Blind Guardian: Orta Dünya'dan Gelen Power Metal'in Efsane Grubu
Power metalin önde gelen gruplarından Blind Guardian 5 Kasım tarihinde Zorlu PSM’de bir konser verecek. Ülkemize daha önceki gelişlerinden birinde benim de canlı olarak izlediğim grup hakkında bir yazı yazmak istedim.
Power metalin Avrupa ayağına Halloween, Gamma Ray, Grave Digger, Running Wild gibi genelde Almanya’dan çıkan gruplar öncülük etmiştir. Onlardan biri de hiç kuşkusuz 1984 yılında kurulan Blind Guardian’dır. Grup vokal ve bas gitarda Hansi Kürsch, gitarda Andre Olbrich, ritim gitarda Markus Dörk, davulda Thomas Stauch tarafından Lucifer’s Heritage ismiyle kuruldu. Gruba ikinci vokalist olarak Thomas Kelleners katıldıysa da kısa süre sonra gruptan ayrıldı. Grup iki tane demo yayınladı. Bu arada Markus Dörk ve Thomas Stauch gruptan ayrıldı yerlerine Christof Theißen ve Hans-Peter Frey geldi. 1987 de ise Hans Peter Frey yerine gitarist Marcus Siepen gruba katılırken, davulcu Thomas Stauch gruba geri döndü.
Grubun ilk albümü 1988 tarihli Battalions Of Fear’dır. Albüm baya bir thrash metal türündedir. “Majesty”, “Gandalf’s Rebirth” gibi bazı parçalar J.R.R. Tolkien’in Yüzüklerin Efendisi kitabına dayanır. “Guardian Of The Blind” ise Stephen King’in It romanından ilham alır. Albümde benim en sevdiğim parça ise 2007 de yeniden yayınlanan versiyonda bulunan “Brian” isimli parçadır.
Grubun ikinci albümü 1989 tarihli Follow The Blind, ilk albüm gibi thrash metale yakın sertlikte bir albümdür. Albüme ismini veren “Follow The Blind” parçası yine bir Stephen King romanı olan The Talisman’a dayanır. “Banish From Sanctuary” baştan sona düşmeyen temposuyla bence albümün en güzel parçası. Albümde ayrıca çoğu kişinin Beach Boys’dan bildiği, orjinali The Regents’a ait “Barbara Ann” yorumu da bulunur. Bu albümle beraber Halloween ve Gamma Ray’den tanıdığımız Kai Hansen, Imaginations From The Otherside’a kadar olan albümlerde bazı parçalarda gerek vokal, gerek gitardaki performansıyla gruba konuk olur. Üçüncü albüm Tales Of The Twilight World 1990 tarihinde yayınlandı. Diğer albümlere nazaran daha yumuşak olan albümde Stephen King – The Tommyknockers (Şeffaf), J.R.R Tolkien – Yüzüklerin Efendisi, Frank Herbert – Dune gibi çeşitli romanlardan esinlenmeler mevcuttur.
1992 yılında ise grubun en önemli albümlerinden biri olan Somewhere Far Beyond yayınlanır. Bu albüm grubun kimliğini bulup kendi nüfus cüzdanını aldığı albümdür. “Theater Of Pain” Manowar parçalarında hissettiğim epik havayı bana sonuna kadar hissettirir. Gelelim “The Bard’s Song – In The forest” parçasına. Hansi Kürsch’ün harika vokaliyle bu bence akustik bir marştır. Parçalarında Orta Dünya’dan sıkça ilham alan grup, bu marş ile adeta size büyü yapar ve hissettirdiği çeşitli duygular ile kendi Orta Dünya’nıza götürür sizi. Bu büyülü marşın arkasından ise “The Bard’s song – The Hobbit” gelir, içiniz enerjiyle dolmuş bir şekilde tekrar gerçek dünyaya dönersiniz. Daha sonra ise çok kısa gaydalı parça “The Piper’s Calling” ağır antrenman sonrası soğuma egzersizi gibi bir etki bırakır. Bu arada gayda demişken, yine bir Alman power metal grubu olan Grave Digger’ın bence gelmiş geçmiş en iyi power metal albümlerinden biri olan Tunes Of War albümünde bulunan “Rebellion (The Clans Are Marching)” gaydanın en çok yakıştığı parçalardan biri.
1995 tarihli Imaginations From The Otherside favori albümlerimden bir diğeridir. “A Past And Future Secret” bu albümün “The Bard’s Song – In The Forest”ıdır. “The Script For My Requiem”, “Mordred’s Song”, “Bright Eyes” ve nakaratını Uriah Heep parçalarına benzettiğim “And The Story Ends” albümün diğer harika parçalarıdır.
Grubun en sevilen albümlerinden biri olan Nightfall In Middle Earth 1998 senesinde çıktı. J.R.R. Tolkien’in Silmarillion kitabına dayanan konsept albümde progresif rock etkileri ve Queen’in operatik vokallerini andıran vokaller ve korolar göze çarpıyor. “Nightfall” ve “The Curse Of Feanor” benim bu albümden favorilerim. 2002 yılında Queen’in muhteşem albümü ile aynı isimde olan A Night At The Opera albümü çıkar. Hansi Kürsch’de sıkı bir Freddie Mercury hayranıdır. Albümde bulunan “Sadly Sings Destiny” parçasının bazı yerleri Thin Lizzy’nin “Massacre” isimli harika parçasına benzer.
2006 yılında çıkan A Twist In The Myth pek ısınamadığım bir albümdür. Bu albümde davulda Frederik Ehmke vardır. 2009 tarihli At The Edge Of Time albümü ise içinde Robert Johnson’ın The Wheel Of Time serisine dayanan “Wheel Of Time” isimli hem oryantal hem epik yapısıyla grubun önemli parçalarından birini barındırır. Imaginations From The Other Side albümünün devamı niteliğinde olan konsept albüm Beyond The Red Mirror 2015 yılında çıkar. Albümün en güzel parçası bence “Prophecies”dir.
Grup üyelerinden sadece Hansi Kürsch’ün olduğu ve Prag Filarmoni Orkestrası ile yapılan 2019 tarihli Legacy Of The Dark Land albümünü ise son albüm olan The God Machine takip etti. “Secrets Of The American Gods” bence bu albümün ağır topudur. Hansi Kursch’ün büyülü vokali, çeşitli eserlere dayanan şarkı sözleri, kuruluşundan bu yana bazı albümlerinde power metal dışında thrash, progresif rock ve speed metal gibi türlere göz kırpmasıyla Blind Guardian müzik dünyasına adını altın harflerle yazdırdı diyerek yazıyı burada noktalıyorum.
Kapak Fotoğrafı: Bling Guardian
İlginizi çekebilir: Melih Ökcün’den Slayer
İlk yorumu siz yazın!