Baylan Pastanesi: Bir Pastane Zincirinden Çok Daha Fazlası
Herkesin sürekli acelesinin olduğu, kimi zaman bu kargaşadan beslendiğimiz ve kimi zaman ‘yeter artık’ dediğimiz İstanbul. Maarifet tam bu aslında, bu kargaşanın arasına gizlenmiş güzelliği görüp keyfini çıkarabiliyorsanız, bu şehirle gönül bağı kurabiliyorsunuz demektir. İstanbul’un keskin hatlarla çizilmiş bir karakteri var. Mücadeleci, hızlı ve anın kıymetini biliyor, haliyle ev arkadaşı olan İstanbulluların da öyle olmasını istiyor. Sadece anın kıymetini değil, ağzınızın da tadını bilmelisiniz. Zamanın iki kat hızlı aktığı bu şehirde hikayesi ve tadı güzel tatlılar yiyip, hızlıca mücadele ve keyif dolu İstanbul yaşamınıza geri dönebilirsiniz. O zaman rotamız neresi mi? Tabii ki Baylan Pastanesi.
Bugün Baylan Pastanesi deyince akıllara Kadıköy Rıhtım Starbucks ve Ekspress İnegöl Köftecisi’nin arasındaki küçük dükkan akıllara geliyor fakat burası Baylan’ın son durağı. İstanbul’da olan diğer her şey gibi Baylan Pastaneleri’nin yolculuğu da Beyoğlu’nda başladı. Kurucusu olan Filip Lenas 15 yaşında Arnavutluk’tan Türkiye’ye göç etti ve tek bir hayali vardı: iyi bir pastacı olmak.
Tarih boyunca İstanbul’un değişmeyen kuralları vardır: Ya hayallerine tutunacaksın ya da bu şehirden rotanı başka bir yere çevireceksin. Lenas, İstanbul’un kurallarıyla belli ki iyi anlaştı. İlk yıllarını bir çikolata imalathanesi olan Mulatiye’de geçirdikten sonra, 1923 yılında ilk pastanesi L’orient’i açtı. L’orient, ilerleyen yıllarda bugün bildiğimiz Baylan adını aldı.
Lenas’un tek özelliği Baylan Pastaneleri’nin sahibi olması değil, aynı zamanda Türkiye’nin ilk diplomalı pastacısı olmasıydı. Kendi pastanesini açmasının üstünden iki yıl geçmişti, Karaköy’de ikinci şubesini açtı. Beyoğlu halkıyla iyiden iyiye birbirlerine alışmışlardı. Açılan bu şube Karaköy meydanı açılırken yıkıldığı için hafızalarımıza pek yer edemedi. Yıkıldığı gibi İstiklal Caddesi’nin meşhur apartmanı Luvr Apartmanı’nın zemin katına taşındı.
Lenas, hem İstanbul’a, hem büyük emeklerle oluşturduğu Baylan’a gönülden bağlıydı. Pastane zincirlerini iki nesil devam ettirdiler. Lenas’ın oğlu Harry, Beyoğlu Baylan’da tecrübe kazandı ve eğitim almak için Viyana’ya gitti. Zuckerbaecker Schuel’de öğrenim görüp, Zaher pastasıyla ünlü Viyana’da staj yaptı. Aynı babası gibi diplomalı bir pastacı olarak, 1954 yılında Türkiye’ye döndü. Harry Lanes döner dönmez, Beyoğlu’nun kalbinin attığı Karaköy Tünel’in çıkışında, ilk gündüz bari olan “Tages Bar”ı açtı.
Lenas’un bir oğlu daha vardı, İngiltere’de işletme eğitimi alıp ülkeye döndü ve Baylan geleneğine devam etti. 1961 yılında Karaköy’e Baylan Pastanesi’ni tekrar kazandırdı. Zaman içinde farklı sebeplerle Beyoğlu ve Karaköy Baylan Pastaneleri İstanbul halkına veda etti.
Baylan iki nesil boyunca devam ettirilmiş herhangi bir pastane zinciri değil. Birçok likörlü, limonlu ve krokanlı çikolatayı İstanbul halkıyla ilk kez tanıştıranlardan biri. Baylan’ın harika tatlarından olan Kup Griye’yi hepimiz biliriz, belki evde kendiniz bile denemiş olabilirsiniz. Kup Griye’nin yaratıcı ise Haryy Lanes’ti. Eğer Kadıköy’e yolunuz düşer ise, Harry Lanes’in Kup Griye’sini mutlaka tatmalısınız.
Lenas ailesi, tam İstanbul’un istediği gibi bir ev arkadaşı oldu: Mücadele ederken, anın kıymetini de bildiler. Kendileri bugün aramızda olamasa dahi, Kadıköy Baylan Pastanesi inanın bana Lenas ailesinin bir asırlık izleriyle dolu!
Kapak fotoğrafı: Pinterest
İlginizi çekebilir: İstanbul Flaneur’den İstanbul’un En İyi Butik Pastaneleri
İlk yorumu siz yazın!