İlk yorumu siz yazın!
Beden Olumlama: Neden Bir Türlü Doğrusunu Göremiyoruz
Geçen hafta “Influencer Krizi” başlıklı bir yazı yazmıştım, kokusunu mu aldım bilemiyorum ama tam üzerine gerçek bir influencer krizi başladı. Toplum standartlarına göre kusursuz sayılabilecek bir beden ve beden olumlamaya dair samimiyetsiz bir açıklama içeren bir paylaşım ortalıkta dolaşmaya başladı ve tabii ki beraberinde yüzlerce tartışmayı getirdi. Bu sayede uzun süredir yazmak istediğim bir konuda yazmış olacağım bugün: beden olumlama. Ne olduğundan ne olmadığına, tarihine, nerden ortaya çıktığına, nasıl bu kadar yanlış yorumlandığına, ve bu akıma neden hala ihtiyacımız olduğuna tek tek değineceğim. Hazırsanız başlayalım.
Yazıya başlarken her zaman olduğu gibi şunu belirteceğim ben bir besin ve diyetetik mezunu değilim. Psikoloji mezunu biri değilim. Ancak konu bir ‘hareket’e ilişkin yani bir beslenme ya da mental sağlık tavsiyesi değil. Zaten bu yazıda bolca atıf ve benim şahsi deneyimlerimi göreceksiniz. “Bunu neden ben yazıyorum?” sorusunun cevabı ise deneyim ve birikim. Çok uzun zamandır body dismorphiayla yaşıyorum, 10 yıldan uzun süre yeme bozukluğuyla uğraştım (bitirdim diyemem bütünüyle bitten bir şey olduğuna da inanmıyorum), ömrüm boyunca şişman, kilolu, büyük beden bir kişi oldum (siz hangisinin politik olarak doğru ifade olduğunu düşünüyorsanız onu kullanabilirsiniz, benim için hiçbir farkı yok açıkçası çünkü bunlar benim için “kötü” kelimeler değil) dolayısıyla bu akımı getirip benim üzerime kurdular diyebiliriz aslında. Onun için yıllardır okuduğum, dinlediğim, öğrendiğim bazı şeyleri sizlerle paylaşacağım.
Beden Olumlama Nedir?
Bir dakika için akademisyen taklidi yapıp konuya tanımla başlayalım. Nedir beden olumlama? Konu üzerine okumayan, okuduğunu anlamayan, reddeden hatta akıma öfkeyle yaklaşan insanların beden olumlamayı şöyle hayal ettiklerini düşünüyorum: bir grup şişman insan hep beraber geniş bir koltuğa (ancak sığarız çünkü) oturuyoruz ve elimizdeki yağlı yiyecekleri yerken göbeklerimizi okşayıp genç insanları trans yağlarla zehirleyeceğimiz, şişmanların yönettiği bir dünyanın hayalini kuruyoruz. Aksi halde her bir şişman insanın gülümsediği sosyal medya paylaşımlarının altında “obeziteye özendiriyorsun” yazmasının başka bir açıklaması olamaz.
Beden olumlama, “popüler kültür ve toplum ideal fizik, görünüş, bedenin ne olduğunu düşünürse düşünsün tüm insanların pozitif bir beden algısını hak ettikleri görüşünü ifade eder“. Cambridge Dictionary de beden olumlamayı “bedeniniz nasıl görünürse görünsün onunla ilgili iyi hissetmek” olarak tanımlıyor. İki tanımda ortak ne görüyorsunuz? “Sevgi” kelimesi kullanılmıyor. Yeni insanların zannettiği ve bunun yerine beden nötrlüğü diye bir akım geliştirme ihtiyacı duyduklarının aksine beden olumlama “bedeninizi sevmeyi” ifade etmiyor daha çok “iyi hissedebilmek ve pozitif beden algısı” ile ilgili.
Beden olumlama köklerini 1960’ların sonundaki “şişmanların kabul görmesi” hareketine de borçlu. Terimin ilk kez kullanılışıysa 1996 yılında bir psikoterapist ve yeme bozukluğu tedavi sürecinde olan bir kişinin thebodypositive.org. isimli web sitesini kurmalarıyla gerçekleşiyor. (Dr. Claudia Chaves tarafından medikal yönden incelenmiş makale, Kendra Cherry)
Beden Olumlamanın Ortaya Çıkma Nedenleri ve Hedefleri
Beden olumlama da aslında tüm marjinal grup hareketleri gibi dışlanma sonucunda doğuyor. Başlangıçta “şişman”ların yaşadıkları ve toplumda gördükleri nezaketsiz muamele ön planda. Yani beden olumlama ve “şişman hakları hareketi” birlikte ilerliyor. Günümüzde ise beden olumlama tüm bedensel farklılıkları kucaklıyor. Yani temel odak halen şişmanlık gibi görünse de aslında beden olumlama; doğal saçları yıllarca beyazların yönetimde olduğu resmi kurumlarda profesyonel bulunmadığı için onları düzleştirmek, peruk kullanmak zorunda kalan siyah kadınları, saçını kaybeden kadınları, egzaması olanları, kaza / ameliyat izleri olanları, herhangi bir organını kaybetmiş olanları, çeşitli fiziksel farklılıkları olanları da kendilerine dair pozitif bir beden algısı geliştirmeye davet ediyor.
Beden olumlama hareketlerinin temel amaçları şu şekilde:
- toplumun farklı bedenlere bakışını sorgulamak
- tüm bedenlerin kabul görmesini sağlamak
- gerçekçi olmayan beden algısını ve beklentilerini ortaya çıkarmak
- insanların özgüven kazanmalarına ve bedenlerini kabul etmelerine yardımcı olmak
Beden Olumlama Ne Değildir?
Yazının bu bölümünde yukarıda direkt olarak credit verdiğim Uzm. Dyt. Begüm Beste’nin özetinden faydalanacağım. Çünkü konu bir uzman tarafından daha iyi özetlenemezdi. İlk olarak beden olumlama; obziteyi yüceltmeyi hedeflemiyor. Çünkü obez bireyler zaten ayrımcılığa maruz kalan insanlar, üstelik diyet endüstrisinin dünyanın en başarısız endüstrilerinden biri olduğu halde (diyetlerle kilo veren insanların %80’i bu kilo kaybını 12 aylık süre boyunca koruyamaz (Kaynak: Scientific American) ve diyet yapmanın sonunda tekrar kilo almayı tetikleyen temel biyolojik mekanizmalar vardır (Kaynak: Sezgisel Yeme, Evelyn Tribole, Elyse Resch, kaynak: The Biggest Loser araştırması ) böyle devasa güce sahip olduğu bir yerde obezitenin “trend” olması da mümkün değil.
Aynı şekilde beden olumlamanın kilo vermeyi, verilmesinin istenmesini kötülemek gibi bir amacı yok. Kilo vermek ya da almak yaşamın bir parçası ve “iyi”, “kötü” gibi etiketlere ihtiyacı olmaya bir durum. Ek olarak kilo vermek istemek kişinin bedenini sevmediği anlamına da gelmiyor.
Bence beden olumlama hareketinin en önemli amacı sağlığı ahlaki bir zorunluluk olmaktan çıkarması. Sosyal medyadan da bildiğimiz şekilde sevdiği bir şeyi giyen, dans eden, kendini beğendiğini belirten insanların fotoğraflarının altında mutlaka “çok sağlıksız”, “obeziteyi güzelliyorsunuz” gibi yorumlar görüyoruz. İlk olarak bir insanın sağlık durumuna fiziksel görünüşüne bakarak karar vermek mümkün değildir. İkincisi aynı endişeyi sigara içen, dev biftekler yerken fotoğraf koyan insanların fotoğraflarının altında asla görmüyoruz. Üçüncüsü şişman bir insanın bedenini “sev”diğini düşünelim, bunun ne sakıncası var? Hatta bir kişinin sağlığına önem vermediğini düşünelim, bu bizi ne kadar ilgilendiriyor? Gerçekten onu düşündüğümüz için mi müdahil olma ihtiyacı duyuyoruz? Karşıdaki kişinin ebeveyni, çocuğu, hayatının aşkı mıyız? Neden onun “sağlığını” bu kadar önemsiyoruz.
Ben şahsen bu “senin sağlığın için” yorumlarını yazan insanların hiçbir zaman gerçek bir sevgi ve endişeden yola çıktıklarını düşünmüyorum. Hayatımın en çok övüldüğüm dönemleri iki-üç ay gibi kısa sürelerde on-on beş kilo kaybettiğim dönemlerdi ve açıkça söyleyebilirim ki günde 1000 kalori bile almıyordum. Bu dönemde tuttuğum günlüklerim duruyor. Bazı günleri bir paket diyet kraker, muz ve sekiz bademle geçiriyormuşum (tam ölçüdür) spor yapmayı geçtim yürüyecek halim olmuyordu. Açtım, yorgundum, mutsuzdum, kendimden gerçek anlamda nefret ediyordum ve herkes “harika”, “sağlıklı” göründüğümü söylüyordu.
Ek olarak sağlık, sağlıklı, sağlıksız gibi kelimelerin ağzımızdan düşmediği bu dönemde bunların tam olarak ne anlama geldiğini ne kadar biliyoruz? Çünkü Dünya Sağlık Örgütü’ne göre “Sağlık bütün bir fiziksel, akli ve sosyal refah durumudur ve sadece bir hastalığın veya zafiyetin yokluğu değildir. Erişilebilecek en yüksek sağlık standardının keyfini çıkarmak ırk, din, politik inanç, ekonomik veya sosyal durum ayrımı olmaksızın bütün insanların temel haklarından biridir.” Bedenini sevmek ise çoğu insanın ona daha iyi özbakım verebilmesini sağlar, yani insanların pozitif bir beden algısı geliştirmelerini hedefleyen beden olumlamanın temelinde kişinin kendiyle barışarak bedenine daha iyi bakım verebilmesi yatıyor.
Beden Nötrlüğü
Gelelim herkesin beden olumlama karşısında tercih ettiği beden nötrlüğüne. Ben şahsen beden nötrlüğünün beden olumlama doğru anlaşılmadığı ve çarpıldığı için ortaya çıktığını düşünüyorum. Çünkü bu “şişman da güzeldir”, “her beden güzeldir”, “bedenimi kusurlarımla seviyorum” gibi kalıplar aslında başlangıçta beden olumlama hareketinin bir parçası değildi; zamanla buna evrildi. Elbette yıllık almış milyar dolar gelir elde eden ancak kimseye mental ya da fiziksel bir iyilik hali getiremeyen diyet endüstrisiyle yetiştiğimiz için kendimizi sevmek ya da bu zamana kadar alışık olmadığımız fiziksel özelliklerin güzel olduğunu söylemek bize ağır, ayıp, “uncool” geldi ve beden nötrlüğü doğdu.
Beden nötrlüğü temelde kişinin kendiyle ilgili nasıl hissettiğinin görünüşüyle ilgili olmamasına ve güzelliğin toplumdaki değerinin değiştirilmesi gerektiğine inanıyor. Yani diyor ki kişiye dair pek çok ilgi çekici şey vardır ve görünüşü bunlar arasında en önemsizidir. Bu mesajı tabii ki ben de destekliyorum. Üstelik zaten body dismophiası olan biri olarak bu görüşü kabul etmek benim için çok daha kolay. Bana ilginç gelense bu denli güzellik düşkünü bir dünyada beden nötrlüğünün beden olumlamadan daha kolay adapte edilebileceğine ve daha gerçekçi olduğuna inanılması.
Bireysel olarak “bedenimi kabul ediyorum”, “nasıl göründüğümün bir önemi yok” gibi mottoları benimsemek “bedenimi kusurlarına rağmen seviyorum, beğeniyorum” demekten daha kolay olabilir. Ama kimse kimseyi kandırmasın ki toplumsal olarak bunun kabulü beden olumlamadan bile daha zor. Herkes herkesi “güzelliğine” göre değerlendirmeye devam edecek. Bir kişinin, özellikle de bir çocuğun temsil edildiğimi görmesi bu yüzden önemli. Dolayısıyla kendini sevmek, beğenmek toplum tarafından size asla sunulmayacak bir şeyi kendinize vermenin bir yolu da olabilir.
Berger’in Görme Biçimleri’nin bir bölümünde yıllarca resimlerde kadınların erkek gözünden yansıtılması sonucunda kadınların da kendilerine nasıl erkek gözünden baktıkları anlatılıyordu. Hayatımda okuduğum en ilginç ve doğru şeylerden biriydi. Özellikle kadınlar olarak kendimizi kendi gözümüzden görmüyoruz. Kendimize ait bir güzel ya da seksi tanımımız tam olarak hala yok. Portrelerden, dergilere taşınan görselleri tekrar etmeye ve onlar gibi görünmeyi hedeflemeye devam ediyoruz.
Beden Olumlama Bitsin mi?
Ünlü bir influencerın postu üzerine beden olumlama eleştirisi furyası patlayınca yukarıdaki paylaşımı gördüm. Herhalde hayatımda okuduğum kendini en “woke” sanan ve hiç de öyle olmayan paylaşımlardan biriydi. Evet, elbette keşke kadınların fiziksel görünümlerini değil de bu paylaşımın açıklamasında hafif romantize de edilerek anlatıldığı gibi önce yeteneklerinden, başka özelliklerinden konuşsak ama realitede durum böyle değil işte. Ek olarak bir kadın şişman ve ya diğer güzellik standartlarına uymayan bir kadınsa ve aynı zamanda özel yeteneklere sahip değilse ne olacak?
Beden olumlama yerine beden nötrlüğünü tercih ediyorum diyebilirsiniz ama beden olumlama bitsin diye dev başlık atmakla olmuyor bu işler. Bu bayağı bayağı ırkçılığı artık konuşmayalım çünkü siyah-beyaz mı var “black lives matter” değil “all lives matter”, 2021 yılındayız feminizm gerek mi kaldı kadın-erkek ayrımı kalktı zaten gibi kör açıklamalarla paralel bir düşünme biçimi. Ayrıcalıktan gelen Nil Karaibrahimgilvari bir farkındasızlık (böyle bir kelime yok ama olmalı). Beden olumlama bitsin ne gerek var deyince bitmiyor. Çünkü o kişi beyaz ve 34-36 beden bir kadın olarak her yerde kabul görmeye devam ederken 38 bedenden büyük herkes, farklı etnik kökenlerden kadınlar ve erkekler, PCOS yüzünden tüylerinden rahatsızlık yaşayan kadınlar ve çeşitli fiziksel farklılıklara sahip herkes her yerde dışlanmaya, eleştirilmeye devam ediyor.
Dolayısıyla siz dahil olmayabilirsiniz, beden nötrlüğünü tercih edebilirsiniz, hep beraber toplumca o noktaya da evrilebiliriz (keşke) ama günün sonunda ben 40-42 beden bir kadın olarak kira sözleşmesi imzalarken, ticaret siciline evrak sunarken, iş görüşmesi yaparken bedenimle ilgili, fikrini sormadığım insanların yorumlarına, eleştirilerine maruz kalmaya devam ediyorum ki benim durumum olabilecek en hafifi. Beyaz ve “middle size” olarak adlandırılan bir kadın olarak toplumun güzellik algısına hala “en yakın” olanlardanım. O yüzden bence bazı yorumları gerçekten bir hareketin içinde olan, ayrımcılığa uğrayan kişilere bırakmalıyız çünkü telaffuz etmeye bayıldığımız duyarlılık ve farkındalık sandığımız kadar kolay değil. Ek olarak bedenini her haliyle sevdiği için eleştiri toplayan Ashley Graham ve Lizzo gibi insanların kaç kişiye aynaya bakabilme gücü verdiğini bilemeyiz. Unutmayın ki artık reklamlaştırılan beden olumlamadan en az yararlananlar halen o akıma gerçekten ihtiyaç duyanlar.
Kapak Fotoğrafı: blog.parfaitlingerie.com
Tüm noktalarına değinerek bende dahil birçok insanın sesi olmuşsunuz. Varoluşumuzdan mıdır bilinmez insanlar olarak her şeye keskin sınırlar çizmeyi ve dümdüz yazıldığı gibi okumayı çok seviyoruz sanırım. Beden olumlama da bunlardan biri oldu. Aslında kişinin önce kendisini kusurlarıyla sevmek ve sonra başkalarına saygı duymak olan hareket 'ben kendime bayılıyorum, sizde kendinize bayılın', 'herkes çok harika' aşırılıkları ile kirlendi maalesef. Çok uzun süre PCOS nedeni ile ileri derece sivilce savaşı vermiş ve sağlığımı yeni kontrol altına almış biri olarak söylüyorum ki; insanların kendi içinde çırpındığı sorunları samimiyetsizlikleri ile basitleştirdiler. Ben 'kendimde olumlayamadığım' problemimi çözüme kavuşturma imkanına sahip olmuşken yarının garantisini bana vermeyen bedenim ile hala iyi hissetmek için çabalıyorum. Daha büyük olumsuzluklara sahip olan veya olduğunu düşünen insanlar içinse imkansızlıkların hesaba katılmadan sizinde dediğiniz gibi 'Nil Karaibrahimgilvari bir farkındasızlık' olumlamadan öte üzüntü veriyor. Bazı kavramları sınırlandırmadığımız ve sorunları önce kendi içimizde çözebildiğimiz günlere diyelim. Sevgiler!