Deutsches Symphonie-Orchester Berlin: Klasik Müziğin Alman Tınısı
Bazı orkestralar vardır ki onların konserinde olduğunuz anda notaların büyüsüne kapılıp bambaşka bir dünyada olursunuz. Onlardan biri olan ve kuruluşu 1946 yılına dayanan Deutsches Symphonie-Orchester Berlin de olağanüstü tınısıyla dinleyicilerini kendine hayran bırakan bir topluluk. Bugüne dek dünyanın en önemli şeflerini ağırlayan ve yıldız sanatçılara eşlik eden bu orkestrayı iki yıl önce canlı dinleme fırsatı bulduğumda salondan adeta büyülenmiş şekilde ayrılmıştım. Konser programlarının zengin dramaturjisi, çağdaş müziğe olan bağlılığı ve sonsuz bir repertuvar keşfiyle, önce Berlin ve daha sonra tüm dünyada adından saygıyla bahsettiren bu eşsiz orkestra, yakında ülkemizde de klasik müzik tutkunlarıyla buluşacak. İmzasının bulunduğu her konserde farkını ortaya koyan Deutsches Symphonie-Orchester Berlin, Türkiye Kültür Yolu Festivali kapsamında 5 Ekim Cumartesi akşamı İstanbul Atatürk Kültür Merkezi Türk Telekom Opera Salonu’nda ve 6 Ekim Pazar akşamı da CSO Ada Ankara Ziraat Bankası Ana Salon’da sahne alacak. Ben de bu konserler öncesinde orkestrayı daha yakından tanıtmak amacıyla bir yazı kaleme almak istedim. Keyifli okumalar ve şimdiden güzel konserler dilerim.
Dünden Bugüne Değişen İsimleriyle Deutsches Symphonie-Orchester Berlin
Deutsches Symphonie-Orchester Berlin’in 75 yılı aşkın tarihine baktığımızda en az üç isimleri olduğunu görebiliriz. 1946’da Radio in the American Sector tarafından RIAS Senfoni Orkestrası adıyla kurulan topluluğun programda 20. yüzyıl müziği yanı sıra şeffaflık, yapısal netlik ve canlılığıyla öne çıkan klasik repertuvar eserleri yer alıyordu. Radio Free Berlin (bugün Rundfunk Berlin-Brandenburg, rbb) 1956’da orkestranın sponsorları arasında yer alınca ise adları Radio Symphony Orchestra Berlin (RSO) olarak değişti. Topluluk bugünkü adını ise 1993 yılında Deutschlandradio (%40), Federal Almanya Cumhuriyeti (%35), Berlin eyaleti (%20) ve Radio BerlinBrandenburg (%5) tarafından desteklenen Radio Orchestra and Choirs GmbH’nın parçası olduktan sonra aldı.
Usta İsimlerin İmzasıyla Köklü Bir Gelenek
Kurulduğundan bu yana ülkesi Almanya’nın sınırlarını aşarak dünya çapında tanınan bir topluluğa dönüşen Deutsches Symphonie-Orchester Berlin’in ilk yetmiş yılını Ferenc Fricsay, Lorin Maazel, Riccardo Chailly, Vladimir Ashkenazy, Kent Nagano, Ingo Metzmacher ve Tugan Sokhiev gibi ünlü müzik direktörleri şekillendirdi. James Conlon, Manfred Honeck, Ton Koopman, Sir Roger Norrington, Sakari Oramo, Leonard Slatkin ve David Zinman gibi dünya çapında şeflerle uzun yıllar boyunca sürdürdüğü iş birlikleri ve eski müzik direktörleri yanı sıra bugün onursal şefliğini yapan Kent Nagano ile düzenli çalışmaları topluluğun tanınmışlığına büyük katkıda bulundu. Orkestrayı 2017 yılından bu yana yöneten genç İngiliz şef Robin Ticciati de geçtiğimiz sezonlarda çok yönlülüğü ve sanatsal esnekliğini gösteren bir çalışma izledi. Bu, kendini Rönesans’tan günümüze uzanan bir repertuvarın yanı sıra salonda alışılmışın dışında yerleşimler, ışık tasarımının yer aldığı konseptler, bağırsaktan yapılma tellerle performanslar ve serbest doğaçlamalarda gösterdi. Genç yeteneklerle çalışmaya özel bir önem veren ve bu çerçevede Ferenc Fricsay Akademisi öğrencileriyle sıkça çalışan Ticciati, şan öğrencileriyle opera projeleri de gerçekleştiriyor.
Almanya’dan Dünyaya Dalga Dalga Yayılan Müzik
Deutsches Symphonie-Orchester Berlin, Alman Süddeutsche Zeitung gazetesi tarafından “beyin takımı orkestrası” olarak tarif edilirken bunu da topluluğun konser programlarının zengin dramaturjisi, çağdaş müziğe bağlılığı, repertuvarlarını yeni keşiflerle düzenli olarak zenginleştirmeleri ve orkestranın müzikal iletişimini sıra dışı yöntemlerle dinleyicisine ulaştırması sayesinde yapıyor. Topluluk, konuk orkestra olarak gerçekleştirdiği performanslarla ulusal ve uluslararası arenada da varlığını güçlü bir şekilde gösterirken geçtiğimiz yıllarda Brezilya, Arjantin, Japonya, Çin, Malezya, Abu Dabi ve Doğu Avrupa’yı kapsayan konserlerinin yanı sıra Edinburgh, Salzburg ve BBC Proms festivallerinde yer alarak müziğin tınısını farklı kıtalara taşıdı. 2019 yılında Ticciati’yle Tokyo’da yerleşik orkestra oldukları ve Çin’de konserleri kapsayan bir Asya turnesi de gerçekleştiren orkestra, ardından Tonhalle Düsseldorf ve Elbphilharmonie Hamburg’da sahneye çıktılar.
Deutsches Symphonie-Orchester Berlin’den “Türk Lezzetleri”
Deutsches Symphonie-Orchester Berlin’in başkent Berlin’deki Philharmonie salonundaki konserleri Deutschlandfunk Kultur, Deutschlandfunk ve rbbKultur tarafından kaydedilirken Almanya’nın yanı sıra European Broadcasting Union (Euroradio) aracılığıyla bütün Avrupa’da da müzikseverlerle buluşuyor. 2011 yılında Kaija Saariaho’nun L’amour de loin operasının Kent Nagano yönetimindeki kaydıyla Grammy Ödülü alan topluluk, geçtiğimiz yıllarda Robin Ticciati ile Linn Records firmasından Bruckner, Debussy, Duparc, Duruflé, Fauré ve Strauss’un eserlerini seslendirdikleri dört başarılı albüm de çıkardı. Orkestra son olarak ise bu yılın haziran ayında ülkemizle ve kültürümüzle çok yakın olan İngiliz orkestra şefi Howard Griffiths yönetiminde Turkish Flavours – 100 Years of Turkish Symphonic Music (Türk Lezzetleri – Türk Senfonik Müziğinin 100 Yılı) isimli ikili albümünü Prospero etiketiyle yayınladı.
“Sizleri birer kıvılcım olarak gönderiyorum, alevler olarak geri dönmelisiniz!” Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Ulu Önder’imiz Mustafa Kemal Atatürk’ün aralarında pek çok müzisyenin de bulunduğu genç öğrencileri yurt dışına eğitime gönderirken böyle demişti.
Howard Griffiths, Turkish Flavours (Türk Lezzetleri) albümünün önsözünde, bu gençlerin alevler olarak döndüklerini ve yaktıkları ateşin yanmaya devam ettiğini yazıyor. Cumhuriyet’imizin 100’üncü yılı münasebetiyle hazırlanan ikili albümde Griffiths, Deutsches Symphonie-Orchester Berlin’in podyumunda Türk bestecilerinin çeşitli ve zengin eserlerine ışık tutuyor. İlk CD, birinci ve ikinci kuşak bestecilere adanmışken, ikinci CD’de ise genç kuşak bestecilerimizin eserleri bulunuyor. Kayıtta ayrıca kemancı Alican Süner, piyanist İris Şentürker, viyolonselci Jamal Aliyev ve perküsyoncu Tansu Karpınar da yer alıyorlar. Sinem Altan’ın “Hırçın” başlıklı yaylı çalgılar dörtlüsünü de kemancı Emmanuel Coppey ve Abigel Kralig ile viyolacı Mathis Rochat ve viyolonselci Paul Heyman seslendiriyorlar.
Howard Griffiths bu albümün, Türk müziğinin dünyada az bilinen hazinesini daha fazla keşfetmek için ilham kaynağı olmasını diliyor. Ahmed Adnan Saygun, Cemal Reşit Rey, Ulvi Cemal Erkin, Necil Kazım Akses, Ferit Tüzün, Fazıl Say, Onur Türkmen, Zeynep Gedizlioğlu, Mahir Cetiz ve Sinem Altan’ın eserlerinin seslendirildiği bu hoş albümü dilerseniz buradan dinleyebilirsiniz.
Kapak Fotoğrafı: Kai Bienert
İlginizi çekebilir: Halil Şimşek’ten Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası
İlk yorumu siz yazın!