Backster Etkisi: Bitkiler Acıyı Hisseder ve Kaydeder
Çocukluğumun büyük bir kısmını anneannemin Çatalca’da, kocaman bir bahçe içindeki evinde geçirdim. Şanslı bir çocuktum ki şehirden soyutlandığım bu yerde, doya doya toprakla, çamurla oynadım, çimlerde yuvarlandım, ağaçların kocaman dallarında salıncakta sallandım, doğayı kokladım, kıyafetlerimi özgürce kirletmenin zevkine vardım. Burada geçirdiğim süre boyunca mısırların, marulların, domateslerin, elma, armut, ceviz ağaçlarının toprağa ekilmesine, verdiğimiz suyla günden güne büyümesine şahit oldum. Henüz çok da anlam veremeyeceğim bir yaşta anneannem her gün çiçekleriyle konuşuyorken “Onlar bizi duyamaz, bize cevap veremez, neden onlarla konuşuyorsun?” diye sordum. Sonuçta hepimiz okulda bile “Bitkiler canlıdır ama hissedemez, duyamaz, konuşamaz” diye öğrenmedik mi… “Olur mu hiç, onlar beni duyarlar, onları okşayıp sevdiğimi hissederler, sevildikçe daha çok büyürler, çiçek açarlar” Peki bitkiler sahiden de, anneannemin söylediği gibi, olan biteni hissederler mi? Bugün Backster etkisi üzerine konuşacağız.
Belki o zaman çok da anlamlandıramadığım sözleri yıllar sonra hatırlayınca anneannemi tüm kalbimle andım, ona bir kez daha hak verdim. Toprakla, hayvanla, bitkiyle iç içe yetişen kadim büyüklerimiz, bizden önce her şeyi deneyimlemiş, her sırrın kaynağına erişmişti. Bizse her gün doğadan daha çok koparılan, ona daha da hasret kalan, bu gidişle kavuşması imkansızlaşan talihsiz nesil olarak sadece teorik bilgilere ulaşacağız. Okuyacak ama hissedemeyecek, en azından çocuklarımızın, torunlarımızın hissetmesini dileyeceğiz.
Bitkiler Pasif Değil
Bitkiler her ne kadar pasif gibi görünse de, uzun yıllar boyunca araştırmalar bitkilerin sinir sistemine ya da sinir reseptörlerine sahip olmadığı ve bu nedenle bitkilerin hissetmediği sonucuna varsa da, aslında durum böyle değil. Hepimiz dokunulduğunda utandığı söylenen ve içe kıvrılan mimoza yapraklarını, aydınlık ortamlarda açılıp karanlıkta kapanan çiçekleri görmüşüzdür. Aslında bunlar düşünüldüğü gibi basit tepkiler değil. Son zamanlarda yapılan birçok araştırma gösterdi ki, bitkiler hayvanların ve hatta insanlarınkine çok benzer bazı duyulara sahip. İnsan dili değilse de kendilerine ait bir haberleşme dilleri var. Bitkiler konuşmaları, müziği ve tehlikeli durumları hissediyor, vücutlarını koordine ediyor, onlara kendi dillerince cevap veriyor. Kuzey Avustralya Üniversitesi’nden bir grup biyolog tarafından bir araştırma yapılıyor. Bitkiler böcek antenlerinin akustik özelliklerini inceleyen hassas bir alet tarafından dinleniyor ve tıkırtı sesleriyle birbirleriyle iletişim kurdukları gözlemleniyor. Suya batırılmış mısır kökleri 220 hertz frekansında bir ses çıkarıyor ve bilim insanları aynı frekansta ses çıkardığında bitki kökleri ses kaynağı yönünde büyümeye başlıyor.
Akasya ağaçları yapraklarıyla beslenen zürafalar geldiği zaman kendilerini korumak için etilen gazı üretiyorlar ve bu gazı rüzgarla diğer akasyalara ulaşıyor. 5-10 dakika içinde tüm akasya ağaçlarına ulaşan uyarı sayesinde ağaçlar tannen salgılamaya başlıyor. Tannen yaprakları acılaştırıyor, böylece zürafalara artık lezzetli gelmiyorlar. (Tabii evrimsel gelişimde zürafalar da buna karşı bir atak geliştirmiş ve rüzgarın ters yönündeki acı olmayan yaprakları yemeye başlamışlar.) Wisconsin-Madison Üniversitesi’nde 2018’te yapılan bir çalışmada, bitkilerin zarar gördüklerinde sinir sistemine benzer bir tepki gösterdikleri gösteriliyor. Bitkilerin, bir tırtıl yaprağını ısırdığında, insanların ağrı hissi yaşadıklarında salgıladıkları glutamatı salgıladıkları gözlemleniyor. Sonrasında bitki, kalsiyum salınımı yaparak tırtıla karşı toksik olabilecek savunma hormonlarını serbest bırakıyor. Kısacası bitkiler acı ve ağrı hissediyorlar ve son derece zekiler. Avcılara karşı korunmak adına kendilerini nasıl düzenleyebileceklerini biliyorlar.
Bitkiler Hissediyor ve Hatırlıyorlar
The Happening (Mistik Olay) filmini izleyenler hatırlayacaktır; Central Park’ta patlak veren bir olayı, doğal afetlerin arttığı bir coğrafyayı ve dünyanın sonunun yaklaştığını hissettiren bir zamanı anlatıyordu. İnsanlar kaynağı bilinmeyen bir saldırı altındayken ya intihar ediyor ya da diğer insanlara saldırıyordu. Filminde tehlikenin geldiğini gösteren bitkiler oluyor, çiçekler insanlara karşı reaksiyon gösterip toksin salgılıyorlardı. En sonunda bitkilerin doğayı ve tüm dünyayı korumak için birbirleriyle haberleşerek insanların akli dengesini bozan bir gaz salgıladıkları ortaya çıkıyordu. (Belli ki tüm dünyayı ve tabiatı biz koruyamıyoruz ve en azından onlar kendilerini korusun diye bu efsanevi olayın gerçekleşmesine ihtiyacımız olacak.)
Bitkilerin Gizli Yaşamı
Peter Tompkins’in Bitkilerin Gizli Yaşamı adlı eserine göre bitkiler aslında tüm canlılarla iletişim kurma açısından inanılmaz bir hassasiyete sahipler. Dalından koparılan bir yaprak ölmesi beklenirken kendisine güzel sözler söylendiğinde uzun süre canlı kalabiliyor. Acıyı, sevgiyi, sevinci hissedebiliyor. Kendisine kötü davranıldığını hisseden bir bitki üzüntüsünden intihar edebiliyor. İnsanların düşüncelerini okuyabiliyor, kötülükleri hafızasına kaydedebiliyor. Diğer bitkilerle iletişim kurabiliyor hatta yanındaki bir bitki susuz kalırsa kendi suyunu onunla paylaşabiliyor.
Peki bunlardan nasıl bu kadar eminiz? Cleve Backster’in keşfettiği ve isimlendirdiği Backster Etkisi sayesinde!
(Not: Bitkilerin sırları hakkında bilgi sahibi olmak isteyenler bu eserin yanısıra Daniel Chamovitz’in Bitkilerin Bildikleri ve Hermann Hesse’in Ağaçlar adlı kitaplarına da bakabilirler.)
Backster Etkisi
Backster etkisi parapsikoloji’de bitkisel algılamayı ya da bitkilerdeki psişik algılamayı ifade eden bir terim. Bu alanda ilk incelemeleri gerçekleştiren ve bitkilerin de belli ölçülerde paranormal bir duyarlılığa sahip olduğu varsayımını ilk ortaya atan Cleve Backster’a ithafen bitkisel duyarlılık tepkileri onun adıyla adlandırılıyor. (Kaynak: Vikipedi)
Amerika’nın tanınmış yalan makinesi uzmanı Cleve Backster, 1966 yılında güvenlik görevlilerine poligraf aygıtı (yalan makinesi) hakkında bir eğitim veriyor. Eğitim sonrası okulda geçirdiği gecelerden birinde yıllardır bildiklerimizi yalanlayacak bir deneye girişiyor. Aslında başta tamamen eğlence için giriştiği ve kendi kendiyle alay ettiği bu deney, ilginç sonuçlar veriyor. Yalan makinesinin elektrotlarını kocaman yapraklı tropikal bitkisinin üzerine yerleştiriyor. Alacağı sonucu hiç tahmin etmiyor hatta bir sonuç alacağına inanmıyor olsa bile, yalan makinesi çeşitli korku, sevinç, şaşkınlık gibi durumların elektriksel değişimlerini ölçtüğüne göre, belki bitkilerin de duygu durumlarını ölçer diye düşünüyor. Backster bitkiyi suladığında galvanometrede yukarıya doğru bir hareket beklese de zikzaklar aşağıya doğru oluyor. Yaprağı sıcak kahveye soktuğunda da beklediği tepkiyi görmiyor. Her şey kibriti alıp bitkiyi yakmayı düşündüğünde değişmişiyor; galvanometrenin ibresi tavan yapıyor! Bu durum bitkinin Backster’in düşüncelerini okuduğunu gösteriyor. Bu deneyden sonra yepyeni bir dönem açılıyor.
Deneyler, araştırmalar birbirini kovalıyor ve bitkilerin kilometrelerce ötede olunsa bile yaşanan sevinç ve üzüntüleri hissettiği anlaşılıyor. Hatta korkudan baygınlık bile geçirdiği kanıtlanıyor. Nasıl mı? Seradaki binlerce bitki, içeri bir botanikçinin gelmesiyle baygınlık geçirdiğinde. Beckster, bu botanikçinin bitkileri kurutarak ölçümler yaptığını ise sonradan öğreniyor… Beckster’in sonraki deneyinde 6 yardımcıya aynı gece aynı saatlerde yapılacak deney için görevler veriliyor. Görevlerden biri gece yarısı gelip laboratuvardaki bitkilerden birini söküp parçalamak. Ertesi gün bir önceki gece bitkiyi parçalayan kişi içeri girdiğinde galvanometrelerin ibreleri yine zirveye vuruyor. Backster bunu “bitkilerin çılgınlar gibi bağırması” olarak adlandırıyor. Bu deney bize çok önemli bir bilgiyi veriyor; bitkiler acıyı hissetmenin yanısıra olanları hatırlıyor da! Deney akıllara şu soruyu getiriyor; suç veya cinayet işlenen alandaki bitkileri şahit tutabilir miyiz? Böylece Amerika’daki bazı adli vakalarda bitkilerin hafızasına başvuruluyor.
Cleve Backster’in deneyinden sonra çalışmaları, Journal of Parapsychology’nin 1968 kış sayısında yayınlanıyor. Medical World News dergisi 21 Mart 1969 sayısında Backster’in deneyinden övgüyle söz ediyor ve bu deneyin tamamen bilimsel olduğunu ifade ediyor. Fakat günümüzde bilim insanlarının bir kısmı bu deneyin tamamen safsata, bir kısmıysa bilimsel deney olduğunu savunuyor. (Kaynak: Vikipedi)
Tabiatın Adaleti
Biz onların hissetmediğini, acı duymadığını, tepki vermediğini, savunmaya geçmediğini, yaptığımız kötülükleri hatırlamadığını düşünüyoruz fakat ne kadar yanıldığımızı kanıtlayan araştırmaların yanısıra zaman içinde de haksız çıkacağız. Bir türlü korunamayan doğa acı duyacak, ağlayacak, katillerini tanıyacak, yaşanmışlıkları kaydedecek ve bizim sağlayamadığımız adaleti onlar sağlayarak karşılığını verecek. Çünkü dünyanın herhangi bir yerinde acı çeken herhangi bir bitkinin acısını, emin olun ki diğer bitkiler de duyuyor. Bu acıyı çok yakın zamanda biz de hissedeceğiz.
Kapak Fotoğrafı: Midi.org
İlginizi çekebilir: Kübra Kağan’dan Bitkilerle Bağ Kurabilirsiniz
İlk yorumu siz yazın!