Caz ve Kısa Bir Tarihi: Özgür Ruhlara Özgür Müzik
Şu an odanızda ya da kulaklığınızda ne tür müzik çalıyor? Bu soruya bir kısmınızın cevabının caz olduğunu tahmin ediyoruz. Notaların özgürce dolaştığı, ruhumuzu dinlendiren ve her icrasında yeni olasılıklar yaratan bu müzik türünü sürekli olmasa da dinlemek, özellikle huzurlu, sakin hafta sonlarında, stresle dolu deadline’ların öncesinde iyi geliyor; caz konserleri, caz festivalleri ve caz kulüplerindeki buluşmalar yaz ya da kış gecelerine dinginlik katıyor. Peki nereden çıkmış bu caz ve nasıl bu kadar geniş bir kavram haline gelmiş?
Afrika kökenli Amerikalıların zor dönemlerde müziğe sığınarak geliştirdiği caz müzik, yeni dünyanın müzikal ifade biçimi, Amerika kıtasının en özgün sanatsal ifade biçimi olarak kabul edilmiş durumda. Bugün dünyanın her köşesinde farklı sosyal sınıflardan ve kültürlerden insanın dinlediği ve icra ettiği caz, onlarca alttüre sahip bir müzik türü. Blues’dan soul’a, rap’ten hiphop’a birçok müzik türüyle akraba olan caz, doğaçlamanın özgürlüğünü ve kural tanımazlığını ruhunda taşıyor. Cazın tarihine kısaca göz atarak, hikâyesini öğrenmek, yaygınlaşması ve geçirdiği dönüşümlerle ortaya çıkan alttürlerini tanımak istedik.
1800’ler ve caz müziğin doğuşu
Tıpkı yakın akrabası blues gibi, Afrika’dan Amerika’ya köle olarak getirilmiş Afrika kökenlilerin şarkılarından ve müziğinden türeyen caz, ABD’nin güneyinde blues’un da doğduğu New Orleans‘in yanı sıra kuzeyde Kansas City, St. Louis ve Chicago gibi şehirlerde de eşzamanlı olarak ortaya çıkmış. Yüreğini ve ruhunu bakır nefesli çalgılar, perküsyon ve piyanonun yarattığı ritimden alan caz, basitçe Afrika kökenli bir müziğin Batılı çalgılarla icrası sonucu doğmuş. Cazın ilk örnekleri solo banjo, solo piyano ya da ufak bandolar tarafından icra edilmiş. Cazın alttürlerinin birçoğunun atası diyebileceğimiz ragtime, 1890’larda ortaya çıkmış. Karakteristik olarak solo piyanoyla çalınan caz şarkılarından oluşan bu türdeki ilk popüler şarkı 1892’de, Tommy Turpin‘in The Harlem Rag‘i olmuş, 1893’te Chicago’daki Dünya Fuarı’nda dünyaya açılmış. Caz (jazz) sözcüğü ilk kez 1913‘te bir yayında kullanılmış.
https://www.youtube.com/watch?v=sP7oFkyfvG8
1920’lar, 1930’lar: Doğaçlama caz, dans ve özgürlük
Caz Çağı tabirini duymuşsunuzdur; caz kısa sürede sadece ABD’de değil, tüm dünyada o kadar popülerleşmiş ki, 1920’ler ve 1930’ları kapsayan dönem bu adı almış. Türün doğaçlama ve deneysellikle özdeşleşmesinin kökleri de Caz Çağı‘na dayanıyor. Bu dönemde notalardan müzik yapan birçok caz müzisyeni ve topluluğu, aralara tamamen içlerinden geldiği gibi bir müzik yaparak solo yeteneklerini sergiledikleri doğaçlama bölümler eklemiş.
Caz Çağı‘yla özdeşleşen swing, 1930’larda büyük şehirlerde ortaya çıkmış. İki dünya savaşı arasında olduklarının farkında olmayan insanlar, I. Dünya Savaşı’ndan çıkmış olmanın rahatlığıyla müziğin ritmini yükseltmiş, dans etmeye ve birbirleriyle bağlanmaya elverişli bu alttürü çok sevmişler. Swing genellikle onlarca bakır nefesli çalgıdan oluşan Big Band‘ler tarafından dans pisti olan salonlarda icra edilmiş. İnsanları içine çeken ve birbirleriyle iletişimlerini kolaylaştıran bu sımsıcak müzik türünün pozitifliği bir yana, o dönemde neredeyse tamamen siyahiler tarafından icra edilen bu müziğin çalındığı mekanlara müşteri olarak yalnızca beyazları kabul etmesi ikiyüzlülüğünü unutmamak gerek.
1940’lar, 1950’ler: Sınırları aşan caz
Charlie Parker, Miles Davis, Dizzy Gillespie, John Coltrane gibi efsane caz sanatçılarının muhteşem eserlere ve işbirliklerine imza attığı 1940’lar ve 1950’lerde caz entellektüellerin müziği algısı yaratmaya başlamış. Bebop olarak adlandırılan alttürün hızlı temposu ve karmaşık armonik yapısı bu algının en önemli nedenleri olsa gerek. Diğer yandan blues’un başaramadığını başaran caz, akademili müzisyenlerden ve müzik eleştirmenlerinden de geçer not alan, yüksek bir kesime hitap eden bir müzik dalı olarak anılmaya başlanmış.
Yaygınlaşan televizyon nedeniyle evlerinde oturmaya başlayan insanlar, popüler müziğin yükselişiyle cazdan uzaklaşan bir dinleyici… 1950’lerde caz hem canlı müzik anlamında hem de dinlenen müzik anlamında büyük bir rekabet ortamında kendine yer bulmaya çalışmış. Bu da daha farklı, daha yenilikçi alttürlerin doğmasına önayak olmuş. Kökleri hatırlanan caz, dünyanın farklı kültürlerindeki izdüşümlerinin farkına varmış ve örneğin ortaya perküsyon ağırlıklı, ragtime, swing ve Latin müziğini harmanlayan Latin caz ya da Afro-Küba gibi alttürler çıkmış.
1960’lar ve sonrası: Yeni caz ve alttürleri
Fotoğraf: Kobby Mendez
Rekabetin rock’n roll ve disko gibi türler nedeniyle iyice kızıştığı bir ortamda, caz müzisyenleri mekanlarda kendilerine yer bulabilmek için çok daha progresif, çok daha deneysel olmaya özen göstermişler. Hiçbir kısıtlaması ya da sınırlaması olmayan, elektrogitarların başrolde olduğu serbest caz ya da atonal caz gibi alttürler, Jimi Hendrix, Frank Zappa ve Carlos Santana gibi öncülerle ortaya çıkmış. Rock ve caz bir noktada birbirine karışmaya başlamış, ortaya füzyon diye bir alttür çıkmış, bu alttür özellikle televizyon jenerik müziklerinde sıkça kullanılan popüler bir müzik olmuş.
1990’larla birlikte ortaya yepyeni bir trend çıkmış: Hip-hop ve rap. Doğaçlama sözleri, free-style ruhunu ve synth’leri birleştiren bu müzik türleri, doğaçlama yapılarını cazdan ödünç alıyor. Bugün en popüler müzik türleri arasında rock müziğin ardından ikinci sırada gelen hip-hop, A Tribe Called Quest, Jungle Brothers, NWA ve Tupac gibi isimler tarafından yapılan ve caz sample’larına yer veren şarkılar aracılığıyla köklerine saygı duruşunda bulunuyor.
Fotoğraf: Jan Strecha
Onyıllara göre söz etmiş olsak da, günümüzde cazın alt türlerinin hemen hemen hepsinde müzik yapan sanatçılar var tabii ki. Çağdaş caz dendiğinde ya da Avrupa’daki caz festivalleri veya Türkiye’deki caz festivallerinden birinin programına bakınca klasik cazdan swing’e, bebop’tan Latin caza kadar farklılık gösteren bir yelpazede sanatçılar, topluluklar, orkestralar bulabiliyorsunuz. Dahası, tek bir türe bağlı kalabilindiği gibi füzyon türler de özellikle dikkat ve ilgi çekici projeler olarak karşımıza çıkmaya devam ediyor. Klasik müzik eserlerinin, pop ya da rock şarkılarının hatta klasik Türk müziğinin bile caz düzenlemeleriyle hazırlanan albümler, konserler ve projeler her zaman farklı birer müzik deneyimi sunuyor, seviliyor, beğeniliyor. İstanbul’daki caz kulüplerinden birinin kapısından girdiğiniz herhangi bir gece ya da Spotify’da bir caz playlist’i açtığınızda örneğin, çok farklı türlerde müziklerle karşılaşabiliyorsunuz. Dünyanın ve Türkiye’nin önde gelen caz sanatçılarını tanıttığımız, yazılarımızda çok daha özel öneriler ve isimler paylaşacağız, takipte kalın!
İlk yorumu siz yazın!