Beyoğlu Hâlâ Yaşıyor! – Magger’lar Beyoğlu’nu Anlatıyor Vol.2 (Gece)
Yıllar boyunca Beyoğlu’nda çok vakit geçirdik, çok güzel anılar biriktirdik. Ve yaklaşık bir yıldır başta İstiklal Caddesi olmak üzere Beyoğlu’nun değişen yüzü ve sevdiğimiz mekanların bir bir kapanıyor oluşu bizi çok üzüyor. Yine de, sevdiğimiz birçok mekanın, dükkanın, kafenin, galerinin vs. hâlâ varlığını sürdürdüğünü, direndiğini, her şeye rağmen ayakta durmaya çalıştığının da farkındayız. Bu yüzden bu durumu hızlıca kabullenip odağımızı tamamen farklı semtlere kaydırmak yerine Beyoğlu’ndan elimizden geldiğince bahsetmeye devam etmek istiyoruz!
Bu hafta Beyoğlu’nun geceleri renklendiren mekanlarını; restoranlarını, barlarını, şarap evlerini, pub’larını magger’lara sorduk, sizin için anlattılar:
Yazının ilk bölümünü buradan okuyabilirsiniz.
Nurdan Gündoğdu‘nun Önerisi Kum Saati
Fotoğraf: tripadvisor.com
Çocukluğumdan beri hayatımın büyük bir kısmı Beyoğlu’nda geçti ve en az gündüz vakit geçirmek kadar, akşamları da huzurlu, eğlenceli ve keyifli zamanlar geçirmek beni hep mest eden şeylerden oldu. Akşamları hem müzik dinlemek hem de bir şeyler içmek için yıllardır Kum Saati’ne gidiyorum. Asmalı’nın kalabalık halinden uzakta (tabii bu kalabalık eskide kaldı ne yazık ki), kendi karakterinde kalan özel mekanlardan. Öncelikle Blues dinlemek için koşa koşa gitmenizi tavsiye ederim. Müzik dinlemek istemezseniz de, dışarıdaki masalarda oturup koyu sohbete girebilirsiniz! Evet, nedense hep derin bir muhabbet döndürülüyor burada. Müdavimlik algısını en yükseklerde hissettiğim için de Kum Saati’ne gidip, bir masaya kurulduğumda evin arka odasındaymışım gibi geliyor. Benimki nasıl bir ev hayal edin işte. 🙂
Beyoğlu’na dair anılarım/ız kalbimde ve aklımda kaldığı sürece Beyoğlu’na bir şey olmaz bence. Değişir ve biz bunu beğenmeyiz belki ama anlata anlata bitiremeyeceğimiz bir Beyoğlu bizimle birlikte devam edecek. Tıpkı aile büyüklerimin anlattığı eski Beyoğlu, Pera gibi. Tabii elbette, yaşananlar sadece anılarda kalmasın diye de Beyoğlu’na gitmeye hep devam!
Deniz Yılmaz Akman‘ın Önerisi Mikla
Eğer gün batımında hafif bir esinti eşliğinde kokteyl içmek istersem gideceğim mekan Mikla Bar. Terasından izlediğim İstanbul manzarası, bu şehirde yaşamanın farkına varamadığımız ama aslında hep bir yerlerde olan o mutluluk hissini bana bir kez daha hatırlatıyor. Orhan Pamuk esintili “Benim Adım Kırmızı” kokteylini yudumlarken o an orada olmaktan, İstanbul’u kabullenmekten ve zamanın ağır ağır ilerlemesinden mutluluk duyuyorum.
Deniz Özdağ’ın Önerisi James Joyce Irish Pub
Beyoğlu’na gece gittiğimde ise eski günleri pek kalmasa da hala James Joyce Irish Pub’a gitmeyi çok seviyorum. Üniversite yıllarında bir mor ve ötesi konseri öncesi keşfedip de girdiğimiz mekana amatör grupları dinlemek, bol bol bira içmek ve Beyoğlu’nun gece havasını koklamak için gitmek çok keyif veriyor.
Rana Kelleci’nin Önerisi Solera Winery
Fotoğraf: cool-cities.com
Galatasaray Lisesi’nin yanından Tophane’ye inen sokakta bulunan ufacık sevimli bir pizzeria… Pizzeria dememin nedeni pizzacı diyemeyecek kadar havalı olmak değil, buranın gerçek bir İtalyan pizzeria’sı tadı vermesi. Arkadaş tavsiyesiyle tanıştığım, sonra uğrak mekanım haline gelen restoranı tercih etme sebebim Kapadokya’dan getirdikleri tatlı mı tatlı misket şarabı. Solera, incecik pizzaları ve şahane şaraplarıyla çok keyifli bir akşam tercihi. Ek olarak mezelerinin de çok iyi olduğunu ve fiyatların çok uygun olduğunu da eklemem gerek.
Naz Kavas’ın Önerisi Sahrap Pera
Asmalımescit Mahallesi’nde, General Yazgan Sokak’ta, geniş, ferah, şık bir mekan arıyorsanız Sahrap Pera’ya koşun. Sahrap Soysal’ın mekanı olan Sahrap Pera’nın kapısından girdiğiniz an misafirperverliği hissedeceksiniz. En güzel şarkılar eşliğinde güzel bir masaya yerleşin ve kendinize menünün büyüsüne kaptırın. Anadolu lezzetlerini, modern tatlarla birleştiren bu mekanda harika mezeleri, zeytinyağlı çeşitleri ve ana yemeklerini mutlaka tatmalısınız!
Ceyeka’nın Önerisi Varuna Gezgin Cafe del Mundo
İstiklal Caddesi’nin “ah o eski günleri”nden bahsederken Cuma akşamları, tüm hafta sonu sabahlara kadar nasıl hareketli olduğu da ballandıra ballandıra anlatılıyor. Ne yazık ki ben o hallerini göremedim. Ancak birkaç yer kalmış Cuma akşamlarının keyfini çıkarabileceğimiz. Biz de bilmiyorduk. Ta ki bir cuma akşamı iş çıkışı nereye gitsek çok uzak olmasa diye Foursquare’de etrafı tarayana kadar. Varuna Gezgin sırt çantalı bir gezgin grubunun açtığı cafelerin İstanbul ayağı. Mekana adım atar atmaz etrafınızda dünyanın birçok yerini hatırlatan objelerle içiniz kıpır kıpır oluyor. Her tarafta bir sürü ülkenin bayrakları, plakaları… Sırt çantanızı alıp, dünyayı adım adım gezme hissi kaplıyor insanı. Özellikle terasına çıktığınızda karşınızda muhteşem deniz manzarasıyla size huzurlu bir İstanbul akşamı sunuyor. İstanbul’u İstanbul yapan boğaz havasını almanızı sağlıyor İstiklal’de gidilecek hiçbir yer kalmamış diyorsanız bu yazıyı okuduktan sonra bir kez daha düşünün.
Lisya Kalma’nın Önerisi Veranda Pera
Veranda Pera, Pera Palace’in karşısında leziz mezeler yiyebileceğiniz, yanında rakı veya şarapla keyif yapabileceğiniz bir mekan. Yemek boyunca eski Türkçeleri şarkıları dinleyip, belirli bir saatten sonra tempo hızlanınca hasret kaldığınız şarkılarla dans edebileceğiniz, bolca çoşabileceğiniz Veranda’ya kalabalık bir grup giderseniz çok eğlenceğiniz garanti!
Veranda dışında Meşrutiyet Caddesi’ne ses ve enerji veren, DJ’lerin canlı performans gösterdiği Baylo’yu da tavsiye ediyorum.
Beyoğlu deyince Yeni Lokanta’yı da unutmamak lazım. Kumbaracı Yokuşu’nun başındaki bu muhteşem restoranın menüsü dillere destan. Leziz kokteyllerle kendinize ödül vermek için Yeni Lokanta’yı her zaman tercih edebilirsiniz.
İlk yorumu siz yazın!