Brekkie Breakfast Club: Moda’da Kruvasanın Doğru Adresi
Kruvasanları efsane, konumu şahane: Moda’nın yeni gözdesi Brekkie Breakfast Club’la tanıştınız mı? Henüz tanışmadıysanız planlarınızda buraya mutlaka bir yer açın, çünkü burası bir başka. Mekana adımımı attığım ilk anda hissettiğim sıcaklığı ve samimiyeti uzun zamandır hiçbir mekanda hissetmediğimi rahatlıkla söyleyebilirim. Kruvasanlarının lezzetinden bahsetmiyorum bile! Gelin bu keyifli mekanı birlikte keşfedelim…
Hani bazen bir yerden bahsederken ‘ruhu olan bir mekan’ derler, işte İstanbul’da yeni açılan mekanlar arasında yerini alan Brekkie her şeyiyle tam da öyle bir yer. Arkada çalan keyifli müzikleri, insanın içini açan farklı dekorasyonu, güleryüzlü ve ilgili çalışanlarıyla burası kelimenin tam anlamıyla yaşayan bir mekan. Hikayesinden bahsedecek olursak, Can Akdaşlı’nın bölgeyi canlandırma fikriyle başlamış her şey ve Kadıköy’ün Yoğurtçu Parkı’nda açılmış Brekkie. Bir üst sokağında kendi fırının yer aldığı mekanın en önemli özelliği ise, kaliteli ve lezzetli kruvasanlarıyla İstanbul’a yepyeni bir Fransız usulü kahvaltı anlayışı getirmiş olması.
Çok uzun zamandır süregelen bir hayalin gerçeğe dönüşmesi aslında Brekkie. Adının ve maskotunun hikayesi ise çok anlamlı ve bence tatlı: ‘brekkie’, Avusturalya’da kahvaltı anlamına geliyor. Mekanın maskotuysa rakun. Can Akdaşlı’yla yaptığım keyifli sohbette öğrendiğim kadarıyla rakun, hırsızlığıyla nam salmış bir hayvan. Midesine düşkün, özellikle de kruvasanlara bayılıyor. Nerede bir kruvasan görse onu bir şekilde kapıp afiyetle yediğini öğrendiğim rakun, bu özelliğiyle mekanın sembolü haline gelmiş.
Gelelim buranın tarif etmekte çok zorlanacağımı düşündüğüm lezzetlerine. Önünüze gelen her siparişin arkasında hem fikir, hem yapılış, hem de motivasyon açısından çok aşamalı bir süreç var. Yediklerimin lezzetiyse, gerçekten anlatılmaz yaşanır tabirinin kruvasan şekline bürünmüş hali. Öncelikle buradaki reçel ve marmelatların hepsi ev yapımı, kruvasanların yapılışında kullanılan tereyağ ise Tire’den özel olarak getirtiliyor. Kullanılan malzemelere gösterilen bu özen, Akdaşlı’nın “bir kruvasan market tereyağından yapılmışsa sınıfta kalmış demektir” inancını doğrular nitelikte. O kadar ki, buranın açılmasında kullanılan yapım tekniğiyle tereyağın uyumu büyük rol oynamış! Yapım tekniği ile kastettiğimse şu: buradaki kruvasanların tamamı Fransız tekniğiyle yapılıyor ve hazırlanmaya başlanmasından itibaren üç gün bekletiliyor, üç gün sonunda size servis edilmeye tam olarak hazır hale geliyorlar. Ben önce tuzlu yemek isteyerek Kruvasan Red ile başladım: yumuşacık hamuru, içindeki eritilmiş peynirin kıvamı, malzemelerin birbiriyle uyumu, yanında gelen farklı soslar, kısacası her şeyiyle muhteşem bir seçimdi diyebilirim.
Tabi ki durmadım ve “Şimdi tatlı!” diyerek Lotus Kruvasan sipariş ettim. Muz ve çileğin müthiş uyumunu sonuna kadar hissedebileceğinizi söylemeliyim. İkisi de hiç bitsin istemedim, şiddetle tavsiye ediyorum!
Mekanın oldukça net bir amacı var: Kruvasanı insanlara doğru bir şekilde tanıtmak. Benim fikrimi sorarsanız, ben buraya bayıldım. Sırf burada yemek için bile vapura atlayıp Moda’ya gelmeyi düşünecek kadar hem de! 09.00-19.00 saatleri arası açık olan bu keyifli mekanda, siz de önünüzde uzanan yeşillikleri seyre dalabilir, bir yandan da tadı damağınızda kalacak kruvasanların lezzetine varabilirsiniz! Brekkie bence hem İstanbul’un en iyi kahvaltı mekanları arasında, hem de yeni ve en güzel Moda mekanları denince başları çekmeye aday.
İlginizi çekebilir: Rana Kelleci’den “Yeni Keşif: Kruvasan İstanbul”
İlk yorumu siz yazın!