Critical Zone: Tahran Sokakları, Kasvetli Hayatlar
Filmin yönetmeni Ali Ahmadzadeh, Locarno film festivalinde Critical Zone ile Altın Leopar ödülüne ulaşmıştı. Modern bir arthouse anlatısı ambalajıyla önümüze çıkan film, batılı sinemaseverlerin ilgisini çekecek deneysellikte denebilir… İran sinemasının kültleşmiş veya klasikleşmiş olarak tanımlanabilecek meşhur yönetmenlerinin gölgesinden gitmeyen ama biraz da fazla güneşin altında kalıp çarpılmış bir film olarak değerlendirilebilir Critical Zone. Mubi’nin yakın zamanda platformuna eklediği film, sürükleyici ve sorgulayıcı İran filmlerinden hoşlananlar için değil de, ben farklıyım diye haykıran filmlere şans vermekten geri kalmayanlar için ideal. Tahran’ın üstünüze üstüne gelen sokakları, sinir bozucu navigasyon sesi, hijyen anlamında doğal afet ilan edilebilecek çapta fecaat bir ana karakter. Ortadoğu’da kartlar yırtılıp üstünüze fırlatılıyor…
Uyuşturucu ticareti yaparak geçimini sağlayan, illegal düzlemdeki günahlarını bazı işlediği sevaplarla kapama gayesinde olan Amir’i anlatıyor film. Amir’in çok geniş bir müşteri kitlesi olmakla beraber, sevap kazanmaya çalıştığı kulvarlar da oldukça çeşitlilik barındırıyor. Yardıma muhtaç insanlara destekten tutun, halk tarafından ötekileştirilmiş insanlara çeşitli uyuşturucu tedariğine kadar, ne ararsanız var… Fakat kendisi pek de sevilesi bir tip değil. Saçı, sakalı, pisliği, burnunu karıştırma sıklığı derken gerim gerim geriyor insanı. Ses tasarımıyla övülen filmin bu yönü de ben de pek bir hareketlenme yaratmadı açıkçası, halihazırda boğucu bir sinematografik atmosferle izleyiciyi ablukaya almışken, onu daha da pekiştirmeye çalışan tarzda bir ses tasarımına sempati beslemek biraz zor oldu. Amir’in kız arkadaşıyla, müşterileriyle ve bir çok insanla olan iletişimindeki kopukluk, yılın her günü deneyimlenebilecek cinsten bir kopukluk değil. Bu açıdan kendisini tebrik etmek gerektiğini söyleyeyim, sabırlı ve yenilikçi sinefillere filmi önereyim…
Editör Notu: Yazının devamı kısmen spoiler içerebilir.
Metaforlar ve imgelerle bir İran rejimi tasviri almazsak olmaz, ülke sinemasının vazgeçilmezidir. Burada da Amir’in ekmeğini kazanma şekli bir direniş temsili. Mağlup olmanın ve yılmışlığın, genç İranlıların farklı arayışlarda tatmin olmaya çalışmalarına yol açıyor. Filmde tüm yasaklara dair küçük nüanslar izliyoruz. Amir’in köpeğinin Amir uyurkenki faaliyeti bile mesaj kaygısı içeriyor. En ilgi çekici sekans, havalimanından yolcusunu alıp sonrasında işin ticarete evrildiği, devamında özgün bir orgazma yol aldığı, finalinde de gümbürtülü bir lince doğru uzanan o sekans. Kadının arabayla kaçarken camdan çıkıp tanrıya ‘seslendiği’ anlar, film ilk yayınlandıktan sonra çeşitli sosyal medya platformlarında bir komedi öğesi olarak dolaşıma girmişti. Ben filmden beklentisi yüksek olup da pek keyif almayan bir izleyici olarak yine de takdir edilesi bazı kısımlarına odaklanabilirim.
Critical Zone, legal bir film değil. Yasakların göbeğinde, gizli gizli çekilmiş bir film. Filmin uluslararası yürüyüşü başlarken İranlı yetkililer tarafından tehdite varan uyarılarla geri çekilmesi istenmiş, Ahmadzadeh ise bu noktada oldukça korkusuz ve dik bir duruş sergilemiş. Locarno’daki festivale filmini yollayan ama festivale bu malum sebeplerden ötürü gidemeyen yönetmen, bu durumun yarattığı politik gündemin de katkısıyla ödüle uzanmış. Yani burada inkar edilecek bir durum söz konusu değil bir çok kişi için. Bunun pozitif yanı ise, İran sinemasınında zor şartlarda üretmeye çalışan sinemacıların, bu vesileyle daha da motive edilmesi. Bardağın dolu tarafından baktığım bu yazıyı okuduğunuz için teşekkür ederim. Sevgiler.
Sinema dünyasına ve filmlere dair paylaşımlarıma Instagram üzerindeki film blogumdan (@atıptutuyorum) ulaşabilirsiniz.
Kapak Fotoğrafı: DA Film Festival
İlginizi çekebilir: Eralp Alper’den Monkey Man
İlk yorumu siz yazın!