Türkiye’de kültür sanat alanında üretim gerçekleştirmek geçmişten bugüne her daim zor olsa da özellikle genç sanatçılar için bugünün koşullarında şartlar daha da güçleşiyor. Sinemada ise kısa film yönetmenlerinin son derece düşük bütçelerle, imkânları zorlayarak çektikleri ilham veren ve farkındalık yaratan hikâyeler ise geleceğe dair umudumuzu her daim diri tutuyor. Adanalı genç yönetmen Cem Güzel de sinema bölümünde okuyan ve kariyerini bu alanda ilerletmek isteyenlerin karşılaştıklarını işlediği yeni kısa filmi “Hayallerim ve Kavgam’da” incelikli bir toplum analizi yapıyor. “Sanat özgürlüğünün kısıtlanmadığı hür bir yurt ümidiyle… Hayalleri ve Kavgası olan tüm sanatçılara ithafen” çektiği filmde yönetmen, hayatını sürdürebilmek için ticari projelerle uğraşmak zorunda olan Çukurovalı genç yönetmen Güney’in hikâyesini aktarıyor. Başrolünde Özgür Meriç’in yer aldığı filme dair Cem Güzel ile gerçekleştirdiğim röportajda merak ettiğim soruların peşinden giderek hikâyeye, vermek istediği mesajları ve çok daha fazlasını konuşma fırsatı buldum. Keyifli okumalar dilerim.

cem-guzel
Cem Güzel | Fotoğraf: Cem Güzel

Film hakkında konuşmadan önce ilk olarak sizi daha yakında tanıyalım. Kimdir Cem Güzel?

Sosyal farkındalık, psikoloji ve spesifik konuları işleyen, yirmili yaşlarında Adanalı genç bir yönetmenim. Sinema maceram 2010 yılında, Arabistan’da elektrik işçisi olan babamın zorla aldırdığı mini bir kompakt kamera ile başladı. Adana’da üç sene tiyatro eğitimi aldım. Eğitimimi Akdeniz Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümü ile tamamladım. Üniversite yıllarını Antalya’da geçirdim, ardından Adana’da iki sene sinema ve medya eğitimleri verdikten sonra İstanbul’da Türkiye’nin en çok izlenen dijital spor kanalı VOLE’de bant program yönetmenliği yaptım. 6 Şubat depremini konu alan Psikolojik Enkaz filmim ile ödüller aldım. Halihazırda film üretimlerime devam ediyorum.

hayallerim-ve-kavgam-afis
Hayallerim ve Kavgam (Afiş) | Afiş: Cem Güzel

Hayallerim ve Kavgam’ın senaryo yazım, hazırlık, çekim ve post prodüksiyonu ne kadar sürede tamamlandı?

Hayallerim ve Kavgam uzun bir hazırlık sürecini gerektirdi; senaryo yazımı, ön hazırlıklar, çekim ve post prodüksiyon gibi aşamalar yaklaşık bir yılı buldu. Filmin kaderindeki en önemli nokta, sevgili film yapımcısı İnanç Kaytanlı’nın projeyi keşfedip yapımcı olmasıyla başladı diyebilirim. İnanç Kaytanlı’nın yapımın başında durması filmin yapım hızını ve kalitesini en az üç gömlek artırdı. Senaryo aşaması, filmin derinliği ve temasına göre şekillenmesi açısından en uzun süren kısımlardan biriydi. Bu aşamada toplumsal ve bireysel mücadelelerin yoğun bir araştırmasını yaptık çünkü Güney karakteri yalnızca bir bireyi değil, bir kuşağın sıkışmışlık hissini temsil ediyordu.

Çekimler Adana’da, sınırlı bütçe ve kısıtlı imkanlarla gerçekleşti. Zorluklara rağmen Adana’nın enerjisi ve Çukurova’nın samimi atmosferi filme farklı bir ruh kazandırdı. Film çekimleri tamamlandıktan sonra yapımcımız İnanç Kaytanlı beni Türkiye’de önemli film üretimleri yapmış Serpil Altın ve Korhan Uğur ile tanıştırdı. Projemizin ilk draft kurgusunu izleyen Serpil Altın Film, filmimize ortak yapımcı oldu. Ortak yapımcılarımızın önderliğinde post prodüksiyon sürecinde görsel ve ses açısından izleyiciye güçlü bir deneyim sunmayı hedefledik. Fono Film şirketinde filmimizin post-prodüksiyon aşamaları da güzelce tamamlanmış oldu. Filmimiz festival yolculuğuna devam ediyor.

hayallerim-ve-kavgam-1
Hayallerim ve Kavgam | Fotoğraf: Cihan Kar

Filminizde hayatını sürdürebilmek ve ayakta durabilmek için ticari projelerle uğraşmak zorunda olan Çukurovalı genç yönetmen Güney’i tanıyoruz. Öyle ki toplumsal sorunları işleyen filmler çekmeye tutkulu olan Güney, çektiği film nedeniyle gözaltına alınır. Bununla da kalmayıp ailesi ve çevresi tarafından dışlanır. Fakat bu noktada hayal ettiği yeni filmini çekmek için verdiği mücadele ise onu ayakta tutar. Esasında Güney ile ülkemizde yönetmen olma tutkusuna sahip pek çok gencin ortak profilini yansıtıyorsunuz. Bu durum sizin için film çekiminde nasıl bir sorumluluk yarattı?

Güney karakterini yaratırken aslında bu karakterin ülkemizde yönetmen olma hayali kuran birçok genci temsil ettiğini bilerek yola çıktım. Bu, benim için ciddi bir sorumluluktu çünkü Güney’in yaşadıkları, bu gençlerin sesi olacaktı. Filmde Güney’in yaşadığı toplumsal baskı, gözaltına alınma süreci ve ailesi tarafından dışlanması, gerçekte sanata gönül veren birçok insanın karşılaştığı engelleri yansıtıyor. Bu sorumluluğun bilinciyle, onun hikayesini olabildiğince dürüst ve samimi bir şekilde anlatmaya çalıştım. Güney’in mücadelesi, aynı zamanda sanata adanmış gençlerin yaşadığı içsel çatışmayı, hayallerine tutunma çabasını simgeliyor.

hayallerim-ve-kavgam-2
Hayallerim ve Kavgam | Fotoğraf: Cihan Kar

Geçmişten bu yana sinemaya tutkuyla bağlı olan Adana’da yaşayan bir genç Güney. Fakat orada dahi hayalleri ve kavgasının peşinde koşmakta zorlanıyor. Filmin senaryo yazımında Güney karakterini yaratırken ilham aldığınız gerçek kişiler oldu mu? Ya da Güney karakterinde sizin de bir yansımanızı görüyor muyuz?

Güney karakteri, hem benim yaşadığım zorluklardan hem de çevremde gördüğüm gerçek hikâyelerden ilham aldı. Çukurova’da büyümüş bir genç olarak, burada sanatla uğraşmanın ne kadar zor olduğunu birebir yaşadım. Güney’in hayalleri, Çukurova’nın sıcağında yoğrulmuş ve engellerle sınanmış bir karakter olarak ortaya çıktı. Bu yüzden Güney karakterine baktığınızda, aslında benim de yansımamı görebilirsiniz. Onun tutkusu, benim sinemaya olan bağlılığımı ve toplumsal meselelere duyduğum hassasiyeti yansıtıyor.

Filmde karakterin ismi Güney. Bunu özellikle seçtiğiniz çok net çünkü filmin özellikle son anlarında Yılmaz Güney’in fotoğrafı ile “Yol”, “Umut” ve “Arkadaş” filmlerinin afişini de görüyoruz. Yılmaz Güney sinemasının sizin üzerinizde nasıl bir etkisi mevcut?

Yılmaz Güney benim için sadece bir sinema efsanesi değil, aynı zamanda toplum için bir direniş sembolüdür. O, filmlerinde hep halkın, ezilenlerin ve görmezden gelinenlerin sesini duyurdu. Onun sinemaya bakışı, toplumsal meselelere olan duyarlılığı ve olayları anlatma biçimi benim de sanat anlayışım üzerinde derin bir etki bıraktı. Hayallerim ve Kavgam’ın sonunda Yılmaz Güney’in filmlerinin afişlerini göstermek ona bir saygı duruşu niteliğinde. Çünkü o, sanatını ve hayatını halka adamış, sansüre ve baskıya karşı mücadele etmiş bir yönetmendi.

hayallerim-ve-kavgam-3
Hayallerim ve Kavgam | Fotoğraf: Cihan Kar

Filmini çekeceği sosyal temalı bir hikâyeyi yakın çevresine heyecanla anlatan Güney, aynı istek ve merakı karşı taraftan alamıyor. Film yapmanın sanatsal ve toplumsal bağlamdan koparak ticari boyutunun daha çok ön planda olması üretilen eseri “sanat” olarak nitelendirmemizin önüne bir engel koyar mı?

Sanat, toplumu ve bireyleri dönüştüren bir araçtır ancak ticari kaygılarla bu gücünden ödün vermek zorunda kalabiliyor. Film yapmanın ticari yönü, günümüzde sanatsal özgürlüğün önüne geçebiliyor. Güney’in yaşadığı bu ikilem, aslında sanatın saf, özgür bir biçimde icra edilmesi gerektiği mesajını taşıyor. Eğer bir eser, sadece ticari beklentilerle üretiliyorsa, onun gerçek anlamda sanatsal bir değeri olup olmadığını sorgulamak gerekir. Bu yüzden sanatın, ticari kaygılardan uzak bir şekilde toplumsal meseleleri işleyen ve insanlarda bir etki bırakan bir yapıda olmasını önemsiyorum.

Filmin sonundaki jenerikte “Sanat özgürlüğünün kısıtlanmadığı hür bir yurt ümidiyle… Hayalleri ve Kavgası olan tüm sanatçılara ithafen” mesajını görüyoruz. Günümüzdeki sanatçıları ve bu yola yeni giren genç sanatçıların önündeki en büyük engel ne sizce?

Sanatçılar için en büyük engel, özgürce ifade edebilme haklarının kısıtlanması. Bugün birçok genç sanatçı, kendi düşüncelerini özgürce ifade edemiyor, hatta bazıları baskı ve sansürle karşılaşıyor. Bu durum, sanatı toplumsal dönüşüm için bir araç olarak görenler için büyük bir sorun teşkil ediyor. Sanat özgürlüğü, sadece sanatçılar için değil, toplumun gelişimi için de kritik bir unsur. Bu nedenle, genç sanatçılar için özgür bir yaratım alanı oluşturmanın önemi her zamankinden daha büyük.

hayallerim-ve-kavgam-4
Hayallerim ve Kavgam | Fotoğraf: Cihan Kar

Kutuplaşmanın her alanda giderek artığı, kendi düşüncesinden olmayanın terörist (!) ilan edildiği, düşünce özgürlüğünün engellendiği, yönetmenlerin ve yapımcıların ürettikleri eserlerden dolayı hapis yattığı, devletin ve diğer politik aktörlerin giriştiği siyasi baskılar karşısında sanatın bağımsızlığının tehlikeye düştüğü günümüz Türkiye’sinde sizin bir sanatçı/yönetmen olarak mevcut duruma dair düşünceleriniz neler?

Türkiye’deki güncel durum, sanatın bağımsızlığını tehdit ediyor. Politik baskılar, kutuplaşmalar ve sansür, sanatçıların yaratıcı özgürlüklerini sınırlandırıyor. Bir sanatçı olarak, üretim özgürlüğüne sahip olmanın önemine inanıyorum. Sanat, topluma ve bireylere yeni bakış açıları kazandıran bir araçtır. Eğer bu özgürlük elimizden alınırsa, sanatı gerçek anlamda icra edemeyiz ve toplum olarak kendimizi ifade etme imkânımızı kaybederiz.

Röportajımızın sonlarına doğru biraz daha kişisel bir soru sormak isterim. Sinema, yaşama ve umutsuzluğa bir alan açar mı?

Kesinlikle evet. Sinema, hayatın en çetin, en karmaşık yanlarını anlaşılır bir dille ifade edebilmenin bir yoludur. İnsanlara umut, empati ve farkındalık kazandırır. Bence sinema, toplumsal umutsuzluğu azaltabilecek ve insanları bir araya getirebilecek bir güç barındırıyor.

Röportajımızı gelecek projelerinizi konuşarak noktalayalım dilerseniz. Kariyerinizin bundan sonraki sürecine dair ufak tüyolar paylaşabilir misiniz?

Sinema uzun bir yolculuk, her yolculukta yeni bilgi birikimler ve farklı duygular ediniyorum. Bu hislerim devam ettiği sürece film çekmeye devam edeceğim. Senaryo aşamasında olduğum yeni bir kurmaca filmim var doğru ve uygun zamanda mutlaka izleyicisiyle buluşturmak istiyorum. Sanatın dönüştürücü gücüne inanarak projeler üzerinde çalışmaya devam edeceğim.

Kapak Fotoğrafı: Cem Güzel

İlginizi çekebilir: Halil Şimşek’ten Filiz Kuka ile Yüzleşme Filmi Üzerine