Başka Bir Venedik Olmalı!
Bir elinde güneşe karşı açtığı şemsiyesi diğerinde selfie çubuğu olan, her milletten, ama en çok da Japon turistlerle dolu bir şehir Venedik. Roma’daki Aşk Çeşmesi, İspanyol merdivenleri kalabalığı, burada her yerde. Tabi siz de pek çok ziyaretçisi gibi bir tur firmasının hızlı İtalya paketlerine dahil olup ya da yakınlarda bir yerde bulunup bir gününü bu şehire ayıranlardansanız. “San Marco meydanında gezmeli, Rialto köprüsü’nden geçmeli, zaman ve imkan olursa Harry’s Bar’da bir bellini içmeli, bir gün yeterli Venedik’e, zaten küçücük şehir”.
Gitmeden önce pek çok yazıda, blogda bu tür yorumları, tur güzergahlarını ve önerileri okudum ben de. Turist yoğunluğu ile beni hep korkutan ve planlarımın dışında kalan Venedik’te, aslında çok daha fazlasının olacağına bu kez inanmak istedim. Bir İtalyan şehri sonuçta, sürprizlerle, mutluluklarla dolu olmalı, başka bir Venedik var olmalı!
Beni utandırmadı, hayallerimi boşa çıkarmadı Venedik, sayesinde dinlendim, eğlendim, yenilendim. Bu tatilden arda kalan, bir günden, bir haftasonundan da fazla zaman ayırmak isteyeceğiniz, turist gibi değil yerlisi gibi, öğrencisi gibi, sanatçısı gibi tadını çıkarabileceğiniz bir kaç Venedik tüyosunu ise sizin için sıraladım, kanallar şehrini size daha çok sevdirmeleri dileğiyle;
Ulaşım:
_Venedik Marco Polo Havalimanı’na Istanbul’dan her gün THY’nin direkt uçuşu bulunuyor, havaalanından şehir merkezine tekne, vaporetto, taksi, otobüs gibi pek çok ulaşım yolu mevcut, otobüs bunlardan en hızlı ve ekonomik olanı (merkeze varış 25dk sürüyor ve tek yön bilet 6 euro)
_İstanbul’dan direkt uçmaya bir diğer alternatif de Milano veya Bologna’ya uçup buradan tren ile Venedik’e geçmek. Bu alternatifler arasında Bologna daha pratik olanı, standart trenler ile 2 saat olan yolculuk (tek yön 12 euro’dan başlıyor) hızlı trenler ile 1saat 25dk’ya kadar inebiliyor (tek yön 20 euro’dan başlıyor).
Konaklama:
_San Marco meydanı, Rialto köprüsü gibi turistik bölgelerden, otel tercihi yaparken de uzak durmanızı öneririm. Hem otel fiyatları can yakıcı, hem de şehir merkezine (Piazza Roma otobüs duraklarına ya da Santa Lucia tren istasyonuna) ulaştıktan sonra bavullarınızla dar sokaklar, köprüler ve onlarca basamak aşmaya çalışırken Venedik ile tanışmayı istemezsiniz.
_Konaklama için Canneregio adındaki, şehrin Yahudi mahallesi çok ideal. Burası Venedik’in ghettosu, sanat merkezi, bohem hayatı ile adeta Paris’in Le Marais’si, Roma’nın Trastevere’si. Otel olarak Ca’ Pozzo şiddetle önerilir, girişi gözünüzü korkutmasın, burası binanın avlu tarafına geçmek için standard bir italyan dar geçidi (sotoportego) ve geceleri şaşırtıcı derecede ışıl ışıl, otel adeta bir modern sanat galerisi, lokasyonu çok pratik, fiyat-performans on numara! Bir diğer alternatif olarak da yine yakınlarındaki Hotel Arcadia Venezia’yı düşünebilirsiniz.
Yeme-içme:
İtalya’dasınız, tabiki en güzel makarnalar, pizzalar, dondurmalar, aperativolar burada! Turist tuzaklarından uzakta en lezzetli deneyimlerim ise şöyle:
_Antico Forno: Conde Nast Traveler’in Italya’daki en iyi 10 pizzacı listesinde de bulunan bu küçük dükkan, önünden geçerken soluklanmak için birebir. Çok iddalı bulduğum “en iyi 10 pizzacı”dan biri olma durumuna, burada yiyince hak verdim, müthiş bir hamur ve müthiş bir lezzet! (Ruga Rialto, 973)
_La Zucca: Venedik ile ilgili kaliteli pek çok yazıda karşınıza çıkar bu restoran, rezervasyon şart ama turistik bir yer olduğunu düşünmeyin, ingilizce menüsü bile olmayan, küçücük bir sokakta, çok az masaya sahip bir osteria burası, çok güleryüzlü ve yardımcı olmaya çalışan garsonları da cabası. Sebzeli yaratıcı yemekleri ile meşhur bu restoranda et ve balık yemekleri de mevcut. Proscuitto di melone ile kabaklı-bademli lazanya (Lasagne con zucchine e mandorle) favoriler arasında, beyaz house wine’ları da gayet leziz. (Santa Croce, 1762)
_La Palanca : Giudecca tarafına geçip Venedik’e karşı kıyıdan bakmak isterseniz bulabileceğiniz en güzel manzara ve en güzel öğle yemeği. Mürekkep balıklı spagetti ve levrekli ravioli gibi deniz ürünlü Venedik mutfağını uygun fiyatla tatmak için ideal. (Fondamenta Sant’Eufemia 448 Guidecca)
_Ristorante Fiaschetteria Toscana : Salı günleri kapalı olan bu şık, küçük restoran kapalı alanda, yerel Venedik mutfağının pek çok güzel yemeğini sunuyor, deniz ürünleri ağırlıkta, bizim deneyecek yerimiz kalmamıştı ama tatlıları ile de iddialılar. (Salizada S. Giovanni Grisostomo 30121 Cannaregio)
_Alaska Gelateria : Hiç tatmadığınız hatta yadırgayabileceğiniz dondurmaları bulabileceğiniz bir yer burası, enginarlıdan tutun da rokalıya kadar! Korkmayın standart tatlar da mevcut. Denemeye değer! (Calle Larga dei Bari,1159 Santa Croce)
Aperativo Saati :
_Bohem Canneregio’nun arka sokakları, Fondamenta Ormesini ve Fondamenta de la Capuzzine boyunca devam eden kanal kenarı, meşhur Italyan aperativo saatini Venedik’in yerlileri ile birlikte geçirmek için en güzel yerlerden. Al Mariner, Al Timon ve La Bagatela bir Aperol Spritz, bir Spritz al Bitter almak için en trend olan mekanlar, biraz da midemiz kazınıyor derseniz hemen aynı cadde üzerindeki Arte della Pizza aklınızda olsun, buradan aldığınız dilim pizzayı özellikle La Bagatela’da yemenizde hiçbir sakınca yok.
_Şehrin diğer güzel bölgesi, üniversiteyi barındırdığı için ayrıca müthiş bir öğrenci canlılığı ile dolu olan Dorsoduro. Burada bulunan Campo Santa Margherita ve Campo San Barnaba meydanlarında pek çok mekan, aperativo saati ve gece boyunca hareketli. Istanbul’dan alışık olduğumuz kapı önünde kalabalıklarla birlikte takılınan mekanlardan isterseniz Al Squero (Fondamenta Nani, 943) adresiniz olabilir, bu popüler mekanda güzel İtalyan kalabalığının arasına kaynamaya bakın.
Sanat
Sonuçta İtalya’dasınız, en yaygın tabiriyle açık hava müzesi olan Venedik’te, sokaklar, yemekler hepsi birer sanat eseri ama daha fazlasını isterim derseniz benim listemin ilk iki sırasında Galleria dell’Accademia ve Venedik Bienali bulunuyor.
_Galleria dell’Accademia, Bellini’nin pek çok eserini barındıran, şehrin en önemli müzelerinden biri. Biletinizi önceden internetten alıp sıra beklemeden ziyaret edebilirsiniz. Çıkışta hemen kapısının önünde bulunan Beccafico Bar’da kahve ya da bellini molası vermeyi ihmal etmeyin, bruschetta’ları da pek lezzetli.
_Venedik Bienali tam 120 yıldır düzenlenen, dünyanın en büyük sanat sergisi. Dünyanın dört bir yanından pek çok ülke ve sanatçının yer aldığı bienal tek yıllarda gerçekleştiriliyor (bu yıl 22 Kasım’a dek sürüyor, hala yakalayabilirsiniz). Bu yıl 25 euro’ya alabileceğiniz bienal bileti ile tüm Venedik’e yayılmış olan, farklı ülke pavyonları ve karma ya da bireysel sergi alanlarını ziyaret edebilirsiniz, bienal programına göz atıp bilinçli gezmekte fayda var. (Bu yıl Türkiye pavyonu Arsenale’de bulunan Sale d’Armi’de)
_Palazzo Ducale (Doge’s Palace), yani Dükler Sarayı, San Marco meydanının kıyı tarafında yer alan bu yapı Venedik’in en büyük saraylarından. Kapısında uzun kuyruklar bulunuyor, en iyisi internetten ziyaret edeceginiz saat aralığına rezervasyon yaptırmak.
_San Marco Bazilikası ve San Marco müzeleri, değerli eserler içermesine rağmen uzun saatler alan giriş kuyrukları ve böylesi bir kalabalık ile alanları gezecek olma gerçeği ile şahsen beni uzaklaştırdı ama tercih sizin, müze kartı ile daha ekonomik hale de getirebilirsiniz.
_Fenice Tiyatrosu şehrin en büyük ve önemli tiyatrosu, salonu ziyaret edip inşa edildiği ilk günden beri başına gelen felaketleri ve Venediklilerin tekrar var etme çabasını dinlemek ilginç. Tabiki bir oyuna bilet alarak o atmosferi yaşamak en güzeli olurdu.
Adalar Modalar:
Venedik’e kadar gitmişken cam ustalığı ile ünlü Murano adası ile renkli evleri ile ünlü Burano adasını görmeyi ihmal etmeyin ama yola erken koyulun öğle saatlerinde tüm turistler bu iki küçük adaya akın etmeden geri dönmüş olun derim, vaporetto saatlerine bakıp bir plan yaparsanız 3 saat içinde her iki adayı da görüp geri dönebilirsiniz. (önceden önerdiğim günlük ulaşım biletlerine dahil)
Murano’daki cam satışı yapılan dükkanların çoğu maalesef turist tuzağı ama yine de cüzdanlar sizin tabi 🙂 Birkaç küçük sokak ve onlarca cam satış mağazasından oluşan bu adada Calle Bressagio adlı sokaktan deniz fenerine (Faro vaporetto durağına) doğru ilerleyin, sağ tarafta bir cam atölyesi, çalışırken bir yandan da demir kapılarını izlemek isteyenler için açık tutuyor. Herkesin hayranlıkla izlediğinin farkında olan Italyan cam ustalarının artistik gösterilerine bir göz atın derim. Cam müzesi (Museo del Vetro) de ziyaret edebileceğiniz bir diğer yer.
Burano adası ise tam bir pazarlama harikası, aslen herhangi bir özelliği bulunmayan bu küçük kasaba rengarenk evleri ile turist akınına uğruyor ve gerçekten insan hem gezerken sokaklarına, hem de sonrasında çektiği fotoğraflara hayran kalıyor. Burano’nun küçük sokaklarında mutlaka karşınıza çıkacak olan Devil’s Pizza‘yı ise sakın es geçmeyin!
Pratik öneriler:
_Venezia Card hayat kurtarıcı, özellikle ulaşım için. Günlük 20 euro’ya alabileceğiniz (2 günlük 30 euro) bu sınırsız ulaşım kartını almak tek yön vaporetto’nun 7 euro olduğunu Venedik’te yapabileceğiniz en ekonomik ve mantıklı hareket. Gitmeden önce http://www.veneziaunica.it/en/ sitesinden alabileceğiniz kartı şehre adım atar atmaz havaalanı ya da tren istasyonundaki kiosk’lardan basmanız çok kolay, bu arada klasik italya ulaşım mevzusu, aldığınız kartı ilk binişten önce ilgili makinalarda aktive etmeyi unutmayın sakın.
_Ulaşım kartına ek olarak aynı siteden müze paketini de satın alabilirsiniz. Yalnız önceden kabaca da olsa bir müze gezi planı yapmanızı öneririm, müze kapılarındaki kuyruklardan korkup cayma potansiyeliniz varsa boşuna paranızı önden yatırmayın bu müze kartlara derim 🙂
_Evet Venedik’i gondol ile gezmek çok havalı! Fakat çok pahalı olduklarını ve öğlen güneşinin altında gondol ile gezinti yapmanın pek iyi bir tercih olmadığını aklınızda bulundurun.
_Birebir aynı tadı vermeyecek olsa da 1 no.lu vaporetto ile Büyük Kanal boyunca gezmek de harika bir deneyim. Özellikle güneş batmadan yarım saat önce kendinizi bu vaporettoya atıp bir de ön ya da arka taraftaki açık alanlarda bir yer kapmaya bakın, sonra Venedik’te gün batımı ve müthiş manzara önünüzde..
Venedik’ten de, yine, yeniden “Italya! Dolce Vita!” diyerek döndüm.
Bu yazı tam da Venedik'e gitmemize günler kala yayınlandı ve okur okumaz, daha önce günübirlik turistik bir şekilde gezdiğim bu şehirle ilgili fikirlerimi değiştirdi ve beni çok güzel bir dört günün beklediğine inandırdı beni. Mekan önerilerini birebir gerçekleştirmek için pek çaba sarf etmemiş olsak da San Marco - Rialto hattından uzaklarda bambaşka bir Venedik'in olduğunu bilmek çok iyi geldi, çok yardımcı oldu. Eline sağlık! Ben de en kısa zamanda kendi Venedik'imi yazacağım. 🙂