Gözlerimi kapadığımda Beykoz Koyu, Beykoz Çayırı ve Boğaz’ın mavi suları yeşille bütünleşmiş bir tablo olarak canlanıyor. Geçmiş ve geleceğin birleştiği ,tarihin ve doğanın tanıklık ettiği bu güzel lokasyonda uzun bir yolculuk yapıyorum. Etrafı ormanla çevrili olan bu semtin yerleşiminin uzun zaman önceye dayandığı biliniyor. Semtin bilinen ilk adı da Amikos. Sonrasında Yıldırım Bayezid tarafından 1402 yılında “Beylerin Köyü” anlamına gelen Beykoz olarak değiştirilmiş. Adına şiirler yazılmış bu semte bu gün kendisine hayran bırakan, bahçesinde saatlerce zaman geçirdiğim Beykoz Mecidiye Kasrı’ndan sizlere de bahsetmek istedim.

Beykoz Mediciye Kasrı

Beykoz Mecidiye Kasrı İstanbul’un en eski yapılarından biri olarak biliniyor. Yeni bir üslupla yapılmış ve ilk kagir yani taş yapı olarak geçiyor. Yapı Sultan Abdülmecid için Kavalalı Mehmed Ali Paşa tarafından 1845 yılında yaptırılmaya başlanmış ve Paşa vefat edince1854’te oğlu Said Paşa tarafından tamamlatılarak Padişah’a hediye edilmiş. Mecidiye Kasrı’na geldiğimde bahçesi beni fazlasıyla büyüledi diyebilirim. Öyle ki dakikalarca içeriye giremedim ve yapının çevresinden dolaşıp durdum. Bir tarafta Beykoz çayırı bir tarafta Beykoz koyu bir tarafta Boğaziçi… Fışkiyeli su havuzları, Veymut Çamı, Manolya Ağaçları ve birbirinden farklı bitkiler ilk dikkatimi çeken ayrıntılar oldu. Ayrıca kasrın bulunduğu yerden kat kat aşağıya doğru uzanan bir şekilde tasarlanmış bahçesi. Öğrendiğim kadarıyla ilk yapıldığı yıllarda Sultan tarafından günlük konaklamalarda biniş kasrı olarak, sonraki dönemlerde ise yabancı devlet erkânı ve elçi ağırlamak amacıyla kullanılmış.

img_4736-2
Mecidiye Kasrı | Fotoğraf Kaynağı: Tuba Nil Dengiz

Havuz ve selsebilleri olan yazlık köşklere serdâb köşkü denirmiş. İşte Beykoz Mecidiye Kasrı’da bunun en güzel örneklerinden bir tanesi. Hem içerde hem de dışarda mermer taşlar göreceksiniz. İtalya’dan getirtilen taşlar ve yerli beyaz mermer taşlar cephelerde kullanılmış. Kasır iki katlı tasarlanmış. Ön cepheye baktığımızda neo-klasik bir tarzın hakim olduğunu görüyoruz. Zeminlerde kullanılan parkeler ,varaklı mobilya takımları, şamdanların üzerindeki işlemeler, beyaz ve kırmızının bazen de bordo renklerinin hakim olduğu büyük kristal  avizeler, Hereke kumaşlarından döşeme ve perdeler, Baccarat vazoları ve meşenin farklı noktalarda kullanımı hemen dikkatinizi çekecek ayrıntılar arasında.

Kızıl ya da yeşil renkli, damarlı ve çok sert bir porfir türü mermerlere somaki deniliyormuş ben de gezerken öğrendim. Kasrın içerisindeki süslemelerde somakileri sizler de göreceksiniz. Biraz da bahçesindeki mimariden bahsetmek istiyorum. Beykoz Mecidiye Kasrı denizden başlayarak teraslar halinde yükselen bir bahçe düzenine sahip. Kasrın üzerinde yer aldığı set bahçesi dışında bütün set bahçelerinin duvarları kaba yonu taş ile örülmüş. Üçüncü set bahçesini taşıyan duvarlar düşey bir taşıyıcı olan payandalar ile desteklenmiş. Bahçede ayrıca farklı su ögeleri var. Kasrın bulunduğu beşinci set bahçesinde, kasrın dört cephesine karşılıklı gelecek şekilde dikdörtgen havuzlar bulunuyor. Havuzun çevresine baktığımızda çakıl taşı ve farklı geometrik şekillerde kesilmiş taşların kullanıldığını ve mozaik döşemelerin olduğunu görüyoruz. En alt bahçe olan birinci set bahçesindeki havuzun kenarları yapay kayalarla hareketlendirilmiş ve bu havuz bitki yetiştirmek için yapılmış.

Son olarak gezerken dinlediğim bir anıyı sizlerle paylaşmak istiyorum. Sultan Abdülaziz, 15 Ekim 1869 tarihinde kendisini ziyaret için İstanbul’da bulunan Fransız İmparatoriçesi Eugénie’yi Beykoz Mecidiye Kasrı’nda misafir etmiş. Ordunun geçit törenini izletmiş. Yollar Türk ve Fransız bayrakları ile süslenmiş ve askerler bu yol boyu dizilmiş. İstanbul halkı bu tarihî töreni görmek için kara ve deniz yolu ile Beykoz’a gelmiş. Sizlerin de bu harika kasrı görmenizi çok isterim. Geldiğinizde mutlaka kulaklık/dinleme cihazlarından alın lütfen. Çünkü oda oda tüm detayları dinleyerek ve anı yaşayarak gezmek daha farklı oluyor. Bahçesinde vakit geçirin, Boğaz’ı izleyin. Bir kahve molası için de Boğaziçi manzaralı kafesinde oturmayı unutmayın. Sevgiler.

Kapak Fotoğrafı: Tuba Nil Dengiz

İlginizi çekebilir: Tuba Nil Dengiz’den Küçüksu Kasrı