İlk yorumu siz yazın!
Caravaggio: Barok Döneminin Özgür Ruhu
Resmin içindeki hareketliliğin sizi sarstığını hissettiniz mi? Aslında düzlemde olan bir şey nasıl aynı zamanda bu kadar boyutlu olabiliyor? Eserdeki mekanla gerçek mekan arasındaki çizgiyi silen, izleyicisini tasvir ettiği mekanın içinde yaşatan Barok dönemi eserleri de tiyatral betimlemeler ve duyguların ifadesiyle resmi anlatıcıya dönüştürerek karşımıza çıkıyor. Resim sanatını içinde eriterek adeta bir tiyatroya, sinemaya evriliyor. Ben de bu yazımda incelemekten, izleyicisi olmaktan ve öğrenmekten çok keyif aldığım Barok döneminin öncüsü sayabileceğimiz Caravaggio’nun eşsiz sanat yaklaşımından bahsetmek istiyorum.
‘Dünya bir sahnedir.’ Barok dönemi eserlerinin üslubunu en iyi bu cümle özetliyor sanırım. Detaya inecek olursam; Barok anlamı Portekizcede ‘düzensiz inci’ anlamına gelen barroco sözcüğünden türemiş. Barok dönemindeki eserlerde mekanla duygu ayrı tasvir edilmeye çalışılmamış adeta bütünleştirilmiş. Eserler bize efsanevi olayları anlatmaktan çok kanlı canlı olayları, ete kemiğe bürünmüş figürlerle karşımıza çıkarıyor. Burada amaç ilginin nesnelerde değil olayda toplanmasıyla ilişkili. Caravaggio’dan bahsetmeden önce size çok kısa Barok dönemindeki diğer gelişmeleri aktarmak istiyorum. Resimlerin yapıldığı dönemi göz önünde bulundurmak, resimleri inceleme sürecinde daha rahat anlamlandırmanıza yardımcı olabilir.
Barok Döneminde Avrupa
Barok dönemi başlangıcı net olarak bilinmemekle birlikte 14 ile 18. yüzyıllar arasında şekillenmesiyle biliniyor. Bu dönem Otuz Yıl Savaşları’nı da içine alıyor. Barok eserler Protestan eğilimlere karşı bir propaganda aracı da oluyor. Hatta eserlerde aşırılığa kaçış ve dramatize betimlemelerin, kilisenin gücünün pekiştirilmesine katkıda bulunduğunu da söyleyebiliriz. Gösterişli katedrallerin ve sarayların da yaygın olduğu bu süreçte dönemin müziğinde bile çok seslilik ve enstrümanların zıtlaştığı bir anlayış hakim.
Michelangelo Merisi da Caravaggio
Bir resmin nasıl bir diyaloğu, bir dili olabilir? Kalıpları yıkmış bir sanatçı olan Caravaggio, eserlerinde sadece toplumsal düşünce yapısını değil adeta bir monologmuş gibi kendini gizlediği figürlerle de özeleştiri yapıyor. Onun hayatını, düşünce yapısını ve hayal dünyasını algılayabilmek için elimizdeki en önemli bilgileri eserlerine gizlenmiş olarak buluyoruz.
Yasalara sık sık karşı gelen Caravaggio, aslında aranan bir suçlu. Ya da o dönemde suçlu olmaya mecbur bırakılmış da diyebiliriz, çünkü çoğu sanatçının ellerinde yeteneklerinden başka bir şeyleri yok. Biz dahi figürlerin kahraman olarak betimlenmesine alışık olsak da Caravaggio suçlu bir dahi ve kendisini kahraman figürlere gizlemiyor. Hatta Hilebazlar tablosunda gördüğümüz gibi Caravaggio kendi portresini arkada hile yapan adam olarak betimliyor ve izleyici olarak resme her baktığımızda onu suç üstü yakalıyoruz. Kartlarını ele verdiği figürün hiçbir şeyin bilincinde olmayışı da yine iki zıt karakteri kafamızda çatıştırıyor. Bu eserle Caravaggio’nun bize kısa bir hayat sahnesi canlandırdığını da ifade edebiliriz.
Aziz Matta ve Melek
Caravaggio eserlerindeki Tanrı figürlerini de dönemin diğer tasvirleri gibi ulaşılamaz ve kusursuz olarak betimlemiyor. Tanrı’nın bu kadar insandan uzak konumlandırılmış olmasına duyduğu rahatsızlığı da eserlerinde görebiliyoruz. Caravaggio’nun bu konudaki bakış açısını daha güzel bir örnekle anlatmam gerekirse: Kilise Caravggio’dan Matta’nın İncil’i yazarken bir tasvirini yapmasını ister. Caravaggio tabloyu tamamlar fakat Kilise bunu hakaret sayar ve kabul etmez çünkü Aziz Matta ayrıcalıklı bir görünümün aksine sıradan bir insan gibi ne yapacağını bilemez bir durumda betimlenir. Ayrıca Caravaggio melekle Aziz Matta’yı yan yana resmederek Tanrı ve insan arasına girecek bir gücü kabul etmediğini yansıtmaya çalışır. Fakat baskıların üzerine resmi tekrardan yapar ve bu sefer Kilisenin istediği gibi olur. Aziz Matta ve melek mesafelidir, insanlar içinse ulaşılamaz ve kusursuz bir anlatım hakim olur. Aslında biz de baktığımızda iki tablo arasındaki bariz farkı hissedebiliriz. Kendi bakış açımla ilk tabloda iliklerime kadar hissettiğim bu sahnenin samimiyetini ikinci tabloda yakalayamadım…
Caravaggio, düşünme şekli, hayatı algılayışıyla benim için bambaşka bir sanatçı. O eserlerinde karanlık tarafını haykıran, iyimser gözükme kaygısı olmayan biri. Belki de ışık kullanımındaki usta başarısı içten içe onun bu karanlık tarafını aydınlatmaya yönelik bir çabadır, kim bilir? Ya da Caravaggio, işlediği suçların yansıttığı kötü tarafına rağmen bir şekilde kendini hep suçlu figürlere gizleyerek affettirmeye çalışıyor olabilir… Ona kendisini hem kendisine hem de bize anlatırken durağanlıktaki hareketi tepeden tırnağa hissettiren bir sanatçı da diyebiliriz.
Kapak Fotoğrafı: arthipo.com
İlginizi çekebilir: Artsy Magger’dan İstanbul Sergi Takvimi
Caravaggio hep ilgimi çeken bir ressam olmuştur. Yazı da oldukça aydınlattı beni!