İlk yorumu siz yazın!
Bira: Medeniyeti Ona Borçluyuz
Bildiğimiz anlamda insan türü (yani seni, ben) olarak 100.000 yıldır dünyadayız. Bu 100.000 yılın sadece son 10.000 yılında yerleşik hayata geçip, “medeniyet” dediğimiz toplumsal birikimleri oluşturmaya başladık. İlk 90.000 yıl mağaralarda yatıp yuvarlanmaca, avcılık-toplayıcılıkla beslenmece, türümüzün ilk icadı olan müzik aleti liri çalıp eğlenmece şeklinde geçti. Homo sapiens dediğimiz modern insan türü, tarımı buluşundan 37.000 yıl önce liri buldu; çaldı oynadı. Ama günü geldi güvenli bir mağara bulamayıp yırtıcı hayvanlara yem oldu. Peki ne oldu? Nasıl bir aydınlanma yaşadı? Medeniyetler nasıl başladı?
Tarımı, yerleşik hayata geçmeyi, yazıyı, aritmetik hesaplamaları, suyu artırmayı, Ortacağ’da kiliseyi finanse etmeyi, antibiyotik özellikleri, modern anlamla fabrikaları, kısacası herşeyi başlatan o harika güçle seni tanıştırmak isterim. Onun adı Bira! Şimdi biranın bilmediğin ve okudukça “yok artık” diyeceğin tarihine yolculuğa başlıyoruz. Sana en kısa ve eğlenceli şekilde biranın efsanevi tarihini anlatmaya başlıyorum…
1. Avcı-toplayıcı atalarımızdan birkaçı, doğadan topladıkları arpaları bir çömlek içerisinde unuttular ve mağaralarına gittiler. İlerleyen günlerde yağmur yağdı ve 1-2 gün geçti. Arpa, su ile fermente olup alkol üretti. Unuttukları arpayı almaya gelen atalarımız, yeni ve sıvı halini görüp şaşırdı. İçlerinden en atılgan ve cesur olan tadına baktı… ve bam!! İnsanlığın bira ile ilişkisi başladı; ilk görüşte aşk.
2. Bira artık şans eseri bulunmuştu ve kısa zamanda içindeki arpanın besin değeri ve alkolün neşelendirici etkisi ile herkesin sevgilisi oldu. Artık arpa talebini karşılamak şart olmuştu. Mezapotamya’da ilk tarım faaliyetleri başladı; ilk kulubemsi evler kuruldu ve yerleşik hayata geçildi. Yerleşik hayata geçip tahıl üretmeye başladıktan sonraki en doğal adım üretilenlerin kaydının tutulmasıydı. Resim ve sembolllerden oluşan ilk kil tablet yazıları bulundu ve kayıt tutma amacı ile kullanılmaya başlandı. Aslına ilk yazılan yazı; edebi bir eser, toplumun iyiliği için kanunlar, bilimsel bir hesap veya daha da önemlisi bir aşk mektubu değildi! Arpa, buğday gibi tahılların hasat miktarları ve kaç çömlek bira üretildiği verisiydi. Hatta antik çağa ait dillerde birayı anlatmak için tam 1060 kelime saptanacak kadar yazı ile iç içeydi.
3. Başta Eski Mısır olmak üzere tüm antik çağ medeniyetlerinde bira besin zincirinin en vazgeçilmez parçası haline gelmişti. Ancak antik çağ birası bugünkü modern biradan biraz farklı. İçeriğinde sadece %3 alkol vardı ve bol miktarda arpa içeriyordu. Söylememe gerek yok ama %100 organikti. Sadece belli bir yaşın üzeri değil, doğumdan itibaren herkes ama herkes bira içiyordu.
Peki tüm bunları nasıl biliyorum? Ermory Üniversitesi’nde Antropoloji Profosörü olan Dr. George Armelagos, Antik Mısır döneminden kalan bir insan iskeletinde normalin 3000 katı tetrasiklin antibiyotik maddesi keşfetti. O dönemde modern tıp henüz gelişmediği ve antibiyotikler olmadığı için şoktaydı. Biraz daha derin araştırınca; kemiklerin sahibinin düzenli olarak her gün bira içtiğini ortaya çıkardı. Buradan antik çağ birasının besleyici olmasına ek olarak antibiyotik özelliği gösterdiği de anlaşıldı.
4. Ortaçağ’a geldiğimizde hayat, savaşlar ve başta veba olmak üzere hastalıklarla dolu zor ve kısaydı. Ortaçağ Avrupa’sında bir insanın 6 yaşına gelme ihtimali %50 olarak hesaplanıyordu. En büyük katil savaş değil bulaşıcı hastalıklardı. En büyük hastalık bulaşma nedeni ise temiz olmayan, bol virüs ve bakterili sular. İlginç bir şekilde insanları öldüren göl gibi durgun sulardan bira yapıldığında kimseye birşey olmuyordu. Bu durumu çözenler su yerine bira içerek hayatta kaldılar. Daha sonradan anlaşılacağı üzere; bira damıtılırken su ve arpa kaynatılıyordu. Evet bildiniz; suyu kaynatınca istenmeyen zararlı organizmalar ölür!
1500’lere gelindiğinde Avrupa’da kişi başı yıllık bira tüketimi 300 litreydi – erkek, kadın, çocuk herkes bira içiyordu. Bu miktar bugün modern dünyamızda tükettiğimizin tam 6 katı! “Suyunuz yoksa bira için” felsefesi çok iyi çalıştı. Peki bu kadar birayı kim üretiyordu? Kilise! Halkı ayinlere sonunda bira verecekleri sözü ile çekip kiliseye olan ilgiyi canlı tutuyorlardı. Bana sorarsanız gerçekten de başarılı bir strateji.
5. İngiltere’de 18. ve 19. yüzyıllarda başlayan ve üretimi yoğun olarak makineleşmiş hala getiren sanayi devriminin, insanlığın en sevgili içeceği bira üretimine de sıçraması uzun sürmedi. Amerika’da Henry Ford üretim hattını tamamen otomatize eden kişinin kendisi olduğunu iddia ededursun… Gerçek anlamda “seri üretime” hizmet eden ilk Amerikan fabrikası bir bira fabrikası oldu; ve ilk seri üretilen ürün cam şişesinde biraydı.
Biranın, türümüzün tarihi ile paralel bu harika yolculuğunu öğrendikten sonra artık göğsünüzü gere gere en sevdiğiniz alkollü içki olduğunu söyleyebilirsiniz. Daha da iyisi bir sonraki bira içişinizde aslında besin değeri olan ve doğal antibiyotikler ve hatta prebiyotik içeren harika bir içecek içmekte olduğunuz için kendinizi kutlamalısınız.
özellikle tarımdan çok çok önce liri bulmamız bi harika 🙂