8-9 Kasım olmak üzere iki gününe katılma fırsatı bulduğum, Zorlu Center’da düzenlenen Brand Week İstanbul, benim için başlı başına dopdolu ve çok keyifli bir deneyim oldu. Birbirinden farklı alanlarda çeşitli başarılara imza atmış kişilerin değerli konuşmalarını dinleme şansı buldum. Peki Brand Week bana neler öğretti?

Brand Week
Brand Week İstanbul: İlham Dolu İki Gün

Öncelikle iki gün boyunca sayısız konuşma dinledim; beni en fazla etkileyenleri sizlerle paylaşmak istiyorum. İlk dinlediğim konuşma olan “Hikaye Anlatımının Gücü ile Farkındalık Yaratmak: Su Meselesi”; su ve suyun önemiyle ilgiliydi. FOX Türkiye’nin Haber Operasyonu Direktörü Onur Kumbaracıbaşı’nın moderatörlüğünde, iklim ve doğa bilimci Levent Kurnaz ve yapımcı Altup Gültan’ın katılımıyla gerçekleşen konuşma bilgime bilgi kattı diyebilirim. National Geographic’in yakın zamanda bizlere sunduğu ve Serenay Sarıkaya, Halit Ergenç gibi ünlü isimlerin yer aldığı “İklim Meselesi” belgeselinden sonra gündemlerinde “Su Meselesi” projesi olduğunu öğrendim. İşin hikaye kısmına gelince ise, çarpıcı da olsa bir bilgiyi direkt olarak dile getirmektense, onu hikayeleştirmenin bireyin algısında büyük değişiklik yarattığını söylediler. Örneğin, “Trabzon’da sıcaklık çok artacak.” demekle, “Rize’de bu yıl Hamsi Festivali gerçekleştirilemedi çünkü Karadeniz sularındaki sıcaklık artışıyla hamsiler kuzeye göç etmek durumunda kaldı.” demek arasında çok fark var, söylediklerine göre. İkinci alternatif bir hikaye barındırıyor içinde, dolayısıyla biz dinleyenlere daha çok dokunuyor. 

Beni etkileyen bir diğer konuşma; Future Food Institute’ta Kurumsal İlişkiler ve Global Misyon Program Yöneticisi Beayriz Jacoste ve Dude Table’ın Statejik Danışmanlık Ajansı Yöneticisi Merve Akgül’ün katılımıyla gerçekleşen “Yemek Pazarlaması Trendleri” oldu. Bu konuşmada da doğaya duyduğu saygıyı hayata geçirmek adına sattığı ürünlerde ambalaj kullanmayı reddeden bir market olan Rainbow Grocery‘den gıda atıklarından yeni öğünler yaratan Instock adlı restorana, son zamanlarda Türk Mutfağı’na olan ilginin arttığı bilgisinden Metro Gıda Hareketi’ne çok çeşitli bilgiler edindim. Bireylerin bir gıda ürününü tercih etme kararını etkileyen bazı faktörler üzerinde durdular: bunlardan en önemlisi onlara söz konusu gıdayla ilgili ne kadar bilgi sunulduğuymuş. Söylediklerine göre, tüketici yani bizler ne yediğimizi bilmek istiyoruz, buna çok önem veriyoruz. O gıdanın içinde neler var, içindekiler nereden geliyor, kaç kalori gibi bilgiler bizler için önemli ve seçimimizde çok etkili.

Dinlediğim için kendimi şanslı hissettiğim bir başka konuşma ise, System 1’in Avrupa Genel Müdürü Mark Johnson’ın “Duygusal Reklamlar Markaları Nasıl Büyütür?” adlı konuşmasıydı. Konuşmanın ana fikri çok netti: ne kadar hissedersen, o kadar satın alırsın. Johnson, konuşması boyunca bir ürünü satın alma kararımızda o ürünün duygusal olarak bize ne kadar dokunduğunun rolünden bahsetti. Evrensel olarak 7 duygumuz var; nefret, iğrenme, öfke, korku, üzüntü, nötr hissetme (tepkisizlik), mutluluk ve sürpriz/şaşkınlık. Pazarlama sektöründe bu duygular arasında en istenmeyeninin bizce hangisi olduğunu sordu. Gelen yanıtlar nefret, iğrenme ve öfke arasında değişti. Johnson’ın cevabı ise tamamen farklıydı ve beni çok şaşırttı: söylediğine göre, pazarlamada en istenmeyen duygu nötr olma hali. Yani kişinin reklamla ilgili hiçbir şey hissetmemesi, tepkisiz olması. Nedeniyse şu; kişi reklama veya ürüne karşı ne kadar tepkisiz ve ilgisizse, o kadar harekete geçmiyor. Kısacası; duygu yoksa, eylem de yok.

Yukarıda bahsettiklerim başta olmak üzere yapılan konuşmalardan çok şey öğrendim. İlham ve umut doldum, dinlediğim hikayeler hayallerimin peşinden gitmek için cesaretime cesaret kattı. Gelecek seneyi sabırsızlıkla bekliyorum, teşekkürler Brand Week!

brandweekistanbul.com/