Berlinale ve Merak Uyandıran 10 Film: Bu Kez Çevrimiçi
Berlin Film Festivali namıdiğer Berlinale, dünya sinemasının kalbinin attığı, Avrupa’daki o üç büyük ve köklü film festivalinden biri. Geçtiğimiz yıl ilk kez yerinde deneyimleme fırsatı bulduğum festival, benim için pandemi öncesi dönemdeki son büyük etkinlik olmuş, Berlinale’nin hemen ardından gelen yılın diğer film festivalleri iptal, erteleme ve format değişiklikleriyle yüzleşmişti. Şartlar halen 2020’nin ilk günlerindeki gibi olmadığından, Berlinale de bu yıl hibrit bir formatta izleyici karşısına çıkmayı seçti. 1-5 Mart tarihleri arasında dünyanın dört bir yanındaki basın ve sektör çalışanlarının erişebildiği çevrim içi gösterimlerle başlayacak festival, yaz aylarında fiziksel gösterimlerle devam edecek. Festivali ilgiyle izleyeceklerden biri olarak, programın öne çıkanlarını, seçkide en çok merak ettiklerimi bu listede topladım. İleriki aylarda farklı seçkilerde karşınıza çıkabilecek bu filmleri şimdiden listenize eklemenizi öneriyorum.
71. Berlin Film Festivali: Ana Yarışma Filmleri
Bad Luck Banging or Loony Porn | Radu Jude, Romanya
Daima ilgimi çeken çağdaş Romanya sinemasının, üslubuyla ve hikaye anlatımıyla her seferinde şaşırtan temsilcilerinden Radu Jude‘nin yeni filmi Berlinale yarışma filmleri arasında dikkat çekenlerden. Maskelerin hayatımızın bir parçası olduğu, sosyal medya ile hayatlarımızın geri dönüşü olmayan bir eşiği çoktan atladığı günlerde, yani tam olarak bugünlerde geçen Bad Luck Banging or Looney Porn‘un merkezinde sosyal medyada yayılan bir seks videosu var. Film, bu videoda maskeli olmasına rağmen kimliği belli olan bir öğretmenin toplumun eleştirilerinin ve komplo teorilerinin hedefi haline gelmesini konu alıyor.
A Cop Movie | Alonso Ruizpalacios, Meksika
Güeros ve Museo filmleriyle sağlam bir çıkış yapan Meksikalı yönetmen Alonso Ruizpalacios‘un yeni filmi A Cop Movie, kurmaca ve gerçeği birbirine karıştırıyor. Meksiko şehrinde polis olmanın ne anlama geldiği sorusu üzerine giden yönetmen, teşkilatın içine girerek polis rolü oynayan filminde şehrin sokaklarına ve polis kimliğine farklı bir açıdan bakıyor.
I’m Your Man | Maria Schrader, Almanya
Oyuncu kimliğiyle tanıdığımız, ardından geçtiğimiz yıl başarılı Netflix mini-dizisi Unorthodox‘un yönetmeni olarak bu alandaki rüştünü de ispat etmiş Maria Schrader‘in yeni filmi, Berlin’deki görkemli müze Pergamonmuseum’da çalışan bir akademisyenin projesine fon sağlamak için katılmayı kabul ettiği sıra dışı bir deneyi konu alıyor: Alma, üç hafta boyunca, karşısındakinin ideal partneri halini almaya programlanmış bir robotla yaşıyor! Toni Erdmann ile tanıdığımız Sandra Hüller‘in de oyuncuları arasında yer aldığı film, aşk ve ilişkiler konusuna tuhaf ve fütüristik bir bakış atacağa benziyor.
Next Door | Daniel Brühl, Almanya
Ünlü Alman oyuncu Daniel Brühl’ün yönetmenliğini üstlendiği bu ilk filmin ana karakteri, mükemmel bir hayata ve ideal bir düzene sahip ünlü bir oyuncu olan Daniel. Daniel, Berlin’in soylulaştırmaya maruz kalmış, ‘yükselen’ ve ‘gelişen’ mahallesi Prenzlauer Berg’de yaşıyor. Bir yaz günü bir bara giren Daniel’in hayatı kökten değişiyor çünkü toplumsal eşitsizliğe ve soylulaştırmaya isyan eden ve onu eylemlerinin hedefi olarak seçmiş bir mahalleliyle karşılaşıyor. Daniel Brühl‘ün ilk yönetmenlik deneyimini merak ettiğim kadar, başrolde kendisinin yer aldığı ve ona Peter Kurth ve Vicky Krieps gibi isimlerin eşlik ettiği oyuncu kadrosu da ilgimi çekti.
Petite Maman | Céline Sciamma, Fransa
Berlinale programından tek bir film izleme şansım olsa, sanırım Céline Sciamma‘nın yeni filmini seçerdim. Tomboy ve Bande de filles / Girlhood filmleriyle kalplerimizi fethedip, üzerine bir de geçtiğimiz yıl Portrait de la jeune fille en feu / Portrait of a Lady on Fire gibi bir başyapıta imza atmış yönetmenin yeni filmi, Petite Maman. Film, büyükannesini yeni kaybetmiş sekiz yaşındaki Nelly’nin, annesinin çocukluğunun geçtiği eve yolculuğunu konu alıyor. Küçük kız, burada bir yandan annesinin geçmişiyle tanışır, onun anılarıyla karşılaşırken bir yandan da kendi anılarını biriktirmeye başlıyor. Gözlerimin bir yandan da, yönetmene bir kez daha eşlik eden görüntü yönetmeni Claire Mathon’un işçiliğinde olacağı kesin.
Panorama Filmleri
All Eyes Off Me | Hadas Ben Aroya, İsrail
Birkaç yıl önce ilk filmi People That Are Not Me filmiyle kendini bul(ama)ma konusundaki en gerçekçi büyü(yeme)me hikâyelerinden birini anlatan İsrailli oyuncu ve yönetmen Hadas Ben Aroya‘nın yeni filmi, yine kendini kaybolmuş hisseden bir genç kadınla ilgili. Yönetmen, hamile bir genç kadın olan Danny, haber vermeyi bir türlü başaramadığı müstakbel baba Max ve Max’in kız arkadaşı Avishag arasındaki tuhaf üçgenden hareketle, bugününden emin ama geleceği hakkında hiçbir fikri olmayan bir kuşağı muhtemelen yine çok iyi bir şekilde gözlemliyor.
Okul Tıraşı | Ferit Karahan, Türkiye
Berlinale’nin en sevdiğim bölümlerinden Panorama’nın bu yılki filmlerinden biri de Türkiye’den Ferit Karahan‘ın Okul Tıraşı filmi. Filmde, katı disiplinli ve izole bir yatılı okulda okuyan ve arkadaşını hastaneye ulaştırmaya çalışan Yusuf, önce bürokratik engeller, ardından hava şartları nedeniyle bunu başaramıyor ve bu çaresizlik hali, hesaplaşmaların ve sırların gün yüzüne çıkmasına neden oluyor.
Berlinale Special Galaları
Best Sellers | Lina Roessler, Kanada
Bir yanda hâlâ daktilo ve çevirmeli telefon kullanan, aksi, küfürbaz ve huysuz bir yazar, bir yanda ailesinden miras kalan yayın evinin başına geçmiş, fakat her geçen gün düşen kitap satışları nedeniyle zor durumdaki genç bir yayıncı… Lina Roessler‘in ilk filmi, Michael Caine‘in canlandırdığı yazarın, Aubrey Plaza‘nın canlandırdığı genç yayıncıya yardımcı olmak için son bir imza ve tanıtım turuna çıkmayı kabul etmesini konu alıyor. İkilinin bu macerasının, kimi zaman absürt kimi zaman yürek ısıtan bir yol hikayesine dönüşeceğini öngörmek zor değil.
Je suis Karl | Christian Schwochow, Almanya
Ailesini Berlin’deki bir terör saldırısında kaybettikten sonra teselliyi karizmatik genç adam Karl ve onun bir parçası olduğu genç aktivist grupta bulan Maxi, kendisini gücün el değiştirmesi için çalışan politik bir hareketin içinde bulur. Önce Berlin’i, ardından Prag’ı, ardından Strasbourg’u ve nihayetinde tüm Avrupa’yı etkisi altına almayı planlayan bu grubun hikayesi bana geçtiğimiz yılın sevemediğim filmlerinden And Tomorrow the Entire World‘ü çağrıştırsa da, genç, karizmatik ve yakışıklı oyuncu Jannis Niewöhner‘in varlığı filmi bir hayli çekici kılıyor.
Language Lessons | Natalie Morales, ABD
Amerikan bağımsız sinemasını ve bağımsız televizyon yapımlarını takip ediyorsanız, kesinlikle aşina olduğunuz iki yüzü bir araya getiren bu film, üstüne üstlük içlerinden birinin yönetmenliğinde: Natalie Morales‘in başrolünü Mark Duplass ile paylaştığı, bu ilk filmi Language Lessons, eşinin sürprizi olan İspanyolca derslerine trajik bir ayrılığın ardından devam etme kararı alan Adam ile İspanyolca öğretmeni Cariño arasındaki bağı konu alıyor. Komedi ve drama arasında gidip gelen, o duygusal bağımsız filmlerden birini izleyeceğime eminim.
10 filmlik bir liste yapmayı kafaya koyduğum için, prömiyerlerini çoktan farklı festivallerde yapmış, hatta kısa zaman sonra genel gösterime girecek iki önemli gala filmini listeden çıkardım. Fakat adlarını anmadan geçmeyeyim: senaryosunu absürt edebiyatın önemli temsilcilerinden Patrick deWitt‘in kendi romanından uyarladığı, Michelle Pfeiffer ve Lucas Hedges‘ı buluşturan Azazel Jacobs imzalı French Exit ve halihazırda oyuncuları Tahar Rahim ve Jodie Foster‘a birer Altın Küre adaylığı getirmiş, 11 Eylül saldırıları sonrası teröristlik suçlamasıyla Guantanamo hapishanesinde tutulan bir mahkumu gönüllü olarak savunan bir avukatın yaşadıklarını konu alan Kevin Macdonald imzalı politik gerilim The Mauritanian.
Festivalde ayrıca Forum, Forum Expanded, Encounters ve Generation bölümlerinde yüzlerce film, çevrim içi gösterimlerle ilk kez izleyici karşısına çıkacak. Bunun yanı sıra Bunun yanı sıra, özellikle HBO yapımı It’s a Sin‘in dikkat çektiği Berlinale Series bölümünde, altı dizi; Berlinale Shorts bölümünde ise 20 kısa film gösteriliyor. Bu yıl, Hays Kuralları etkisindeki sansürlü dönemde öne çıkan komedi performanslarıyla Mae West, Rosalind Russell ve Carole Lombard‘ın rol aldığı, 1923-1943 yılları arasında çekilmiş 27 filmden oluşacak Retrospective bölümündeki filmler ise yalnızca yaz aylarındaki fiziksel festivalde gösterilecek.
İlk yorumu siz yazın!