Çocukluk anılarının insanların birbirleriyle paylaşabilecekleri en yakınlaştırıcı şeylerden biri olduğuna çok inanıyorum. Hayatta karmaşık hesaplar ve endişeler taşımadan yaşanabilen anlar çok özel; bunların en kolay bulunabildiği dönemse çocukluk. Paper Street Co‘nun ev sahipliği yaptığı “Bana Hikayeni Anlat”ı ilk duyduğumda da bu yüzden etkilendim çünkü proje, 10 Türkiyeli, 10 İsrailli sanatçının çocukluk hatıralarını bir araya getiriyor. Böylece ortaya mesafelere rağmen ortak bağlar kurmanın, diyalog yaratmanın hiç de zor olmadığını anımsatan bir iş çıkıyor.

Bana Hikayeni Anlat (Tell me Your Story)
Bana Hikayeni Anlat (Tell me Your Story) | Fotoğraf: Tell me Your Story

Ortak üretimden beslenen sanat projesi Bana Hikayeni Anlat (Tell Me Your Story) şöyle doğmuş. 20 sanatçı ikişerli gruplar halinde eşleşmiş ve birbirleriyle çocukluk anılarını paylaşmışlar. Dinleyen taraf, dinlediği o hikayeyi kendi özgün diliyle resmetmiş. Böylece ortaya artık belki de çok da yabancı olmayan “yabancı”lar tarafından resmedilmiş özel anlar, bir kitap ve şimdi de bir sergi doğmuş. Aslında sergiyi görmüş bile olabilirsiniz çünkü sanata dönüşen hikayeler 31 Ocak‘a dek billboardlar aracılığıyla Şişli sokaklarındaki açık hava mecralarında sergileniyor. Kitaptaysa tüm bu hikayeler ve paylaşımlar detaylı olarak yer alıyor.

Ben de sevgili Burcu Dimili‘nin yardımlarıyla projeye katılan altı sanatçıyla (Karen Katz, Ecem Yüksel, Sasha Zilbermann, Aya Talshir, Meltem Şahin ve Mert Tugen) iletişime geçtim. Onlar da hem benim sorularımı hem de birbirlerine sormalarını rica ettiğim birer soruyu yanıtladılar.

Bana Hikayeni Anlat Sanatçılarıyla: Sanat ve Çocukluk Üzerine

Karen Katz'ın Çizimi
Kitaptan Görseller, Karen Katz’ın Çizimi | Fotoğraf: Tell me Your Story

“Bana Hikayeni Anlat” projesi çocukluk anıları üzerine kurulu ve sanatın da çocuksu bir merak ve hayal gücünden beslendiğini biliyoruz. Onu özel kılan da bu.  Peki sen “ciddi yetişkin”lere sanatı meslek olarak benimsemek istediğini anlatmaya çalışırken zorluk çektin mi? 

Karen Katz: Başkalarına açıklamayı bırak kariyerime kendimi ikna ederken bile zorluk çektim. Yaşamım gerçeklikten kopuk ve maceranın maceranın içine batmış gibi göründü ama ben aynı zamanda yer değiştirme hissi nedeniyle suçlulukla doluydum. Bununla birlikte, büyüdükçe korkularımı sanatın oyunculuğunun en ekstrem hallerini deneyimleyerek tedavi etmeyi öğrendim: çizgi romanlar yaptım ve yayınladım (son derece ticari olmayan bir uğraştı), farklı şeyler denemeyi seven yetişkinler için sanat kampları düzenledim, kostümler giydim, performanslar sundum, her gün şarkı söyledim ve dans ettim. Yakın zamanda da bir kukla okuluna gitmeye başladım. Yaşama şakacılık, absürtlük eklemenin derin bağlar ve empati için potansiyel yarattığını düşünüyorum. O noktaya ulaşmak üzere elimden geleni yapıyorum.

Ecem Yüksel: Ben bu konuda hep şanslıydım. İkna etmem gerekmediği gibi tersine, hep teşvik edildim. Ailem sanat eğitimi almamı her zaman destekledi ve sanırım başka bir onaya ihtiyacım olmadı.

Kitaptan Görseller, İtzik Rennert’in Çizimi |¨Fotoğraf: Tell me Your Story

Sasha Zilbermann: Bu harika bir soru! Ben aslında çocukluğumda ve ergenliğimde sanat eğitimi almak üzere teşvik edildim. Bir yetişkin olarak, yaptığım bazı şeylerin sanat olarak değerlendirilebileceğini düşünüyorum; bazılarınınsa pek değil. Sonuç olarak neyin gerçek işim neyin sanat yolcuğum olarak adlandırılabileceği konusunda net bir ayrımım olduğuunu düşünüyorum.

Aya Talshir: Bazen zorlandım. Şanslıyım ki beni ve hayatta yapmayı seçtiğim şeyi destekleyen bir aile ve arkadaşlarla çevriliyim. Eskiden “Ne üzerinde çalışıyorsun?” ya da sadece “Ne iş yapıyorsun?” diye sorulduğunda bile gerilirdim çünkü sanatçı olmanın büyük bir bölümü istikrarsızlıkla ilgili. Ama artık yavaş zamanlardan keyif almayı öğrendiğim için kendime ve diğer ilgi alanlarıma odaklanıyorum.

Meltem Şahin: Çocukluk anıları benim için her zaman çok değerlidir. Hatta bir illüstratör arkadaşım 5-6 yaşındayken, kaset çalarına yüzlerce doğaçlama ürettiği hikayelerini kaydetmiş ve o hikayeleri yıllardır illüstrasyonlarında anlatıyor. Ben de o dönemdeki aklıma,
hayal gücüme bir şekilde ulaşmayı çok isterdim.


Ben Marmaris’te büyüdüm. Ve tüm ilköğretim ve lise hayatım boyunca Marmaris’teki tüm resim yarışmalarına katıldım. Hangi okulda olursam olayım resim yarışmalarına hazırlanabilmem için bana derslerden izin verilirdi. Çevremdeki tüm yetişkinler çok destekliyiciydi, özellikle de ailem. Annem seramik sanatçısı, babam diş hekimi ama yıllarca Türk sanat müziği korolarında koristlik yaptı.

Kitaptan Görseller, Selin Çınar'ın Çizimi
Kitaptan Görseller, Selin Çınar’ın Çizimi | Fotoğraf: Bana Hikayeni Anlat

Mert Tugen: Çok büyük zorluklar değildi ama kimsenin ileride ne olacağıma ve bu işten nasıl para kazanıldığına dair bir fikri olmadığı için, geleceğe dair o boşlukla birlikte başladım diyebilirim, bu işe başlamak için attığım ilk adımın güzel sanatlar lisesine girmek olarak düşünürsek.

Proje sana ilk geldiği anda aklına gelen çocukluk anınla paylaştığın anın aynı mı? Değilse neden değiştirmek istedin?

Karen: Ben zamanımın çoğunu geçmişimi ve çocukluğumu hatırlayarak geçiriyorum. Mutlu bir yetiştirilme tarzım oldu ve kendi anılarımda, hikayelerimde yaşamayı rahatlatıcı buluyorum. Bununla birlikte birine bir şeyler anlatırken zihnimde, belirli bir hikaye olmadan bir çeşit transa geçiyorum. Ellerimi klavyenin üzerine yerleştiriyorum ve sanki onlarla direkt olarak konuşuyormuşum gibi yanıtlıyorum. Meltem’e yazmaya başladığımda kendimi büyükanne ve büyükbabamın evinin kapısında buldum. Ona çoğu zaman özlediğim ve onun gözünden bir parçasını görmek istediğim bu evi göstermek için sabısızlanıyordum.

Kitaptan Görseller, Gökçe İrten'in Çizimi
Kitaptan Görseller, Gökçe İrten’in Çizimi | Fotoğraf: Bana Hikayeni Anlat

Ecem: Çok uzun bir sürecin kısa bir özeti gibiydi benim hikayem. Her yaz gittiğimiz yazlık evde geçirdiğim zamanları anlatıyordu ve içinde bir çok farklı anıyı barındırıyordu. Başlangıçta bir anı, deneyimi anlatmayı düşünüyordum. Sonra o dönemi tamamıyla aktaramadığımı fark ettiğim için hikayemi daha genel, gündelik bir rutini anlattığım versiyonuyla değiştirdim.

Sasha: Kesinlikle aynısı. Bazen aklınıza sizin çok fazla anlamaya çalışmanıza gerek kalmadan hazır ve tamam halde bir fikir gelir ya, benim için bu da o fikirlerden biriydi.

Aya: Evet. Ben genellikle sezgilerimi ön plana alarak çalışırım ve ilk dürtümle hareket ederim. Bu anıyı seçmemin nedeni yaşamımın temel taşlarından biri, kişiliğimin temeli gibi olmasıydı. Ayrıca hem İsrailli bir tınısı olması hem de (İsrail’in daha genç bir ülke olduğunu da göz önüne alırsak) ailemin kökenlerini de temsil etmesi sayesinde güçlü bir yerel çağrışımı vardı.

Kitaptan Çizimler, Einav Vaisman'ın Çizimi
Kitaptan Çizimler, Einav Vaisman’ın Çizimi | Fotoğraf: Bana Hikayeni Anlat

Meltem: Bu proje için hikaye düşünmeye başlar başlamaz ailemi aradım. Bir saat kadar sohbet edip çocukluk hikayelerimi düşündük. Annem bunları konuşurken bir ağlayıp, bir gülme krizine giriyordu. Benimle sık sık görüşebilse de, sanki başka bir bireymiş gibi küçüklüğümü özlediğini söylüyordu. Uzun sohbetimiz sonucunda elimizde öne çıkan bir Elektra kompleski hikayesi, bir reenkarnasyonlu ama üzücü bir hikaye, bir de
eroinli ve beyaz çikolatalı nerdeyse absürt bir hikaye vardı. Eroinli hikaye çok eğlenceli olsa da içinde İsrail Konsolosluğu’nun olduğu bir projede böyle bir hikayeyi anlatmak nedense uygunsuz olur gibi gelmişti. Ama annem ve babam o hikayenin en iyisi olduğu konusunda ısrar edince, benim de aslında en istediğim hikayem seçilmiş oldu.

Mert: Hemen hemen aynı. Çocukluğumu düşününce şu an bana en uzak gelen ama aynı zamanda en çok eğlendiğim ve bana çok şey kattığını düşündüğüm bir dönem. Bu proje dışında da anlatmaktan çok keyif
aldığım hikayeler barındırıyor.

Kitaptan Görseller, Jennifer İpekel |¨Fotoğraf: Tell me Your Story

Çocukluğunda kaybettiğin ve hala keşke bulabilsem dediğin bir eşyan var mı? 

Karen: Ben bir istifçiyim ve takıntılı bir koleksiyonerim o yüzden hayatım boyunca kaybettiğim çok şey olmadı. Yine de sahip olduğum ama yığınlar ve yığınlarca diğer eşyanın altında gömülü oldukları için kolayca erişemediğim eşyalarım var ama onların orada olduğunu bilmek bana huzur veriyor. Asıl özlediğim şey çocukluğun kendisi ve eşyalara bu denli sıkı tutunmamın nedenlerinden biri de bu. Elimde bir objeyi tuttuğumda onunla özdeşleşen duygular yüzeye çıkıyor, rüyalarıma giriyolar ve hepsini çok net bir biçimde hissedebiliyorum. Son zamanlarda en sevdiğim eşyalardan ayrılmayı deneyerek bir çeşit “anı müzesi” yaratmaya başladım. Bir insana, benim için değerli olan bir şeyi verip arkasındaki hikayeyi anlattığımda, o nesnenin sahipliğini daha çok hissediyorum. Hikayeler güçlü şeyler…

Kitaptan Görseller, Vardal Caniş | Fotoğraf: Bana Hikayeni Anlat

Ecem: Her şeyim:) Maalesef annem eşya saklamaktan çok hoşlanan biri değil. Çok resim yapıyordum mesela ve hiç birini hatırlamıyorum. Şu an görmek isterdim.

Sasha: Tabii ki var. Daha kötüsü ergenlik döneminde attığım ama keşke atmasaydım dediğim çok şey var. Günlükler gibi bugün sahip olmayı isteyeceğim daha pek çok şey.

Aya: Bu benim için üzücü bir konu. Ben çocukken babam bana yurt dışından Powerpuff Girls koleksiyon figürleri almıştı, çok güzellerdi ve benim çocukken en sevdiğim çizgi filmdi. Bir noktada, sanırım yetişkin hissetmek istediğim için ailemin onları vermesine izin verdim ama şu an çok pişmanım! Nostaljik bir yetişkin olarak bir adım geri gittim ve Powerpuff t-shirt’leri giymeye başladım (Powerpuff Girls gerçek feministlerdir) ve vintage koleksiyon figürlerimi geri almak için her şeyi verirdim.

Kitaptan Görseller, Gilad Seliktar | Fotoğraf: Bana Hikayeni Anlat

Meltem: Oyuncak ineğimin kocaman ve dışarı çıkık gözü kaybolmuştu. Gözü gidince, ilk başta korkuyordum ondan. Yatağıma koyarken kayıp gözünü göremeyeceğim bir şekilde yerleştiriyordum. Olmayan gözüne bakamadığım ineğimin, bir gün ilk defa eskiden olan gözünü tutan dikişlerini ellediğimi hatta sevdiğimi hatırlıyorum. Artık ona olan
korkumu yenmiş, onu olduğu gibi sevebilmiştim. Bu hikaye benim güzellik anlayışımı çok etkileyen, işlerimde sonraki yıllarda defalarca tekrarladığım temaların çıkış noktası gibi duruyor. Bu hikaye “keşke bulabilsem” değil ama “iyi ki kaybetmişim”.

Sonrasında hatalı, eksik, kırık oyuncakları toplamaya başladım. Yine aynı yaşlarda ailecek Santorini’de bir pinokyo dükkanına gitmiştik, bir marangozun atölyesiydi ve yüzlerce Pinokyo kuklası vardı. Aralarında bir tanesi çok ilgimi çekmişti. Onu elime alıp oynamaya başladığım an ağlamaya başlamıştım. Bir bacağı kısa ve yamuktu, topallıyor gibiydi oynatınca. Ailemin “Emin misin?”lerine rağmen o gün o Pinokyo’yla
çıktım dükkandan. Hala da saklarım.

Mert: Tatilya’dan aldığım, üzerinde ismim yazan şapkam.

Kitaptan Görseller, Dror Kohen | Fotoğraf: Bana Hikayeni Anlat

Çocukluğundan beri değişmeyen ve iyi ki değişmedi dediğin özelliğin hangisi?

Karen: Aslında çocukken şu anki karakterimin tam tersi olan birçok özelliğim vardı. Eskiden düzenli, temiz, utangaç, sessiz, içe dönük, disiplinli, kişisel farkındalığı yüksek ve meraklıydım. Bence yetişkinliğime taşıdığım özelliğim hırs oldu. Muazzam bir hırsım var ama artık hedeflerime ulaşmak için kullandığım özellikler değişti. Şu an daha kaotiğim ama kendim için işleri yürütecek kadar özgüvenim var.

Ecem: Kendi başıma vakit geçirmekten çok hoşlanıyordum. Hatta Sasha’ya anlattığım hikayede de olduğu gibi aklıma ilk gelen şeylerden biriydi bu. Kendi kendime geçirdiğim vakti hala çok seviyorum ve değişmediği için mutluyum.

Sasha: Bacağımı kafamın arkasına koyabiliyorum.

Kitaptan Görseller, Roni Fahima
Kitaptan Görseller, Roni Fahima| Fotoğraf: Bana Hikayeni Anlat

Aya: En bariz cevap sanata ve çizime olan sevgim olurdu ama bunun, çevre tarafından çoğunlukla olumlu karşılandığı için yetişkinliğe taşıması “kolay” bir şey olduğunu düşünüyorum. O yüzden ‘gaming’i seçiyorum. Eskiden “verimsizlik” ve “tembellik”le eşleştirilirlerdi ama video oyunları çocukluğum boyunca pek çok şeyle başa çıkmama yardım etti. Her zaman bilgisayarımda ya da oyun konsolunda huzur buldum. Artık bir yetişkinim ve hala video oyunları oynuyorum. En temel hobim oldu. Rahatlamama yardım ediyor, ayrıca benim için yaratıcı bir çıkış noktası.

Meltem: Kendi hakkımı koruyabilip, kendimden taviz vermemem sanırım. Hayatımda birçok konuda alçakgönüllü, alttan alan, insanların suyuna gidebilen bir yanım varken özellikle işlerim veya iş yapış biçimim söz konusu olunca bambaşka bir karaktere bürünebiliyorum. İlkokul birinci sınıfta Marmaris resim yarışmasında birinci olunca okul müdürü kupamı alıp odasına koymak istedi, bense sizin bunda bir emeğiniz yok, ben bu kupayı kendi çalışmamla kazandım, size vermem demiştim.

Mert: Sürekli bir çabalama ve mücadele halim var, sanırım değişmedi. Beni beslediğini düşünüyorum, kendiliğinden gelişen, içgüdüsel bir lokomotif gibi bir şey benim için.

Sanatçıların Birbirlerine Sordukları Sorular ve Yanıtları

“Bana Hikayeni Anlat”ı sevmemin nedeni birbirini tanımayan ve farklı yerlerde, farklı ailelerde hatta farklı kültürlerde büyüyen insanlar arasında bir diyalog kurmasıydı. Eğer benim gibi daha içe kapanık (introvert) biriyseniz şans eseri yeni insanlarla tanışmak, sizi biraz zorlasa bile çok mutlu edebilir. “Bana Hikayeni Anlat” da bence sanatçılar için, bu açıdan ilginç bir deneyim. Ben de hem bu deneyimi izlemek hem de rutin soruların bir moderatör tarafından sorulduğu röportajların dışına çıkmak için, onlardan proje partnerlerine birer soru sormalarını rica ettim. Böylece Aya ve Mert, Karen ve Meltem, Ecem ve Sasha birbirlerinin sorularını yanıtladılar.

Aya ve Mert

Kitaptan Görseller, Aya Talshir | Fotoğraf: Bana Hikayeni Anlat

Aya’nın Mert’e Sorusu: Sevgili Mert, ne soracağımdan kesinlikle eminim! Bana anlattığın hikaye sayesinde McDonalds oyuncaklarını satarak ufak bir servet elde eden genç bir iş adamı olduğunu biliyorum. Benim sorum; çocukken en sevdiğin McDonalds yemeği hangisiydi? Bir McDonalds uzmanı ve heveslisi olarak çok merak ediyorum.

Mert’in Yanıtı: Benim de çoğu çocuk gibi favorim çocuk menüsüydü.
Hamburgerin boyu, sadeliği çizgi filmlerde gördüğüm hamburgerlere benzediği için belki. Zamanla kesinlikle tadının değiştiğini düşünüyorum bu arada. Çocukken hamburgerin ve patateslerin Happy Meal kutusuna sinen kokusu bile beni mutlu ediyordu halbuki.

Kitaptan Görseller, Mert Tugen | Fotoğraf: Bana Hikayeni Anlat

Mert’in Aya’ya Sorusu: Ben Aya’yı bir kuş olarak çizmeyi tercih ettim ama o hangi hayvan olmak isterdi? Çocukken giriştiği bütün bu araştırmaların sonucunda verdiği iyi bir karar vardır diye düşünüyorum.

Aya’nın Yanıtı: Sevgili Mert, çocukken kesinlikle bir kuş kızıydım, yani doğru yakaldın! Son yıllardaysa en çok foklara özellikle de Grönland foklarına yakın hissediyorum. Selkie (denizde fok karada insan şeklinde olan mitolojik yaratık) kültüründen çok hoşlanıyorum ve güneşin altında dinlenmeyi çok seviyorum.

Ecem ve Sasha

Kitaptan Görseller, Ecem Yüksel | Fotoğraf: Bana Hikayeni Anlat

Ecem’in Sasha’ya Sorusu: Çocukluğunda çok haraket halinde olmak sonradan bu konuda verdiğin kararlarda etkili oldu mu merak ediyorum. Çok ev değiştiriyor musun? Yaşadığın şehre, ülkeye kolay veda edebilir misin?

Sasha’nın Yanıtı: Kronik olarak taşınıyorum diyebilirim. Üniversitedeyken her yıl dairemi değiştirmiştim. Hala her seferinde duygulanıyorum hatta komiktir ki son yılarda diğer insanlar taşınırken de çok duygulanmaya başladım! Söylemem ki lazım ki paketleme becerilerim efsanedir.

Kitaptan Görseller, Sasha Zilberman | Fotoğraf: Bana Hikayeni Anlat

Sasha’nın Ecem’e Sorusu: Ecem’in ilk bira tadışını çok merak ediyorum! Hikayede kısaca söz etmişti. İyi gitti mi? Çocuğuna bira tattırmanın tam babaların yapacağı, çok komik bir şey olduğunu düşünmüştüm. Onun hikayesini yorumlarken çizime dahil edemesem de hikayenin o kısmını çok sevdim.

Ecem’in Yanıtı: Sanırım tadını çok sevmemiştim ama tadına bakmadan önce kokusu çok hoşuma gidiyordu ve çok merak ediyordum. İştahla yemek yiyen, bir şeyler içen insanlardan hep etkilenmişimdir ve babam plajda içtiği biradan hep çok keyif alıyormuş gibi görünürdü. Bana birasından ilk tattırdığı zamanı anımsıyorum da, tadı kokusu kadar güzel gelmemişti. Şu an bira en sevdiğim içeceklerden biri ve aynı babam gibi sıcak havada gündüz birası içmeyi çok seviyorum.

Karen ve Meltem

Kitaptan Görseller, Meltem Şahin | Fotoğraf: Bana Hikayeni Anlat

Meltem’in Karen’e Sorusu: Keren’in çocukluk hikayesi şu cümle ile başlıyordu: “Gençken, ailemle birlikte çok yer değiştirirdim, birkaç yılda bir yeni bir evimiz olurdu…yani büyükanne ve büyükbabamın evi sabit olan tek yerdi.” Bu cümle ilk okuduğumdan beri hala beni çok etkiliyor. Keren’in şu an hayatında bir değişmezi, sabiti var mı onu merak ediyorum.

Karen’in Yanıtı: Sanırım şu an yaşamındaki daimi şeyler; fiziksel yerler, objeler hatta alışkanlıklar bile değil. Hikayeler. Ben genel yatkınlığımın bir hayatta kalma biçimi olarak objelere çok derinden bağlanmak olduğunu düşünüyorum. Şu an somut olmayan şeylerde anlam bulmaya ya da bağlılığımı bir objeden diğerine aktarmaya çalışıyorum. Seçtiğim işin (bir kitapçıda çalışıyor ve kitapları kendim yayımlıyorum) bana cazip gelen yönü, karşılaştığım her hikayenin beni duygusal ve entelektüel olarak doyuran yanları olduğunu görmek. Gerçek ya da kurgu olmaları fark etmeksizin bende yarattıkları köklendirici etki… Karakterleri yaşamaya başlıyorum; akıllarını ve düşüncelerini, tavırlarını ve arzularını… Benden ne kadar farklı olurlarsa olunlar, bu özdeşleştirme ve değişen perspektifin kendisi, artık benim yaşamdaki evim oldu.

Kitaptan Görseller, Karen Katz’ın Çizimi | Fotoğraf: Tell me Your Story

Karen’in Meltem’e Sorusu: Ben Meltem’den bana başka bir hikaye anlatmasını rica edeceğim. Ben hikayelerin, içeriği ne olursa olsun, çocukluğa ya da herhangi bir yere açılan kapıların en iyisi olduğunu düşünüyorum. Hikayeleri her zaman cevaplara tercih ederim.

Meltem’in Yanıtı: Bu sefer ortaokul yıllarıma dair bir şey paylaşmak istiyorum. O yıllarda düzenli günlük tutardım ve far kettim ki yaşamadığım olayları, deneyimlemediğim duyguları yazarak aslında kendi gerçekliğimi değiştirebilirim, nasılsa büyüyünce tam olarak olanları ve hissedilenleri hatırlamayacaktım. Ve böylece kendime başka dünyalar yaratmaya başladım.

Kapak Fotoğrafı: Mert Tugen

İlginizi çekebilir: Ece Gizem Senoğlu’dan Öz’e Dönüş