Bir Nefes Alaçatı: Kurabiye Otel
Alaçatı’ya gitmek hiç bir zaman kötü bir fikir olamaz. Nisan’da gitmek ise benim için farklı bir deneyim oldu. Daha önce hep yaz sezonunda akın akın insan kalabalığında gördüğüm Alaçatı’nın dingin bahar günlerine şahit olmanızı şiddetle tavsiye ederim.
Bugüne kadar Alaçatı hakkında o kadar çok şey yazıldı ki yeni bir şey yazmak gibi bir iddiada bulunamıyorum. Naçizane benim en sevdiklerim, taş evleri ile bozulmamış dokusu, dar sokakları, mavi panjurları, lavanta kokuları ve sakızlı dondurması. Her köşeyi döndüğünüzde karşınıza çıkabilecek yeni süprizlerle dolu bu fotojenik cennet her daim sıcaklığıyla sizi içine çekmeye hazır olacak.
Alaçatı demek biraz da otantik taş evler demek, Arnavut kaldırımı sokaklarda birbirinden güzel mavi panjurlu haneler buranın yüzyıllardır bekçisi olmuş sanki. Son zamanlarda artan popülaritesi sayesinde birçok yeni taş eve imza atılsa da köyün içinde hala orijinalliğini koruyan eski evleri görmek mümkün. Benim bu gidişimde kaldığım otel de bunlara iyi bir örnek teşkil eden sımsıcak bir aile işletmesi, Kurabiye Otel.
Kargaşadan uzak Hacı Memiş Mahallesi‘nde yer alan bu köşe bina, mavi kepenkleri ve güzel ahşap kapısıyla sizi hemen çekecektir kendisine. Kıtır yeşillikler, doğal domatesler, nefis baharatlı lor peyniri, ev yapımı reçeller ve müthiş lezzetli yerel zeytinyağı eşliğinde edilen kahvaltıyla güne başlamak kuşkusuz enerji depolamak için birebir. Birbirinden güzel çiçeklerle süslenen masalar antika eşyalarla donatılmış güzel bir avluda sergilenmekte. Her odasının adı ayrı bir kurabiye çeşidi olan bu butik otelde çay saatinde de mutlaka ev yapımı kurabiyeler eşlik ediyor avlu keyfinize.
“Biz Kurabiye’yi kendi hayallerimiz, avlusunda keyif aldığımız eski ve yeni dostlarımızın kahkahaları, bizimle mutluluğu paylaşabilecek sizler için yaptık.” diyor Akbulut ailesi. Geldiğim ilk günden itibaren güleryüz ve anne şefkatiyle beni karşılayan Kurabiye ailesine kısa seyahatimi güzelleştirdikleri için çok teşekkür ediyor ve Alaçatı’da butik otel denizinde yeni bir tat almak isteyen herkese tavsiye ediyorum.
Bu kadar yolu gitmişken yapmadan dönmeyin diyeceğim birkaç şey var tabii ki. İlk olarak cumartesileri kurulan pazara mutlaka uğramalısınız. Yerel sebze, meyve ve yeşilliklerin tazeliği, kokusu ve görüntüsü sizi mest edecek. Sıcakta yürümekten başınız dönerse mutlaka İmren Pastanesi‘ne uğrayıp sakızlı ve balbademli dondurmayla kendinizi ödüllendirin derim. Ara sokaklarda kurulan tezgahlardan hatıra olarak lavanta keseleri almayı ihmal etmeyin. Antikacılarda vakit geçirip bu evlerde kimlerin yaşadığına dair hayaller kurun. Sonrasında da kendinizi yerel lezzetlerin en güzel duraklarında ziyafet çekmeye hazırlayın. Bu senelik önerim yeni bahçesiyle sezona damgasını vuracağından emin olduğum Asma Yaprağı adlı restoran. Tamamen bölgeye has lezzetleri bulacağınız bu mekan midenizi sevindirdiği gibi ruhunuza da iyi gelecek.
Yaz aylarında sıkışık sokaklarda şehir curcunasını aratmayan Alaçatı’ya sezon başlamadan gitmenin tadı başka oluyor, ne de olsa dondurmacıda sıra yok, restoranlarda istediğiniz yer sizin, kuru gürültüden ibaret tekno müzik sesleri yükselmiyor hiçbir mekandan. İstanbul’u evde bırakıp İstanbulsuz bir hafta sonu geçirin sakin kafayla. Etraf henüz yeşilken ve akşamları sessizliği dinleyebiliyorken bu güzel köyün tadına varın, birkaç dost ve güzel hatıralar kazanmak da cabası- Alaçatı’yı bir daha kalabalıklarla paylaşmak istemeyeceksiniz…
GALERİ
4 fotoğraf
Canan, o kadar orada olmak istedim ki okurken anlatamam. Denizin, güneşin özlemi başka ama bende Alaçatı'nınki de başka. Nisanda bir de sakin olduğundan gerçek Alaçatı'yı yaşamışsın... Güzel yazın ve renkli fotoğraflarla pozitif enerji ile doldum! 🙂
Beğenmene çok sevindim Lisya 🙂 kesinlikle Alaçatı'yı kalabalıklar gelmeden de görmek lazım, kafa dinlemek ve bol bol fotoğraf çekmek isteyenlere duyrulur!