Cem Babacan ile: Piyanonun Sınırsız Olanakları Üzerine
Cem Babacan “Touching Universe of Piano” isimli ilk solo piyano albümünde farklı müzik stilleriyle piyano repertuvarına damga vurmuş pek çok önemli bestecinin en rafine ve sade bir biçimde karakterlerini yansıttığı eserlerini Cihat Aşkın’ın müzik danışmanlığında Z Müzik etiketi ile dinleyiciyle buluşturdu. Cem Babacan; kariyeri boyunca yurt içi ve yurt dışındaki en önemli salonlarda solist olarak yer aldığı konserlerde sergilediği etkileyici performanslarıyla ve kazandığı ulusal ve uluslararası yarışmalarla adından sıkça bahsettiren Moskova Tchaikovsky Konservatuvarı mezunu bir piyanist. Cem Babacan’ a müzikle kurduğu ilişkiye, piyanonun sağladığı müzikal ve kişisel imkânlara dair merak ettiklerimi sordum.
Tutkuyla icra edilen birçok sanat uğraşısı insanın hayatına çoğunlukla çok erken yaşlarda katılıyor. Senin müzikle tanıştığın zamanı ve piyanoya yönelme hikâyeni sorarak başlamak isterim.
Çok küçük yaşlardan itibaren yaşadığım evde müzik hiç eksik olmazdı. Beş yaşında gece uyumadan L. van Beethoven’ın Piyano Konçertolarını dinlerdim. Dinlemeyle başlayan merakım okumayla devam etti. Konservatuvar’a girene kadar kendi isteğimle müzik tarihi kitapları alıp bestecilerin yaşamlarını ve müzikal stillerini kendimce öğrenmeye başladım. Bunu bir ödev gibi değil zevk için yapıyordum. Dinlediğim müziklerde okuduğum kitaplarda piyanonun ve piyano eserlerinin karakteristik özellikleri öne çıkıyordu. Bu sebeple piyano çalmayı öğrenmek istedim. Bir yıl özel ders aldıktan sonra H.Ü. Ankara Devlet Konservatuvarı’nın giriş sınavlarına girdim ve Piyano Anasanat Dalı’na öğrenci olarak kabul edildim. Böylece asla bitmeyen ve bitmeyecek piyano öğrenimim tam anlamıyla başlamış oldu.
Piyano eğitimine erken yaşlarda başlayıp kariyerin boyunca çeşitli ulusal ve uluslararası yarışmalarda ödüller kazandın. Stilinin üzerinde etkili olan ve müzikal yolculuğuna ilham veren unsurları öğrenmek isterim.
Hayatım boyunca karşıma çıkan pek çok müzisyenin bana farklı katkıları olmuştur. Bu müzisyenler sadece hocalarım değil müzisyen arkadaşlarım da oldu. Hatta daha çok onlar oldu. Kendim yorumcu olmama karşın hayatıma girmiş bestecilerden pek çok şey öğrendiğimi söyleyebilirim. Sanatın teorik ve yaratıcı kısmının beni ciddi anlamda beslediğini hissediyorum. Bunun dışında edebiyat, felsefe, tiyatro ve sinemayla fazlasıyla ilgiliyimdir. Bu ilgilerimin müzikal kimliğimi oluşturmakla alakalı ciddi katkıları oldu.
Solo performanslarının yanı sıra oda müziği ve senfoni orkestraları eşliğinde konserler verdin. Geniş bir repertuara sahipsin. Hangi dönem eserleri ve bestecilerini daha çok tercih ediyorsun ve neden?
Yorumcu olarak repertuvar tercihlerimle ilgili kesin cevaplar veremiyorum maalesef. Piyano edebiyatı sonsuz bir derya. Bildiğim sayısız besteci ve eser var ancak bilmediklerim de bir o kadar, belki daha fazla. Repertuvar tercihi keşfettikçe genişleyebilen bazen de daralabilen bir konu. Hep hareket halinde olduğu için dönem dönem de değişebiliyor. Düşüncelerim, duygularım zevklerimin değişimi de buna dâhil olabiliyor. 20. yüzyıl müziğine ve çağdaş müziğe özel biri ilgim var. Bu konuda repertuvarımı genişletmeye gayret ediyorum. Aynı durum Türk bestecileri için de geçerli. Tüm sanatlarda yakın tarihi ve günümüzü takip etmek bana muazzam bir zevk veriyor.
Müzikal anlayışını şekillendiren isimlerden ve eserlerden bahsedebilir misin?
Müzikte ve tüm sanat dallarında çağının ötesine geçmiş ya da çağının sınırlarını zorlamış sanatçılar beni etkilemiştir. Bunlara örnek olarak J.S. Bach, Shakespeare, Beethoven, Liszt, Wagner, Oscar Wilde, Edgar Allen Poe, Münch,Chagall, Picasso, Schnittke, Crumb gibi isimleri verebilirim. Müzikte kendi karakterini eserlerinde rafine ve özgün bir biçimde ortaya koyan imzası olan bestecilerin de müzikal ve yorumculuk anlayışıma büyük katkısı oldu. Bunlara verebileceğim en önemli örnekler de R. Schumann, Scriabin ve S. Prokofiev.
Teknik becerilerini geliştirmek ve sahne üzerindeki performansınızın devamlılığını sağlamak için ne gibi çalışmalar yapıyorsun?
Şartlar ne olursa olsun, her gün mutlaka çalışıyorum. Bu konuda iç disiplinimin olması beni hep içeride tutuyor diyebilirim.
Piyano, müzikal ve duygusal olarak hem icracısına hem de dinleyicisine çok şey vaat ediyor. Sen piyanonun başına oturduğunda zihninde ve bedeninde ne gibi titreşimler oluyor? Aslında sormak istediğim notaların ve tuşların ötesinde sen piyanoda ne buluyorsun?
Benim tek gerçek dışavurum halim. Özgür alan, normal hayatımda yapamadığım pek çok şeyi gösterebildiğim nokta. Yarattığı titreşim okyanusta çılgınca yüzmek gibi.
Piyano çalmak; insan zihninde matematiksel beceriler, dil becerileri, hafıza, problem çözme, stres azaltma gibi konularda birçok olumlu etkisi olduğu biliniyor. Sen bu konuda neler söylemek istersin?
Bahsettiğiniz konulara mutlaka faydası vardır. Benim ise konsantre olabilmeme, çoklu düşünebilmeme, insanları dinleyebilip doğru yorumlayabilmeme fazlasıyla yardımcı olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
“Touching Universe of Piano” adlı ilk solo albümün yayımlandı. Repertuarın oluşumunu ve albümün kayıt sürecini senden dinleyebilir miyiz?
Z Müzik lirik piyano parçalarından oluşan bir albüm teklifiyle bana ulaştı. Repertuvar tercihini bana bıraktılar. Üzerine bir süre düşündükten sonra albümün müzikal danışmanı da olan çok değerli Cihat Aşkın ve müzikal zevkine, kulağına çok güvendiğim kız arkadaşım Melisa Uzunarslan ile istişare ederek eserleri seçtik. 2 yarım gün Yıldız Teknik Teknik Üniversitesi kayıt stüdyolarında kayıtları tamamladık. Ben canlı performansa alışık birisi olarak kayıt anlarında strese girebiliyorum ancak bu sefer iki müthiş danışmanla çok huzurlu ve keyifli bir kayıt dönemi geçirdim. Kendilerine de buradan tekrar teşekkür ederim.
J.S.Bach, Marcello, Beehoven Chopin, Schumann, Brahms, Tchaikovsky, Mussorgski, Debussy gibi bestecilerin eserlerinden oluşan bir seçki hazırlamışsın. Bu çeşitliliği sağlamanın altında yatan müzikal ifadeyi bize tanımlayabilir misin? Neden bu isimler bir araya geldi?
Ana fikrim lirizmdi. Bambaşka dönemlerde farklı ülkelerde yaşamış önemli bestecilerin küçük formda yazdıkları karakteristik ve lirik eserleri düşünerek bir seçki hazırladık. Albümün lirizm ve çeşitliliği bir arada sunması, farklı bestecilerin lirizmi nasıl yorumladıkları ve insanlara ne şekilde dokunabildiklerini gösterebilmekti amaç.
Albümünü dinlerken piyanonun sunduğu, sunabileceği duygusal ve teknik deneyimleri keşfettiğim bir yolculuk hissine kapıldım. Sen bu albümünle dinleyiciler için nasıl bir kapı aralamak istedin?
Piyano, bestecilere sınırsız olanaklar verebilen bir enstrüman. Albümde yer alan bestecilerin çoğu piyanist ya da en iyi tanıdıkları çalgı piyano. Bu sebeple kendi müzikal dillerini en rafine gösterebildikleri çalgı olduğunu söylesek yanlış olmaz. Bu durum da bize müthiş bir yorum, tınısal renk paleti sunuyor. Albüm, tüm bu bestecilerin lirik dillerini en rafine şekliyle tanıyabilme imkânı sunuyor.
Son olarak gelecekte senden ne gibi haberler alacağız?
10 Ağustos’ta Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası ile Berlin Konzerthaus’ta Rahmaninov’un Paganini’nin Bir Teması Üzerine Rapsodi isimli eserini seslendireceğim. Yakın tarihli ve benim için heyecan verici konserlerden birisi. Önümüzdeki sezonda hem solist olarak bulunacağım hem de oda müziği konserlerim olacak. Bunun dışında bu yıldan itibaren her sene bir ya da iki Türk bestecisinin piyano eserlerini kaydetmeyi planlıyorum. Bir Türk Piyano eserleri antolojisi oluşturabilme hedefim var elimden geldiğince.
Kapak Fotoğrafı: Cem Babacan
İlginizi çekebilir: Halil Şimşek’ten İlyun Bürkev ile Röportaj
İlk yorumu siz yazın!