Cordoba: Endülüs’ün Portakal Kokulu Şehri
İspanya’nın güneyinde yer alan Andalucia yani Endülüs Bölgesi, sekiz yüzyıl boyunca Müslümanların idaresinde kaldığı için günümüzde de bu izleri görebileceğiniz, hem kültürel hem de görsel açıdan seyahatseverlere şölen yaratacak yerlerden bir tanesi. Bölgenin en dikkat çekici şehirleri ise Sevilla, Granada ve Cordoba. 700’lü yılların başında İber Yarımadası’na gelen Müslümanlar, kısa bir süre içerisinde yarımadayı hakimiyetleri altına almışlar ve özellikle 10. ve 11. yüzyılda hem kültür hem de ekonomik zenginlik anlamında bölgeye altın çağlarını yaşatmışlar. Cordoba ise bu zenginliğin tam da kalbinde başkent olarak konumlanmış ve bu sebeple günümüzde dahi bu canlılığı korumayı başarmış. Şehrin simgesi ise tabii ki mimarisi ile büyüleyici Kurtuba Camii ve Katedrali. Şehri güzel kılan başka bir özellik de hemen hemen her caddesinde rastlayabileceğiniz portakal ağaçları. Eğer şehre Kasım ile Mayıs ayları arasında giderseniz dallarında meyveleriyle dolu olan portakal ağaçlarının altında gezmeyi deneyimleyebilirsiniz.
Cordoba Gezi Rehberi
Cordoba’nın tarihi tabii ki Müslümanlar ile başlamıyor, Romalılar döneminde dahi bölgenin önemli merkezlerinden biri olan şehirde bu dönemden günümüze kadar ulaşan yapılar bulunuyor. 13. yüzyılda Müslümanların şehirdeki egemenliği Ferdinand’ın zaferinden sonra sona eriyor. Yine de Müslümanların yarımadadaki hükmü 1492 yılında sona erene kadar şehirde yüzyıllar boyunca üç büyük dinin mensupları Hristiyanlar, Müslümanlar ve Yahudiler barış içerisinde yaşamaya devam etmişler ancak İspanya’da 16. yüzyılda başlayan engizisyon süreci, şehirdeki barışçıl yaşamı baltalamış, yarımadadan önce Yahudiler son olarak da Müslümanlar 17. yüzyılda sürgün edilmişler.
Endülüs bölgesini hakkıyla gezebilmek için 7 ile 10 gün, Cordoba’ya ise 2 gün ayırmanızı tavsiye ederim. Şehirde görülmesi gereken yerler şu şekilde listenebilir:
Kurtuba Camii ve Katedrali (Mezquita)
Cordoba şehrinin simgesi olan Mezquita, 8. yüzyılın sonlarında cami olarak yapılmaya başlayan ve yüzyıllar boyunca önce cami sonrasında da katedral olarak genişleyen, mimari açıdan hem Arap-Müslüman etkileri hem de Hristiyan mimarisini yansıtan nadide bir eser.
Mezquita‘nın portakal başta olmak üzere çeşitli ağaçların süslediği avlusuna ise Patio de Los Naranjos deniyor. Oldukça hoş olan bu avluda her ne kadar etrafınız turistlerle çevrili olsa da güzel fotoğraf kareleri yakalayabilir, sütunların altında gezerken tarihe tanıklık edebilirsiniz. Avlunun yanı başında caminin minaresi olarak inşa edilen yapı ise daha sonra çan kulesi olarak tasarlanmış ve bu kısmı ziyaret edip kuleye çıkmak için ayrı bir bilet almak gerekiyor.
Caminin içine girildiğinde ziyaretçileri ilk karşılayan kısım kırmızı-beyaz kemerlerden ve mermer sütunlardan oluşan, bazen labirentin içerisinde bazen de uzun bir koridordaymış hissini veren alan oluyor. Yapının içerisinde cami olarak kullanıldığı dönemden kalan kısımları ve Arapça yazıları görebilir aynı zamanda katedralin merkezi olarak tasarlanan bölümdeki sütunların ve tavanın heybetli görüntüsüne kendinizi kaptırabilirsiniz.
Alcazar de los Reyes Cristianos
Şehirdeki bir diğer önemli yapı da Hristiyan kralların saray olarak kullandıkları Alcazar. Geniş bahçesi ve yapının içerisinde yer alan eski Roma dönemi kalıntıları görülmeye değer bu bina engizisyon döneminin mahkeme merkezi olarak da tanınıyor. Tarihin tozlu sayfalarında acımasız anların yaşandığı bu yapı, o zamanın aksine oldukça huzurlu ve bahçesinde gezerken bu kalabalık turistik şehre tezat sessiz ve sakin. Hemen hemen her Endülüs şehrinde bulunan Alcazarların Arapça kökenli bir kelimeden türediğini ve Türkçe’de de kullanılan “Kasır” manasına geldiğini de söylemeden geçmeyeyim.
Jewish Quarter
Eski şehir bölgesini oluşturan en büyük mahalle, isminden de anlaşılacağı üzere eskiden Yahudilerin yaşadığı Jewish Quarter. Bu mahalle daracık sokaklardan ve çoğunun beyaz renk olduğu binalardan oluşuyor. Turistik merkez olması sebebiyle bu kalabalık sokaklarda yürümek bazen oldukça yorucu olabiliyor. Mahallede yer alan Sinagogu ve güzel fotoğraf kareleri yakalayabileceğiniz, çiçekli duvarlardan oluşan Calleja de las Flores sokağını görmeyi atlamayın. Şehrin bu bölgesi, Fas‘a gidenlere oldukça benzer gelecek, çünkü Fas’ta da eski şehir bölgeleri (Medina) bu şekilde dar ve labirent gibi sokaklardan meydana geliyor. Zaten Cordoba şehrinin bu eski bölgesine de Medina deniyor.
Roman Bridge, Köprü Kapısı ve Calahorra Tower
Cordoba’nın Romalılar dönemine kadar uzanan tarihini en iyi yansıtan yapılardan bir tanesi Guadalquivir nehrinin üzerinde yer alan köprü ve köprünün girişinde yer alan kapısı. Nehrin ismi Arapça’dan geliyor ve “Büyük Vadi” anlamına geliyor. Şehir denize uzak olsa da, eskiden bu geniş nehir sayesinde önemli bir ticari ağ yaratılmış. Nehrin üzerinde yer alan değirmenlerden bazıları ise hala ayakta. Köprüden nehrin karşısına geçip Cordoba Camii’ni fotoğraflamak şehirde yapılacaklar listesindeki maddelerden bir tanesi. Köprünün bittiği yerde ise Müslüman dönemden kalan ve günümüzde müze olarak faaliyet gösteren Calahorra Kulesi bulunuyor.
Şehirdeki Roma dönemine işaret eden bir diğer yapı da büyük bir kısmı yıkıldığı için, sadece renove edilmiş birkaç sütundan oluşan Roman Temple. Artık tarihsel olarak kayda değer bir özelliği kalmasa da eski dönemi yansıttığından ilginizi çekebilir. Bu yapı köprü tarafında değil de eski şehrin iç kısmında yer alıyor.
Palacio de Viana
Şehrin en güzel yapılarından bir tanesi de her biri farklı konseptteki 12 ayrı avludan oluşan ve her ne kadar ismi “saray” anlamına gelse de daha çok köşk tadında bir yapı olan Palacio de Viana. Cordoba gezimde en çok keyif aldığım yerlerden bir tanesi burası oldu. Oldukça güzel kareler yakalayabileceğiniz Palacio de Viana‘da sadece avluları gezmek ya da binanın tamamını gezmek için iki ayrı tip bilet satılıyor, fikrimce sadece avluları görmek yeterli olacaktır. Avlular arasında gezerken hem doğal hem de mimari açıdan etkilenmemek mümkün değil. Özellikle bir avluyu bitirdikten sonra bir diğerinde sizi neyin beklediğini bilmiyor olmak ve her birisinin kendi güzelliğine şahit olmak oldukça şaşırtıcı.
Bunların yanı sıra şehrin ana meydanı Plaza de las Tendillas ve mimari açıdan Madrid’deki Plaza Mayor’a benzeyen Plaza de la Corredera meydanı şehirde görülmesi gereken diğer önemli yerlerden birkaçı. Vaktiniz varsa şehre yaklaşık 10 kilometre mesafede yer alan ve eski bir şehrin kalıntılarını içeren Madinat al-Zahra (Medina Azahara) ise bir başka ziyaret noktası.
Cordoba’da Yemek Kültürü
Cordoba’da hem Endülüs hem de İspanyol mutfağını tadabileceğiniz birçok restoran yer alıyor. Yine de bolluğa aldanmayıp özellikle akşam yemeklerinde yer bulamama riski mevcut olduğundan rezervasyonsuz gitmemeye özen göstermenizi öneririm. Endülüs Bölgesi’nin hoş bir geleneği var, bir içecek sipariş edildiğinde bir nevi İspanyol mezesi olan bir adet tapas, içeceğin yanında ücretsiz olarak veriliyor. Bu şekilde bazı tadımlar yapabilirsiniz. İspanyol kültüründe akşam yemekleri oldukça geç saatte yenildiği için öğleden sonrayı bu şekilde geçirmek mantıklı bir seçenek olabilir.
Endülüs mutfağı da oldukça zengin, en çok bilinen yemeklerinin başında Salmorejo denilen soğuk domates çorbası geliyor. Aslında İspanya’nın genelinde servis edilen Gazpacho’dan farkı üzerinde yumurta ve soğuk bacon olması. Çorbadan ziyade daha çok püre gibi bir kıvamı var ve domuz eti içeriyor. İsterseniz baconsuz sipariş edebilirsiniz. Bunun yanı sıra yine bu bölgeye özgü ilginç bir tat olan Ajoblanco değişik bir seçenek. Püre kıvamında soğuk bir çorba ve ana hammaddesi badem. Dolayısıyla zeytinyağlı ve sarımsaklı badem ezmesi püresi yiyorsunuz. Bölgeye özgü bir diğer yemek ise oldukça leziz, Rabo de Toro “bull’s tail” olarak da bilinen dana kuyruğu yahnisi. Cordoba’da ortalama bir mekana gittiğinizde dahi size hitap eden leziz yemekler bulabileceğinize eminim. Seyahatimde denediğim Patio Romano ve El Abanico hoşuma giden yerlerdendi, ayrıca Kurtuba Camii’nin hemen yanında yer alan tapas mekanı Bar Santos turistler tarafından sıkça ziyaret edilen, önünde kuyruk olan bir yer. İspanyol omleti Tortilla de Patatas ve bir içecek alıp mekanın karşısında ayakta atıştıran birçok turist görebilirsiniz.
Özetle Cordoba, kültürlerin izlerinin günümüzde dahi görülebileceği, sokaklarındaki portakal ağaçlarının görsel bir şölen yarattığı, leziz Endülüs mutfağının hem göze hem de mideye hitap ettiği bir şehir. Yer yer dar labirentvari sokaklarda gezerken yer yer de devasa mimari yapıların içerisinde ya da bahçelerinde vakit geçirirken tarihi havayı soluyabileceğiniz bir mozaik olan bu şehir kesinlikle ziyaret listenizde yer edinmeyi hak ediyor.
Kapak Fotoğrafı: Kadir Sayım
İlginizi çekebilir: Kadir Sayım’dan Piran ve Portoroz
İlk yorumu siz yazın!