Oyunumuz: Cimri, Parolamız: Para
Bu sezonun en iyi repertuarı hangi tiyatroya ait diye sorarsanız cevabım hiç düşünmeden Devlet Tiyatroları olur. Öncelikle bu sezon 33 yeni oyun sergiliyorlar. Bununla kalmıyor, geçen sezon başlayan veya en az üç sezon oynayan oyunları da programa koymayı ihmal etmiyorlar. Bu listeye bir de klasik bir oyun eklemişler ki, seyretmeye doyulmuyor. Moliére’in Cimri’si, harika bir oyunculukla parolamız para diyor; oyuncularından kostümlerine her açıdan izlemenin keyfine de paha biçilemiyor.
İstanbul Devlet Tiyatrosu bu sezon, tiyatro tarihinin en eski ve en bilinen klasiklerinden Fransız yazar Moliére‘nin en ünlü eseri Cimri’yi sahnelerine konuk ediyor. Bu kadar klasik bir oyun bu kadar harika bir oyunculukla birleşince kapalı gişe oynuyor. Oyununun konusundan önce kısaca tarihçesinden bahsetmek gerekirse:
Tanzimat’la birlikte başlayan batı edebiyatı çevirileri içinde Moliére oyunları; Osmanlıca üzerine incelemeler yapmış, lugat hazırlamış, Tahran ve Paris’te büyükelçilik, maarif nazırlığı, Meclis-i Mebusan Başkanlığı ve iki kez Sadrazamlık (Başbakan) yapmış olan Ahmet Vefik Paşa tarafından tercüme edilmiş ya da uyarlanmıştır. İlk kez 1875 yılında Teodor Kasap tarafından “Pinti Hamit” adı ile uyarlanan “Cimri” o günden bugüne defalarca sahnelenerek Türkiye’de en çok oynanan oyun olmuştur.
Birçoğumuzun bildiği ve okuduğu üzere oyunun konusunda Paris’in zengin ve cimri burjuvası Harpagon’un taparcasına sevdiği para uğruna kızı ve oğlunu zenginlerle evlendirme planı var. Ancak çocuklar sevdikleriyle evlenmek istemektedir. Çocukların evlenme ve babalarının da hazinesinin bulunduğu sandığı bulma çabasına, potansiyel damat adaylarından Valere’nin hayat hikayesi karışır. Olaylar biribiri ardına gelişir ve mutlu sona ulaşılır. Sevenler sevdiklerine, ayrı düşenler ailesine, baba da parasına kavuşur. Yani oyun biraz Türk filmi biraz da masal tadında biter.
Cimri’nin odağında, adından da konusundan da anlaşılacağı üzere para var. Maddiyatın nasıl bu kadar baskın olup tüm değerleri yok ettiği açıkça anlatılıyor. Ailenin, arkadaşlıkların ve toplumsal ilişkilerin merkezinde para yer alıyor. Moliére, neredeyse 150 yıl önce bu oyunu yazarak parolanın para olduğu bir dünyayı bize sunmuş. Üzerinden bu kadar zaman geçmesine rağmen değişen hiçbir şey yok. Maalesef, maddiyat günümüz dünyasında da bir kez daha ön planda. Her şeyi belirlemede yine başrolde oynuyor. Sevgi, saygı, anlayış, dostluk ve daha birçok değer de sayesinde ya yok olup gidiyor ya da paraya göre şekilleniyor. Bugün bile aynı durumdan şikayetçi olarak sahnede yeniden hatırlamak içimi acıttı. Tıpkı oyunun sonu gibi gerçek hayatta da paranın bir amaç değil araç olduğunu anlasak ve “keşke para selam verip şöyle bir kenara çekilse” demekten kendimi alamadım.
Oyunculuk açısından bakacak olursam, yine ne varsa Devlet Tiyatroları’nda var dedim. Öncelikle Harpagon rolündeki Mehmet Ali Kaptanlar’a bir kez daha hayran oldum. Performansı müthişti. Böyle bir role bundan daha iyi bir oyunculuk sergilenmezdi. O kadar çok etkilendim ki, oynadığı diğer oyunlarda da kendisini izlemek üzere planlarımı yaptım. Cimri’yi bu kadar beğenmemin diğer sebebi ise Zeynep Erkekli’nin olması. Sahneye adım atmasıyla, bizim enerjimizi de kahkahamızı da hemen yükseltti. Çöpçatan rolünde ne kadar başarılı olduğunu ödülleri fazlasıyla anlatıyor. Zeynep Erkekli, XIV. Direklerarası En İyi Yardımcı Oyuncu Ödülü’ne ve 19. Sadri Alışık Tiyatro ve Sinema Ödülleri’nde ise komedi dalında En İyi Yardımcı Kadın Ödülü’ne değer görülmüş. Diğer oyuncular Beste Koçak, Kerim Altınbaşak, Çağrı Kodamanoğlu, Ömer Hüsnü Turat, Enver Necmettin Amaç, Ferdi Atuner, Onur Ertaman, Gökay Müftüoğlu, Yeliz Şatıroğlu, Tarkan Koç, Belma Şahin, Can Kurşunlu ve İsmail Kırca’nın da performansı alkışlamaya fazlasıyla değerdi.
Oyunun rejisörü Kenan Işık (kendisine acil şifalar dileyerek), dekor tasarımını üstlenen Suzan Erbilgin ve giysi tasarımını yapan Gülhan Kırçova da oldukça başarılı bir iş çıkarmış. Birçok olay yaşanırken başlı başına bir dekor olan beş ayaklı koltuktan, seyircileri karşılayan piyanoya kadar sahneye konulan tüm detaylar, dört dörtlük bir oyun olmasına fazlasıyla hizmet ediyor. Kısaca, emeği geçen herkesin eline sağlık diyorum.
Dünyaca ünlü bir klasiği yeniden sahnede izlemek, “yemek için mi yaşamalı yoksa yaşamak için mi yemeli” sorusuna kendimize göre cevap vermek, paranın önemini sorgulamak, oyunculuğa hayran kalıp içinde yaşadığımız dünyaya biraz daha farkında olarak bakmak istiyorsanız Cimri’yi izleyin. Daha önce seyretmiş olabilirsiniz ama bu kez de Devlet Tiyatroları farkıyla izleyin. Yine çok beğeneceksiniz. Şimdiden iyi seyirler…
İlk yorumu siz yazın!