Bu günlerde Londra’da  David Hockney ve Harry Styles hayranlarını aynı amaçla heyecanlandıran bir sergi yaklaşıyor. David Hockney’in yıllardır yaptığı portrelerinden oluşan “Drawing From Life” sergisi sanatçının kendisinin ve çevresinin portrelerinden ziyade sürpriz isimlere de yer verecek. Bunlardan biri ve en çok ses getireni de kuşkusuz Harry Styles portresi! Benim de çok heyecanlandığım, görmek için can attığım bu sergi 2 Kasım 2023 ve 21 Ocak 2024 tarihleri arasında Londra’da National Portrait Gallery ‘de ziyaret edilebilecek.

Drawing From Life sergisi David Hockney’in 1950’lerden bu güne kadar gelen çizimlerinden oluşuyor. Sanatçının kendisinin ve kendisine en yakın olan kişilerin portrelerinden oluşan bu sergide ilham perisi Celia Birtwell, annesi Laura Hockney, ve arkadaşları, küratör Gregory Evans , usta matbaacı Maurice Payne, komedyen Barry Humhries ve hatta sanatçının ayak hastalıkları uzmanının portreleri yer alıyor.  Kendisi de büyük bir David Hockney hayranı olduğunu bildiğimiz Harry Styles’ın portresi de tüm bu isimlerle birlikte sergilenecek.

2020 yılında pandeminin henüz başlarındayken sadece 20 gün açık kalabilen bu serginin, şimdi Harry Styles’ın da katılımıyla daha çok dikkat çekeceği aşikar. David Hockney’in tüm eserleri canlı renkleri ve nesneleri olduğu gibi resmetmesi ile ünlüdür. Harry Styles’ın portresini çizerken de onun popülaritesinden ziyade sıfatlarından arınmış kişiliğini vurgulayarak bir portre oluşturmuş. Renklerin daha canlı gözükmesi için akrilik boya tekniği kullanmış. Sanatçının Normandiya’daki atölyesinde bir araya gelen ikili tüm dünyada sanat camiasında ve Styles’ın hayranları arasında oldukça konuşuldu ve konuşulmaya devam ediyor.

Sanat Dünyasının “Playboyu” David Hockney

Harry Styles büyük bir David Hockney hayranı birçoklarımız gibi. Ben de sıradan bir sanatsever olarak David Hockney’in kendine özgü tarzını, 1960’ların pop art hareketine göz kırpan eserlerini çok seviyorum. Özellikle tablolarında canlılığı yakaladığı tekniklerine hayranım. Ancak Say Yayıncılığa ait Sanat 101 kitabında hayat hikayesini okuduğumda ayrıca etkilendim.

İngiltere’nin Bradford şehrinde dünyaya gelen Hockney, ailesi tarafından katı bir ‘methodist’ olarak yetiştiriliyor ve resim sanatıyla ilk tanışması kilisenin okulunda İsa resimleri yapması ile başlıyor. Ama onun sanata ilgisi ilk kez “La Boheme” müzikalini izlediğinde  ortaya çıkıyor. Müzikal tiyatrodan çok etkilenen sanatçı, bu alana yönelmeyi arzuluyor olsa da ender rastlanan bir hastalık onu resme yöneltiyor. Bu kısım oldukça ilginç. Çünkü sinestezi denilen ve çok nadir görülen bir sinir hastalığına sahip olan Hockney’in bu hastalık sebebiyle duyuları arasındaki sınırlar bulanıklaşıyor ve müziği bir renk tayfı olarak görmeye başlıyor. Bu durum onun harika, renkli ve canlı tabloları resmetmesine olanak sağlıyor belki de.

Bradford Grammar School ‘da burs kazanarak okumaya başlıyor ve burada artık sanat kariyeri yapmaya karar veriyor. Sonrasında sırasıyla Bradford Bölge Sanat Koleji’ne ve Londra Kraliyet Sanat Kolejinde eğitim görüyor. Henüz kolejdeyken “Genç Çağdaşlar” sergisinde eserleri sergileniyor ve artık ünlü bir genç ressam oluyor. Kraliyet kolejinin son yılında okul kendisinden final tezi yapmasını istediğinde artık ünlü bir ressam olduğu için çalışmalarını referans almalarını bekliyor. Yönetmelik bu yönde olmadığı için bu beklentisini kolej karşılamıyor ve Hockney aykırı kişiliğini burada devreye sokarak final tezi yazmayı reddediyor. Bu çıkışı onun diploma alamadan okuldan ayrılmasına neden oluyor. bunun üzerine “Diploma” isimli bir eskiz yapıyor. Bu eskiz daha sonra bir mezatta 20.000 sterline satılmış.  Peki okul ne yapıyor? Hockney’in ünü günden güne artınca daha önce yönetmeliğe uygun davranan kolej, yönetmelikte değişiklik yapıyor ve bu derece ünlü bir sanatçıyı mezun etmiş olma fırsatını kaçırmak istemiyor. Bu sayede geç de olsa Hockney Kraliyet Sanat Kolejinden mezun olabiliyor.

David Hockney Amerika’daki günlerinde tahmin edebileceğiniz gibi pop art’ın en önemli ismi Andy Warhol ile arkadaş oluyor. Ancak Hockney’in sanat yolculuğuna damga vuran eserleri pop art eserler değil portreleri oluyor. Buna sahne tasarımları da eşlik ediyor. Akrilik boya ile canlılığı yakaladığı havuz resimleri en dikkat çeken eserleri arasında bulunuyor. Bu eserlerin en ünlüsü “The Splash”.

Kendisinin, arkadaşlarının, sevgililerinin portrelerinden oluşan eserleri de David Hockney denilince aklımıza gelen eserleri arasında. Hatta başında diyebilirim. Bunlardan en meşhur olanı Bay ve Bayan Clark ve Percy tablosu. Tate Modern’de sergilenen bu tabloda tasarımcı ve Hockney’in ilham perisi Celia Britwell ve eşini yorumluyor. Yıllar sonra Tate Modern’de kendilerinin bulunduğu tabloyu eşi ile birlikte inceleyen Celia Britwell, Hockney’in ilk olarak eşiyle tanıştığını ve aslında ilk başlarda kendisini biraz “gülünç” bulduğunu belirtiyor 2017 yılında The Guardian’a verdiği bir röportajında. Ancak belli ki daha sonra dostlukları Celia Brtiwell’in Hockney’in ilham perisi olmasına kadar oldukça ilerlemiş.

Hockney kariyer hayatı boyunca her dönemde popüler olmayı başarmış hem yetenekli hem de oldukça zeki bir sanatçı bana göre. Benim en sevdiğim eserlerinden biri “Beverly Hills’li Ev Hanımı” tablosu. Bu tablosunda Beverly Hills’te bulunan villasının havuzunun kenarında pembe uzun elbisesiyle duran koleksiyoncu Betty Freeman’ı resmediyor.  Akrilik boya ile canlılık kattığı bu tablosu 2008 yılında 7,9 milyon dolara satılarak bir rekora imza atıyor.

86 yaşındaki yaşayan efsanenin sergisini gezme fırsatı yakalayabilmeyi çok istiyorum. 2 Kasım 2023 ve 21 Ocak 2024 tarihleri arasında yolunuz Londra National Portrait Gallery’e düşerse bu deneyimi kaçırmayın derim!

Kapak Fotoğrafı: National Portrait Gallery

İlginizi çekebilir: Ezgi Cenk’ten Andy Warhol