Bu ayın öne çıkan kitapları: Bir Dersim Hikayesi ve Hediye Almak ve Hediye Vermek Üzerine…

Bu Ara Neler Okudum?

Çıplak ve Yalnız, Hamdi Koç (Roman)

Ailesini elim bir kazada kaybeden Mesut, yaşayan hiçbir akrabasının olmadığını düşünürken amcasının ölüm haberini alarak memleketine gider. Amacı, hakkı olan mirası alıp geri dönmektir fakat olaylar öyle sarpa sarar, öyle içinden çıkılamaz bir hal alır ki Mesut bir türlü geri dönemez. Karısıyla baş başa bir hayat sürerken kendini bir anda kocaman bir ailenin içinde, taşra sorunlarıyla cebelleşirken bulur ve bunlar yetmez gibi bir de aşık olur! Hamdi Koç’un okuduğum ilk kitabı olan ‘Çıplak ve Yalnız’, bence yoğun okumalar arasında yorulmadan okunacak bir roman. Ancak, olaylar bazı yerlerde o kadar uzamış ki, okumaktan sıkılıp birçok kez ara verdim ve aslında bir çırpıda okuyacağım kitabı neredeyse on günde bitirdim. Yazarın dil ve üslubunu da sevmiştim oysa ki…

Varoluşun Keşfi, Rollo May (Deneme)

Varoluşçulukla ilgili birçok alıntı ve tanımla karşılaşıyoruz ancak kavramın içi tam olarak doldurulabiliyor mu, bilmiyorum. May’in bu kitabı, varoluşu daha çok psikolojik bağlamda tanımlasa da felsefeye de atıfta bulunmaktan geri kalmıyor. Dolayısıyla varoluş ve var olmayı çok iyi tanımladığını düşünüyorum. Okurken biraz yoruldum ama değdiğini söyleyebilirim. İnsan sadece kavramı öğrenmekle kalmıyor elbette, kendi varoluşunu da irdeliyor. 

Son Ada, Zülfü Livaneli (Türk Edebiyatı)

Kendi kaynaklarıyla geçinen kırk evlik bir adaya, günün birinde devlet başkanı ve ailesi taşınır. O zamana dek sessiz ve sakin günler geçiren ada halkını, her gün başka bir olay, bir tantana beklemektedir. Öncelikle adanın şekli ardından da insanları değişmeye başlar. Eski huzurdan eser yoktur artık… Zülfü Livaneli’nin bu romanında kullandığı dil, üslup ve kurguyu çok beğendim. Kitabı hem severek hem de merakla okudum. Ama en sevdiğim kitabı hala ‘’Leyla’nın Evi’’…

Kırtasiye Dükkanı, Marjan Kamali (Roman)

Roya ile Bahman’ın, İran’da başlayıp Amerika’ya uzanan ve talihsizliklerle dolu aşk hikayesinin anlatıldığı kitap, bana okuduğum her sayfada Khaled Hosseini’nin ‘’Bin Muhteşem Güneş’’ini hatırlattı. Yanlış bir karar nasıl bir ömrü heba eder ve insan o yanlışla karşılaştığında ne hisseder? Yıllar geçip gitmişken, hem de… Kitabın bana kalırsa en dokunaklı kısmı okuyucuda bu hissi bırakmasıydı. Başından beri bir şeyler sezdiğim için de merakla ve bir çırpıda okudum. Uzun zamandır aşk kitabı da okumamanın verdiği duyguyla beğendiğimi söyleyebilirim. Yine de son zamanlarda beni kalbimden vuran bir aşk kitabı çıkmadı karşıma.

Bir Dersim Hikayesi, Kolektif, Murathan Mungan (Derleyen) (Öykü)

Yirmi üç yazar, yirmi üç öykü, yirmi üç dil ve üslup, yirmi üç kurgu, tek acı… Murathan Mungan bu fikre ne zaman ve nasıl varmış bilmiyorum ama harika bir işe imza atmış. Kitapta öyküsü bulunan yazarların her biri, çok iyi seçilmiş. Öykülerin hepsi birbirinden etkileyici ve dokunaklı. Anlatılanlardan rahatsız olacak insanlar olacaktır elbet onlar da kurgu deyip geçebilirler bence. Ben çok ama çok beğendim. Esnek düşünebilen, olaylara geniş bir açıdan bakmayı başarabilen, sağduyulu ve vicdanlı insanların bu öykülere kayıtsız kalamayacağını düşünüyorum. Yeni yazarlar tanımak için de bu tip derlemeler harika bir deneyim.

Hediye Vermek ve Hediye Almak Üzerine, Wilhelm Schmid (Deneme)

Hediye vermeyi ve belki de daha çok almayı, herkes sever. Genelde hediyeleşmek hakkında konuşulduğunda çoğunluğun aklına maddi şeyler gelir. Schmid bu kısacık kitabının ilk bölümünde maddi değeri olan hediyeleşmelerden bahsederken sonraki bölümlerde işin manevi kısmına değiniyor. Daha önce düşünmemiş olsanız dahi hissettiğiniz birçok şeyin yazılı olarak karşınıza çıktığını göreceksiniz ve bazı ‘olmamışlıkların’ sebebini anlayabileceksiniz. Kitabın sonlarında ise kişinin kendine verdiği hediyelerle ilgili kısmı var ki o hepsinden çok düşünmeye değer. 

Korona günleri tam gaz devam ederken sağlık, huzur ve bol kitaplı günler dilerim!

Kapak Fotoğrafı: Betil K

İlginizi çekebilir: Betil K’dan Ağustos 2020 Kitapları