NYC’ye gitmek yaklaşık 10 senedir hayalini kurduğum bir şeydi benim için. İnsanın hiç görmediği çoook uzak bir şehre olan sevgisi ne denli büyük olabilirse o kadar seviyordum, öyle ki Twitter’daki ilk kullanıcı adım ve hala kullandığım kişisel mailim de bu sevgiden nasibini aldı. Uzun lafın kısası 12 yaşındayken okuduğum bir dergide “herkesin kendi gibi olabildiği” ve asla yadsınmanın, öteki olmanın lugata dahil olmadığı yer olarak bahsedilen bu kurtarılmış bölgeyi görmek için o zamandan beri çıldırıyordum.

Hal böyle olunca üniversiteden mezun oluşumu benim için son dönemeç olarak düşünüp yaz tatilimde hem eğitim alıp hem de gezmek amacıyla NYC’de okul arayışına başladım. Uzun araştırmalar ve mailleşmeler sonucunda seçtiğim okulun sadece 2 haftalık eğitim ücretinin(evet konaklama bile dahil değil) 10.000 $ olduğunu öğrendikten sonra bu meblağ ile tüm aile şehri görebilir diye düşünerek bu işi ailece geziye çevirme kararı aldım. Bütün ailevi prosedürü atlarsam sonuç olarak babam, yeni evlenen ablam ve ben New York’a gidiş biletlerimizi vizemiz çıkar çıkmaz yani Mayıs ayının başında aldık. Vize süreci bizim için oldukça kolay geçti, birebir görüşmeden 1 hafta sonra pasaportlarımız işlenmiş şekilde adresimizdeydi. Detaylar büyükelçiliğin sitesinde mevcut olduğundan yapmanız gerekenleri yazıyı gereksiz uzatmamak adına atlıyorum.

13620256_10153841738097984_7740320609268885050_n

Biletleri ne kadar erken alırsanız o kadar ucuza getireceğiniz su götürmez bir gerçek ancak ne zaman ne olacağı belli olmayan bir ülkede yaşadığımızdan, bırakın 1 yıl öncesinden plan yapmayı bizim gibi 2-3 ay önceden plan yapmak bile bazen sıkıntıya sokabiliyor insanı. Seyahatimiz Temmuz ayının sonu için planlandı; Airbnb’den evimizi ayarladık, ödemesini yaptık. Seyahat boyunca NYC’den çıkacağımız tek planımız Kanada sınırında yer alan Niagara Şelalesi’ni görmekti, onun için de tur ayarladık, ödemesini yaptık. Sonra uçuşumuza 10 gün kala ülkemizin başına malum tatsız olay geldi, hepimiz korkunç bir gece geçirdik ve bunun sonucunda Amerika karşılıklı uçuşları ucu açık bir süre için durdurdu. Yaptığımız tüm planlar çöpe gidecekti ve muazzam bir zarara girecektik ki yasağın 3.gününde güzel haber geldi. Yine de yeşil pasaportlu olduğumuzdan, anca birtakım izin belgeleriyle birlikte çıkış yaptık.

Yazının bu kısmında seyahati nasıl planladığımdan bahsetmek istiyorum biraz. Öncelikle bilet bile almadan konaklama araştırdık. Airbnb ilk tercihimizdi, oteller sadece oda veriyordu ve 3 kişi aynı odada kaldığımız takdirde tutacağımız güzel bir evden yaklaşık 1000 TL daha fazla ödemek durumunda kalacaktık. Tüm kıstaslara baktıktan sonra zaman zaman kendi yemeğimizi yapabilmek, ayrı odalarda kalabilmek  ve bunun karşılığında daha cüzi bir miktar ödeme yapmak daha cazip geldiğinden Airbnb’den ev tutmaya karar verdik. Upper West Side tarafında (Manhattan’da Central Park’ın solunda kalan bölge) kendimize uygun savaş öncesinden kalma güzel dekore edilmiş bir ev bulduk. Ablam ev sahibimiz için el emeği sevimli bir hediye bile hazırladı.

Sıra biletlere geldi, Amerika’ya uçan birkaç şirket arasında hizmetinden emin olduğumuz ve aktarmayla vakit kaybettirmeyecek bir havayolu olan THY’yi tercih ettik. Delta ya da British Airlines da tercih edilebilir elbet ancak çok uzun bir uçuşta hizmetler de oldukça önemli, karar verirken bunu göz önünde bulundurmayı ihmal etmeyin. Biz biletlerimizi ekonomiden aldık, yaklaşık 10 saatlik bir uçuş için koltuk mesafesi gidişte acayip sıkıntı yarattı ama dönüşte uçak boş olduğundan ve uçuş süresi dünyanın dönüş yönü sebebiyle kısaldığından daha rahattık.

Yolculuk öncesi aşamalar bu şekilde gelişti. Planlama kısmına geri dönersek benim için oldukça keyifliydi zira 10 senedir şehri görmeyi beklediğimden kafamda gitmek istediğim birçok yer zaten belliydi. Daha önceki tüm yurtdışı seyahatlerimize turla çıktığımızdan gezinin tamamını tek başıma planlayabileceğimden emin değildim ama her şey o kadar kolay ve güzel oldu ki bundan sonraki tüm gezileri kendim planlayacağım, bu kesin.

6ad9b2876663021f5af64b5fdaac6710

Ben öncelikle gitmek istediğim yerlerin listesini çıkardım. Her müzeye ait donation day denen bağış günlerini de yanlarına yazarak planlamayı kolaylaştırdım.(Haftanın belli günlerinde gerçekleşen bağış günlerinde müzelere, bazı ücretli park ve bahçelere dilediğiniz miktarı vererek girebilme imkanı bulursunuz, bu günler için gideceğiniz yerlerin sitelerini ziyaret edebilirsiniz.) Daha sonra şehir haritası açtım ve gideceğimiz yerlerde birbirine yakın olan yerleri bağış günlerini de hesaba katarak aynı gün içerisine yerleştirdim. Planım yavaş yavaş ortaya çıktıktan sonra günlük güzergahların içine çıkardığım bir diğer liste olan yeme-içme listesinden gitmek istediğim kafe ve resrtoranları yerleştirdim. Benimki daha çok müze, galeri içeren sanat odaklı bir plandı. Dileyen kendi zevkine göre bu planlamayı gerçekleştirebilir ancak listeleme ve haritaya göre gün gün yerleştirmeyi kesinlikle tavsiye ederim zira planla birlikte şehre gittikten sonra işimiz muazzam kolaylaştı.

taxis_nyc_large_verge_medium_landscape

Amerika’ya giderken batıya doğru hareket ettiğimizden jetlag olmadık, bu sayede gün kaybı yaşamadan programa uyabildik. Havaalanından ulaşım konusunda Uber, sarı taksi ve genelde Çinlilerin kullandığı yeşil taksiler arasında tercih yapmamız gerekiyordu. Bizdeki taksiciye yönlendirme usulü orada da geçerli zannedip gideceğimiz yeri soran ve “o zaman şu taraftan binmeniz gerekiyor” diyen bir adamın peşine takıldık ve kendimiz istemdışı Uber’de bulduk. Uber trafikte kaldığın süreye göre ücretlendirme yapan bir servis olduğundan fiyat sürpriz olacaktı, oysa sarı taksilerle maksimum 50-60 dolarla işimizin çözüleceğini biliyorduk.(Manhattan’ın herhangi bir yerinden JFK Havaalanı’na flat fare yani tek fiyat uygulaması var, 50 dolara havaalanındasınız) Sonuç olarak şehre ayak basar basmaz büyük bir kazık yedik ama ne kadar erken o kadar iyi, gözümüz açıldı. Sonraki günlerde ulaşım için evimizin 3 blok ötesindeki metroyu kullandık metrodan sonra da tüm güzergah boyu yürüdük. Size de tavsiyem haftalık sınırsız kullanım sağlayan bu metro kartlarından çıkarmanız (tabii bu şehirde kalacağınız süreyle de ilintili).

New York City çok pahalı bir şehir olduğundan ilk akşam hemen evin yakınındaki deli’den mutfak alışverişi yaptık ve her gün kahvaltımızı evde yapıp çıktık hatta bazı günler akşam yemeğimizi de kendimiz pişirdik. Temizliği veya ne yediğinizi çok dert etmiyorsanız dışarda uygun fiyatlara yemek yiyebilirsiniz ancak her zaman uygun bir yere denk gelemiyorsunuz ne yazık ki. Benim gibi gitmeden yeme-içme için de bir liste çıkarır ve telefonunuzun harita tavsiyelerini kollarsanız işiniz kolaylaşacaktır.

Bir sonraki yazıda geziyi gün gün anlatacağım, beklemede kalın!