The Skin I Live In (İçinde Yaşadığım Deri): Bir Bedende Kaç Kişiyiz?
Pedro Almodovar, ilk kez 1987’de Berlin’de Law of Desire ile adını duyurmaya başlayıp, 1999’da Cannes Film Festivali’nde en iyi yönetmen ve senaryo dalında ödül kazanarak devam eden ve son olarak 2003’de “Talk to Her/Konuş Onunla” ile en iyi senaryo Oscar’ına layık görülen, başarılı bir yönetmen ve senarist. Şehvetli ve parlak renkleri tuvaline işlemeye çalışan Almodovar, bu filminde kadın merkezli melodram bir hikaye ile baş başa kalmamızı sağlıyor.
Gizemli bir bilim adamı, deri parçaları, saklı bir intikam, kişisel fanteziler… The Skin I Live In/İçinde Yaşadığım Deri, klasik bir korku filmi tarifindeki bütün malzemeleri içine katarak, bizi birçok önermenin ve beklentinin arasında yalnız bırakıyor. Almodovar’ın 21 yıl sonra tekrar bir araya geldiği Antonio Banderas tarafından canlandırılan Dr. Robert Ledgard, gözyaşları tükenmiş kalbini onarmaya çalışırken, bir yandan da insan bedenlerini ve onlar üzerindeki gücünü acısıyla birleştirmeyi başaran bir doktor olarak ana sahnede yerini almakta.
Film, İspanya’nın Toledo kentinde büyük bir konakta esir tutulan güzel Vera (Elena Anaya)’nın dünyasına konuk olarak başlıyor. Ayak parmaklarından çenesine kadar vücudunu sıkıştıran, ten rengi bir kostüm giyen Vera, onlarca rutini ve çalınmış özgürlüğü ile konağın yürüyen bir mobilyası olarak yaşamakta. Vera’nın hayatını kurduğu sistemle an be an izleyen Dr. Robert, geçmişindeki sırları ve Vera’ya olan zaafları yüzünden cinsel tepkilerine engel olamamaktadır. Bilimsel çalışmalarını yapay deri üretimi üzerine yoğunlaştıran Dr. Robert’in istekleri ve Vera’nın derisi altına sıkışmış gerçekler ile beslenen büyük bir trajedi ile karşı karşıyayız…
Film boyunca yüz hattındaki soğuk ve acımasız tavrını bir saniye olsun değiştirmeyen ve zor bir karaktere bürünen Banderas, 50’li yaşlarının ve 30 yıla yaklaşan sinema kariyerinin olgunluğu ile harika bir oyunculuk sergiliyor. İspanyol yıldızın Almodovar ile yeniden buluşması göz kamaştırıyor diyebiliriz. Başroldeki bir diğer isim, Anaya’ya gelecek olursak: Kendisini ilk kez Room in Rome/Roma’da Bir Oda filminde izlemiş ve oyunculuğundan çok etkilenmiştim. Sıra dışı ve zor rollerdeki performansı ile ne kadar yetenekli olduğunu burada da göstermiş oldu. Ayrıca, Almodovar’ın iş birliği ile cesurca sergilenen harika bir fiziğe de sahip olduğunu söylemeden geçemeyeceğim.
The Skin I Live In/İçinde Yaşadığım Deri, akıcı senaryosu sayesinde 117 dakika boyunca farklı duygular içinde yolculuk etmemizi sağlıyor. Bilimsel sahnelerin uzunluğu dışında filmde sıkıcı gelen bir şey yok diyebiliriz. Bu konuda Almodovar’ın yönetmen zekâsını tebrik etmek gerekiyor.
İlk yorumu siz yazın!