Boleslawiec: İşi Gücü Seramik Olan Polonya Kenti
Sanatla aranız nasıl? Bazıları bu soru karşısında uzun uzun düşünebilir ancak bazıları için cevap basit: Sanat yalnızca izlenebilir değil, aynı zamanda yaşanabilir bir şeydir. Kişiler, olaylar ve bazen de şehirler sanatın bir parçası olabilir. İşte Polonya’nın kendi halinde bir kenti olan Boleslawiec tam da bunu yapıyor. Seramik festivali, sanat sempozyumu, seramik tarihi müzesi, küçüklü büyüklü 20’den fazla üretim merkeziyle Boleslawiec’in işi gücü seramik üretmek ve asırlar öncesine dayanan seramik kültürünü yaşatmak.
Dünyadaki en ünlü seramik üretim merkezleri deyince aklınıza görkemli vazolarıyla Jingdezhen, rengarenk karolarıyla Talavera, tertemiz beyazıyla Faenza geliyor olabilir. Bir de ülkemizin baş tacı İznik çinilerinden bahsetmeden geçemeyiz. Benim anlatmak istediğim yer ise, Polonya’nın güneybatısında, Wroclaw yakınlarında bulunan, küçücük ve belki de ilk bakışta gösterişsiz bir kent olan Boleslawiec. Burayı çok özel yapan şey ise zengin kil yatakları sayesinde asırlardır süregelen seramik üretim geleneği ve kentin bu geleneği, günümüzün el emeğinin giderek kaybolduğu ve 5 liraya bile seramik tabak satın alabildiğimiz dünyasında hala yaşatmak için uğraşmaları.
Boleslawiec kentinin ilk kurulduğu tarih olarak 1201 yılını gösteren belgeler mevcut. Ancak şehrin varlığı çok uzun yıllar öncesine dayanıyor ve seramik üretim geleneğinin bu yılların bile öncesinden geldiği görüşünde olan tarihçiler bulunuyor. Kent, ilk kurulduğunda şu anda olduğu gibi Polonya sınırları içerisindeydi ancak çeşitli savaşlar sonucu önce Bohemya, 1742’de de Prusya Krallığı’nın egemenliği altına giriyor. Savaşlarla yıkılan çoğu hükümet binası Barok stilinde restore edildi ve kent Almanların yoğun göçüyle karşılaşıyor. Bunun sonucunda da Boleslawiec, “Bunzlau” olarak anılmaya başlanıyor. 2. Dünya Savaşı sırasında %60 ‘ı yerle bir olan kent, savaş sonrası yeniden Polonya topraklarına katıldı ve yenilenme süreci de böylece başlamış oluyor.
Kentin çevresi doğal kil yataklarıyla kaplı. Bu yataklardan elde edilen kil, fabrikalarda seramik çamuruna dönüştürülerek üretime hazır hale getiriliyor. Bu kille hazırlanan seramik ürünlerin pişirimi, yani üretilen ürünün çamur halinden çıkarak bir kullanım objesi haline dönüşmesi işlemi, 1320°C’yi bulan seramik fırınlarında yapılıyor. Bu kadar yüksek derecede pişirilen bir ürün de oldukça dayanıklı hale geliyor. M.Ö. 6000’lerde seramik üretiminin fabrikalarda yapılmadığını elbette biliyoruz. Bu dönemlerde oldukça ilkel pişirme yöntemleri kullanılsa da, kentte üretilen objelerin günümüze kadar gelmesinin sebebi bu çok dayanıklı kil diyebiliriz.
Kentte 14. yüzyıla rastlayan tarihlerde bir de “Seramikçiler Odası” kurulduğunu gösteren belgeler bulunuyor. O dönemde Avrupa’da bu tarz topluluklara sık rastlanmıyordu. Bu topluluğun varlığı bile kentin seramik üretimine ne kadar fazla yoğunlaştığını anlamamızı sağlıyor.
19. yüzyıla gelindiğinde seramik üretimi, kentin mimarisinde de görünür hale gelmeye başlıyor. Çatıları, balkonları ve giriş kapılarını süsleyen devasa seramik heykeller üretmek popüler hale geliyor. Boleslawiec’in maskotu olan Dev Çömlek’in üretimi de bu yıllara rastlıyor. Yüksekliği 2 metreyi aşan bu devasa çömlek yaklaşık 600 kilo ağırlığında. Yapılış hikayesi bilinmeyen ve 2. Dünya Savaşı’nda kentin büyük çoğunluğu gibi zarar gören çömlek, 2000 yılında restore edilip kent müzesinde sergilenmeye başlanıyor.
1897 yılında Arts and Crafts hareketi sonucu açılan Kraliyet Seramik Meslek Yüksekokulu, Avrupa’daki zanaat akademilerinin aksine yalnızca seramik eğitimine odaklanıyor. Bu okulda üretilen seramik paralar, uzun süre tedavülde kalıyor.
Günümüzde çeşitli fabrikalarda üretilen objeler genellikle beyaz zemin üzerine mavi renkte ve tekrar eden desenlerden oluşuyor. Bu desenler, hazırlanan süngerlerle objelere uygulanıyor ve her bir ürün tek tek elde dekore ediliyor. Bu, uzun ve dikkat gerektiren bir süreç. Biten her bir ürüne, üretildiği fabrika tarafından bir numara veriliyor ve bir de mühür basılıyor. Her ne kadar objeler benzer görünse de, el işçiliği nedeniyle her birinin birbirinden farklı ve eşsiz olduğunu söylemek mümkün.
Boleslawiec, yalnızca bir seramik üretim merkezi değil. 2010 yılında açılan Uluslararası Seramik Merkezi, kültür tabanlı uluslararası projelere imza atıyor. Bunlardan biri de 1964’ten beri her yıl düzenlenmekte olan Uluslararası Seramik ve Heykel Sempozyumu. Sempozyum sonrası sanatçıların işleri Seramik Festivali’nde sergileniyor. Her yıl, ağustos sonu ile eylül ayı başlarında, seramik çalıştaylarının ve benzeri her türlü etkinliğin düzenlendiği festival, sanatseverlerin yanında yerli ve yabancı pek çok turisti de kendine çekiyor. Festivalde, çeşitli seramik etkinliklerinin yanı sıra konuklar kukla ve sahne gösterileriyle eğleniyor; “Clay People Parade” ve “March of the Ornaments” gibi geçit törenlerini görme fırsatını yakalıyor.
Fabrikalarda hala el işçiliğiyle üretilen, gelenekleri günümüzde de sürdürebilme tutkusunun bir sonucu olan ve insanların ulaşabileceği mütevazi fiyatlara satılan Boleslawiec ürünlerinin ünü Avrupa ve hatta Amerika kıtasına kadar ulaşmış durumda. Bu kadar küçük bir kentin seramik üretimini sanat etkinlikleriyle de birleştirerek dünyaya sunması ve kendi reklamını bu kadar etkili yapabilmesi umarım ülkemizdeki küçük ama çok önemli seramik üretim merkezlerine de ilham kaynağı olabilir.
Kapak Fotoğrafı: Deniz Ataman
İlginizi çekebilir: Bisque Ceramics’ten Seramik 101
İlk yorumu siz yazın!