Callbac ile: Cinsiyetsiz Moda ve Sürdürülebilirlik Üzerine
Toplumsal cinsiyetin tüm dünyada önemli bir mücadele alanı olmasıyla birlikte, kabul gören cinsiyet normları tekrardan şekillenmeye başladı ve pek çok alanda stereotipleri kırmaya yönelik gelişmeler hız kazandı. Renkler ve giysiler herkes için diyen moda sektöründe, “cinsiyetsiz moda” hareketiyle tasarımcılar bu konuda birer elçi görevi üstlenmeye çalıştı. İstanbul çıkışlı, lokal markalardan Callbac de hem sürdürülebilirlik ilkelerine göre hareket eden hem de kadın ve erkek kıyafetleri arasındaki bariyerleri ortadan kaldırarak, kişilere kendini ifade etme özgürlüğü tanıyan bir marka. Hadi Callbac’i yakından tanıyalım!
Son yıllarda toplumsal cinsiyet tüm dünyada önemli bir mücadele alanı. Tabu kabul edilen cinsiyet normları hakkında çekinmeden konuşmaya başlayınca, bu normlar yeniden şekillenmeye ve cinsiyet kimliğini biçimlendiren toksik stereotipleri kırmaya yönelik gelişmeler yaşanmaya başlandı. Bu mücadele geniş bir alana yayıldı; bunun yansıması temsil biçimlerinde kendini göstermeye başladı. Renkler ve giysiler herkes için diyen moda sektöründe, “cinsiyetsiz moda” hareketiyle tasarımcılar bu konuda birer elçi görevi üstlenmeye çalıştı. Cinsiyetsiz moda bu sebeple bir kıyafetten çok daha fazlası. Cinsiyetsiz moda tartışıldıkça, cinsiyet normları yeniden yapılandırılıyor, var olan normlara baş kaldırılıyor, bir temsil biçimimiz olan kıyafetlerimizdeki eril ve dişil arasındaki sınır silinmeye başlıyor.
Cinsiyet ayrımı gözetmeyen moda aslında 21. yüzyılda ortaya çıkmış bir akım değil, binlerce yıldır insan hayatının içinde bir şekilde yer alıyor. Erkeklerin göbeği açık giyinmesine veya etek, elbise giymesine şaşırana kadar, yüzyıllar boyunca erkek gardıroplarında yer alan eteklerin ve topuklu ayakkabıların bir anda ortadan nasıl kaybolduğuna bakmamız gerekiyor. Antik Yunan’da erkek ve kadınların birbiriyle aynı özelliklere sahip iki parça giysi giydiği biliniyor. Orta Çağ ve Rönesans boyunca etekler ve topuklu ayakkabılar erkek kıyafetlerinin önemli bir parçası. Üstelik günümüzde de Suudi Arabistan ve Kuzey Afrika ülkelerinde erkekler entari giyiyor. Her ne kadar İskoçların ulusal kıyafeti “kilt”e etek demek büyük saygısızlık ve ölüm sebebi sayılsa da, etek formundaki kilt İskoç kültürünün en önemli parçası. Peki ya neden hala giysilere kadın ve erkek atamaları yapılıyor?
Toplum tarafından tek bir kalıba sokulmak, tek bir minik fanus içinde nefes almaya çalışmaya benziyor. Bu sebeple, kadın ve erkek kıyafetleri arasındaki bariyerleri ortadan kaldıran, kişilere istediğini giyinme ve kendini ifade etme özgürlüğü sunan bir markadan bahsetmek istiyorum: Callbac. Callbac, bizleri tek bir fanus içinde boğulmaktan kurtaran, her nasıl hissediyorsak ve nasıl istersek öyle görünmemizin vakti geldiğini hatırlatan bir marka.
Callbac, %100 pamuk kumaş, yüksek kalite dikiş, baskı yerine nakış tercihi ile sürdürülebilirlik ilkelerine uygun şekilde var olan; kendi fonu ve çabalarıyla oluşturulmuş tasarım ve ifadeye odaklı bir lifestyle marka.
Peki, Callbac markası nasıl ortaya çıktı? Markanın oluşum sürecinden bahsedebilir misiniz?
Günlük hayatımıza entegre, herkesin kendi modunu yansıttığı, kolay ulaşılabilen bir marka oluşturma hayalimizi Callbac’le gerçekleştirmek istedik. #easiestwayto fikri ile ortaya çıkan markamızda “one day everyone calls back” ile yaratılan temada genç ve pozitif bir dinamizm ve çok yönlü sorgulamaları kıyafetlerimizdeki mesajlarla başlatıp, spontane hayat tarzını savunan “Peter Pan” jenerasyonu üyeleri olarak bunu keyifli bir tasarım yolculuğuna döktük.
Giysilerimiz hakkımızda pek çok şey söyleyebilir; bu yüzden onlarla özdeşleşebilmek gerekiyor. Callbac’in “Maybe it’s not your business”, “Bonjour, motherfuckers” gibi mottoları belki de dile getiremediklerimizi bizim yerimize haykırıyor.
Bize biraz yansıttığınız yaşam tarzından bahsetmek ister misiniz? Callbac tasarımlarına hayat veren hikayeler neler ve ürünlerinizi oluştururken motivasyonunuzu, ilhamınızı nelerden alıyorsunuz?
Giyinmenin, her zaman kendimizi ifade ederken en önemli araçlarından biri olduğunu düşündük. Bu ifade biçimlerini de dolapların en önemli ürünlerinden olan tişörtle simgelemeyi istedik; hem kendi tasarım formatımıza hem de sokak kültürünün vazgeçilmez parçalarından olan tişörtle yansıtmayı seçtik. Amacımız herkesin kendini dilediği gibi ifade etmesiydi. Bu yüzden de tasarladığımız tişörtlere farklı modlarda “motto’lar” seçerek ilerledik. Bu seçimlerin de en önemli kaynağı günlük sokak yaşamı ve buna bağlı gelişen eğlenceli durumlar hatta “meme’ler”. Kendi alt metni olan sözleri yine kendine yakışacak renk ve fontlarla tasarlayarak alıcılarla buluşturup, herkesin günlük giyimine eğlenceli bir dokunuş sağlamayı hedefliyoruz.
Yansıtmak istediklerinizin karşı tarafa geçtiğini hangi noktada anlıyorsunuz?
İçinde bulunduğumuz teknolojik dönemdeki kolay ve hızlı iletişim, kullanıcı alışkanlıklarını analiz ederken bizlere çok ışık tutuyor. Bu noktada alıcılarımızın geri dönüşlerine çok hızlı cevap veren bir markayız. Tasarımların hayatlarımıza dokunduğunu da aldığımız bu geri bildirimlerle öğreniyoruz. Örneğin, bir müşterimize işinde “mobbing” uygulanıyor ve çalıştığı kurumdan istifa etmek istiyormuş. Bir gün uyandığında o gün bugün diyerek işe gidiyor ve istifa konuşmasını yaptığı sırada üzerinde Callbac “bonjour motherfuckers” tişörtü olduğunu fark ediyor. Biz de bu olayı bize Instagram üzerinden attığı mesajla öğrendik ve bize sabah işe gitmeden yaptığı bu bilinçdışı kıyafet seçiminin ona güç verdiğini iletti. Bu bizler için harika bir bildirim oldu. Bunun gibi birçok hikaye tarafımıza iletiliyor ve bunları duymak inanın çok keyifli.
Son yıllarda toplumsal cinsiyet tüm dünyada önemli bir mücadele alanı. Bu mücadele geniş bir alana yayıldı ve moda sektöründe “cinsiyetsiz moda” hareketiyle tasarımcılar bu konuda birer elçi görevi üstlenmeye başladı. Lyst’in raporlarına göre moda sektöründe “cinsiyetsiz” ve “cinsiyetten bağımsız” terimleri için yapılan aramalarda %52 artış görülüyor.
Callbac olarak siz de herkesin kendini dilediği gibi ifade etmesini savunan; tüm cinsiyet, yönelim ve renklere açık, cinsiyetsiz ilkelere göre hareket eden bir markasınız. Trendyol satışlarınızda “bel üstü erkek tişörtü” tepkiyle karşılandı ve ürünler kara listeye alındı.
Cinsiyet eşitliğinin yanı sıra bütün kimliklerin eşitliği diye haykırdığımız şu dönemde, artık cinsiyetsiz özgürlüğü keşfetmemizin vakti gelmedi mi? Sizi cinsiyet kalıplarını ortadan kaldırmaya cesaretlendiren neydi?
Evet… Geç de olsa bu dönem gerçekten geldi ve bizler de bu uyanışın içerisinde olmaktan çok mutluyuz. Cinsiyetsiz ürünler Callbac’ten önce de kendi hayatımızda yaptığımız seçimlerde hep yer alıyordu. Dolayısıyla günün birinde bir marka kurduğumuzda bu markanın tasarımları da kesinlikle cinsiyetsiz olacaktı. Buna tişörtle başlayıp, ceket, ardından “jean” pantolonlarla devam ettik. Gördük ki bu ilkeyi benimseyen alıcılar kendi alışveriş alışkanlıklarını zaten cinsiyetsizlik ilkesine göre çoktan değiştirmiş. Erkek “crop-top” ürünümüz de yine hiçbir alt sorgulama yapmadan ürettiğimiz bir tasarımdı. Ne üretim, ne fotoğraf, ne satış aşamalarında aklımızda olur mu olmaz mı diye bir soru yoktu. Çünkü neden olmasın? Bir erkek neden kısa tişört giyemesin? Bu ürün üzerinden ortaya çıkan tartışmalar da gösterdi ki evet cinsiyetsiz giyim konusu artık tartışılmaya, üzerine konuşmaya hatta eylem almaya açık bir konu olmuş. Bunu başlatan bir marka olmak da bizler için büyük bir gurur aslında.
Saint Laurent’in 2010 yılı koleksiyonu cinsiyetsiz moda akımının öncülerinden kabul ediliyor. 2015’te ACNE Studios, kadın kıyafet koleksiyonunu Kreatif Direktörü Johnny Johansson’ın 11 yaşındaki oğlu Frasse ile tanıtarak bu alandaki öncü isimlerden biri oldu. Dior Men’in tüm cinsiyetler tarafından talep gören şeffaf gömleklerinden, erkeklere topuklu ayakkabılar tasarlayan Thom Browne’a, Prada ve Gucci’den Marc Jacops’ın poliseksüel koleksiyonuna kadar büyük moda markaları koleksiyonlarını kapsayıcılığa önem vererek şekillendiriyorlar.
Kapsayıcılık ve özgürlük dendiğinde aklınıza gelen ve sizin örnek aldığınız markalar, tasarımcılar kimler?
Rei Kawakubo ve Junya Watanabe’nin Comme des Garçons’u erkekler üzerinden bozduğu kalıplarla kadın modasını da şekillendirmesi bizler için çok ilham verici. Yine günümüzde Marc Jacobs’ın kendi profiliyle beraber ilerlettiği koleksiyonları hem görsel açıdan yüksek etkileşimli hem de global duruşta birçok yeni marka için çok sahiplenici bir tavır.
Modada “toplumsal kurallar”ın yıkılması aslında yeni bir akım değil. Moda tarihinde bunun farklı örnekleri mevcut. Coco Chanel’in kadınların hayatına pantolonları sokmasından David Bowie’ye, 80’lere uniseks modasının hakim olmasından Lady Diana’nın takım elbise kravat/papyon tercihlerine kadar.
Geçmişe dönüp baktığımızda toplumsal kuralları yıkan isimlerden size ilham olan birileri var mı?
Bu konuda bizce en özgür duruşu sergileyen isimler, özellikle popüler kültürün bize öğrettiği “drag” dünyasından geliyor: RuPaul, Divine… Hatta en yeni tişörtümüz de “sashay away”. Türkiye’de Huysuz Virjin; dünyada yine Cher, Judy Garland, Madonna, Lady Gaga… Bu isimler “queer” kültürünün simgeleri olsa da bu tür yeni hareketler de her zaman bu kültürden doğmadı mı zaten?
PWC’ye göre sürdürülebilirlik de cinsiyetsiz moda gibi trend; hatta Google’ın son tüketici raporuna göre sürdürülebilirlik şu anda ana akım. Kullanıcılar tasarımın yanı sıra, alacakları ürünlerin çevre dostu ve sürdürülebilir olduğunu bilmek istiyorlar. Artık gardırobumuz ve çevre arasında bir tercih yapmak zorunda kalmadan giysilerimizi seçebilme şansına sahibiz. Callbac, sürdürülebilirlik ilkelerine uygun şekilde var olan markalardan.
Callbac bu konuda neler yapıyor? Malzeme seçimlerinizden, ürünlerin ambalajlanarak tüketiciye ulaştığı ana kadar izlediğiniz yol nedir; bizlere üretimdeki hassasiyetinizden bahsedebilir misiniz?
Tekstil, dünyadaki enerji ve kaynakları büyük ölçüde tüketen bir sektör. Bizler de bu sektörün içinde duyarlı şekilde üretim yapmanın önemini her zaman vurgulamaya çalışıyoruz. Devasa tüketimler yerine akıllı alışverişi sunmak, üretimin her anında karbon ayak izini azaltarak var olmak çabalarımız arasında. Kumaşlarımızın tamamı koton veya geri dönüştürülmüş polyester. Pamuk ipliği lokal üreticilerden alıp kendi kumaşımızı ürettiğimiz bir noktadayız. Bunu başarabilmek zor olsa da imkansız hiç değil. Kumaşın dokunduktan sonra ürüne dönme sürecinde minimum atıkla ilerleyebilmek adına kalıplarımız çoğunlukla standart ve ürün sayısına göre kumaşla ilerleniyor. Baskı tekniği ekstra yıkamayı da beraberinde getirdiğinden nakış tekniğini kullanıyoruz. Ambalajlarımız geri dönüştürülmüş plastikten. Maalesef şu an kendi kargo paketlerimizi ve sevkiyatımızı yapabildiğimiz bir noktada değiliz ancak %100 sürdürülebilir bir marka olmak için hep bu ilkelerle varolmaya çalışıyoruz…
Büyük firmalardan alınan kumaşlarla cinsiyetsiz ilkelere göre dönüştürdüğünüz “Upcycle” koleksiyonunuz var. Bu koleksiyonun hikayesi nedir?
Bunu “denim” ve “crop-ceket” ürünlerimizle başlattık ve güzel tepkiler aldık. Fazla kumaşlarla yaptığımız pantolonlar ve eski ceketlerin yine fazla astar kumaşlarıyla dönüştürerek ürettiğimiz ceketlere önümüzdeki zamanlarda harika eklemeler gelecek. Aslından başından beri sürdürülebilirliğe özen gösteren bir markaydık; ancak bunu duyurmak için ek ve farklı bir kapsül seçki yapmak gerekiyordu. Upcycle koleksiyonumuzdaki amaç, sürdürülebilirlik özelinde genç ve bilinçli olan alıcı kitlemizde bir farkındalık yaratmaktı.
Callbac’in Upcycle koleksiyonuna bu linkten göz atabilirsiniz.
Sizce, Türkiye sürdürülebilir modaya ayak uydurma noktasında nerede?
Türkiye tekstil üretiminde gücünü koruyor. Sürdürülebilirlik konusunda ciddi anlamda AR-GE ve sanayi teşvikleri söz konusu. Devletin bu tür inovatif çalışmaları desteklemesi çok önemli ve doğru bir projeyle bu desteklerden faydalanmak çok yararlı. Şu an sürüngen larvalarından yapılan kumaşlar, yiyecek artıklarıyla yapılan boyamalarla ilgili harika çalışmalar var. Bunların tedarik zincilerinde yer almasıyla büyük markalar üretimlerinde bu tür özelliklere yer verdiği zaman bir sonraki aşamaya geçebileceğiz ve bunu bizce yakın gelecekte göreceğiz. Üreticiler, markalar bu konuda gerçekten duyarlı. Bizler de alıcılar üzerinde gereken farkındalık ve hassasiyeti yarattığımızda süreç çok daha hızlı akacak.
Üzerinde konuştuğumuz “Cinsiyetsiz” terimi gün geçtikte daha fazla insan tarafından kullanılmaya başlıyor. İnsanlar “bir cinsiyet” olarak ele alınmak istemiyor, “kendileri” olarak görülmek istiyorlar. J. Walter Thompson Innovation Group tarafından hazırlanan rapora göre Z Kuşağı’nın %44’ü alışveriş yaparken cinsiyet ikililiğini reddediyor ve aynı rapora göre katılımcıların %78’i cinsiyetin artık kişiyi eskisi gibi tanımlamadığını söylüyor.
Sürdürülebilirlik ilkelerini ele alıp, hem de cinsiyet ikililiğini reddeden, kişiliğine ve zevklerine uygun moda arayan Z Kuşağı’nı da gözler önünde bulundurduğumuzda önümüzdeki senelerde moda sektörünün ne yönde ilerleyeceğini düşünüyorsunuz?
Sosyal medya kullanımıyla fotografik görünümlerin en önemli unsur haline geldiği günümüzde, cinsiyetsiz ya da çok cinsiyetli stiller büyük markaların koleksiyonlarının ana parçası olacak. Hatta geçtiğimiz günlerde Dolce & Gabbana makyaj koleksiyonunu erkek modellerle tanıttı. Bu da gösteriyor ki yalnızca giyim ürünlerinde değil tüm sektörlerdeki ürünler homojen bir şekilde tanıtılacak. Tüm bunlara kaynakların alarm verdiği bu dönemde sürdürülebilirlik de eklendiğinde yeni moda, yeni insan, yeni yaşam çok daha akıllı bir şekilde şekillenecek.
Sizin Callbac olarak geleceğe dönük planlarınız neler? İlerleyen günlerde bizleri neler bekliyor?
Bizler gibi lokal ve orta ölçekli üretim yapan firmaların beklediği en büyük olay tabii ki pandeminin bitmesi. Bu bitişle beraber global platformlarda üzerine çalıştığımız bir performans sunmak istiyoruz. Kıyafet tasarımı her zaman devam edecek ancak daha “lifestyle” ve multidisipliner bir oluşumla büyüme planımız var. Dijital sanatlardan beslenen farklı bir koleksiyon ve çok çok daha renkli ürünlerle emin adımlarla ilerleyen bir marka olmak hedefimiz.
Callbac’in bizlerle buluşacak yeni koleksiyonları için çok heyecanlıyız. Sürdürülebilirlik ve toplumsal cinsiyet normlarını yıkmaya karşı yapılan en küçük katkı bile gerçekten çok önemli. O yüzden Callbac’e çok teşekkür ediyoruz, iyi ki varlar! <3
Cinsiyetlere dair eşitsizliğin hayatın her alanında son bulması dileğiyle.
Callbac ürünlerini incelemek için web sitelerine ve Instagram hesaplarına bakmayı unutmayın!
Kapak Görseli: Callbac
İlginizi çekebilir: Didem Ece’den Hakan Karabul ile GANG Üzerine
İlk yorumu siz yazın!