İlk yorumu siz yazın!
Cem Güventürk: Yarattıklarıyla İçimizi Okuyan Karikatürist
Hangi ruh halinde olursam olayım Cem Güventürk karikatürlerinde kendimden izler bulabiliyorum. Hem yazdıkları hem renklendirmeleri hem de boyama tekniği öyle güzel ki…
Selçuk Erdem’in dediği gibi: “Bu rüya karelerinde hüzünlü şapşallar, kafası karışık aşıklar, kalp kırıklığı yaşayan şaşkınlar, anlaşılmayan ruhlar, yanlış hesaplaşmalar, umutsuz eşyalar, tatlı yalnızlar, gıcık tespitler ve sıcacık vicdanlar var.”
Sosyal medyadan ve çizgi roman-karikatür kategorisinde yayınlanan 3 kitabıyla takip ediyorum Cem’i. Çalışmalarının çok özel olduğunu, Instagram’dan arkadaşlar arasında birbirimize göndermenin yanında arşivlenmesi gerektiğini de düşünüyorum.
Belki kahkahalara boğmuyor okuyucuyu ama hayatın içinden gelen sesi kesinlikle tebessüm bırakıyor yüzde. Şimdi o çizgilerin sahibiyle tanışma vakti…
Merhaba, röportaj teklifimi kabul ettiğin için çok teşekkürler! Seni tanımayanlar için kendinden biraz bahseder misin?
Kendi halinde bir şeyler yazıp çizip anlatma derdinde olan biriyim. 2014’te Penguen’le başladı bu serüven, hala Uykusuz ve Kafa’da devam ediyor. 2011’de Anadolu Güzel Sanatlar Fakültesi Çizgi Film Animasyon bölümünden mezun oldum. Yine aynı alan dahilinde İstanbul Aydın Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde animasyon dersleri veriyorum.
Çizmeye başladığında ailenin seni desteklediğini, sanatla ilgilenen bir aileden geldiğini biliyorum. “En iyi yaptığım şey çizmek” dediğini de… Peki sonsuz mu sence hayal gücü?
Bir süre “Hobi olarak yapsa daha iyi değil mi?!” çekinceleri olsa da sanatı hep seven ve sanatçılığı destekleyen bir ailem oldu. Ablam uzun yıllar bale yaptı. Sanatın sevildiği ve icra edildiği bir ortamda büyüdüm diyebilirim. Sanatsal aktiviteler hep oldu ailede; ama bu bazı korkuları tabii ki tamamen ortadan kaldırmadı, o yüzden ben de bir süre doktor, mühendis olmayı denedim. 🙂 Hayal gücü tabii ki sonsuz. Asla “tamam artık buydu, buraya kadarmış” denilebilecek bir üst seviyesi yok üretmenin. Belki de sanatın en çekici ve heyecan verici olduğu kısmı bu.
“Şaka Mı Bu” isimli bir TEDx konuşman var, kısaca bahsedebilir misin? Neden “Şaka Mı Bu” ?
Çok sevdiğim bir kalıp oldu her zaman “Şaka mı bu?”. Yani öfkeliyken de mutluyken de, şaşırmışken de, söylendiğinde o duruma hemen adapte olabilen bir kalıp. Duygu kokteylinin şemsiyesi gibi bir şeyi ifade ediyor bana. Dünyaya yaklaşımımız da böyle bence; olan biten çoğu şeye “Şaka mı bu?” demek zorunda kalıyoruz. Dünya zor bir yer; çok fazla şey sorduruyor ve bazı şeylerin tanınmaz hale geldiğine rastlayıp duruyoruz. Bu şaşkınlığı da iyi ifade ettiğini düşünüyorum, o yüzden konuşmanın isminin “Şaka Mı Bu” olmasına karar verdim. Konuşma içeriğinde mizah dergilerine girişle ilgili de çok fazla yer ayırmıştım, o anlamda da amatörken gördüğüm “Şaka mı bu?” eleştirileriyle de iyi denk gelen bir kalıp oldu.
Çok paylaşılıyor, çok gönderiyor herkes birbirine çizimlerini. Altına “Aa bu tıpkı ben” yazanlar oluyor. 2018’de çıkan kitabının adı, “Sanki Sen Aynı Ben” de tam bu hissi aktarıyor. Sence sebebi ne bu aynı histe buluşma durumunun?
Sırrını bilmiyorum, öğrenmeye de çalışmıyorum. Çünkü formülize edebileceğim bir şey haline gelirse o tılsımı kaybedermiş gibi geliyor. Gerçek ve içten olması işleri buraya getirdi sanırım. Okuyucu da adaletli o anlamda, gerçekten hissettiğim şeyleri çiziyorum ve bu onlarda bir karşılık buluyor. Katıksız şeyler olmasına özen gösteriyorum başından beri. Ortak bir dil oluşuyor aramızda. Kötü hissediyorsam kötü hissedişimle, neşeliysem o neşeyle ilgili… Bizzat gerçek benle alakalı şeyler oluyor ve muhtemelen hissettiğimiz şeylerde sandığımız kadar yalnız değiliz, büyük bir kalabalığız ve çizdiğim şey bir buluşma noktası gibi oluyor, bu da beni mutlu ve motive eden bir durum.
“Kendine özgü bir yol çizdi, üslubunu olgunlaştırmayı genç yaşında başardı. Cem Güventürk karikatürde dolaşan şiir ajanı!” diyor Sunay Akın senin için. Çizmek güzel, yazmak da ayrı bir kabiliyet, nasıl birleşti ikisi sende?
Çizmek hep aşina olduğum bir şeydi, hayatımın hatırladığım tüm kısmında kalem kağıt oldu. Çizmekle alakalı bir şey yapacağım belliydi, yazmakla da alakalı yeni yeni tanışıyoruz diyebilirim. Bu daha çok ifade etme derdiyle alakalı bir durum; söylemek, işaret etmek, dikkat çekmek istediğiniz bir şeyler varsa bunu baskılayamıyorsunuz içinizde ve bir şeye dönüştürme ihtiyacı oluyor. O durumda da yazmak, çizmek, bestelemek, dans etmek bir şekilde imdadınıza yetişen şeyler oluyor.
Doğrusu ben de Selçuk Erdem gibi her karikatürünün bir rüya sahnesi olabileceğini düşünüyorum. Peki senin yazıp sildiğin, çizip karaladığın oluyor mu yaratma sürecinde?Nasıl motive oluyorsun en baştan?
Bazı işleri bu beni yansıtmıyor ki diye düşünüp derginin basılmasına az bir süre kala çöpe attığımı hatırlıyorum. İstediğim şekilde ifade edemediğim hem çizgisel hem sözel anlamda içime sinmeyen şeyler olduğu muhakkak oluyor, ama her karikatürün veya çizgi öykünün kendine has ayrı hikayeleri var benim açımdan; o yüzden en baştan başlamak zor olmuyor. Bazen siz o öyküyü bir yere çekiyorsunuz, bazen tamamen kendinizi ona bırakıyorsunuz, aramızdaki bu paslaşmayı seviyorum.
Yeni yıl yaklaşıyor ve yeni umutlar için güzel bir başlangıç. Yeni yıl için hayallerin, çizmekle ilgili veya değil, planların var mı?
Yaptığım şeyi yapmaya, daha iyi yapmaya çalışacağım, farklı disiplinlerde de farklı ürünler ortaya koymaya gayret edeceğim zorlu ama keyifli bir yıl olacağını düşünüyorum. Sinemayı çok seviyorum, bu yıla kadar hep iyi bir izleyiciydim ama 2020’de bir araya gelip işin mutfağına geçme fikir beni oldukça heyecanlandırıyor.
Ben, Cem Güventürk’ün önümüzdeki yıllarda Türk karikatürüne damga vuracak bir isim olacağını inanıyorum. Cem’in kendine has çizgisiyle donattığı kitaplarını bir oturuşta bitirdikten sonra tekrar tekrar açıp okuyacaksınız… Siz okumaya hangisinden başlamak istersiniz? “Yine Öyle Hissettiğinde“, “Sanki Sen Aynı Ben” veya “Çünkü Bir Anlamı Vardır“…
İyi okumalar…
Kapak fotoğrafı: Instagram / @cemguventurk
İlginizi çekebilir: Damla İnam’dan Kadıköy Karikatür Evi
❤️️