Çay Türleri: Macha'dan Kombucha'ya!
Yüzlerce türünü, günün herhangi bir anında tüketebildiğimiz çay, eminiz hepimizin en büyük tutkularından biri. Bu yazıda beyaz çaydan masala çayına, matcha’dan kombucha’ya çay türleri ile ilgili bilgiler okuyacak, kendinizi yeni çay trendleriyle güncelleyeceksiniz!
Bugünlerde tüm dünyada “Çay, kahvenin yerini mi alıyor?” sorusu tartışılıyor. Kahve tüketiminin popülerleşmesi ve hipleşmesi, üçüncü dalga kahve trendlerinin takip edilmesi, birçok kahveci ve kahve zincirinin sokakları doldurması ve hatta düzenlenen kahve festivalleri Türkiye’de de son yıllarda kahvenin yükselişte olduğunun kanıtı.
İlginizi çekebilir: Kahve Çeşitleri ve Kahvenin Tarihi
Ama tabii yüzyıllardır çay tüketen, ince belli bardaktaki tavşan kanı çayı geleneksel içeceği olarak kabul etmiş bir toplum olarak Türkiye’de ‘çayın kahvenin yerini almasından’ çok, kahvenin popülerlik tahtını yeniden çaya bırakmasından bahsedebiliriz sadece. Dünyadaki gelişmelerse şu yönde: Farklı tekniklerle kahve kavuran lokal kahveciler ve kahve zincirleri gibi, gurme çay mağazaları ve çay zincirleri de dünyanın büyük şehirlerinin sokaklarını ve hip mahallelerini doldurmaya başladı. Özellikle adı az duyulan; Asya, Afrika ve Güney Amerika menşeili otlar, baharatlar ve kurutulmuş meyvelerle hazırlanan harmanlar, farklı faydaları ve etkileri olan yüzlerce çeşit sevilen çay ismini dağırcığımıza ekliyor. Bazı yeni teknikler, tıpkı kahve demleme yöntemlerinden biri olan cold drip kahve gibi, soğuk çayı damıtarak demlemeyi sağlıyor ve bizi yeni içeceklerle tanıştırıyor.
Çay Türleri
Çok sık tükettiğimiz siyah çay ve yeşil çayın ardından hayatımıza girenlerden beyaz çay, çay çeşitleri arasında en az işlem görmüş ve doğal yollarla kurutulmuş olanı olarak bol antioksidana sahip. Ne siyah çay ne de yeşil çay kategorisine düşen, ikisiyle de ortak özellikleri bulunan oolong çayı, tıpkı üzümün şaraba ya da kahve çekirdeğinin kahveye taşıdığı gibi yetiştiği toprağın özelliklerini yudumlarınıza taşıyan en aromatik çay olarak biliniyor. Çay bitkisinden değil, baharat, çiçek ya da meyve çaylarından demlenen diğer çaylar da demliklerimizden eksik olmuyor; bunlar arasında en popülerleri yasemin çayı, bergamut çayı, masala çayı ve zencefil çayı olarak sayılabilir. Ve tabii bir de matcha çayı ile kombucha çayı var… Yukarıda saydığımız tüm çayların adına ve tadına aşina olduğunuzu biliyoruz; peki ya matcha ve kombucha? Son zamanlarda oldukça popüler olan, hem keyifle içilen çaylara hem de lezzetli atıştırmalıklara dönüşebilen bu iki çay nereden geliyor, hikâyeleri ve yararları neler, onlarla neler yapabilirsiniz? Gelin, bu soruların cevaplarına kısaca göz atalım…
Matcha Çayı
Matcha çayı, bugün Budizm’in bir türevi olan Zen inancıyla özdeşleşmiş durumda ve bu da onun kökeniyle ilgili fikir veriyor. ‘Matcha’ aslında Japonca’da ‘toz’ anlamına gelen ‘ma’ ve ‘(yeşil) çay’ anlamına gelen ‘cha’ sözcüklerinin birleşiminden oluşuyor ve kelime anlamı tam olarak toz yeşil çay demek. Günümüzde bilinen hemen hemen tüm çaylar gibi kökleri Güney Çin’e dayanan yeşil çayın tohumları, 12. yüzyılda Eisai adındaki Zen rahibi tarafından Çin’den Japonya’ya taşınmış ve Kyoto’daki bir tapınağın bahçesinde yetiştirilmiş. Eisai, yeşil çay yapraklarını toz haline getirerek tüketmeyi tercih etmiş ve böylece günümüzde bilinen en kuvvetli ve en faydalı çaylardan biri ortaya çıkmış.
Bugün matcha çayını ve matcha çayıyla hazırlanan farklı yiyecek ve içecekleri mahallelerimizdeki kahvecilere ve kafelerde bulabiliyoruz. Fakat matcha çayının Zen inancı sayesinde kazandığı çok farklı, otantik ve eşsiz bir ritüeli de var. Bu ritüele uygun bir sunumda, tepsi üzerinde tozun ve kaynamış suyun bulunduğu iki kabın (natsume ve chawan) yanı sıra kendi çayınızı hazırlamak ve tüketmek için çay fırçası (chasen), çay kaşığı (chashaku) ve çay örtüsünün (chakin) de bulunduğunu söyleyebiliriz. Matcha çayının hazırlamak için iki ayrı tarifi izleyebilirsiniz. Bunlardan daha sert ve daha acı olanını (usucha) hazırlamak için 1.75 gram matchayı 75 ml sıcak suyla, daha hafif ve daha tatlı olanını (kociha) hazırlamak içinse 3.75 gram matchayı 40 ml sıcak su ile karıştırıyorsunuz.
Matcha çayının faydalarına gelince… Hafıza ve konsantrasyonu geliştiriyor, kalori yakmaya yardımcı oluyor, kandaki kolesterol ve şekeri düşürüyor, bağışıklık sistemini güçlendiriyor, detoksu destekliyor, enerji veriyor ve son olarak lif, antioksidan, vitamin ve minerallerle dolu! Peki matcha çayının bildiğimiz yeşil çaydan ne farkı var derseniz, cevap toz haline getirilmiş ve çok daha konsantre olmasında saklı. Yeşil çay yapraklarının sadece suda çözündüğü kadarını değil tamamını tüketebildiğiniz matcha çayında, alışıldık tekniklerle demlenen ve tüketilen yeşil çaydan 10 kat fazla antioksidan, 16 kat C vitamini, 31 kat lif, 65 kat kalsiyum, 17 kat demir, 47 kat potasyum, 86 kat protein bulunuyor. Yani bir fincan matcha çayı, fincanlar dolusu yeşil çaya bedel…
Kombucha Çayı
Kombucha çayının da kökleri, tıpkı matcha çayı gibi Çin’e ve M.Ö. 2000’li yıllara dayanıyor. Bu çayın farklı dönemlerde iki yöne doğru, Kore’ye ve oradan Japonya’ya (doğuya) ve Rusya’ya ve oradan Avrupa’ya (batıya) yolculuğu sürmüş ve günümüzde neredeyse tüm dünyada popülerleştiği ve faydalarının bilindiği günlere gelinmiş. Kombucha kelimesinin köklerinde, tıpkı Japonca’daki gibi Çince’de de çay anlamına gelen ‘cha’yı görüyoruz. ‘Kombu’ ise 5. yüzyılda kombucha’yı Japon imparatoruna sunan ve tanıtan Koreli bir doktordan, Dr. Kombu’dan geliyor. Kombucha çayının en büyük özelliği, mayalanmış bir içecek olması. Hafif asidik bu içecek, siyah ya da yeşil çay, şeker, bakteri ve mayayla hazırlanıyor. Bu yüzden de tadını ve kokusunu diğer mayalı ve asidik içeceklere (bira, şarap, şıra gibi) ve hatta sirkeye bile benzetirseniz, haksız sayılmazsınız. Kombucha, Çin’de kombucha için kullanılan isimler arasında “kırmızı çay mantarı” (hongchagu) anlamına gelen sözcük de bulunuyor, Rusya’da ise “çay mantarı” (čajnyj grib) olarak adlandırılıyor; fakat bu isim sizi yanıltmasın, kombucha çayının içinde herhangi bir mantar yok. Mantar karmaşasının doğmasının nedeni, mayalanma sürecinde içeceğin yüzeyinde mantara benzeyen damlaların oluşması.
Kombucha çayı, Han Hanedanı sırasında İpek Yolu üzerinden Rusya’ya ulaşmış ve burada oldukça popüler bir içecek haline gelmiş. Rusya ve Doğu Avrupa’da ‘Mançurya çayı’, ‘Rus çayı’ ve ‘ Kargasok çayı’ olarak da bilinen kombucha, II. Dünya Savaşı yıllarında şeker ve çaya erişimin kısıtlanmasına kadar Avrupa’da popülerliğini arttırmış. Çay ve şeker bulmak zorlaştığında ise unutulmuş, ta ki 1960’larda İsviçreli biliminsanlarının kombucha çayının faydaları üzerine araştırmalar yayınlamasına kadar… Rusya’nın kombucha sevdasının en büyük faydası, Çernobil felaketinin ardından gözlemlenmiş. Felaketin haftalar ve aylar sonrasında halen bölge halkında radyasyonun korkunç etkileri baş göstermeye başlarken, yaşlı kadınların radyasyondan en az etkilenen grup olduğu fark edilmiş. Bunun sebepleri araştırıldığında ise bu grubun ortak özelliğinin düzenli olarak kombucha çayı tüketmesi olduğu görülmüş!
Çin’de “ölümsüz sağlık iksiri” de denen kombucha çayının birçok faydası var: Her şeyden önce, mayalı bir içecek olduğundan, probiyotik (sağlıklı bakteriler) açısından zengin. Aynı zamanda antioksidan içeren, kötü bakterileri öldüren, kalp hastalıkları riskini azaltan, tip 2 diyabeti kontrol altında tutmaya yarayan, kansere karşı direnci arttıran etkileri de bilimsel araştırmalarla kanıtlanmış durumda.
Detoks Çayları
Günün yorgunluğunu ve stresini atabilmek istediğimiz zamanlarda hepimizin imdadına koşan detoks çaylarında sıra. İçerdiği yüksek orandaki antioksidan sayesinde hastalıklara karşı kalkan görevi gören ve vücudu toksinlerden arındıran Red Clover (Kızıl Yonca) çayı, hem enerji veren hem de vücudu temizleyen Arnavut Biberi çayı, yabani bir ot olan Labada’nın lezzeti ve sindirim sistemine olan faydalarından yararlanabileceğimiz Yellow Dock (Labada) çayı, detoks çaylarından yalnızca birkaçı.
Ek olarak, aslında ince bir toz halinde kurutulmuş ve öğütülmüş üç meyve; Amalaki, Haritaki ve Bhibitaki’den oluşan Triphala çayı, kabızlık gibi sindirim problemlerine birebir! Deve dikeni ya da Meryemana dikeni olarak da bilinen Milk Thistle çayı özellikle karaciğer hastalıkları tedavisinde kullanılıyor. Hindistan’da yetişen Neem ağacından yapılan Neem Ağacı çayı, özellikle yorgunluğa çok iyi geliyor. Zerdeçal çayı, antioksidan etkisi sayesinde vücutta biriken zararlı maddelerin dışarı atılmasını sağlarken; kişniş çayı, hem kalbi koruyan hem de diyabeti önlemesi, vücuttaki toksinleri atarak enerji vermesiyle biliniyor. Vücuttaki rahatsızlıklara iyi gelen, günde en az bir fincan tüketilmesinin yararlı olduğu söylenen yeşil çay ise, aynı zamanda kilo kontrolünde de etkili. Son olarak; kulağa çok hoş gelmese de, çok faydalı olan sarımsağın da çayı detoks etkisi görüyor. Sarımsak çayı, soğuk alınlığına ve öksürüğe de çok iyi geliyor.
İstanbul’da yaşıyorsanız, birbirinden özel menüleri, taptaze çay çeşitleri ve göz kamaştırıcı sunumlarıyla son yıllarda sayısı gittikçe artan çay evlerini ya da çay dükkanlarını ziyaret edebilirsiniz. Bunlardan Karaköy ve Kadıköy’deki Dem, Arnavutköy, Nişantaşı Topağacı ve Akmerkez Wepublic’deki Chado Tea Shop ile Reşitpaşa’daki Melez Tea‘yi denemenizi özellikle tavsiye ederiz.
Çay Tarifleri
Ben kendi topladığım ya da kendi aldığım malzemelerle kendi çayımı hazırlarım diyenlerdenseniz de sizin için iki tarifimiz var:
Kuru Meyveli ve Güllü Beyaz Çay
Beyaz çayın yükselen bir trend olduğundan bahsetmiştik. Kuru meyveler ve gülle hazırlayacağınız bu çay, beyaz çaya birçok farklı aroma ve hoş koku katacak. Aşağıdaki malzemeleri iyice karıştırarak dilediğiniz miktarda hazırlayacağınız bu karışımı 2 yemek kaşığına bir bardak sıcak su oranıyla 7-10 dakika arasında demlemeniz gerekiyor.
Malzemeler: Küçük parçalara ayrılmış kurutulmuş portakal, kurutulmuş elma, kırmızı meyveler ve kurutulmuş gül (her birinden 1+1/2 ölçek), 2 ölçek beyaz çay, 1/2 ölçek baharat karışımı (isteğe bağlı olarak pelinotu, nane ve/veya kokusunu sevdiğiniz diğer baharatlar)
Ev Yapımı Meyveli ve Baharatlı Çay
İkinci tarifimizse tamamen taze meyve ve taze baharatları kendiniz kurutarak hazırlayabileceğiniz bir karışım. Her fincan çay için bu karışımdan 2 yemek kaşığını 3-5 dakika demlemeniz ve süzerek servis etmeniz yeterli. Malzemeleri kendiniz kuratacak olmak biraz daha zahmetli gözükse de, sonuçta elde edeceğiniz karışım hem tadı hem de kokusuyla sizi rahatlatacak ve içinizi ısıtacak.
Malzemeler: 2 limon kabuğu rendesi, 2 portakal kabuğu rendesi, 1 parça zencefil, 1 kök rezene, 1 demet taze nane yaprağı, 250 gram kırmızı meyveler ve kuru kayısı karışımı
Hazırlanışı: Zencefil ve rezeneyi ufak ufak doğrayın. Yağlı kağıt serilmniş iki ayrı fırın tepsisinden birine limon kabuğu, portakal kabuğu, zencefil ve rezene parçaları karışımını, diğerine taze nane yapraklarını yayın. Önceden 120 dereceye ısıtılmış fırında, nane yapraklarını 10-15 dakika, karışımı ise 45 dakika bekletin. Her iki tepsinin de tamamen soğumasını bekleyin. Tüm malzemeleri karıştırın.
İlk yorumu siz yazın!