Çernobil: HBO’nun Tüyler Ürperten Mini-Dizisi
HBO’nun son harikası Chernobyl mini-dizisini seyrettim ve tüylerim hâlâ diken diken. Hayatım boyunca büyüklerimden ve öğretmenlerimden duyduğum bu konuyu daha derinlemesine öğrenmenin tatminini yaşarken aynı zamanda şoktayım ve açıkçası biraz da korkuyorum. Çernobil, artık benim için “26 Nisan 1986’da Ukrayna’da gerçekleşen ve direkt veya dolaylı olarak binlerce insanın ölümüne sebep olan nükleer patlama”dan çok daha fazlası. Çernobil, insanoğlunun kendi kendine yarattığı ve asla kazanamayacağı bir savaş. Aynı zamanda politika ve siyasetin yalanlarını, ihmallerini ve iki yüzlüğünü bir kez daha, çok sert bir şekilde yüzümüze vuran bir utanç. Gelin tüm bunları bana fark ettiren, dünyada uzun yıllar iz bırakacak bu diziye yakından bakalım.
6 Mayıs 2019’da HBO’nun 5 bölümlük minidizi olarak yayınladığı Chernobyl dizisi; oyunculukları, yönetmenliği, gerçekleri gözler önüne serişi ve o dönemde Sovyet Birliği’ndeki atmosferi inanılmaz bir şekilde anlatışıyla uzun zamandır izlediğim en başarılı dizilerden biri oldu. IMDb’de aldığı 9.7’lik puana bakacak olursak, benim gibi düşünen çok fazla kişi var.
Dizi, patlamadan sonra kurulan Çernobil Komitesi’nin üyesi Valery Legasov’un (Jared Harris), olaydan tam 2 sene sonra faciada yaşanan olayları ve Sovyetler’in yaşananlara dair söylediği yalanları anlattığı vurucu bir ses kaydı sahnesiyle başlıyor. Sonrasında, 2 sene öncesindeki patlama gecesine dönüyor.
Dizinin başında, santraldeki bir test sırasında yaşanan patlamanın ardından, sorumluların olayın ciddiyetini uzun süre kabul etmediklerini ve radyasyon seviyesini dışarıya doğru aktarmadıklarını görüyoruz. Üst seviyelerdeki kişilerin milyonlarca insanın güvenliğinden önce kendi rütbelerini düşündüklerine şahit oluyoruz. Ben, her biri 1 saat süren bölümlerin hiçbir saniyesinde kendimi bırakamadım, sürekli kasıldım. Kendimi “gerçek değil korkma” diye sakinleştirdiğim gerilim filmlerinden birini izliyormuş gibi hissettim.
Chernobyl dizisinin yönetmeni Johan Renck ve yaratıcısı Craig Mazin, dizi boyunca radyasyondan etkilenen vücutların nasıl bir hal aldığını da sansürsüz şekilde bize gösteriyor. Dizi, zamanında Sovyetler Birliği tarafından yayınlanması yasaklanan görüntülerin canlandırıldığı sahnelerle radyasyonun insanlara, hayvanlara ne derecede zarar verdiğini net bir şekilde gösteriyor.
İzlerken göreceksiniz, radyasyon tam kelimesiyle insan vücudunu çürütüyor. Özellikle ilk günlerde Pripyat’ta santrale ve santralin çekirdeğine yaklaşan görevlilerin vücutlarını gördükçe gözlerime inanamadım. Yorumları okurken birkaç yerde radyasyon yiyen vücutların “zombileştiğini” yazanlar olmuş. Görsel olarak gerçekten zombiye benzeseler de bu durum çok daha kötü, çok daha acı. Çünkü radyasyona maruz kalmış kişilerin vücutları çürürken bilinçleri gayet yerinde, büyük bir acı çekiyorlar. Okuduğum kaynaklara göre, bu ölüm dünyanın en kötü ve en acılı ölüm şekli.
Dizinin en sevdiğim yönlerinden biri de, 5 bölüm boyunca Çernobil faciasında iyi veya kötü şekilde rol almış birçok kişiyi tanıyor olmamız. Çernobil’i soruşturan komisyonda yer alan Valery Legasov, Jared Harris tarafından canlandırılıyor. Kendisi felaketin ardından çevredeki yerleşimin boşaltılması için büyük ısrarlarda bulunuyor ve bu süreçte çok önemli kararlar alarak insanların hayatlarını kurtarıyor. Stellan Skarsgard tarafından canlandırılan Başbakan Yardımcısı Boris Shcherbina da bu süreçte emeği geçen önemli karakterlerden bir tanesi. Çernobil komisyonunun yöneticiliği üstleniyor ve Legasov’un da yönlendirmesiyle yakın bölgelerdeki yerleşimler için tahliye kararını veriyor. Çernobil Nükleer Santrali’nde yardımcı baş mühendis olarak görev yapan Anatoly Dyatlov’u (Paul Ritter), reaktördeki ani güç düşüşüşünü görünce, patlamaya neden olan testi sonlandırmak isteyen fakat kendini dinletemeyen Aleksandr Akimov (Sam Troughton) gibi kişileri dizi boyunca yakından tanıyoruz.
HBO’yu bu muhteşem yapıt için ayakta alkışlıyorum. Dünyanın kaderini ve devletlerin bakış açılarını değiştirebilecek güçte film ve dizilerin varlığı çok önemli. Chernobyl dizisi de tartışmasız bu dizilerden bir tanesi. Böyle mini-diziler devam etmeli, insanlığın buna gerçekten ihtiyacı var.
Chernobyl dizisi, umuyorum ki nükleer santral konusunun ciddiyetini ve tehlikesini tüm dünyaya tekrar hatırlatacak. Ne mutlu ki, birçok ülke nükleer santralleri kapatıyor. Ülkemizin de bu dizinin çıkardığı sesten ders alması dileğiyle…
IMDb Puanı: 9.7/10
İlginizi çekebilir: Korku Dizileri: Korku Türü Severlere 12 Dizi Önerisi
İlk yorumu siz yazın!