Boğazkesen: Yokuşların Buluştuğu Noktada Dopdolu Bir Cadde
Tophane’nin sırdaşı, Lüleci Hendek’in komşusu, Tomtom Kaptan’ın en yakın dostu. Yeniçarşı Caddesi’nden inildiğinde daha bir keyifli olan, yemyeşil sarmaşıklarla bütünleşmiş cumbalı evlerine durup bakacağınız, insanın yalnızlığını alan bir cadde Boğazkesen.
Karakterini bir kerede anlaması zor olsa da hemen sevdiriyor kendini. Yarı İtalyan, yarı Osmanlı havasında, yüzlerce yıllık bir yapının yanında yepyeni bir kafe ya da galeriler çıkarıyor karşınıza. Aynı İstanbul gibi kafası biraz karışık, yer yer kaotik. İstanbul’a göç edenler, turistler, yabancılar, yerliler, kendini İstanbullu gibi hissedenlerin caddesi. Sakinlikten de bir o kadar uzak bir yokuş burası; her daim sesi, hatta gürültüsü bile kendine özgü. Yarı gerçeklik içinde yaşayan dik sokaklarından bir bakmışsınız Casanova iniyor, bir bakmışsınız Sadri Alışık. Yokuşun başında deniz, ortalarında tarihi evler, kafeler, dükkânlar ve sonunda Meclis-i Mebusan Caddesi’nin biriciği Kılıçalipaşa Camii manzaraları size merhaba diyor.
Bir çıtır simidin kokusunda mutlulukla ilerlerken, eski bir çeşmenin başında aniden hüzüne boğulup, Tomtom’un sokaklarında nostaljiyle, vitrinde gördüğüm bir plağın peşi sıra heyecanla dolup taşarken buluyorum kendimi. Bütün bu hislere sizi de ortak etmek istememle başlıyor Boğazkesen rotası. Kısa ama dopdolu gezintimize hazırsanız, başlayalım.
Gözüme Çarpanlar
- Tomtom Kaptan Camii: 16.Yüzyıl’dan kalma caminin adı Tomtom Mehmet Kaptan’dan geliyor. Hemen yanıbaşındaki sokağa da adı verilen kaptan, tıpkı caddenin sonunda karşımıza çıkan Kılıç Ali Paşa gibi bu bölgede isimleri anılan denizcilerden.
- Tomtom Kaptan Paşa Çeşmesi: İstanbul’da her tarihi sokakta bir çeşme vardır. O çeşmelere ise genelde o sokaklara iz bırakmış, cami veya önemli insanların isimleri verilir. Çeşmenin hiçbir yazıtı bulunmuyor. İBB Miras’ın çeşme projelerine dahil olmasını umarak yokuştan iniyoruz.
- Tomtom Kaptan Sokak: Boğazkesen Caddesi’ni dik kesen en güzel sokaklardan biri. Murat Belge’nin İtalya’daki ufak meydanlar için söylenen “campo” benzetmesi yaptığı sokağın her köşesinde İtalyan ruhu var. Sokaktaki en önemli binalar, 16.Yüzyıl’da Venedik Cumhuriyeti’nin Osmanlı döneminde İstanbul’da yaşayan İtalyan elçilerin kalması için yapılmış, 1780’lerde ise yeniden inşa edilip bugünkü haline kavuşmuş Venedik Sarayı, üzerindeki “lois, justice ve force” (yasalar, adelet, güç) yazılarıyla dikkat çeken; Fransızların işlediği suçlarla yargılandığı eski Fransız Mahkeme Binası ve sokağın başındaki 19. yüzyıl’dan kalma Fransız Sarayı.
Not: İstanbul’u ziyareti sırasında Venedik Sarayı’nda kalmış en meşhur isimlerden biri Venedik doğumlu yazar ve “maceracı” olarak bilinen Giacomo Girolamo Casanova.
Not 2: Sokaktaki Tomtom Suites içinde, İstanbul’un en gözde “fine dining” restoranlarından biri olan ve geçtiğimiz haftalarda Michelin yıldızlı restoranlar listesine giren Nicole yer alıyor.
- Fransız Yetimhanesi: Sütunlu girişiyle dikkat çeken bina 1868’de Orphelinat Saint-Joseph ismiyle bir yetimhane olarak açılmış. Şimdilerde içinde Kemal Bey’in müze tadındaki kartonpiyer atölyesi ve bahçesinde bir kafe var.
- Defterdar Yokuşu: Boğazkesen’den denize doğru yaklaşmışken solda karşımıza çıkan Defterdar Yokuşu, girişindeki heybetli binası Yazıcızade Apartmanı ile kendine has havasını koruyor. Girişinde Yazidji Zade 1905 yazısının bulunduğu apartman, mimarı Ladopoulos tarafından art-nouveau tarzda inşa edilmiş. Günümüzde, giriş katında Vitruta’nın tasarım mağazası ve kafesi var.
Not: Bu yokuşta gözleri üzerine çeken yapılardan biri de şüphesiz İtalyan Hastanesi. 1800’lerin ortalarında İstanbul’a gelmiş İtalyan gemicilerine hizmet vermek amacıyla dispanser olarak kurulmuş. 1856’da Sardunya Krallığı’nın himayesindeyken, 1861’de İtalyan Kraliyet Hastanesi olmuş. 2000’li yıllarda yeniden faaliyete geçse de sonra tekrar kapatılmak zorunda kalınmış, artık kapıları kilitli.
- Boğazkesen Caddesi’ne Yeniçarşı Caddesi üzerinden geldiyseniz, tam köşedeki eski bina üzerinde Gülbaba Sokağı yazan tabelanın oradan fotojenik kareler yakalayacağınızı aklınızda bulundurun. Yeniçarşı Caddesi’nin Boğazkesen’e bağlandığı köşede mola verip, köşedeki esnaftan portakal suyu içimeyi unutmayın!
Peki, Gülbaba kimdi?
Osmanlı döneminin dervişlerinden biri olan ve günümüzde bazı sokaklarda ismiyle karşılaşacağımız Gülbaba, 1481’de, II. Beyazıt döneminde Mekteb-i Sultani’nin kurulmasında büyük rol oynamış. Bahçesine diktiği sarı-kırmızı güllerden dolayı ismi “gül baba” olarak anılıyor. Bu okul daha sonradan Galatasaray Lisesi olduğundan, ismi Galatasaraylılar için önem taşıyor.
- Tophane-i Amire ve MSGSÜ Galerisi: Yokuş sonuna geldiğimizde solumuzda yer alan tarihi yapının galerisinde MSGSÜ tarafından sergiler düzenleniyor. Bina, Osmanlı döneminde (III. Ahmet döneminde) yaptırılıp top ve döküm ocağı olarak kullanılmış. Sergilerde gezerken bahçesindeki tarihi toplara, bina cephesinde sol kısma oyulmuş top kabartmalarına ve kubbelerine dikkatle bakın!
- Kılıçali Paşa Camii: Boğazkesen’in karşısındaki bu güzel camii, ismini 16.Yüzyıl’ın önemli kaptanlarından Kılıç Ali Paşa’dan alıyor. Kendisi İtalyan asıllı denizcilerden ve asıl ismi Giovanni Dionigi Galeni. Müslüman olduktan sonra bu ismi alarak Osmanlı donanmasında komutan olarak görev yapmış.
Not: Sadri Alışık’ın Serseri filminde Kazım, balıklarını bu caminin önünden satar.
Aklımın Bir Köşesinde
- Kışın şöminesi başında kahve, yazın sokağa bakan masalarında buz gibi bir limonatanın keyfini çıkaracağım Cafe Note,
- 1977’den beri bu noktada olan ve içeriden gelen kokularıyla beni aniden Sait Faik’in “Simitle Çay” öyküsüne götüren Tarihi Boğazkesen Fırını,
- Otantik tarzını ve kalitesini sevdiğim ürünleriyle ilham veren Turkish Modern dükkânı,
- Soldaki Kadiriler Yokuşu’na sapınca, dışarıya bakan taburelerine yerleşip iced-latte’si eşliğinde nefeslendiğim Probador Colectiva Cafe,
- Plakları, değerli kitapları, efemera ve tabloları için ziyaret edip kendimi kaybettiğim, dükkânın tombul kedisine dair hiçbir soru sormadan ayrıldığım (sahafa giderseniz sebebini anlayacaksınız) zaman tüneli tadındaki Muhsin Sahaf.
Boğazkesen’de Sanat Rotası
- Tomtom Design Tomtom Kırmızı, Tomtom Gardens ve Tomtom Corners’da belli dönemlerde düzenlenen tasarım haftasında, belli temalardaki sergilere, bazı markaların satış alanları ve sanat workshop’ları eşlik ediyor.
- Frank Art Studio Caddenin en renkli galerilerinden biri. Gitmeden önce hangi sergi var diye kontrol edip, saatlerine bakmanızda fayda var.
- Büyükdere35 17.İstanbul Bienali’ne de ev sahipliği yapan galeri, farklı disiplinlerden gelen sanatçıların işlerini sergiliyor.
- Guga Contemporary Belli tarihlerde düzenledikleri resim ve heykel sergileri yer alıyor.
- Aria Art Gallery Floransa’dan sonra İstanbul’a da açılan galerinin camlarından görünen resimler, sanki Boğazkesen’in kimliğini ruhunda taşıyor.
- Collect Gallery Çağdaş sanatçıların eserlerini sergileyen galerinin gitmeden önce sergi takvimine göz atın. Sergiyi gezdikten sonra köşesindeki çınar ağacı altında oturup, Tophane’nin havasını bir de buradan soluyun.
- Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi Bugüne kadar burada gezdiğim bütün sergiler hep çok tatmin ediciydi. Yoldan geçerken başınızı kaldırıp tabelasına bakın, eğer bir sergi varsa düşünmeden içeri girin.
Ayaküstü Sohbetler
Boğazkesen yokuşu üzerinde, tarihin eskitemediği Beyoğlu Yorgan Dikim’e denk gelip de Beşir Bey’le sohbet etmemek olmaz! Kendisi, 50 yıllık yorgan dükkânında Boğazkesen’in tüm zaman dilimlerine tanıklık etmiş. Atlas yorganların arasında oturup işini büyük bir konsantreyle yaparken bile sohbet edebiliyor, meraklı sorularımı karşılıksız bırakmıyor.
İlginizi çekebilir: Deniz Yılmaz Akman’dan Asmalı Mescit
İlk yorumu siz yazın!