Derya ve Egemen Vuruşan ile: Cam Sanatı Üzerine
En son evinize hangi tür sanat eseri aldınız? Durun tahmin edeyim, bir tablo! Konu sanat eseri olunca tercihimizi hep duvara asılan bir tarzdan yana kullandığımızı, cam sanatçıları Derya Geylani Vuruşan ve Egemen Kemal Vuruşan ile tanışınca fark ettim. Onları tanımam Derya’nın An (The moment) serisinin peşine düşmemle oldu, ardından şimdilerde süreli sergileri olan PG Art Galeri’nin ‘Glassy Room’unda buluştuk ve hikâye beni işin mutfağı olan cam ocağına kadar sürükledi.
Sözü sorularıma verdikleri yanıtlarla birlikte sevgili Derya ve Egemen’e bırakacağım fakat öncesinde cam eserlerin bende bıraktığı etkiden bahsetmek isterim.
An serisinde bardaklardan fırlayarak çıkan ‘splash‘ler aslında bugünlerde her felsefenin, her kitabın, kişinin veya öğretinin üstüne düştüğü şimdinin önemine olan vurguyu belki de hepsinden daha güçlü bir şekilde yapıyor. Karşısında durup baktığımız camdan eser bize bu anı, anda olmayı ve hatta anda kalmayı hatırlatıyor. Anlamak için kafa yorduğumuz kitaplar okuyup sohbetler ettiğimiz şimdide olmanın gücünü Derya’nın cam eserine bakarak algılamak mümkün. Glassy Room’da en çok dikkatimi çekenlerden biri de Egemen’in tasarımı olan ‘Cage Lighting‘ serisi; sıcak cam üfleme ve metal şekillendirme teknikleriyle oluşturulmuş bu eser ev aydınlatması olarak da kullanıma sokuluyor ve sanat eserlerini sadece vitrinde sergileme hissiyatımızdan veya alışkanlığımızdan kopup onları normal hayatın içinde kullanmaktan korkmadığımız bir yere doğru itiyor bizi. Işığın farklı oranlarda kırılmasına yol açan bir tasarım, insanın evini şenlendirir diye düşünüyorum.
İşin bilimsel kısmını da merak ediyor insan, nedir bu cam? Yaptığım kısa araştırmamdan anladığım kadarıyla ana maddesi silisyum olan hızlı soğuma veya ısınma aşamalarında diğer katıların ortak özelliği olan kristalleşme yerine amorf bir yapı olarak kalıyor, bu yapı da ona sağlamlık ve saydamlık katıyor, hatta bu amorf yapı sayesinde bu katı cisim bazen de sıvı bir madde oluyor.
Camı işlemenin farklı yöntemleri var, Derya ve Egemen sayesinde bunlardan iki tanesini gözlemledim; Egemen sıcak cam tekniğini kullanıyor, camı amorf halinde alıp şekillendiriyor. Derya ise şaloma kullanarak hali hazırda şekil almış camı eriterek kendi tasarımına dönüştürüyor.
Merhaba sevgili Derya ve Egemen, eğitim geçmişinizle başlayabilir miyiz? Nasıl bir bölümde okudunuz ve sizi güzel sanatlara yönlendirenler kimdi merak ediyorum. Kendi yöneliminizle mi yoksa ailenizin yönlendirmesiyle mi bugün cam sanatçılığı gibi ülkemizde nadir görebileceğimiz bir mesleğin peşinden gitmeye karar verdiniz?
Derya: 2013 yılında Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Cam Bölümü’nde lisans eğitimimi tamamladım. Bu bölüme başlama sebebim aslında Türkiye’de çok mezun veren bir bölüm olmaması ve daha da önemlisi Türkiye’nin ilk ve hâlâ tek 4 yıl lisans eğitimi boyunca cam özelinde eğitim veren bölüm olmasıydı. Köklü geçmişimize rağmen hem geleneksel hem de çağdaş sanat bağlamında yeterli ilgiyi görmediğini araştırdım camın. Ailemden gelen bir bağ ve ilgi de var güzel sanatlar ile ilgili. Teyzem Prof. Zehra Çobanlı seramik sanatçısı. Ablam da güzel sanatlar mezunu. Eğitimim sırasında 1 yıl Erasmus programı ile Wroclaw, Polonya’da okudum. 2013 yılında mezuniyetim sonrası Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Seramik ve Cam Tasarımı Bölümü’nde yüksek lisans yaptım. Mezun olduğum yıl aynı üniversitede sanatta yeterlik/doktora eğitimine başladım. 2019 yılında sanatta yeterlik eğitimimi de tamamlamış oldum.
Egemen: Standartların dışında bir durum olarak ailem liseden itibaren güzel sanatlara yönelmemi çok istedi. Özellikle üniversite ve bölüm seçiminde güzel sanatları bir alternatiften ziyade önceliğimin olması gerektiğini düşünerek bana büyük destek sağladılar. 2014 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Seramik ve Cam Bölümü’nü birincilikle bitirdim. Üniversite eğitimi sürecinde cama olan tutkum aldığım derslerle başladı diyebiliriz. Geri dönüşü olmayan bu serüven Cam Ocağı Vakfı’nda dünyanın birçok önemli cam sanatçısına asistanlık yapmamla devam etti. 2015 ve 2016 yıllarında Amerika’nın en önde gelen cam okullarından Pilchuck Glass School, Penland School of Crafts ve Corning Museum of Glass’da burslu olarak sıcak cam eğitimleri aldım. Son olarak geçen sene bitirdiğim “Cam Sanatında Yeni Medya” adlı yüksek lisans tezim ile yeni medya ve camın bir araya geldiği ilk yerli kaynak özelliğini de taşımaktadır.
Sanat gibi çok değişken bir olguyu meslek edinmek nasıl bir his? Farklılığından çok zorluğunu mu hissediyorsunuz ülkemiz şartlarında? Eğer varsa zorlukları nelerdir? Çünkü normal bir insanın hiç hakim olmadığı ve detaylarını bilmediği bir konu cam sanatı. Örneğin en basit olarak camın ana maddesi ülkemizde var mı, eğer yoksa bu ihtiyacı nereden karşılıyorsunuz?
Derya: Türkiye’de ilkokul ve ortaokul eğitimi boyunca devlet okullarında verilen eğitim kapsamında geleneksel, çağdaş ve modern sanat eğitimi genel anlamda inanılmaz yetersiz. Böyle bir altyapı ile maalesef günümüzde sanat sadece gelir düzeyi yüksek kesimin erişebileceği bir lüks haline dönüşmüş durumda. Cam özelinde konuşacak olursak durum daha da vahim. Camı sanatsal anlamda hiç tanımıyoruz. Bir heykel malzemesi olarak dahi algılamakta güçlük çekiyoruz. Çünkü cam kırılır 🙂 Neyse ki son yıllarda bu algı değişmeye başladı. Camı sanatsal anlamda (sosyal medyanında yardımı ile) daha fazla bir izleyici kitlesi ile buluşturabiliyoruz artık. Sanata ulaşılamaz algısı da kırılmaya başlandı.
Egemen: Cama biraz ilgi duyan insanların bize gelip “Aaa bizim Murano’dan aldığımız at vardı onu kırmışlar siz yapabilir misiniz? “ sorusu bazen alıştığımız durum haline geldi. 🙂 Camın sanat olarak özellikle de modern sanat olarak ülkemizde gelişimi 2003 yılı itibari başladı diyebiliriz. Cam Ocağı Vakfı‘nın açılışı ve birçok yabancı sanatçının Türkiye’ye gelerek günümüze kadar olan süreç boyunca dersler vermesi bu alanda bir kırılma noktası oluşturuyor. Bununla birlikte artan sosyal medya kullanımı ve camın yapım aşamasındaki büyüleyici detayların videolara yansıması insanların cam sanatına olan bakış açısını farkı bir noktaya çekmektedir.
Her sanatçıya sorulan ve bence sorulması da gereken bir soru: esin kaynaklarınız nelerdir? Ve esinlenmek ile taklit etmek arasındaki ince çizgide profesyonelce durmayı nasıl başarıyorsunuz?
Derya: Yaşamın kendisinden ilham alıyorum. Çevremde olup biten, beni ruhen ve bedenen etkileyen her şey konu olabiliyor. Unuttuğumuz, önemsemediğimiz anlardan en önemli anılarımıza kadar birçok esinlenme noktam var. İlginçtir ki birçok sanatçı aynı konuyu ele alarak esere dönüştürebiliyor. Önemli olan sanatçının kendisinin kattığı yorum ve izleyiciye geçirdiği duygu diye düşünüyorum.
Egemen: Sıcak camın kendisi bir esin kaynağı diyebilirim. Çalışacağınız gün hiç keyfiniz dahi olmasa, cam size o enerjiyi verebiliyor. Onunla çalışma esnasındaki ufak çaplı savaşınız tüm dengeleri bir an için değiştirebilir. Bunun haricinde yaşam içerisinde yer alan kara mizah çerçeveleri benim için ayrı birer ilham kaynağını oluşturmaktadır.
Mesai saatleriyle sınırlandırılmış bir meslekte olmayınca kişinin tüm zamanı kendine kalıyor ve aslında bu geniş zamanı yönetmek daha da zor oluyor. Ayrıca çoğu zaman şuna da şahit oluyorum, kendi işini yapan insanlar normalde bir işverenin yükleyeceğinden daha fazla iş yükleniyorlar. Sizin zaman yönetimiyle ilgili kişisel formülleriniz var mı? Yaratım süreciniz veya iş akışınız zamana nasıl yayılıyor?
Derya: Mesai saati anlamında özgür olmak gerçekten çok güzel bir duygu. Sevdiğiniz işi, kendi işinizi yaparken zamanın çok hızlı geçtiği de doğru evet ama bunu programlı bir şekilde yapmak gerekiyor. Aksi takdirde her şey karman çorman olmaya çok müsait oluyor. Bu durum disiplinsiziliği ve sonuçta başarısızlığı getiriyor. Ben vakitlice yatan ve erken kalkan sınıftanım. Erken kalktığım için tüm gün bana kalıyor. Programımı duruma göre (çoğunlukla) hafta sonu dahil olmak üzere ayarlıyorum. Üretim sürecim atölyeye kapanma ve odaklanma şeklinde ilerliyor.
Egemen: Derya’nın da bahsettiği gibi erken kalkan gruptanız. Bu durum İstanbul gibi bir metropolde işlerinizi yetiştirebilmek için çok önemli. İnsan kendi işini yönetirken keyifli olduğu kadar bazen de kendine acımasız davranabiliyor. İşine bağlı insanlar olarak programlı çalışmanın en önemli konu olduğu düşünüyorum. (Tabi bazen programdan çıkmak gerekebiliyor 🙂 )
Sanatınıza dair ileriye dönük planlarınız ve hayalleriniz var mı? Sanat eserlerinizin hangi ülkede veya müzede sergilendiğini görmek isterdiniz?
Derya: Art Basel Miami’ye katılmak ve eserlerimle daha geniş kitlelere ulaşmak yakın gelecek planlarımdan.
Egemen: Moma ve Corning cam müzesinde kalıcı eserler kısmında yer almak çok isterim. Bununla birlikte Art Basel harika bir sanat fuarı olur.
Ülkemizde satın alınacak sanat eseri olarak ilk aklımıza gelen şey tablolar, bunun sohbetini yapmıştık sizinle, hatta ondan sonra ben de düşündüm en son ne almıştım evime diye. Gerçekten bu çok mu baskın bir duygu sanat alıcısında, yani duvara asmak için almak masanın üzerine koymak için almaktan daha mı fazla yerleşmiş alışkanlıklarımıza? Dönüştürülebilir mi?
Derya ve Egemen: Evet maalesef heykel, koleksiyonerler tarafından çok az tercih edilirken cam eserlerin tercih edilmemesini kırılgan olmasına bağlıyorlar. Bu algının hiçbir zaman tamamen değişeceğini düşünmüyoruz, fakat son zamanlarda cam eserlere ilginin arttığını söyleyebiliriz. Artık sadece duvarda değil, sofralarda, yatak odasında hatta banyodaki nişin içinde bile eser sergilenmeye başlandı. Özellikle pandemi sonrası algıların çok değiştiğine inanıyoruz.
Peki eserlerinizi nerelerde görebiliriz?
Derya ve Egemen: Eserlerimiz zaman zaman farklı galerilerde sergileniyor. Nisan ayında ile klasik galeri algısını yıkan PG Art Gallery küratörlüğünde Maslak Oto Sanayi’de Project 7.8.9’un yeni mekanında “Glassy Room” isimli sanat ve tasarıma dönüşmüş cam eserler sergisini açtık. Böyle farklı projelere imza atmayı çok seviyoruz.
Aynı zamanda markalarla işbirliklerimiz oluyor. Bu sayede yine cam eserleri ve enstalasyonları galerinin dışına alışveriş merkezlerine, teknoloji fuarlarına, sanayiye ve farklı alanlara taşıyoruz. Güncel eserlerimizi sosyal medya üzerinden sürekli paylaşıyoruz. İstanbul’daki atölyemizde de son eserlerimizi görebilirsiniz.
Teşekkür ediyorum.
Kapak Fotoğrafı: Deniz Tapkan Cengiz
İlginizi çekebilir: Artsy Magger’dan İstanbul Sergi Takvimi
Daha çok röportaj yazıları bekliyoruz...