İlk yorumu siz yazın!
Carlo Goldoni: Gerçekçi Komedinin Kurucusu
Commedia dell’Arte sever misiniz? Cevabınız evet ise İtalyan gerçekçi komedinin kurucusu Carlo Goldoni’yi ne kadar tanıyorsunuz? Hani şu İtalya’nın en ünlü, en sevilen oyunlarının yazarı ve komedi tiyatrosunu bambaşka bir boyuta taşıyan tiyatro yazarından bahsediyorum. Goldoni’nin hayatına ve onun sayesinde gelişen Commedia dell’Arte’ye birlikte bakalım.
Commedia dell’Arte
İtalya’da tiyatronun çıktığı ilk dönemlere bakacak olursak, tiyatro Orta Çağ’da kent ve kasaba meydanlarında okunan şiirler ve soytarılar ile başlıyor. Orta Çağ’ın sona ermesiyle de Avrupa’ya yeni yeni tiyatro oyunları girmeye başlıyor ve “commedia” halkın başlıca eğlencelerinden biri haline geliyor. Peki Commedia dell’Arte tam olarak nedir hızlıca hatırlayalım mı? Commedia dell’Arte, İtalyan Halk Tiyatrosu’nun önemli geleneklerinden olduğu kadar profesyonel tiyatronun da ilk örneklerinden. Commedia alla maschera (Maskeli Komedi) veya Commedia Improvviso (Doğaçlama Komedisi) gibi isimlerle de anılan Commedia dell’Arte, isminden anlayacağınız gibi “maskeli”, “doğaçlama” oyunlar aslında.
İlk commedia’lar hep maskeli olarak akıllara kazınmış durumda. Commedia ile birlikte maskeler yalnızca karnaval geleneği olmaktan çıkıp commedia’nın temel unsuru haline geliyor. Hatta maskeye yüklenen anlam o kadar büyük ki, maskeler maske olmaktan çıkarak “karakter” haline dönüşüyorlar oyunlarda. Tabii karakter haline dönüşüyor diyebiliyoruz ama commedia’ların psikolojik bir realizm veya davranış komedisi özellikleri taşıdığını düşünmeyelim. Commedia’da diyalogların yüzeyselliği ve sürekli kendini yenilemesi gibi, karakterler de hep aynı. (Pantalone, Arlecchino, Colombinia, Capitano, Dottore gibi karakterler neredeyse hep sabit olarak yer alıyor commedia’larda.)
Minik bir not: Commedia’ların bir diğer önemli noktası ise kadınların sahneye çıkmaya başlamaları.
Carlo Goldoni kimdir?
“Dünya güzel bir kitap; fakat onu okumayanlara pek faydası yok.”
-Carlo Goldoni
Lokantacı Kadın, Kahvehane, Otelci Kadın, İki Efendinin Uşağı gibi oyunlarıyla tüm dünyada tanınan 1907 Venedik doğumlu İtalyan tiyatro yazarı Carlo Goldoni aslen bir avukat. Tiyatro ile nasıl tanışmış da commedia’ya bambaşka bir boyut kazandırmış derseniz, Goldoni küçük yaşlarında babasının kütüphanesindeki commedia’ları okuyarak tiyatro ile ilgilenmeye başlamış ve daha 7-8 yaşlarında commedia yazmaya başlamış.
Goldoni eserlerinde her ne kadar Dante, Petrarca gibi İtalyan edebiyatının büyüklerinin izlerini görüyor olsak da, Goldoni’nin Moliere’e olan büyük hayranlığı göz ardı edilemez bir gerçek. Goldoni, Moliere’i gerçekten model olarak benimsemiş biri; hatta kendisini o kadar seviyor ki, Fransızca öğrenip Paris’e dahi taşınıyor. Peki Goldoni’nin Moliere sevgisi Goldoni’nin işlerine nasıl mı yansımış? Moliere’in dili kullanım şekli etkilemiş Goldoni’yi; tıpkı Moliere gibi yerel dil ve konuşma dilini zengin bir şekilde kullanmaya çalışmış oyunlarını şekillendirirken.
Carlo Goldoni ile Tiyatroda Yenilikler
Metne Bağlı Tiyatro
Carlo Goldoni sayesinde commedia’da neler değişiyor diye sorarsanız, ilk söylenmesi gereken “metne bağlı tiyatro” olur. Biliyoruz ki, ilk dönem commedia’larına doğaçlama hakim, herhangi bir yazılı metin yok ortada. Kalıplaşmış tipler, yinelemelerle dolu diyaloglar ile yer alıyor sahnede ve oyunlarda herhangi bir derinlik arıyorsanız, o zaten hiç yok. Goldoni, Commedia dell’Arte’de bir bir reform olması gerektiğine inanarak hiç sevmediği maskeli tipleri tiyatro sahnesinden indiriyor, oyunlarda doğaçlama ortadan kalkıyor ve metne bağlı tiyatro gelişmeye başlıyor. Evet, elbette buna tam bir reform diyemeyiz; fakat Goldoni sayesinde tiyatronun başka bir boyuta taşındığı bir gerçek.
Hayatın İçinden Karakterler
Maskelerden ve geleneksel “komik” denilebilecek kostümlerinden kurtulan oyuncular, Goldoni’nin yenilikleri sayesinde rollerine uygun giysiler giyiyor, sahip oldukları rollerin duygularını jest ve mimiklerle yansıtmaya başlıyorlar. Haliyle oyuncunun omuzlarına daha büyük bir yük biniyor. Tabii tiyatro oyuncuları Goldoni’nin yeniliklerini ilk başta kabullenmekte zorlanmış olsalar da, Commedia dell’Arte’nin saygınlık ve sanatsallık kazandığını zamanla herkes kabul ediyor. En önemlisi ise geleneksel halk tiyatrosu bir anda tiyatro salonlarında sahnelenen burjuva tiyatrosuna dönüşüyor; sahnelenen oyun oyuncu için tatmin edici bir sanat haline geldiği kadar, seyirci için de gerçek anlamda bir görsel şölene dönüşüyor.
Carlo Goldoni, Commedia’lara basmakalıp tiplerin dışında yeni karakterler eklemeye başlıyor; sevmediği kaba ve garip karakterlerin yerine gerçek hayattan karakterler yerleştirerek, onların gülünç yanlarını ve kusurlarını işlemeyi tercih ediyor. Peki yeni karakterlerin hayatlarından neler mi görüyoruz? Kentsoylu yaşamları, onların değerleri, birbirleriyle olan çatışmaları dramatize ediliyor; burjuvaların lüks düşkünlüğü, geleneksel toplum ile yeni sınıfın yaşam tarzı arasındaki gülünç durumlar sahnelere aktarılıyor. Goldoni özellikle de Venedik’in farklı sınıf tiplerini taşıyor sahneye. Hatta söyleyebiliriz ki, İtalya’daki yaşam ilk defa sanatsal olarak ele alınıyor sahnelerde. Toplumsal yapının tüm çıplaklığı ile gözler önüne serildiği oyunlarda, mekan tasvirlerine de yer verilmeye başlıyor. (Mesela La bottega del caffé güzel bir örnek.)
Yalın ve Temiz Bir Dil
Commedia’nın kusursuza yakın güzellikte olmasını dilediği kadar, kaliteli bir şekilde eğlenceli olmasını da hedefleyen Goldoni için yaşam da mutlu sonla biten bir komedi olmalı. Bu sebeple de oyunlarında gerçek sorunları anlatırken komik bir üslup benimsiyor ve gerçek hayatta da dilediği gibi mutlu sonla bitiriyor oyunlarını. Tüm bunları yalın ve temiz bir dille aktarıyor Goldoni.
Her şeyi göz önünde bulundurup rahatlıkla söyleyebiliriz ki Goldoni’nin tiyatroya olan katkısı göz ardı edilemez bir gerçek. Şöyle düşünün, döneminde İtalya’daki kentlerde aynı anda 50 oyun falan sahneleniyor; hatta bu sebeple Goldoni talepleri karşılamak için günde 2-3 oyun yazmak zorunda dahi kalıyor ve bir de üstüne çok çalışmaktan hasta olup yataklara düşüyor. Goldoni’nin oyunları Venedik’te Teatro Sant’Angelo‘da sergilenip ardı ardına gişe rekorları kırınca, ünü günden güne iyice yayılıyor ve yalnızca Venedik’te değil, Milano ve Verona’da da Goldoni commedia’ları sergilenmeye başlıyor.
Eğer daha önce Goldoni’nin herhangi bir eserini okumadıysanız ve Goldoni’yi daha yakından tanımaya onun en iyi sosyolojik incelemelerinden biri ile başlamak istiyorsanız Lokantacı Kadın iyi bir seçim olabilir. Ana karakteri kadın olan ve üç bölümden oluşan bu oyun, Venedikli yöneticilerin ve aristokratların anlaşmazlıkları, aralarındaki siyasi çekişmeleri ve sosyal eşitsizlikleri ele alıyor. Eser gerçekten toplumsal gerçekçiliğin en iyi örneklerinden biri.
Casa di Goldoni
Tahmin edersiniz ki, günümüzde Venedik Goldoni’yi asla unutmamış. Venedik’te derler ki “Venedik Goldoni’yi yarattı, Goldoni de Venedik toplumunu ve şehrini sahnelere taşıyarak Venedik’i yeniden yarattı. Bu sebeple bu ikili asla birbirinden ayrılamaz.” Gerçekten de öyle, Casa di Goldoni’den pek çok tiyatro salonuna, Goldoni heykellerine kadar Goldoni’nin izini Venedik’te sürebilmek mümkün.
Carlo Goldoni ile ilgili olun olmayın, tiyatro sevin veya sevmeyin hiç fark etmez; Casa di Goldoni Venedik seyahatlerinde mutlaka görülmesi gereken yerlerden. Casa di Goldoni, Carlo Goldoni’nin 25 Şubat 1707’de doğup 1719’a kadar yaşadığı bir ev. Bina 1914’te satın alınıp 1931’de Venedik Belediyesi’ne bırakılmış ve günümüzde Goldoni Müzesi olarak hizmet vermekle birlikte, Tiyatro Çalışmaları Enstitüsü’ne de ev sahipliği yapmakta.
San Toma bölgesinde yer alan Casa di Goldoni, 15. yüzyıldan kalma Gotik bir yapı. Üç katlı Sivil Venedik mimarisine sahip yapının tipik merdivenleri, sivri kemerli güzel avlusu ve avluda yer alan kuyu hala ilk günkü gibi korunmakta. Tam böyle serin serin oturup soluk alabileceğiniz avlunun merdivenlerini takip ettiğinizde sekiz odalı üç katlı yapıya giriyorsunuz.
Casa di Goldoni, bizlere yalnızca Goldoni’nin çalışmalarını sunmuyor, Venedik’in kültürel yaşamına da güzel bir pencere açıyor. Venedik evlerinin geleneksel “Portego”ları, birbirinden güzel mobilyalarının yanında Goldoni’nin çizimleri, sahne dekorları ve sergi alanları da yer alıyor müzede. Otelci Kadın, Sahte Hasta, Venedik Savunucusu gibi oyunların orijinal mobilyaları ve objeleri, 18. yüzyıldan kalma nefis bir Kukla Tiyatrosu koleksiyonu müzenin görülmesi gereken noktalarından. Müze ile ilgili en güzel şeylerden biri de Goldoni’nin yaşadığı ve çalıştığı yerleri gösteren zemin kattaki avluda yer alan Venedik’in topografik haritası.
Söylemiş olduğum gibi Casa di Goldoni aynı zamanda Tiyatro Çalışmaları Enstitüsü’ne ev sahipliği yapıyor. 30.000 ciltlik referans kütüphanesi ve 150’den fazla video içeren bir medya kütüphanesi var buranın. Üstelik pek çoğu Goldoni imzalı, orijinal el yazmaları dahi bulunuyor. Kütüphane talep eden tüm akademisyenlerin de kullanımına açık.
Kapak Fotoğrafı: Yaprak Civan
İlginizi Çekebilir: Eda Geven’den Tiyatroda Yeni Normal
Mafya dışında İtalyan olan hemen hemen herseyi sevdiğim gibi commedia dell'arte'yi de severim.
Mafya dizi ve filmleri sürükleyici ama. 🙂 Dediğiniz gibi ben de İtalyan olan her şeyi aşırı sevdiğime Carlo Goldoni ve commedia dell'arte'ye de bayılıyorum. Hatta "İtalyan olan her şey" sevgisinden mi bilmiyorum theMagger'da en sevdiğim yazılardan biri sizin Giorgio Bassani yazınız. 🙂
Mafya dizileri öyle tabi. Bir aralar bayağı mafya filmi seyretmiştim. En sevdiğim film The Godfather da aslında bir mafya filmi 🙂 Giorgio Bassani yazım için de teşekkürler. Çok severim bir yazar olarak ama aynı zamanda gizli bir İtalyan hazinesi olan Ferrara tutkumun da etkisi vardır bunda. Modena, Ferrara, Perugia.. bu üçlüyü tekrar bir ziyaret etsem. Sevgiler...