyn adında Romalı bir tarihçinin. Hikayeye göre Fenikeli denizciler Suriye’nin Prolemais (Pilimeyis) bölgesinde nehir kenarında gecelerken yükleri olan soda bloklarını yakıyorlar, sabah kamp ateşlerinin külleri arasında temiz kum ve sodanın eriyen ve karışarak katılaşan parçalarını buluyorlar. Buldukları parçalar ağır, şeffaf ve geçirgen. Tahminler üzere ticaret gemileriyle yolculuk yapan kaşif ve bilim insanları döndükleri yerde bu buluşun olasılıklarını deneyerek bu gün kullandığımız cam yapım biçimini buluyorlar.
Bugün kullandığımız diyorum çünkü cam yapımında binlerce yıldır hemen hemen aynı malzemeler aynı şekilde harmanlanıyor ve yüksek ısıda kaynaştırılıp eriyik dediğimiz lav halinde şekillendiriliyor. Harman tarifi çok değişmese de teknoloji geliştikçe yapım teknikleri ve üretim hızı artıyor.Cam bulunduğu ilk zamanlarda kıymetli taşlarla eş değer tutuluyor. Mücevherler, özel krem kutuları ve parfüm şişeleri yalnızca soylu ailelerin kullandığı eşyalar olarak kayda geçiyor. Yani cam obje sahibi olmak zenginlik göstergesi diyebiliriz.
Daha sonra insanlık zamanla yeni teknikler keşfettikçe camın günlük yaşamımızdaki kullanım alanları da arttı. Günümüzde teknoloji ve nano teknolojiyle birleşen silisyum uzay çağına geçişimizin temsillerinden biri sanırım. Bu kısım tamamiyle beni aşıyor.
Sizce camı bu kadar çekici kılan nedir?
Camın büyüleyici olmasının sebebi birçok farklı özelliğinden geliyor. Şeffaf, kırılgan, yansıtıcı ve geçirgen. Bu muhteşem özellikleri dışında bir de barındırdığı zıtlıklar var. Sert, esnek (ince çekilmiş cam çubukları misina gibi esner), katı, akışkan (camın eriyik hali bal kıvamındadır ayrıca bütün camlarda hiç durmayan bir mikro akma hali vardır 500 yılı aşkın camların taban kalınlıklarının arttığı gözlemlenir. Örneğin, Osmanlı saray aynaları) özelliklere sahip bir malzemeyi şekillendirmeyi öğrenmek tabii zaman alıyor.
Birçok farklı okulda ve eğitim merkezinde eğitmenlik yaptığınızı biliyorum, şu anda da devam ediyor musunuz? Öğretme süreci ile yaratma süreci nasıl farklılaşıyor?
Çeşitli kurumlarda sanat eğitimi verdim, sizin katıldığınız heykel etkinliği gibi atölyelerin dışında ders verdiğim okullar ve devlet kurumları da oldu. Eğitim ciddi bir iş, size güvenen ve bilgi aktarımı bekleyen kişilere karşı sorumluluk barındırıyor. Bu sorumluluk masa üstündeki notlar gibi yarına bırakabildiğiniz bir iş değil. Arka planda sürekli çalışıp not toplayan, örnek biriktiren, biçim araştıran bir iş yükü oluşturuyor.
Bir süredir enerjimi projelerim ve tasarımlarıma yoğunlaştırmak için eğitim vermeyi durdurdum. Bu süre içerisinde öğrenci değil çırak yetiştirmeyi arzuluyorum, uzun yıllar birlikte çalışabileceğim ve mesleki birikimimi aktarabileceğim bir camcı adayı arıyorum diyelim.
Hepimiz cam üfleme sanatını deneyebilir miyiz? Bunun için sizi nasıl ziyaret edebiliriz?
Cam şekillendirmek/üflemek için deneme sürüşüne çıkabileceğiniz birçok atölye var; İstanbul, Bursa, İzmir, Eskişehir, Denizli gibi büyük şehirlerin dışında tatil beldelerinde de camı deneyimleyebileceğiniz atölyeler bulmanız artık çok kolay. Cam çok farklı tekniklerde şekillendirilebilen derin bir derya, eğer siz “Ben bu deryaya dalmak istiyorum” diyorsanız her aşk gibi bu aşkın da sizden götürdükleri olacaktır.
Öncelikle çokça izlemeniz gerekiyor belki aynı objenin yapımını onlarca kez izlemelisiniz. Her seferinde zihniniz beden duruşlarına, alet tutuşlarına, ateşle ilişkilenme biçim ve konumlarına odaklanmalı, ateş başında çok zaman geçirmelisiniz, terlemeye hazır olmalısınız. Tabii bu sadece giriş bölümü, gelişme bölümü aşkınız arttıkça size gelecek, sonuç diye bir şey beklemeyin bu yolda, çünkü sanat sonu olmayan tek meslektir asla sona varamazsınız.
Öğrenme kısmını çok genel bir algıdan örneklemek istiyorum; sürücü dediğimizde çok genel bir algı oluşuyor fakat günlük bir araç kullanıcısı ile bir yarış pilotunun eğitim süreci ve işine harcadığı emek bir olamadığı gibi camda da varmak istediğiniz noktayla alakalı olarak harcayacağınız enerji değişken olacaktır.
Şimdilerde kendi adıma oluşturduğum markaya tasarım ve üretim yapıyorum, şık kullanım ürünleri ağırlıklı bir portfolyo oluşturuyoruz.😊 Ayrıca farklı markalar için özel tasarım ve üretimler de yapıyorum. Çalışmalarımı yeni kurmaya başladığım internet sitemde ve Instagram hesabımda görebilirsiniz.
Ben okurken öğrenirken bile çok keyif aldım röportajımızdan… Derin bir nefes alıyormuş gibi hissediyorum yazdıkça. O nedenle Ayşem Ötük’ün ilettiği son cümle ile bitirmek istiyorum yazımı: “Sanat ömrü uzatır.”
Kapak Fotoğrafı: Instagram.com/@aysemotuk_camatolyesi
İlginizi çekebilir: Canan Keleş’ten İllustratör Kayansel Kaya ile Sohbet
İlk yorumu siz yazın!