Hola! Bu yazıda solo seyahat deneyimimi sizinle paylaşmak istiyorum. Ancak yazıyı yazmamdaki asıl motivasyon, yalnız yapmamak adına uzun süredir ertelediğim bir şeyi yapmanın üzerimde yarattığı iyileştirici gücü paylaşma isteğim. Umarım bu yazı, benim gibi yalnız seyahat etmekten çekinenlere cesaret verir ve hayal ettikleri ancak yalnız yapma çekincesiyle gerçekleştiremedikleri deneyimler için bir motivasyon olur.

Vize almanın giderek imkânsızlaştığı, ekonomik engellerle dolu bir dönemde yaşadığımızın farkındayım. Seyahat etmek giderek zorlaşıyor ve yurt dışında okumasam, benim de seyahat etme şansım oldukça zayıf olurdu. Ancak burada önemli bir nokta var: Seyahat etmek için avantajlı bir durumda olsam da solo seyahat yapma cesareti göstermeseydim, bu fırsatı yine de tam anlamıyla değerlendiremeyebilirdim. Kendi başıma yola çıkma kararı, bana hem yeni yerler keşfetme imkânı verdi hem de kendimle ilgili çok şey öğrenmemi sağladı. Bu nedenle başta da dediğim gibi tema her ne kadar seyahat üzerine olsa da aslında demek istediğim şey, bize iyi geldiğine inandığımız deneyimleri sadece bize eşlik edecek birini bulamadığımız için ertelemek zorunda olmadığımız (Tabii biriyle yapmak istiyorsanız ona bir şey diyemem, ben sadece tek yapma fikrine de sıcak bakıp cesaret edemeyenlere yönelik söylüyorum).

Bana göre; seyahat edeceğimiz yerin yerel ya da yurt dışında olmasının önemi yok; önemli olan gittiğimiz yeri nasıl deneyimlediğimiz. Yaptığımız seyahatler ile farklı kültürlerle tanışıyor; bağımsızlık duygumuzu pekiştiriyor ve kendimize olan güvenimizi farkında olmadan arttırıyoruz. Bu, yalnızca kişisel gelişimimizi desteklemekle kalmıyor; aynı zamanda başkalarıyla olan ilişkilerimizi de olumlu yönde etkiliyor. Kendi kendimize yetebildiğimizi bilmek, duygusal olarak daha dengeli ve güçlü bireyler olmamızı sağlıyor. Yalnızlık ayrıca zaman zaman duygusal iyileşmeyi destekliyor. Kendi duygularımızla baş başa kaldığımızda onları daha iyi anlama ve işleme fırsatı buluyoruz.

Elbette, solo seyahatte derin bir içsel keşfe çıkmak zorunda değilsiniz. Benim paylaşmak istediğim, sadece kendi deneyimlerimden yola çıkarak seyahatin farklı yönlerini vurgulamaktı. Solo seyahat, kendi içsel dünyanızı keşfetmek için harika bir fırsat olabiliyor ancak aynı zamanda yeni yerlerin keşfi, farklı kültürlerle etkileşim kurma ve kendinizi özgür hissetme deneyimi de sunuyor. Her solo seyahat, kişisel bir macera ve herkesin deneyimi farklı. Kimi insanlar yalnız başına seyahat ederken derin düşüncelere dalıyor, kendi duygusal ve zihinsel sınırlarını keşfediyor kimileri ise sadece yeni yerler görmek, yeni lezzetler tatmak ve yeni insanlarla tanışmak için yola çıkıyor. Her iki durumda da solo seyahat; bireyin kendine olan güvenini arttırıyor, bağımsızlığını pekiştiriyor ve dünya görüşünü genişletiyor.

Solo Seyahat Notları: Barselona

¡Bienvenidos a las notas más cool sobre Barcelona bonita!🙂

Peki, tüm bunları yazmam konusunda bana ilham veren yer neresi diye soracak olursanız, cevap: Barselona.

Bu yazdıklarım belki bir pozitif ön yargı güzellemesi gibi gelebilir ama bazen biriyle tanışmadan onunla iyi anlaşacağınızı hissedersiniz ve tanıştıktan sonra da ne kadar haklı bir pozitif ön yargıya sahip olduğunuzu anlarsınız ya, işte Barselona ile deneyimim tam bu yönde oldu. Uzun zamandır gitmek istediğim ve gidersem çok seveceğime emin olduğum bir şehir olan Barselona, sürekli bir seyahat arkadaşı bulamadığım için ertelemek zorunda kaldığım bir rota haline gelmişti. Solo seyahat fikri de beni ürküttüğü için uzun bir süre tek başıma Barselona’ya gitmeyi seçenekler arasına almamıştım bile. Fakat bir gün plansızca uçak bileti fiyatlarına bakarken oldukça ucuz bir Barselona bileti buldum ve uzun zamandır üzerine düşündüğüm solo seyahati gerçekleştirmeye karar verdim. Seyahat partneri arayışına girmeden, aniden bileti aldım. Gitmeden önce birkaç kez pişman olup vazgeçme eğilimi göstersem de seyahatimi gerçekleştirdim ve şu an iyi ki gitmişim diyorum. Hatta her ne kadar sevdiklerimle seyahat ederken çok eğlensem de solo seyahatin tadını daha yeni almışken devamını getirmek istiyorum.

Tabii buna karar vermem bir yılımı aldı. Her ne kadar okumak için başka bir ülkeye taşınmış olsam da solo seyahat etmeye bir türlü cesaret edemiyordum. Hatta sanırım uzun bir süre tercih etmediğimden cesaret edebilir miyim yoksa edemez miyim diye sorgulamamıştım. Sanki yalnız olduğum anlaşılırsa sıkıntılı durumlarla karşılaşma olasılığım artar, kesin olumsuz bir şey olur ve destek alacak kimseyi bulamam gibi düşünüyordum (Anksiyeteli zihnime hoş geldiniz.). Dahası, paramın boşa gideceği hissi de beni rahatsız ediyordu. Sonuçta, seyahat için biriktirdiğim parayı yalnız olacağım bir seyahate harcamak ne kadar mantıklı diye düşünüyordum. Fakat Barselona’da geçirdiğim zaman, bana yalnız seyahat etmenin özgürlüğünü ve güzelliklerini keşfetme fırsatı verdi. Şehrin her köşesi, kültürel zenginlikleri, etkileyici mimarisi ve canlı atmosferi ile beni oldukça etkiledi. Gaudí’nin eserlerinden gotik mahallelerin dar sokaklarına kadar şehrin her anını dolu dolu yaşadım. Barselona’nın ruhunu hissedip şehrin ritmine kapıldıkça bu yolculuğun ne kadar doğru bir karar olduğunu anladım. Bu deneyim, bana korkularımın üzerine gitmenin ve yeni şeyler denemenin hayatın nasıl daha zengin ve tatmin edici olabileceğini gösterdi. Bu şehir, bana sadece güzel anılar değil; aynı zamanda cesaret ve özgüven de kazandırdı.

Barselona hakkında önerilerime gelecek olursak yeme içme mekânları önermektense bölgeler hakkında konuşmayı tercih ediyorum. Bahsettiğim bölgelerde gezinip menüyü karıştırarak dikkatinizi çeken bir mekâna gitmek bence en güzel yöntem. Her köşede harika bir sürprizle karşılaşabilirsiniz. Ayrıca kısıtlı bir bütçeyle seyahat ettiğim için farklı mekânları deneme şansım pek olmadı. Bu yüzden öğle yemeği için restoranlardan ziyade süpermarketleri önerebilirim. Süpermarketlerde uygun fiyatlı ve lezzetli yiyecekler bulabilir, yerel peynirler, şarküteri ürünleri, yerel şaraplar ve taze ekmeklerle kendinizle güzel bir piknik yapabilirsiniz 🙂. Bu şekilde hem yerel lezzetleri tatmış olur hem de bütçenizi aşmadan keyifli bir yemek deneyimi yaşayabilirsiniz.

Barselona Rotası

Gràcia

Gràcia, Barselona’nın enerji dolu ve renkli semtlerinden biri. Bohem ve alternatif atmosferiyle öne çıkan bu bölge, sokak sanatıyla süslenmiş ve yerel yaşamın ritmiyle dolu dar sokaklarıyla tanınıyor. Burası, tarihi dokusuyla ve sessiz meydanlarıyla sakin bir zaman geçirmek için mükemmel bir seçim.

Gràcia’nın sokakları, duvarlarındaki renkli grafiti ve sanat eserleriyle adeta bir açık hava galerisine dönüşmüş. Benim gibi grafiti hayranıysanız bulunmaz bir fırsat. Her köşe başında karşınıza çıkan küçük kafelerde yerel lezzetleri tadabilir, butiklerde alışveriş yapabilir ve yerel pazarlarda gezinebilirsiniz. Ayrıca kafelerde fiyatlar çok pahalı değil. Solo seyahat yapan biri olarak sevdiğim bir kafede kitabımı okumak ya da bilgisayarımla çalışmak en sevdiğim aktivitelerden biri 🙂.

Gràcia’nın gece hayatının da oldukça canlı olduğunu duydum fakat hostelime uzak olduğu için maalesef deneyimleyemedim. Özellikle yaz aylarında sokak festivalleri ve konserler düzenleniyormuş. Aklınızda bulunsun. Ağustos ayında yapılan Gràcia Festivali ise semtin en renkli zamanlarından biri. Yerel halkın geleneksel kıyafetleriyle sokakları süslediği bu festival, Barselona kültürünü keşfetmek için harika bir fırsat.

Dahası Park Güell, Gràcia’nın sembolik ve büyüleyici yerlerinden biri. Antoni Gaudí’nin eserlerinden biri olan bu park, doğanın içinde modernizmin ve sanatın en güzel örneklerini sunuyor.

El Born

El Born, Barselona’nın Gotik Mahallesi’nde yer alan ve tarihi dokusuyla ünlü bir semt. Şehrin en eski bölgelerinden biri olan El Born; dar sokakları, Gotik tarzda mimarisi ve zengin kültürel mirasıyla dikkat çekiyor. İspanyol Veraset Savaşı’ndan sonra inşa edilen Santa Maria del Mar Bazilikası gibi tarihi yapılar bu semtte bulunuyor.

El Born, aynı zamanda sanat ve kültür meraklıları için önemli noktalardan biri. Picasso Müzesi, ünlü sanatçının gençlik yıllarını ve erken dönem eserlerini barındıran bir müze. Moco Museum ise modern sanatın öne çıkan eserlerini ve sergilerini, ziyaretçilere interaktif sanat deneyimleri ile sunuyor.

Gece hayatı bakımından da oldukça canlı olan El Born; birçok bar, pub ve gece kulübüne ev sahipliği yapıyor. Burada yerel ve uluslararası mutfağın lezzetlerini tadabileceğiniz restoranlar da bulunuyor.

Barri Gòtic

Barri Gòtic, Barselona’nın en eski ve en ikonik bölgelerinden biri olarak dikkat çekiyor. Orta Çağ’dan kalma dar sokakları, tarihî binaları ve canlı atmosferi ile büyüleyici bir yer. Gotik Katedral (Catedral de Barcelona), Plaça Reial ve El Call Yahudi Mahallesi gibi önemli turistik yerler burada yer alıyor. Gotik Katedral, mimarisi ve tarihi önemiyle ziyaretçilerin ilgisini çekerken Plaça Reial ise etrafında sıralanan kafeler ve restoranlarla gece ve gündüz hareketli bir meydan olarak yaşam buluyor. El Call Yahudi Mahallesi ise Orta Çağ’dan kalan dar sokakları ve tarihi sinagoguyla dikkat çekiyor, bu bölge Yahudi kültürünün izlerini taşıyor.

Barri Gòtic ayrıca gece hayatı için de cazip bir bölge. Akşamları dar sokakları barlar ve tavernalarla dolup taşıyor. Burada yer alan mekânlar, genellikle tarihi bir dokuya sahip.

Tarihî ve kültürel zenginliğiyle Barri Gòtic, sadece turistler için değil aynı zamanda yerel halk için de önemli bir buluşma noktası. Sokaklarda gezinirken Gotik dönemden kalma anıtları ve yapıları keşfetmek mümkün. Ayrıca bu bölge; sanat galerileri, küçük dükkanlar ve el işi butikleri ile alışveriş yapmak isteyenler için de ideal bir yer.

El Raval

Çok kültürlü ve dinamik bir bölge olan El Raval, sanat galerileri, vintage dükkanlar ve kozmopolit atmosferi ile öne çıkıyor. Bölge, hem turistler hem de yerel halk için popüler olan MACBA (Çağdaş Sanat Müzesi) gibi kültürel mekanlara ev sahipliği yapıyor. El Raval, genç ve enerjik bir vibe arayanlar için mükemmel bir seçim. Sokak sanatından kafelere, buradaki her köşe sizi şaşırtabilir. Ayrıca Mercat de la Boqueria da burada yer alıyor ve ziyaretçilere taze yerel ürünlerin satıldığı bir pazar deneyimi sunuyor.

Eixample

Her ne kadar kendisine hayran kaldığım, Gaudí’nin eserlerini içerse de Eixample, “Gideyim de bir kahve içeyim.” diyeceğim bir muhit olmadığından dolayı yazıyı Eixample’da sonlandırdım. Modern ve merkezi konumuyla dikkat çeken Eixample; geniş bulvarları, lüks butikleri ve şık restoranlarıyla ünlü. Ayrıca La Sagrada Familia ve Casa Batlló gibi Gaudí’nin ünlü yapıları da burada bulunuyor. Sanat ve mimari tutkunları için mutlaka görülmesi gereken bir bölge.

Barceloneta

Bölge değil ama kumsaldan bahsetmesem olmazdı.  Barceloneta, Barselona’nın en ünlü plajlarından biri ve şehrin deniz manzarasının keyfini çıkarmak için mükemmel bir mekân. Plaj boyunca uzanan geniş kum alanları, güneşlenmek ve denizin tadını çıkarmak için ideal bir ortam sunuyor. Eğer hava güzel ve zamanınız varsa kesinlikle ziyaret etmenizi öneririm. Plajda masaj, saç örgüsü, kına dövmesi gibi hizmetler sunan birçok kişi bulunuyor ancak bu hizmetlerin fiyatları hakkında bilgim yok. Dahası kumsalda mojito ve sangria gibi içecekler de satılıyor. Ancak güneş altında uzun süre bekletilen bir mojito’nun 6 euro olduğunu duydum. Eğer bir gün giderseniz, bu fiyatları göz önünde bulundurarak karar vermenizi öneririm. Benim önerim ise içeceğinizi ve atıştıracak yiyeceklerinizi alıp gitmeniz olacak.

Kapak Fotoğrafı: Planetware

İlginizi çekebilir: Ceren Muslu’dan Seyahatin İyileştirici Gücü