Bu yazımda bir rock müziği sanatçısından bahsetmeye çalışacağım. Ona kimileri Karadeniz’in Hırçın Dalgası, kimileri Karayip Korsanı, kimileri Alfonso, kimileri de Samson demiş ama onun adı gerçekte: Barış Akarsu.

Barış Akarsu
Barış Akarsu | Fotoğraf: Youtube

Barış Akarsu Kimdir?

Barış Akarsu 1979 Haziran’ında, Fatih’in Çeşmi Cihan dediği yer olan Amasra’da doğuyor. Amasra’da lise öğrenimini tamamlıyor. Lise zamanında elindeki gitarla sokak çalgıcıları gibi, iyi kötü çalıp söylüyor. Yine lise zamanında Amasra Yelken Kulübü’nde profesyonel olarak yelken sporu ile ilgileniyor. Bir dönem Amasra’da bir mekanda, arada sırada çıkıp müzik yapıyor boğaz tokluğuna. Sonraları Ereğli’den gelen İlhan isminde biriyle ahbap oluyor ve İlhan, Barış’a: “Gel Ereğli’de barlar var tanıdığım, orda çal” diyor. Barış da bu durumu ailesiyle paylaşmış, tabii onlar da engel olmamışlar hatta babası teşvik ediyor. Zaten babası onla ilgili “Bu oğlan bir şeyler olacak ama ne olacak bilmiyorum.” diyormuş. Barış Ereğli’de İlhan ağabeyinin evine yerleşiyor. Bir yıla yakın orada kalıyor. Akşamları barda şarkıcılık yaparak geçiniyor. Taa ki sıkılıp Ankara’ya gidene kadar.

Ankara’da ilk başlarda otogarda yatıyorken sonra arkadaşlarını bulmuş ve on bir kişi ile birlikte bir evde kalmaya başlıyor. Orada garsonluk yapıyor; zamanla barmenliğe terfi de ediyor ancak o, herhalde canı tekrar müzik yapmak istemiş olacak ki orada da durmak istemiyor ve Ereğli’ye geri dönüyor. Sonra Barış bir müddet Ereğli’de kalıyor taa ki bir arkadaşı onu Antalya’ya çağırıncaya kadar… Yine düşüyor yollara ve 2000’li yılların başında Antalya’ya gidiyor. Hesapta animasyon kadrosunda dansçılık yapıyormuş ama bunu çok da beceremeyince ona orada başka işler (sahne dizaynı, dekorasyon vb.) veriyorlar. Turistlerle arası iyi olduğu için orda seviliyor Barış ama Antalya’da da sadece iki sezon kalabiliyor.  Sezonun bitiminde de tekrar dönüyor Ereğli’ye. Zaten bir yerde çok fazla durmayı sevmediğini biliyoruz Metin Sözüçetin’in kitabı sayesinde. Kitapta sıkça karşımıza çıkan otuğdun mu gakmak bilmiyon” sözü de bu durumu destekler nitelikte.

Barış Ereğli’de de çok fazla duramıyor arada Amasra’ya gidiyor, arada Ereğli’ye geri dönüyor. Bu dönem onun için biraz sıkıntılı bir dönem olsa da o bir şekilde (yaşamayı sevdiği için olsa gerek) durumu idare edebiliyor. O zamanlar rock sevdası da henüz filizlenmemiş, günün moda pop şarkılarını, söylüyor sahnede. Eski yeni bir sürü şarkının sözünü de biliyor. Yine o zamanlar, ölene kadar hep yakınında olacak olan kız arkadaşıyla da tanışıyor.

youtube play youtube play

Şimdi 2003 sonbaharına bir gidelim. Televizyonlarda, Akademi Türkiye isimli bir yarışma programının tanıtımlarının döndüğü zamana. Barış’ın Amasra’daki arkadaşları bu tanıtımları gördükten sonra ona, Akademi Türkiye isimli bir yarışma programı olduğunu ve bu yarışmaya katılmasını öneriyorlar. Barış da “Ne akademisi ya!” deyip geçiştirmek istiyor. Tabii arkadaşlarından kurtulamıyor ve onu zorla ikna ediyorlar yarışmaya katılması için. Zaten bana mı çıkacak düşüncesi de var kafasında. Nitekim uyuyor arkadaşlarına. Aradan birkaç gün geçtikten sonra da haber geliyor kabul edildiğine dair.

Yarışma ile ilgili de bir kaç bir şeye değinmek isterim. Barış Akarsu’lu Yıllar isimli kitabın yazarı Metin Sözüçetin, Barış’ı bu yarışma sayesinde tanıyor ve yarışmada yaşanan bir olay da Barış’ın onu tanımasına vesile oluyor. Bir akşam iddialı ve çok iyi eğitimli bir rakibi “Barış sen İngilizce de bilmiyorsun, Monte Carlo’da Türkiye’yi nasıl temsil edeceksin birinci olursan?” demişti Barış’a. Barış ise bir şey demiyor, cevap vermiyor rakibine. Metin Sözüçetin o anda hissettiklerini şöyle anlatıyor:
İşte an, o andı. Yüreğimin daralırken bütünleştiği, Londra ile akademi evi arasında telepatik iletişim ağının kurulduğu, bizi onunla tanışmaya, hayatın her yönünü paylaşmaya kadar götürecek an. Neler öğrenecektik ondan neler. Milat bu andı. Geçtim internetin başına...” Barış’a lisan eğitimi için burs sağlıyor attığı o maille. Belki o bursu kullanamadı ama o bursun vesilesiyle, alındığını öğrendiğimiz motorunu kullandı.

images-1-17
Fotoğraf: www.turkiyehabermerkezi.com

Barış’ın balığı çok sevdiği de bilinen bir gerçek. Hem tutmayı hem pişirmeyi hem de yemeyi çok seviyor. Yine bir gün yarışmayla ilgili bir anısını da arkadaş ortamında böyle anlatıyor: “Balık elle yenir abi, ben Akademi evinde elle yiyorum diye dalga geçenlerin hepsi, baktılar doğallık prim yapıyor, hepsi elle yemeğe başladılar.”

Barış Akarsu’nun Müzik Kariyeri

Artık Barış’ı birincilikle mezun edelim akademiden ve devam edelim onun yaşam öyküsüne. Yarışmadan sonra, kamu gözünde Popstar Barış’miş adı ama o böyle denmesine acayip gıcık oluyor: “Ne popu ya! Rock, rock!” diyor. Zaten çıkartacağı albümlerle de bunu herkese gösteriyor. Hem birinci olduğu için de ilk albümü kanal tarafından yapılacakmış. Yani en azından öyle bir vaatte bulunmuşlardı. Ha bir de malum kanal, birinci olana WorldBest yarışmasında ülkeyi temsil etme fırsatını sunacağı vaadinde de bulunmuştu. Peki bu vaatlere ne oluyor? Olan şu: albümü yapacak olan firma ile kanal anlaşmazlığa düşünce albüm işi yatıyor. O uluslararası yarışma da iptal ediliyor. Yalnız bu kadarla da bitmiyor. Kanal ile yapılan sözleşme yüzünden yarışmacılar (belli bir müddet) kendi imkanlarıyla da albüm çıkaramıyorlar.  Bunu Sözüçetin güzel bir deyimle şöyle ifade ediyor. “Öp eşiği, çık dışarı

Barış Akarsu
Barış Akarsu | Fotoğraf: Youtube

Bu şartlar yüzünden maddeten ve manen zor bir dönem geçirmişti Barış. O zor günler için “Kan kusup kızılcık şerbeti içtim” diyor. Yine Sözüçetin de bu zor günlerle ilgili “Madde önemli değildi, en kötü Amasra’da balıkçılık yapardı da, müzik aşkı ne olacaktı?” diyor kitabında. Nihayet bazı sıkıntılar atlatılıyor ancak kaybedilen zamanı telafi etmek için hızlı hareket etmeleri gerekiyor. Barış, menajeri Neşe ile birlikte, Seyhan Müzik’i değerlendiriyordu. Albümün altyapılarının hazırlanması ve düzenlenmesi için de Serdar Öztop ile anlatılmıştı. Değerlendirme sonucunda Seyhan Müzik ile anlaşılmıştı; Seyhan müzik de albümün tamamlanması için 28 gün süre vermişti. Barış, Serdar Öztop’un Kabataş’daki stüdyosunda on parçayı seslendiriyor ancak diğer aşamaların ve altyapıların tamamlanması için harcanan zaman, Barış’a 10 şarkı kaydetmesi için 12 günlük bir süre bırakıyor. Finansal sıkıntılar bir yandan, kısıtlı süre bir yandan yormaya başlıyor Barış’ı. Buna rağmen Barış, dokuz günde yedi parçayı seslendiriyor. “..Ama yine de Barış’ı tatmin etmiyordu yaptığı seslendirmeler. İstediği “sound” u yakalayamadığı için kendini yiyip bitiriyordu.” diyor Sözüçetin kitabında.

Barış, bir gün menajeri Neşe’nin “İsterdim” isimli parçasını yorumlamak için stüdyoya giriyor. İlk deneme olmuyor. İkinci, üçüncü denemeler de olmuyor. Öztop tarafından ciddi ve konsantre olması bir daha hatırlatıldığında ise gerginlik başlıyor. Bunun üzerine Barış, vurup kapıyı çekip gidiyor. Pes etmiş gibi bu noktada aslında ama bu, o kadar da kolay değil. Metin Sözüçetin o olaydan sonra peşinden gidiyor Barış’ın. Ama aralarındaki diyalog bir sonuç getirmemişti henüz. Sözüçetin de üzgün bir şekilde eve döndüğünü, bilgisayarın başına oturduğunu ve bir makale yazdığını (makaleyi kitabında paylaştı okuyucularla.) anlatıyor kitabında. Yazdığı makaleyi de Barış’ın samson_rock.com adresine yolluyor. Ertesi gün de Menajeri Neşe, Barış’ı ikna edip stüdyoya geri getiriyor.

Nihayet “Islak Islak” isimli albümün birinci tanıtım programı 5 Ocak akşamında, Yeni Melek’de yapılıyor. Ekonomik zorluklar olduğu için öyle çarpıcı bir tanıtım yapılamıyor. Albümün tanıtımı için önce sade bir kokteyl veriliyor sonra da konserin ikinci bölümünde, bütün yeni parçalar canlı söyleniyor. Albüm bilfiil iki gün sonra ellerinde oluyor. Bunun üzerine hemen albümü dinlemeye başlıyorlar stüdyoda. Barış daha ilk parçada basıyor kalayı kendine.

– “Yok abi yok, çok kötü ya. Dilimi eşek arısı soksun, ne biçim bu ya. Abi ne biçim şey getirmişsin ya!”

– “Oğlum sen mükemmeliyetçi olduğun için sana öyle geliyor, olmuş işte daha ne olsun?”

– “Hiç istediğim gibi olmadı. Altı ay boş oturup 28 günde albüm yapılırsa böyle olur işte.”

görünüşe göre albüm tam olarak içine sinmiyor. Sözüçetin kitabında “O albümü bir daha asla dinlemedi. Bu onu bir sonraki albüm için hırslandırmıştı.” diye bahsediyor bu durumdan. 11 Ocak 2005 günü albümün çoğaltılması bitiyor ve on bin adet bandrolle piyasaya sunuluyor. Hiçbir reklam yapılmadığı halde, ilk albüm tekrar basım yapıp 30.000 kadar satıyor. Üç dört hafta sonra da Islak Islak şarkısına klip çekiliyor ve klip sıkça dönemin ünlü müzik kanallarında yayınlanıyor.

youtube play youtube play

Öykümüze 2006 Nisanından devam edelim şimdi de. Barış oturdukları bir kafede dizi ile ilgili konuşmaya başlıyor:

– “Abi bana dizi teklifi geldi sağlam bir yerden ama tereddütlüyüm. Yaz sonunda çekimler başlayacakmış.”

– “Konu ne?”

– “Abi araba yarışçısının hayatı işte, bana uyar da!”

konuşmanın devamında rockçı olduğu için biraz dizi işinde terdütlü olduğunu söylüyor Barış. Sözüçetin de ona “rockçı olunca dizi olmaz mı yani” diye karşılık verince “Karizma çizilebilir yani. Topa tutarlar beni abi.” diyor. Sonuç olarak Yalancı Yarim dizisinin çekimleri yaz sonunda başlıyor ve halkın beğenisini kazanıyor. O dönemlerdeki Barış’la ilgili Sözüçetin “Başka bir Barış gelmişti. Daha olgun, daha profesyonel, daha çalışkan, daha rahat. Acayip gırtlaklar yapan, Mijenko gibi rock çığlıkları atan, batılı bir rockstar kıvamındaydı.” diyor kitabında. Barış o yıl Kral TV’den “Yılın En İyi Rockçısı” ödülünü alıyor.

youtube play youtube play

Yavaş yavaş hikayemizin sonlarına gelelim. Barış’ın son seslendirdiği şarkı (dizi için)  Mirkelam’ın Hatıralar isimli parçası. Bu parçayı kazayı geçirildiği günün öğlesine yakın 10 dakikada seslendiriyor. Aynı zamanda bu parça onun ölümünden sonra yapılan üçüncü albümüne de ekleniyor. Son verdiği konser de Bodrum’da lösemili çocuklar için verilen bir konser. Zaten Barış kariyeri boyunca birçok konser veriyor hayır işi için. Sadece bunu magazin malzemesi yapmayı sevmiyor. Bilinen bir prensibi de var: “İyilik gizli kalmalıdır hocam.

Barış Akarsu 29 Haziran 2007’de doğduğu günün yıl dönümünde, kendi doğum günü partisine giderken kaza yapıyor. İki arkadaşı olay yerinde hayatlarını kaybediyorlar. Barış’ın da orada kalbi duruyor ama ambulansın doktoru tarafından kalbi tekrar çalıştırılıyor. Sonra da hızla Özel Bodrum Hastanesi’ne getiriliyor. Doktorun verdiği bilgi “Ödemin küçülmesi mucizesini bekleyeceğiz, küçülmeden cerrahi müdahale yapamayız. Başka organlarda önemli bir şey yok. Omuz çatlak bir de.” ifadeleri. Artık hikayenin nihayete ermesi için tek bir bölüm kalıyor. O da beş gün süren ümitli bekleyiş ve toprağın onu kucaklaması…

Kapak Fotoğrafı: CNN Türk

İlginizi çekebilir: Merve Oflaz’dan Dario Moreno