BookTok: TikTok Aracılığıyla Okuduğum Kitaplar
TikTok, video oluşturma ve paylaşmanın yanı sıra canlı yayın imkânı sağlayan bir sosyal medya uygulaması olarak son zamanlarda birçoğumuzun hayatında öyle ya da böyle oldukça önemli bir yer edinmiş durumda demek yanlış bir ifade olmayacaktır diye düşünüyorum. Benim gibi okumayı seven ve edebi içerikleri takip eden birinin TikTok’da karşılaşacağı ilk topluluk muhtemelen BookTok’tur. Bu topluluğun ürettiği içerikler kitap önerileri ve incelemeleri ile dolu. En sevdiğim kitapları benim kadar seven diğer insanlar tarafından önerilen, henüz okumamış olduğum kitapları ise aynı içeriğin konusu olarak görünce okuma listeme ekleyerek okuduğum kitapları bu yazıda sizlerle paylaşıyorum. İyi okumalar!
BookTok Kitap Önerileri
Piranesi | Susanna Clarke
Dilimize aynı adla çevrilen Piranesi adlı kitap muhtemelen anlatım dili ve konusu incelendiğinde okuduğum en ilginç kitaplardan biri.
“Kadınlar Kurgu Ödülü 2021” ödülünü bu kitap ile alan İngiliz yazar Susanna Clarke’ın eseri 13 ölü ve tek arkadaşı Öteki (arkadaş Öteki’yi anlatırken çok doğru bir kelime olmayabilir) ile kuşlar, heykeller, gelgitler barındıran olağanüstü bir Dünya’da yaşayan Piranesi’yi anlatıyor. Kitabı okuyan ve detayların yarattığı sembolizmlere hakim biri varsa umarım bununla ilgili ayrı bir inceleme yazısı hazırlar çünkü bu ilginç kitap anlaması oldukça karışık olsa da bir o kadar yalın, sürükleyicilikten hiç ödün vermeyerek okuyucuyu etkileyen bir eser olarak edebiyat dünyasına önemli bir giriş yapıyor.
The Secret History | Donna Tartt
Dilimize “Gizli Tarih” adıyla çevrilmiş bu kitap daha ilk sayfalarda “dark academia” türünü sevenlerin en sevdiği roman olmaya kalmaya hak kazanıyor.
Sonbahar veya kış mevsiminde okunmasını önerdiğim bu kitap Hampden Koleji adlı okulda Antik Yunan Dili ve Edebiyatı okuyan altı öğrencinin etrafında döner. Dedektif hikayesi tadında olan bu kitabı Kalifornia’dan Vermont’a taşınan Richard Papen adlı karakterin ağzından dinliyoruz. Dedektif kitabı deyince aklınıza Agatha Christie’nin geldiğini duyar gibiyim ama bu kitap kesinlikle Christie’nin sunumundan farklı bir hava taşıyor çünkü okuyucu az biraz neler olduğunu oldukça farkında ama kitaptaki karakterlerin çoğu gibi yaşananlar üzerinde kontrol gücü oldukça az. Richard dışında ikiz kardeş olan Charles ve Camilla Macaulay, Francis Abernathy, Henry Winter ve herkesin nefret etmeye bayılacağı Edmund “Bunny” Corcoran’nın etrafında yoğunlaşan bu kitabı bitirdikten sonra uzun bir süre etkisinden çıkamamaya umarım hazırsınızdır. Aşağıya bıraktığım röportajı kitabı bitirdikten sonra izlemenizi öneririm. David Fincher’ın bu filmi yönetmesi için olası bir imza kampanyası yürütmek isteyenleriniz lütfen benimle iletişime geçmekten çekinmeyin.
The Bell Jar | Sylvia Plath
Dilimize “Sırça Fanus” olarak çevrilmiş olan bu kitap muhtemelen bir insanın okuyabileceği en dürüst kitaplardan biridir.
Yalın ve dokunaklı bir anlatıma sahip, Sylvis Plath tarafından yazılmış bu edebi eser Esther Greenwood adlı parlak bir üniversite öğrencisinin 1950’lerde iç ve dış dünyasında yaşadıklarına odaklanıyor.1963 yılında yayınlanan bu kitabı lisede bu kitabı okumamış olmanın üzüntüsünü yaşamda kesinlikle her kadının okuması gerektiğini düşündüğüm bu kitabı Plath’ın kendi yaşamından yola çıkarak kaleme aldığı biliniyor. Kitabı okuduktan sonra Esther karakteri muhtemelen okurken sevip sevmediğinize bir türlü karar veremediğiniz, kendinizden birçok yansıma göreceğiniz ve bir o kadarda üzüleceğiniz bir karakter olarak hayatınızda önemli bir yer edineceğini düşünüyorum.
Bakkhalar | Euripides
Dilimize “Bakkhalar” diye geçen kitap Makedonya kralı I. Archelaus’un sarayında yazdığı bir antik Yunan trajedisini konu alıyor.
Atinalı oyun yazarı Euripides’in son yıllarında yazmış olduğu, insanın doğasında aynı anda yer alan zıtlıkları oldukça başarılı gösteren bu kitabı üstte bahsettiğim “Gizli Tarih” adlı kitabı okuduktan sonra okumanızı tavsiye ederim. Bahsedilen zıtlıklar karakterler üzerinden anlatan kitap insan doğasında yatan içgüdü ve bir yandan da uygarlığın altında yatan rasyonalitene üzerinden okuyucuyu düşünmeye itiyor. “Dionysos” ile tanışmamı sağlayan bu kısa kitabın ilginizi çekeceğini düşünüyorum.
Before the Coffee Gets Cold | Toshikazu Kawaguchi
Dilimize “Kahve Soğumadan Önce” olarak çevrilmiş olan bu kitabın neden bu kadar sevildiğini henüz anlayabilmiş değilim ama çok fazla içerikte gördüğüm için bu listede yer vermekte fayda olduğunu düşünüyorum.
Benim sevdiğim anlatım tarzına uymayan bu kitap Tokyo’da ziyaretçilerinin zaman yolculuğuna çıkabildiği bir kafede birbirinden farklı hikayelere sahip dört kişiye odaklanıyor. Fincana doldurulduğu anda başlayıp kahve soğuyunca sona eren bu zaman yolculuğuna imrenerek baksam da karakter yazımı ve anlatımı neticesinde kitap beni içine çekme konusunda çok da başarılı olmadı. Öte yandan birçok okuyucu tarafından oldukça beğenilen bu kitap Japon yazar Toshikazu Kawaguchi’nin aynı isimli tiyatro oyunundan uyarlanıyor ve belki de tiyatro severleriniz bu kitabı beğenecektir.
My Year of Rest and Relaxation | Ottessa Moshfegh
Dilimize “Dinlenme ve Gevşeme Yılım” olarak çevrilmiş olan bu kitabı her kadının kesinlikle okuması gerektiğini düşünüyorum.
Columbia Üniversitesinden mezun olmuş, zengin bir ailenin tek çocuğu, sarışın bir kadın baş karakterin kendisini uyku ilaçlarına vermesini anlatan bu kitap Moshfegh’in ikinci romanı. Kitabı okurken dikkat etmenizi istediğim üç husus var. Birincisi isimsiz baş karakterin en iyi arkadaşı Reva ile olan ilişkisi ki bu ilişki eminim size kendi en yakın arkadaşınızla olan ilişkinizi düşünmeye ve şanslıysanız şükretmeye itecek. İkinci husus Reva’nın ailesi ile özelliklede annesi olan ilişkisi. Üçüncü olarak dikkat etmenizi istediğim husus ise her fırsatta sarışın ve zayıf olduğunu belirten aynı zamanda kitabın anlatıcısı olan bu baş karakterin narsistliği. 2000’lerin sevecen nostaljisinden ziyade toksikliğini buram buram hissedeceğiniz kitabı okuduktan sonra yazarın diğer her kitabını okumak isteyeceğinizi tahmin ediyorum.
The Silent Patient | Alex Michaelides
Dilimize “Sessiz Hasta” olarak çevrilmiş bu kitap ekrana bakmaktan sıkıldığınız bir dönemde okumanızı tavsiye ettiğim son derece sürükleyici bir kitap olarak listelere eklenmesi gerekliliği taşıyor.
Elinizden bırakamadan okuyacağınız bu kitap Alex Michaelides tarafından 2019 tarihinde yayınlanıyor. Yazarın ilk romanı olan bu eser kocasını silahla vurduktan sonra akıl hastanesine kaldırılan ve konuşmayı red eden Alicia’nın bu kararındaki motivasyonunu çözmeye çalışan psikoterapist Theo tarafından anlatılıyor. Okuyucu kitlesi içinde beğeneni olduğu kadar beğenmeyen bir kesiminde bulunduğu bu kitap bana bir psikolojik gerilim romanından beklediğim her şeyi vermekle beraber, yazarın olay örgüsü ve karakter kurgusundaki başarısı “Yitik Kızları” adlı diğer kitabını da okumama sebebiyet veriyor.
Kapak Fotoğrafı: Ecem Şimşek
İlginizi çekebilir: Ceren Muslu’dan Arkadaşlarla Sohbetler
İlk yorumu siz yazın!