Belgrad Rehberi: Beyaz Şehir'de Gezilecek Yerler
Sava ile Tuna nehirlerinin seviştiği şehre eşlik etmeye hazır mısınız? Belgrad son dönemlerde seyahat tutkunları için nefis bir alternatif oldu lakin bir yandan şehrin lezzetleri anlata anlata bitirilemiyorken, diğer yandan da vizesiz seyahat ediliyor oluşu şehri hepimizin gözünde daha da cazip kıldı. Bahar ve yaz aylarında kaçamak yapabileceğiniz bu lezzetli şehri sindire sindire gezebilmeniz icin ilk yazım şehir rehberi kıvamında! İkincisi ise fazlasıyla lezzetli olacak.
Belgrad’da olmanın en mutlu yanı şehri yürüyerek dolaşabilme özgürlüğünüz. Zemun ve Ada Çiganlija dışındaki tüm bölgelere yürüyerek kolayca ulaşabiliyorsunuz. Yürümek istemediğiniz noktalarda ise kolayca çözebileceğiniz bir şehir içi ulaşım ağı mevcut. Otobüs ve tramvay duraklarında hat numaraları ve gittikleri bölgeler açıkça belirtilmiş. Eğer tercihiniz taksi olacaksa, bu tercih Belgrad için son derece ekonomik bir seçim diyebiliriz. Hatta, uzak bölgeler ve havalimanı transferleri için bir durak taksisi ile anlaşma şansı bulursanız ciddi bir zaman tasarrufu yapmış olursunuz. Şehrin ulaşım anlamındaki en büyük artısı ise, trafiksiz bir yaşama sahip oluşu. Trafiksiz, stressiz ve kesinlikle kornasız…
Belgrad; 1999 yılında kanlı bir savaş yaşamış ve bedellerini oldukça ağır ödemiş bir şehir. Şehri gezerken bir yandan savaşın ve komünizmin yoğun izlerini gözlemlerken, diğer yandan da gelişen, değişen, benim diyecek Avrupa kentlerinden bile daha medeni ve güvenli bir şehri tanıyacaksınız. İletişim kurmadığınız takdirde en basit tabiri ile kimse kimsenin umrunda değil. İletişim kurduğunuz anda ise, dünyanın en sevecen, en sıcak ve de en yardımsever insanlarından oluyorlar. İşte bu nedenle de bu şehirde müthiş bir özgürlük duygusuna maruz kalacağınızı rahatça söyleyebilirim.
Şehir, tarihi olarak Osmanlı ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’ndan kuvvetli izler taşıyan tarihi yapılara sahip. Stari Glad; şehrin en eski yerleşim bölgesi. Yaşanmışlık kokan tarihi binaları ile size kendini kolayca sevdirecek türden bir yakınlık hissi veriyor insana. Belgrad Kalesi’nin bulunduğu Kalemegdan bu bölgede bulunuyor ve sizi Kalemegdan’a ulaştıracak yollar gerçekten çok yürünesi. (Yollar sizi nehir kıyısına ulaştırdığında, Kalemegdan’a doğru yürüdüğünüz yollara çizilmiş graffitileri kaçırmayın!)
Belgrad’da Ne Yapılır?
Kalemegdan; adı üzerinde şehrin nehir kıyısında bulunan kalesinin meydanı oluyor. En önemli seyirlik yerlerden birinin bu meydan olduğu rahatça söylenebilir. Meydanın şehir manzarasına hakim bir tepede oluşunun yanı sıra, Osmanlı izleri taşıyan kale surlarının güzelliği onu kesinlikle görülmeye değer kılıyor. Meydanda bir de elinde güvercin tutan bir heykel göreceksiniz; adı Victor Anıtı olan bu heykel zamanında Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun hakim olduğu topraklara doğru bakıyor. Anıtın yapılış amacı ise, düşmana sunulan bir güç gösterisi. Ancak bana kalırsa meydanın en önemli yanı; Tuna ile Sava nehirlerinin buluşmasını izleyeceğiniz en güzel nokta oluşu… Sırf bu müthiş buluşmaya şahitlik etmek için bile şehre gitmeye değer diyebilirim.
“Nedense” kimselerin sevmediği ancak hayatının bir bölümünü okuduktan sonra beni kendine daha da hayran bırakan disiplin timsali Sırp tenisçi Novak Djokoviç Belgrad’da doğmuş. Djokoviç; Kalemegdan surlarında dolanırken göreceğiniz her tenis kortunda antreman yapmış ve amacı uğruna, değil ter dökmek adeta teriyle o kortları yıkamış biri! O yüzden öyle göz ucuyla değil de, hissede hissede bakın o güzel kortlara.
Kalenin hemen yanıbaşında bulunan park tam bir soluklanma alanı. Çimenlere yayılıp müzik dinlemek serbest. Bence içinde park/parklar bulunan bir şehre gidiyorsanız -ki Belgrad bu konuda tam bir cennet- yanınızda mutlaka kablosuz bir hoparlör olmalı. Tarih meraklıları için; Kalemegdan Park içinde Anahtar Teslim Anıtı, Fransa Şükran Anıtı, Balıkçı Çeşmesi, Roma Kuyusu, Sokullu Mehmet Paşa Çeşmesi ve Ruzica Klisesi bulunuyor.
Bölge yakınında ayrıca mucit Nikola Tesla’nın görülmeye değer müzesi, Balkanların en büyük Ortodoks Katedrali olan; Sava Katedrali ve Sırp Ortodoksları için en önemli ibadet yerlerinden biri sayılan St. Michael Katedrali de bulunuyor.
Müzeyle detaylı bilgiye ulaşmak için tıklayın.
Nikola Tesla demişken; bu dahi adamı gerçekten tanımalısınız ya da tanıyanlar daha da yakınlaşmalı. 450 rds gibi bir bilet ücreti ile Tesla’nın kişisel eşyalarını, günümüz teknolojisine ışık tutan dahiyane çalışmalarını ve hatta küllerini bile görmeniz mümkün! Mimarisine bayılacağınız müze evine sol merdivenlerden girip, sağ merdivenlerle geri çıkmanızı ve iki merdivenin buluştuğu minik balkonda hatıra pozu vermenizi de ayrıca tavsiye ederim.
Skandarlija; Belgrad’ın bohem bölgesi. Benzetmek gerekirse bizim Asmalımescit’in arnavut kaldırımlı hali denebilir. Bölge öncelikle tarihi meyheneleri ile ünlü ve bu da geleneksel lezzetlere bu bölgede kolayca ulaşabileceğiniz anlamına geliyor. Bu arada çok tatlı bir bilgi; 70′li yıllarda Paris’in Montmartre’ı ile Belgrad’ın Skandarlija’sı kardeş bölge ilan edilmiş ve Fransız sanatçılar şehre gelerek bu sokakta bir geçit töreni düzenlemişler.
Ancak söylemek gerekir ki Skandarlija kesinlikle şehrin en kalabalık bölgesi. özellikle de geceleri! Hatta bana kalırsa fazlasıyla turistik bir bölge olduğunu söylemek hiç yanlış olmaz. Ama, yine de görülmeye ve yaşamaya değer olduğunu düşünüyorum. (Vaktiniz olur da sabahın ilk ışıklarında henüz kimseler uyanmamışken sokakta dolanırsanız eminim ki semtin bohem havasını çok daha fazla içinize çekebilirsiniz.)
Knez Mihajlova; şehrin alışveriş caddesi. Bir nevi bizim İstiklal Caddesi gibi. Caddenin bir ucunda Kalemegdan Parkı, bir diğer ucunda ise Cumhuriyet Meydanı bulunuyor. Bu iki üç arasındaki tüm ara sokaklar ise; yeme, içme ve alışveriş dükkanları ile sarmalanmış durumda. Kalabalık ama keyifli bir cadde diyebilirim ve tuhaftır ki insana hiç turistik bölge hissi vermiyor. (En azından bana vermedi.)
Cumhuriyet Meydanı, şehrin tam olarak merkezi. Meydandaki at heykeli ile ilgili ilginç bir detay var; aslında atın üzerinde olan adam Belgrad’ı Osmanlılardan kurtaran kahraman komutan Prens Mihailo. Ancak bu detaya rağmen halk heykelden sadece “at” olarak bahsediyor. Meydana yakın bir konumda olan ve Prens Mihailo’nun eşinin adı ile anılan Prenses Ljubiçe Sarayı yine şehrin görülmeye değer yapılarından. Tam bir Balkan mimarisi örneği olan sarayın özellikle içindeki hamamı pek görülesi diyorlar.
Terazije Meydanı için size vereceğim en keyifli tavsiye; Hotel Moskva. Zamanında Einstein, Hitchcock, Robert de Niro ve Jack Nicholson gibi bir çok ünlüyü de ağırlayan otel için “şehrin havalısı” diyebiliriz. Fiyatları şehir ortalamasının oldukça üzerinde olsa da, bu otelin lezzetli kahvaltısını deneyimleyip, Balkanlarda pek meşhur olan Ahmad Tea’yi yudumlamalısınız.
Strahinjiça Bana; Republic meydanından kısa bir yürüyüş ile ulaşabileceğiniz upuzun bir cadde. Sabah kahvesi, öğle yemeği, akşam üzeri atıştırmalığı ya da aperitif için Belgrad gençliğinin takıldığı hareketli bölgelerden biri. Caddenin ara sokaklarında da cidden çok alternatif mekanlar bulunuyor. Bu arada cadde, gençlerin süslenip püslenip kendilerini göstermeyi sevmelerinden ötürü “Silicon Valley” adıyla da anılırmış.
Tasmajdan Parkı; Vracar bölgesinde bulunuyor. Uzun yürüyüşleriniz sonrası dinlenmek ve her fırsatta spor yapan dinamik halkı gözlemlemek için keyifli bir seçim diyebilirim. Ayrıca parkın hemen yanıbaşında Ortodoks kilisesi olan St.Mark’s Church bulunuyor. Dışarıdan bakıldığındaki görkemi kadar geniş bir iç hacmi olmasa da; kilisenin dış kısmında bulunan bölmelerde mum yakmak ve dileklerinizi mum ışığına fısıldamak huzur verici.
Vracar bölgesine gitmişken eğer ilgi alanınıza giriyorsa, Otomobil Müzesi’ne uğramanızı ve Bratislav Petwoviç’e ait klasik araba koleksiyonunu görmenizi şiddetle tavsiye ederim. (Adres: 30, Majke Jevroşime St.)
Beton Hala; şehrin bir nevi Karaköy hattı gibi. Depolar arasında sıkışmış canlı müzik mekanları ve keyifli restoranları var. Çok sevilesi!
Zemun ise yeni Belgrad’ın kordon boyu denebilir. Nehir kıyısında bulunan cafe ve restoranları, tek katlı şirin evleri ile tam bir yazlık havasında. Yeni şehir bölgesi denince insanın aklına hemen kocaman, çok katlı ve sevimsiz binalar gelse de; Zemun Avusturya etkisinde kalmış mimarisi ile bizi oldukça şaşırtıyor. Daracık arnavut kaldırımlı sokaklarından ulaşılan Gardos Kulesi ve kulenin merdivenlerini soluk soluğa tırmanarak ulaşılan şehir manzarası çok etkileyici. (Gardos Kulesi’nin duvarlarını karalamadan dönmeyin!)
Zemun mimarisi yanında balık restoranları ile de oldukça ünlü. Burada yaşadığım lezzet şölenini bir sonraki yazımda detaylıca anlatacağım ancak şimdilik Belgrad’daki bir gün ve gecenizi bu bölgeye ayırmak hem görsel, hem de lezzet anlamında fazlasıyla anlamlı olur demek yeterli.
Ada Çiganlija; Belgrad’ın sayfiye bölgesi. Sava nehrine kıyısı olan ada; ziyaretçilerine plaj, şu sporları, yeme-içme, bunge- jumping ve bisiklet kiralama gibi aktiviteler sunuyor. İsterseniz gün boyu bu aktivitelerle doğa ile iç içe olabilir ya da adanın plaj işletmelerinde oldukça haraketli bir gün geçirip, günü geceye hatta geceyi de sabaha bağlayabilirsiniz.
Ada Çiganlija’ya merkezden otobüs ile 15/20 dk gibi bir sürede ya da taksi ile 7-8 dakikada ulaşabiliyorsunuz. “Nehirde yüzmek” için benim kadar heyecan yapacaklara da bir notum var; Sava nehrinde yüzmek; Ege Denizi’ne kıyısı olan bir ülke vatandaşı için çok heyecanlı bir aktivite değil. Ağustos’un kavurucu sıcağına rağmen ayaklarımızı suya sokmanın dışına çıkmak istemediğimizi dürüstçe söyleyebilirim. Suyun görüntüsü oldukça sevimsiz olduğundan plajlarda bronzlaşmak, su sporları yapmak ya da duşlarda serinlemek daha cazip gelecektir.
Şehrin heybetli postanesini görmenizi kişisel olarak tavsiye ediyorum. Hatta siz de kendinize bir kart atın da seyahatiniz geri dönüşünüzde daha bir anlam bulsun.
Şehrin diğer iki heybetlisi ise; Stari Dvor yani eski saray ile onun yeni hali olan Novi Dvor. Bana kalırsa çok özellikli binalar değiller ancak görsel olarak bahçeleri pek renkli ve düzenli.
İçinde bulunup, bir tarihi deneyimlemek için Tram 2 ile şehir turu yapmak Belgard’ın olmazsa olmazı! Bu tur sayesinde şehrin savaş sırasında bombalanmış ve ibret olsun diye o şekilde bırakılmış binalarını görebilirsiniz. Ayrıca tramvayda tatlı bir Sırp teyze görürseniz, birbirinizin dilini anlamayacak olsanız dahi konuşmayı deneyin! Gününüz aydınlanacak, güvenin bana 🙂
Şehrin önemli tarihi yapılarını bisiklet turları ile gezmek cebinizde tutacağınız artı bir tavsiye olabilir. Yürümek benim nazarımda her halükarda birincil seçim olsa da, böyle bir fırsatın varlığını bilmek güzel! Bu turlara Knez Mihajlova caddesi üzerinde bulunan acentelerden kolaylıkla ulaşabilirsiniz.
Dönüş gününüz için enteresan bir müze önerisi daha vermek istiyorum. Nicola Tesla Havalimanı’nın hemen yanıbaşında Müzej Vazduhoplovstva bulunuyor. Burası bir havacılık müzesi. Müzede birçok önemli uçak modelinin parçalarını görebileceğiniz gibi, NATO bombardımanında düşürülmüş F-117 ve F-16′ların parçalarını da görme şansı bulabilirsiniz.
Son olarak Belgrad senin için nasıl bir şehir derseniz, kocaman ve sevimsiz binaların avlularında bulduğum küçük mutluluklar derim. Şehir tam olarak avlulara saklanmış durumda. O nedenle binaların avlularına girin, koklaya koklaya sevimli bahçeleri, lezzetli mekanları ve caz müziğine hayran bir halkın müzik zevkini buralarda keşfedin!
Belgrad yeme içme notlarımda görüşmek üzere…
İlk yorumu siz yazın!